
Esas No: 2019/4138
Karar No: 2020/4418
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/4138 Esas 2020/4418 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm davacılar vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... Kitle Pazarlama Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş. vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davacıların 23.01.2011 tarihinde ... alışveriş merkezine gitmek üzere ..."ya ait müşteri servisine bindiğini, davalı ... idaresindeki davalı ... Araç Kiralama Yolcu Taşıma Hizmetleri ve Ticaret Ltd. Şti. adına kayıtlı, davalı ...Ş."ye trafik sigortalı aracın, davacıların yolcu olduğu davalı ... idaresindeki davalı ... adına kayıtlı, zorunlu koltuk sigortası ve trafik sigortacısı ... Sigorta olan araca çarpması neticesinde meydana gelen kazada
davacıların yaralandığını, ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporuna göre davalı sürücü ..."in kazada asli kusurlu, diğer davalı sürücü ..."ün tali kusurlu olarak değerlendirildiğini, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/27 D. İş dosyasında alınan raporda, ... Belediye Başkanlığının % 70 oranında asli kusurlu, ..."in % 25 oranında tali kusurlu, ... ise % 5 oranında tali kusurlu bulunduğunu beyanla, davacı ... için beden gücü kaybı nedeniyle 1.000,00 TL tedavi giderleri için 1.314,00 TL maddi tazminatın, tüm davalılardan ve 35.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı ... için beden gücü kaybı nedeniyle 1.000,00 TL tedavi giderleri için 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve 20.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı ... için beden gücü kaybı nedeniyle 1.000,00 TL tedavi giderleri için 581 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve 20.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davacı ... için beden gücü kaybı nedeniyle 1.000,00 TL tedavi giderleri için 1.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve 10.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, tüm tazminatlara olay tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...Ş. vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, müvekkilinin kayıtlarda aracın ruhsat sahibi gözükse de işleteni olmadığını belirterek dıvanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Araç Kiralama Yolcu Taşıma Hizmetleri ve Ticaret Ltd. Şti. vekili, kazada Belediyenin % 70 kusurlu olduğunu, müvekkili şirkete ait araç sürücünün kusuru bulunmadığını, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Belediyesi vekili, yargı yolu itirazında bulunarak kusura itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının açtığı davanın kabulüne, davacının davalılardan ... Belediyesi aleyhine açılan davanın olayda kusuru olmaması nedeniyle reddine, bilirkişi raporunda belirlenen ve davacı tarafından ıslah edilen davacılardan ... için 54.128,31 TL, ... için 1.903,94 TL, ... için 1.023,31 TL"nin davalılardan müteselsilen (sigorta şirketleri yönünden poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere ) olay tarihinden başlayan yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine, davacılardan ... için 20.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL, ... için 2.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi hariç diğer davalılar ... ... Kitle Pazarlama Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş., ..., ..., ..., ... Araç"dan dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine, manevi tazminat talebi yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı ...Ş."nin KTK Otobüs Zorunlu Koltuk sigortası yapan sigorta şirketi olduğu için sigorta poliçesinde belirtilen limitin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... Kitle Pazarlama Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Anayasanın 35. ve 36. maddeleri ile 6100 sayılı HMK."nun 27.maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Yine, 6100 Sayılı HMK."nun 280. maddesi son cümlesi gereğince bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesi, 281/1 maddesi hükmüne göre de; tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
Somut olayda; mahkemece, davalı ... vekiline kusur ve hesap bilirkişi raporunun tebliğ edilip, beyan ve itirazda bulunma hakkı verilmeyerek davalı tarafın savunma hakkı kısıtlanmıştır.
Bu durumda mahkemece kusur ve hesap bilirkişi raporunun davalı ... vekiline tebliği ile beyan ve itirazlarını bildirmesi hususunda süre verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde savunma hakkının kısıtlanması doğru değildir. Bu husus yerine getirilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Davacı vekili tarafından, davalı ... Başkanlığına hizmet kusuru nedeniyle husumet yöneltilmiştir.
Zira, dava dilekçesinde trafik işaretleriyle ilgili sorumluluğun davaloı belediyeye ait olduğu iddia edilmiştir.
Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi uyarınca idari yargı mahkemelerinde tam yargı davası açılması gerekmektedir. (HGK.4.11.2015 Tarih 2015/17-86 E-2364 K ve 5 adet emsal dosya)
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re"sen) dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak belediye aleyhine açılan bu davada davalı ... bakımından dava tefrik edilerek HMK"nın 114 1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK"nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre; davacılar vekilinin, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... Kitle Pazarlama Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar ... ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle re"sen hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekili, davalılar ... ve ... vekili ile davalı ... Kitle Pazarlama Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ile davalılar ..., ... ve ... Kitle Pazarlama Ticaret ve Gıda Sanayi A.Ş."ye geri verilmesine 07/07/2020 tarihinde Üye ..."un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
(KARŞI OY)
Temyiz incelemesine konu dosyada, meydana gelen trafik kazasında yaralanan davacılar vekilinin kazanın meydana gelmesinde diğer davalılar yanında kusurlu olduğunu düşündüğü ... aleyhine de tazminat davası açtığı, mahkemece davalı ... vekilinin yargı yolu itirazına rağmen yargılamaya devam edilerek, kusur yokluğundan Belediye aleyhine açılan davanın reddine karar verildiği, davacı ve diğer davalıların temyizi üzerine Dairemizde yapılan incelemede diğer davalılarla ilgili kararın bozma sebeplerinin yanında Belediye aleyhine hizmet kusurundan kaynaklanan zararların tazmini için açılacak davalara idari yargı yerinde bakılması gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş ise de aşağıdaki nedenlerle Sayın Çoğunluğun bu bozma nedenine iştirak edemiyorum.
Dairemizin daha önce benzer olaylarda verdiği bozma kararları ile dosyaların gönderildiği idare mahkemelerinin de görevsizlik kararı vermesi üzerine konunun intikal ettiği Uyuşmazlık Mahkemesi istikrar kazanmış içtihatlarıyla davaya bakmanın adli yargının görev alanında olduğuna karar vermektedir. Davaların mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılması ve usul ekonomisi açısından da değerlendirildiğinde mahkemenin kendini görevli görüp, davanın esasına girerek karar vermesinin yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 24.12.2018 tarih ve Esas: 2018/842, Karar: 2018/825 sayılı kararında benzer şekilde hizmet kusuru sayılabilecek bir nedenle kazanın meydana geldiği iddiasıyla açılan davayla ilgili değerlendirmeler şu şekildedir.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının
denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.