17. Hukuk Dairesi 2019/1346 E. , 2020/4083 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan istinaf incelemesi sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, çift taraflı kazada destek ..."ın vefat ettiğini, kazada davalı sürücü ..."ın kusurlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı ... ve ... için 100,00"er TL maddi, davacı ... ve ... için 40.000,00"er TL, ..., ..., ... ve ... için 15.000,00"er TL olmak üzere toplam 140.000,00 TL manevi
tazminatın, sigorta şirketi maddi tazminattan dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile sorumlu olmak kaydıyla, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 31/01/2017 havale tarihli ıslah dilekçesi ile, maddi tazminat talebinin bilirkişi raporu doğrultusunda fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı ... için 39.542,39 TL, davacı ... için 45.424,15 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı ... vekili ve davalı ... şirketi vekili davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 36.339,32 TL, davacı Şah İsmail için 31.633,91 TL olmak üzere toplam 67.973,23 TL maddi tazminatın davalı ... şirketi yönünden 20/01/2015 dava, diğer davalılar yönünden 09/12/2014 kaza tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ait istemin reddine, davacı ana babanın her biri için 20"şer bin TL, davacı kardeşlerin 5"er Bin TL olmak üzere toplam 60.000,00-TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan 09/12/2014 kaza tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, dair karar verilmiş, karara karşı davacılar vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce davacılar vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalı ...Ş."nin trafik sigortacısı, davalı ... Bilişim Tem. Med. Ve Yem Üret. Hizm. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti."nin maliki olduğu, davalı ..."ın sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile desteğinin sevk ve idaresindeki aracın karıştığı
kazada ölümü nedeniyle ve zarar gören 3. kişi sıfatıyla destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmaktadır. Davacının talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK"nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK"nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK"nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Bu durum karşısında; davacının, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, davacı desteğinin kazadaki kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, kazaya karışan karşı aracın sürücüsü, maliki ve ZMSS poliçesini düzenleyen davalı sigortacının zarardan sorumlu olduğu gözetilerek değerlendirme yapılması gerekir.
Mahkeme tarafından yaptırılan kusur incelemesinde, davacılar desteğinin kazada %25 ve kazaya karışan karşı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğu saptanmış; aktüer bilirkişi tarafından hazırlanan rapor ile kusur indirimi yapılarak hesaplama yapılmış, davacı anne için 45.424,15 TL, davacı baba için 39.542,39 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesap edilmiş, netice olarak mahkemece desteğin kusuru indirilmek suretiyle bulunan bu meblağlardan desteğin kask takmaması nedeniyle %20 oranında müterafik kusur indirimi sonucu davacı anne için 36.339,32 TL, davacı baba için 31.633,91 TL destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmiştir.
KTK"nın 88. maddesindeki "Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur" düzenlemesi ile birden fazla kişinin zararı tazminle yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumluluk ilkesi benimsenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 61. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 51.) maddesindeki "Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır" düzenlemesine göre de, zarar gören 3. kişi konumunda olan
davacı zararın tamamını, isterse sorumluların hepsinden isterse bir kısmından isteyebilir. Davacı, açıkça kusur oranında sorumluluğa karar verilmesini istemediğine göre, davacının desteğinin de kusurunun bulunması davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
Açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre mahkemece; zarar gören 3. kişi konumunda olan davacının maddi zararının belirlenmesinde, desteğin kazadaki kusurunun davacılara yansımayacağı; KTK"nun 88. maddesindeki müteselsil sorumluluk ilkesinin sonucu olarak, kazaya karışan karşı araç sürücüsünün kazadaki kusurunun da davacının sıfatı nedeniyle davacıya yansıtılamayacağı hususları gözönünde bulundurularak, herhangi bir kusur indirimi yapılmaksızın hesaplanan tazminatın (davalı sigortacının sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğu dikkate alınarak) hüküm altına alınması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddi doğru görülmemiştir.
3-Davacılar destek ...’ın vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep etmekte olup, kaza tarihinde destek 22 (22 yıl 4 ay 5 gün) yaşındadır.
Hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda davacıların pay oranlarında hata yok ise de, babanın destekten çıkacağı 20.04.2038 tarihinden sonra anneye çocuklarla eşit pay verilerek eksik tazminat hesaplaması yapıldığı anlaşılmaktadır. Dairemiz yerleşik uygulamasına göre, anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekmektedir. Bu haliyle bilirkişi raporunda davacı anne yönünden eksik tazminat hesaplaması yapılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
4- 6098 sayılı TBK. md. 56, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar
sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı baba ... ile davacı anne ... lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin kararının BOZULMASINA ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 29/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.