17. Hukuk Dairesi 2019/4492 E. , 2020/4279 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacının dava dışı sigortalısı ..."a ait "... Cad. ..." adresinde bulunan ve kıraathane olarak faaliyet gösteren sigortalı işyerinde 04/10/2011 tarihinde distribütörlüğünü davalının yaptığı ... soğutucu dolabının motor kısmından kaynaklanan yangın sonucu oluşan hasara karşılık sigortalıya 17/10/2011 tarihinde hasar bedeli ödendiğini, hasar meydana getiren yangının davalının distribütörlüğünü üstlendiği soğutucu dolabın motor kısmındaki arızadan meydana geldiğini, soğutucunun 14/03/2008 tarihinde distribütör sıfatıyla davalı tarafından sigortalıya verildiğini, hasar bedelinin ödenmemesi üzerine İstanbul 28. İcra Müdürlüğünün 2012/15700 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini açıklayarak itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dava, işyeri sigorta sözleşmesi nedeniyle rücuen alacak istemine dair başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı, dava dilekçesinde; işyeri sigorta sözleşmesi gereğince sigorta şemsiyesi altına aldığı işyerinin davalının distribütörlüğünü yaptığı soğutucu dolap motor arızası ile meydana gelen yangın sonucu hasara uğradığını, hasar bedelinin sigortalısına ödediğini ileri sürerek zarar sorumlusundan rücuen alacak isteminde bulunmuştur.
Davacı ..., bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 4. maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 3. maddesinde, ”Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlenmesi mevcuttur.
Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK"nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla, bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re"sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Ticaret Sicil Tüzüğüne göre ticari işletmenin unsurları; gelir sağlama hedefi, bağımsızlık, devamlılık, esnaf faaliyeti sınırlarını aşmadır. Esnaf faaliyeti sınırlarını aşma unsuru, ayırıcı unsurdur.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davalının bir limited şirket olduğu, davacıya sigortalı işyerinin Fatih Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen yazı cevabına göre “gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olarak çay ocağı-kahvehane” işlettiği anlaşılmakla; davacıya sigortalı işyerinin esnaf faaliyeti sınırlarını aşıp aşmadığı bir ticari işletme olup olmadığının araştırılması ve ticari işletme olması halinde, uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Ticaret Mahkemesi olabileceğinin mahkemenin davada görevli olup olmadığının hükümde tartışılması; mahkemenin görevli olduğu sonucuna varılması halinde işin esası hakkında hüküm tesisi; aksi halde ise, HMK"nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK"nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-) Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 02.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.