17. Hukuk Dairesi 2019/4489 E. , 2020/4293 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline trafik sigortalı, davalıya ait aracın alkollü sürücünün kullanımında iken gerçekleşen kazada zarar gören hak sahiplerine 15.513,92 TL ödeme yapıldığını açıklayıp araç sürücüsünün alkolü olması nedeni ile zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları 4. maddesi gereğince ödenenin davalıdan rücuan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; her ne kadar araç sürücüsünün alkollü olduğu belirlenmiş olsa da, periyodik kalibrasyonu yapılmayan cihazla yapılan ölçüm nedeniyle kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği ispatlanamadığından, davacı sigortacının davalı araç maliki ve işletene rücu hakkı bulunmayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline zorunlu mali sorumluluk sigortalı, davalıya ait aracın alkollü sürücünün kullanımında iken gerçekleşen hasra nedeni ile zarar görenlere ödediği tazminatın rücuan davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
2918 sayılı KTK.nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97. Maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan "b-2" bendinde "alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. Maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde,yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir.
Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (Bkz.YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda; davacı vekili, davacıya trafik sigortalı, davalıya ait aracın sürücüsünün 106 promil oranında alkollü olduğunu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini iddia etmiş, mahkemece kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelip gelmediği yönünde nöroloji, kusur uzmanı ve hukukçu bilirkişilerden alınan raporda;”periyodik kalibrasyon ölçümü yapılmayan cihaz ile yapılan ölçüm esas alınarak kazanın münhasıran alkol nedeni ile meydana gelip gelmediği yönünde mütala verebilme imkanı bulunmadığı” bildirilmiştir.
Oysa resmi kurumlar tarafından düzenlenen kaza tutanağı ve adli rapor formunda, sürücünün alkollü olduğu açıkça tespit edilmiştir. Davaya konu aracın sürücüsü ... de Yalova 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/375 Esas sayılı ceza yargılamasında 06/11/2012 tarihli duruşmada; “İddia doğrudur alkollüydüm bu yüzden kırmızı ışıkta bekleyen araca çarptım özür diliyorum” şeklinde beyanda bulunmuş, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2013/17823 Esas- 2014/11071 Karar sayılı ilamı ile de sanık sürücü ... hakkında verilen hüküm, “Sanığın idaresindeki araçla 1.06 promil alkollü vaziyette, gece vakti, yerleşim yeri içindeki bölünmüş yolda seyrederken kırmızı ışıkta bekleyen araça arkadan çarparak, katılanlar ..., ... ve ..."ın basit tıbbi müdahale ile yaralanmalarına sebep olması şeklinde gelişen olayda, sanığın tam kusurlu olması,...” gerekçeleri ile onanmıştır.
Eldeki davada mahkemece “ her ne kadar araç sürücüsünün alkollü olduğu belirlenmiş olsa da, periyodik kalibrasyonu yapılmayan cihazla yapılan ölçüm nedeniyle kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği ispatlanamadığından, davacı sigortacının davalı araç maliki ve işletene rücu hakkı bulunmayacağı gerekçesi ile” davanın reddine karar verilmiştir. Anılan gerekçeden de anlaşıldığı üzere, araç sürücüsünün alkollü olduğu mahkemenin de kabulündedir. Mahkemece salt 106 promile ilişkin ölçümün geçerli bir ölçüm olmadığından cihetle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Şöyle ki, yukarıda ayrıntılı anlatıldığı züere yerleşmiş içtihatlara göre; rücu şartlarının gerçekleşebilmesi için alkol miktarının belli bir oranın üzerinde olması gibi soyut ifade kabul edilmemiş, aksine her durumun, her somut olayın, yol durumunun, olayın oluş şekline göre, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Bu nedenledir ki davaya konu kazada araç sürücüsünün kaç promil alkollü olduğunun sonuca etkisi yoktur. Önemli olan sürücünün alkollü olup olmadığı ve olayın oluş şekline göre kazanın gerçekleşmesinde salt alkolün etkisi olup olmadığının belirlenmesidir. Bu nedenle mahkemenin, promil ölçümüne ilişkin cihazın gerekli kalibrasyon ölçümlerinin yapılmamış olduğu kabul edilerek davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Buna göre somut olayda, sigortalı araç sürücüsü ... ceza dosyasında yaptığı savunmasında, alkollü olduğunu kabul etmiş, kaza tespit tutanağında 106 promil alkollü olduğu yazılmış ve hastane muayene raporunda da alkollü olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar sürücünün, 106 promil alkollü olduğunu gösterir tahlil raporu veya kalibrasyonu yapılmış geçerli bir alkolmetre ölçüm belgesine olmasa da, dosya kapsamına göre, sigortalı araç sürücüsünün kaza anında alkollü olduğu sabittir. Yukarıda açıklandığı üzere, sürücünün aldığı alkolün oranı doğrudan sonuca etkili değildir.
Bu durumda mahkemece, sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğu kabul edilerek İTÜ gibi kurum veya kuruluşlardan aralarında nöroloji ve trafik uzmanı bilirkişilerin bulunduğu bilirkişi kurulundan, kazanın oluş şekli, yol, hava, gün durumu, kaza tutanağı ve tanık beyanları birlikte değerlendirilerek kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurlarında kazanın meydana gelmesinde etkili olup olmadığının belirlenmesi için gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 02/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.