17. Hukuk Dairesi 2018/708 E. , 2020/3260 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı ... vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 10.03.2020 Salı günü davacılar vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ... geldi. Diğer davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacılar vekili ile davalı ... vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Dava, İİK"nun 277 ve devamı maddelerinden kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair hüküm davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi’nce incelenmiş, netice itibarı ile istinaf istemi kabul edilerek bu kez davanın kabulüne karar verilmiş, bu kararın da davalı ... vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
1-6100 sayılı HMK"nın geçici 3/2. maddesinde Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun"un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454"üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı ve bu kararlara ilişkin dosyaların Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu madde gereğince anılan karar istinaf yasa yoluna tabi olmayıp, değişiklikten önceki HUMK hükümlerine göre temyize tabidir. Yasa yolu adının yanlış gösterilmesi ona istinaf hukuki vasfını kazandırmayacaktır.
Anılan yasal düzenleme gereği dosyanın incelenmesinde;
Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasında yargılama sırasında verilen ihtiyati tedbir ile ilgili karar Dairemizin 10.3.2014 tarih 2014/3047 Esas 2014/3356 Karar sayılı ilamı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Bu halde ilk derece mahkemesinin 20.10.2016 tarihli kararın temyiz incelemesinin Yargıtay tarafından yapılması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi’nin 20.12.2017 tarih ve 2017/56 Esas 2017/1594 sayılı kararının yok hükmünde olduğu, devamında verilen karar ve yapılan işlemlerin de geçersiz olduğu anlaşıldığından Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi’nin anılan kararının kaldırılmasına karar verilerek işin esasının incelenmesine ve ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu davanın reddine dair kararın temyiz incelemesine geçildi.
2-Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Davacılar vekili, müvekkillerinin borçlu ... aleyhine ayrı ayrı takip yaptıklarını, takiplerin sonuçsuz kaldığını, borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava dışı şahıslardan olan alacaklarını davalı ..."e temlik ettiğini, anılan şahsın bu temlik gereği alacaklar için Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2013/18110 ve 18081 sayılı dosyalarından takibe geçtiğini belirterek, temlikin iptali ile belirtilen takip dosyalarından alacaklarını tahsil etme yetkisinin verilmesini, daha sonradan Ankara 26. İcra Müdürlüğünün 2013/18110 sayılı dosyasındaki alacak tahsil edildiğinden bedelinin davalı üçüncü kişiden tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin borçludan alacağı olduğunu, bu nedenle aleyhine takip yapıldığını ancak hacze kabil malının olmadığını, bunun üzerine Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/676 sayılı dosyasındaki alacağını 21.09.2012 tarihinde temlik ettiğini, aslında bu temlikin önce davacılara teklif edildiğini, kabul etmediklerini belirterek, davanın reddini talep etmişlerdir.
Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, davalı üçüncü kişinin borçludan 660.086,85 TL alacaklı olduğunu bu alacağına karşılık, Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi alacağı 20.000,00 TL, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi alacağı 50.000,00 TL protokole göre 300.000,00 TL, (15/10/2012 vadeli 130.000,00 TL, 30/10/2012 vadeli 130.000,00 TL, 15/11/2012 tarihli 40.000,00 TL bedelli 3 adet çek karşılığı) ayrıca 300.000,00 TL ödeneceği, bu durumda protokole göre davalı ..."e vaad edilen toplam borcun 670.000,00 TL olduğu alacak ve borç arasında dengesizlik olmadığı, ayrıca davacı tanığının davalılar arasında sadece ev alışverişi olduğunu öncesine ait ticari ilişki olmadığını, temlikten önce davacılar ile davalıların görüştüğünü temlike muvafakat verildiğinin belirtildiği, davalı ..."in diğer davalı ..."dan satın aldığı ev nedeniyle alacaklı durumunda olduğu, borçlunun ekonomik durumunu bilecek konumda olmadığı, ekonomik durumu bilse üzerinde ipotek olan ve başka borçların teminatı konumundaki evi satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacıların kendi beyanlarında da davalı ..., ..."dan alacaklı olduğunu, sırf İsmail"in borcuna öncelik verilmiş olması tasarrufun iptalini gerektirmeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
Bu davalardan amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacı ..."in alacağının 09.08.2012 ve 10.08.2012 keşide tarihli çeklerden doğduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, 22.01.2013 tarihli haciz tutanağının İİK"nun 105. maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, davanın süresinde açıldığı, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olduğu; davacı ..."ün alacağının 10.08.2012 keşide tarihli çekten doğduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 17.09.2012 ve 19.06.2014 tarihli haciz tutanaklarının İİK"nun 105. maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, davanın süresinde açıldığı, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olduğu; dolayısıyla dava ön koşullarının gerçekleştiği sabittir.
