15. Hukuk Dairesi 2020/1505 E. , 2021/426 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı ile davalılar ..., ..., ..., ... ve ... vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, yükleniciden haricen satın alınan bağımsız bölümün tapu kaydının iptâli ve tescili, mümkün olmadığı taktirde taşınmaz için ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.Davacı vekili 03.07.2013 tarihli dilekçesi ile; davacının 22.09.2007 tarihli sözleşmeyle davalı yüklenici şirketten 5102 ada, 3 numaralı parselde yapılacak olan inşaatta 6. normal kat kuzey-doğu-batı cepheli 1 adet 170 metre karelik bağımsız bölümü 55.000 Euro sabit bedel ile konut amaçlı satın aldığını ve satış bedelini ödediğini, ancak 05.02.2010 tarihli ikinci bir satış vaadi sözleşmesi imzalamak zorunda bırakıldığını ve bu sözleşmede 81.000 Euro bedel belirlendiğini, satış bedeli ödendiğinden söz konusu bağımsız bölümün devrine hak kazandığını ileri sürerek satın aldığı 6. kattaki konuta tekabül eden arsa payının tespitiyle tapunun iptaline ve tesciline, mümkün olmazsa şimdilik 10.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... İnşaat A.Ş vekili, davacının taraflar arasındaki sözleşme uyarınca üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, 05.02.2010 tarihli geçerli olan ikinci sözleşme gereğince bakiye satış bedeli 21.000,00 Euro"nun ödenmediğini, sözleşmenin resmi şekle aykırı ve geçersiz olduğunu, tapu iptali ve tescil talep edemeyeceğini, davanın reddini savunmuştur.
Davalı arsa sahipleri vekilleri, inşaat sözleşmesinin 6/d maddesine göre arsa sahiplerine anahtar teslimi verilmesi gereken bağımsız bölümlerin hala kat irtifakının dahi kurulmadığını, kat irtifakının kurulması ve bundan sonra mesken ruhsatının alınması halinde yükleniciye verilecek bağımsız bölüm söz konusu ise tapuyu vermeye hazır olduklarını, sözleşmenin tarafı olmadıklarını, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 28.11.2017 tarih 2016-18061/8894 sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davacının tapu iptali ve tescili talebinin reddine, sözleşme kapsamında bağımsız bölüme ilişkin ödemiş olduğu miktar olarak belirlenen 185.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı yükleniciden tahsili ile davacıya verilmesine, davalı arsa sahiplerine karşı açılan alacak davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili ve bir kısım davalı arsa sahipleri ... , ..., ..., ... ve ... vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Eser sözleşmelerinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taraflara karşılıklı hak ve borçlar yüklemektedir. Yüklenici, finansman sağlayarak arsa malikinin taşınmazı üzerine bina yapma işini üstlenmekte, arsa maliki ise inşa edilecek binaya karşılık, bu binadaki bir kısım bağımsız bölümlerin mülkiyetini yükleniciye devretmeyi vaat etmektedir. Belirtilen bu nitelikleri itibarıyla, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri iki tipli karma bir sözleşmedir. Bu sözleşmede, eser sözleşmesinin konusu olan inşaat yapma edimi ile taşınmaz satım sözleşmesindeki mülkiyetin nakli borcu bir araya gelmektedir.Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları ile ilgili olarak kanunlarımızda bir düzenleme mevcut bulunmamaktadır. Bu konulardaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanan 30.09.1988 tarihli ve 1987/2, 1988/2 sayılı Yargıtay İBBGK Kararı ile “tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre Türk Medeni Kanunun 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” benimsenmiştir.Bu tür davalarda mahkemece öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki iskân koşulu (oturma izni) gibi diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bunun için de davaya konu temlik işleminin geçerli olup olmadığı, arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenicinin borçlarının neler olduğunun sözleşme hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.Davacının arsa sahibi ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü yükleniciden temlik alması halinde arsa sahibini ifaya zorlayabilmesi için bazı koşulların varlığı gerekir. Türk Borçlar Kanununun 188. maddesine göre; “Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.” Buna göre temliki öğrenen arsa sahibi, temlik olmasaydı önceki alacaklıya (yükleniciye) karşı ne tür defiler ileri sürebilecekse, aynı defileri yeni alacaklıya (temlik alan davacıya) karşı da ileri sürebilir. Temlikin konusu, yüklenicinin arsa sahibi ile yaptığı sözleşme uyarınca hak kazandığı gerçek alacak ne ise o olacağından, temlik eden yüklenicinin arsa sahibinden kazanmadığı hakkı
üçüncü kişiye temlik etmesinin arsa sahibi bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Diğer taraftan, yüklenici arsa sahibine karşı edimini tamamen veya kısmen yerine getirmeden kazanacağı şahsi hakkı üçüncü kişiye (davacıya) temlik etmişse, üçüncü kişi (davacı) Türk Borçlar Kanununun 97. maddesi hükmünden yararlanma hakkı bulunan arsa sahibini ifaya zorlayamaz. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; Dava, temliken tescil talebine ilişkin olup davacı, davalı yüklenici ile arasında düzenlenen harici satış sözleşmesine göre tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel talebinde bulunmuştur. Mahkemece yapılan inceleme, araştırma sağlıklı bir sonuca ulaşmaya, hüküm kurmaya yeterli değildir. 4.4.2004 günü yapılan keşif sonucunda alınan, 26.5.2014 günlü, aralarında inşaat mühendislerinin de bulunduğu, bilirkişi kurulu raporuna göre inşaatın büyük bir bölümünün tamamlandığı, ancak eksiklikler olduğu, birkaç daire hariç tamamında mesken olarak ikamet edildiği, ortak alanların tamamlandığı belirtilmiştir. Ne var ki eksikliklerin değeri hesap edilmediği gibi inşaatın tamamlanma oranı da hesaplanmamıştır.Arsa sahipleri tarafından kabul edilebilir bir eserin yapıldığından söz edebilmek için; imara, kat karşılığı inşaat sözleşmesine, bilim ve fenne, onaylı projeye uygun olarak yapıldığının bilirkişi raporu ile tespitine ihtiyaç bulunmaktadır. Mahkemece taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak uzman bilirkişiden (gerekirse bilirkişi kurulundan) bütün bu yönlere işaret eden ayrıntılı bir rapor alınarak, tüm deliller değerlendirilmelidir. Ayrıca, yüklenici ve arsa sahipleri arasında düzenlenen sözleşmede, binanın yüklenici tarafından anahtar teslimi tamamlanacağı kararlaştırıldığından, davacı tarafından eksik iş bedelinin davalı arsa sahiplerine ödenmek üzere depo edilmesi, ondan sonra davacının birinci kademedeki tapu iptali ve tescil isteğinin değerlendirilmesi, mümkün olmadığı takdirde tazminat talebi bakımından hüküm kurulması; arsa sahiplerinin ise, dava açılmasına sebebiyet vermedikleri de dikkate alınarak yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamak suretiyle bir karar verilmesi gerekir.
Eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulması uygun bulunmuştur.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden bir kısım davalılara iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 23.02.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.