17. Hukuk Dairesi 2016/5418 E. , 2019/1438 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki Hakem Kararının Tebliğe Çıkarılması/Saklanması davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, sürücü ..."ın idaresindeki araçla, sürücü ... idaresindeki motosikletin çarpışması sonucu motosiklette yolcu olan davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davalı ... şirketine yapılan başvurunun zamanaşımı nedeniyle reddedildiğini belirterek poliçe limiti kapsamında 57.500,00 TL kalıcı sakatlık tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 07.03.2015 tarihli dilekçesiyle talebin poliçe limiti kapsamında 50.000,00 TL olarak düzeltilmesini belirtmiştir.
Davalı vekili, Ceza Kanununda belirtilen 8 yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, aksi halde maluliyet ve kusur oranının ATK"dan alınacak raporla belirlenmesi gerektiğini, hatır taşıması nedeniyle indirim yapılmasını, kask takmadığının tespit edilmesi halinde müterafik kusur indirimi yapılmasını talep etmiştir.
Hakem heyetince talebin reddine, dair verilen karara itiraz edilmesi üzerine itiraz hakem heyetince itirazın reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 9. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan kimsenin, kendi fiilleriyle hak edinebileceği ve borç altına girebileceği, 10. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetinin bulunduğu, 13. maddesinde, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkesin, bu Kanuna göre ayırt etme gücünün bulunduğu, 14. maddesinde, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyetine sahip olmadıkları, 16. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlıların, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremeyecekleri, 397. maddesinde, vesayet makamının sulh hukuk mahkemesi olduğu, 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı, görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamların, noterlerin ve mahkemelerin, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları, 409. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verileceği, 448. maddesinde, vesayet dairelerinin yetkilerine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla vasinin, vesayet altındaki kişiyi tüm hukuki işlemlerinde temsil edeceği, 462. maddesinde, acele durumlarda geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere vasi tarafından dava açılabilmesi için vesayet makamından izin alınması gerektiği belirtilmiştir.
Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesinde, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu, 51. maddesinde, dava ehliyetinin, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanların davada yasal temsilcileri tarafından temsil edileceği, 54. maddesinde, yasal temsilcilerin, davanın açılıp yürütülmesinin belli bir makamın iznine bağlı olduğu durumlarda izin belgelerini dava veya cevap dilekçesiyle mahkemeye vermek zorunda olduğu, aksi takdirde dava açamayacak ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamayacakları, şu kadar ki, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, yasal temsilcilerin yukarıda belirtilen eksikliği gidermeleri koşuluyla dava açmalarına veya davayla ilgili işlem yapmalarına izin verilebileceği, izin belgesinin alınması için mahkemeye başvurulması gerekiyorsa ilgiliye, başvuru için kesin süre verileceği, bu süre içinde mahkemeye başvurulması durumunda bu konuda karar verilinceye kadar bekleneceği, süresi içinde belgelerin sunulmaması veya mahkemeye başvurulmaması hâlinde, dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılacağı, 56. maddesinde, taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması istemi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenebileceği açıklanmış, 114. maddesinde, tarafların dava ehliyetine sahip olmaları, dava koşulları arasında sayılmış, 115. maddesinde, mahkemenin, dava koşullarının var olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, dava koşulu eksikliğini belirleyen mahkemenin davanın usulden reddine karar vereceği, ancak, eksikliğin giderilmesi olanaklı ise bunun tamamlanması için kesin süre vereceği, bu süre içinde eksiklik giderilmemişse davayı usulden reddedeceği bildirilmiştir.
Buna göre, kişinin kendisi tarafından veya yetkili kılacağı temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usûl işlemlerini yapabilme yeteneği olarak tanımlanan dava ehliyeti, medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekil olup ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar kural olarak dava ehliyetine sahip olmadıklarından davada yasal temsilcileri tarafından temsil edilmeleri gerekmektedir. Dava koşulu niteliğindeki dava ehliyeti ile vasi tarafından dava açılabilmesi için gereken vesayet makamı izin belgesinin varlığının mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur.
Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin niteliği ile 6100 sayılı HMK"nun 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olup, mahkemece re’sen göz önünde tutulması gerekir. Medeni Kanunun 405. maddesinde “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.” hükmü öngörüldüğünden, davacı tarafından dosyaya sunulan ... Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi"nin 13.08.2014 tarihli özürlü sağlık kurulu raporunda davacının rahatsızlıkları arasında "şizofreni" olduğunun belirtilmesi ve bu rahatsızlığının oranının %80 olması karşısında; eldeki davada, Türk Medeni Kanunun 405 ve 462/8.maddeleri uyarınca öncelikle davacının kısıtlanması gerekip gerekmediği irdelenerek kısıtlanmasının gerektiği anlaşılırsa, husumetin vasiye yöneltilmesi gerekeceği ve vasinin katılımı sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.