Davalı borçlu ile üçüncü kişi, borçlunun davalı ..."in çocuklarına sattığı evin bedelinin ödenmesine rağmen, evin borçlunun bir başka alacaklısının yaptığı takipteki ihalede satılması nedeni ile borçluya ödenen paranın iadesi için temlikin yapıldığını ileri sürmektedir. Ancak bahse konu taşınmaz borçlu tarafından 15.05.2012 tarihinde üçüncü kişi İsmail"in çocukları ..."e satılmıştır. Dava dışı üçüncü kişinin çocukları olan ... 1988 –... 1991 doğumlu olup satış tarihinde reşit oldukları, satıştan sonra borçlu hakkında Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2012/11035 sayılı dosyasından takip yaptıkları dosya içeriğinden sabittir. Bu halde bedeli ödenen evin teslim edilmemesi nedeni ile yapıldığı iddia edilen temlikin evi satın alan ..."e yapılması gerekirdi. Davalı ... ile borçlu arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığından dava konusu temlikinde dayanağı bulunmamaktadır.
Kabule göre ise, dosya kapsamından taşınmaz satışı nedeni ile borçluya ödenen bedel dekontlardan 13.05.2012 tarihinde 250.000,00 TL, 15.05.2012 tarihinde 150.000,00 TL, 25.05.2012 tarihinde de 235.000,00 TL olmak üzere davalı borçluya banka aracılığıyla toplam 635.000,00 TL ödeme yaptığı, 17.5.2012 tarihinde 15.344,00 TL, 17.06.2012 tarihinde de 15.452,00 TL ipotek bedeli olarak İş Bankasına toplam 30.796,00 TL ödeme yaptıkları, davalı üçüncü kişinin çocukları tarafından davalı borçluya taşınmazla ilgili olarak banka aracılığı ile 665.796,00 TL tapu kaydındaki 151.000,00 TL olmak üzere toplam 816.796,00 TL ödeme yapılmasına bu miktar alacağa rağmen, davalı ..."dan toplam 1.800.000,00 TL"lik senet aldıkları ve bunun 1.000.000,00 TL"lik kısmı için takip başlattıkları, bunun dışında yine borçlusu ... kefili annesi ... olan alacaklısı ... olan 750.000,00 TL meblağlı senetin de davalı ... tarafından takibe konulduğu, davalı ... ve çocukları ..."e borçlu ... tarafından verilen senetlerin toplamının 2.550.000,00 TL olduğu ayrıca, aynı borçlu tarafından davalı 3.kişiye 300.000,00 TL"lik çek ve dava dışı 20.000,00 TL"lik temlik olmak üzere toplam 3.570.000,00 TL ödemenin kararlaştırılması hayatın olağan akışına uygunda olmayıp, İİK"nun 280/1. maddesi gereğince, üçüncü kişinin borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile mal kaçırma amacını bildiği veya bilmesi gerektiğinin kabulü ile de iptali gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacıların davasının kabulü gerekirken dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesinin 20.12.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 2.540,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ..."e verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."e geri verilmesine 09/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.