17. Hukuk Dairesi 2016/14690 E. , 2019/377 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davaya konu olay tarihi itibariyle trafik sigortası olmayan aracın, davacıların eşi/ babası Hayrettin"in idaresindeki motorsiklete çarpmasıyla ölümlü kaza meydana geldiğini, davacıların ölenin desteğinde yoksun kaldığını, davalıya yapılan başvuru üzerine 29.01.2013"te 64.771,00 TL. tazminat ödenmişse de bu bedelin gerçek zararı karşılamadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL. tazminatın kaza ya da kısmi ödeme tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 19.08.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, toplam taleplerini 61.853,90 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davadan önce ibraname karşılığı yapılan ödeme ile sorululuklarının son bulduğunu, davacılar murisinin kazadaki kusuru oranında tazminattan indirim yapılması gerektiğini, SGK tarafından yapılmış ödeme bulunması halinde bu bedelin de tazminattan düşülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile davacı eş ... için 14.101,00 TL, ... için 18.328,32 TL. ve ... için 21.119,64 TL. tazminatın 10.12.2012 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davacılar desteğin ölümü nedeniyle ödeme yaparak ibra edildiklerinden zarardan sorumlulukları bulunmadığı savunmasında bulunmuş; yargılama sırasında alınan 05.08.2014 tarihli bilirkişi kök raporuna itirazında ise, davacılara ödeme yaptıkları tarihteki verilere göre tazminatın hesaplanması ve sorumluluklarının değerlendirilmesi gerektiğini belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmiş; davalı taraf itirazındaki hususlara göre hesap yapılması için alınan 06.04.2015 tarihli ek raporda saptanan miktarlar mahkemece benimsenerek hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan 06.04.2015 tarihli hesap raporu incelendiğinde; davalının ödeme yaptığı 29.01.2013 tarihi itibariyle belli olan asgari ücretler esas alınıp, anılan tarihe kadar olan devre bilinen devre ve sonrası ise bilinmeyen (işleyecek) devre olarak belirlenip hesaplama yapıldığı görülmektedir.
KTK"nun 111. maddesi uyarınca tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Davalı tarafın savunması bu yöne ilişkin olmakla birlikte; hükme esas alınan ek rapor ile kök raporda davacılar için hesaplanan tazminat miktarları dikkate alındığında; davalının davadan önce davacılara ödediği bedel ile davacıların talep edebileceği gerçek zarar tutarı arasında fahiş fark olduğu ilk bakışta dahi anlaşıldığından, davacıların hak kazanacağı gerçek tazminat miktarının doğru biçimde belirlendiği rapora göre karar verilmesi gerektiği açıktır.
Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında mahkemece; davacı tarafın ibranamenin geçersizliğine ilişkin iddiasının 2 yıllık hak düşürücü sürede ileri sürüldüğü; alınan kök ve ek rapordaki miktarlar ile davalının daha önce ödediği miktar karşılaştırıldığında, hak kazanılacak tazminat ile davalının ödediği tazminat arasında fahiş fark olduğu ve ibranamenin makbuz hükmünde olduğu; ibranamenin geçersizliğinin tespitinde önem arz eden ödeme tarihindeki verilere göre ve hesabın yapıldığı tarihteki verilere göre iki ayrı hesap yapılması gerekliliğinin somut olay bakımından ortadan kalktığı hususları dikkate alınmak suretiyle, davacıların hak kazanabileceği bakiye tazminat miktarını usul ve uygulamaya uygun biçimde belirleyen 05.08.2014 tarihli kök rapora göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-Davacı taraf dava ve ıslah dilekçesinde, temerrüt faizi olarak avans faizine karar verilmesini talep etmiş; mahkeme ise, gerekçeli kararın gerekçe kısmında, davalının yasal faizden sorumlu olduğunun kabul edildiğini belirtmiş olmasına rağmen, hüküm fıkrasında temerrüt faizi olarak avans faizine karar vermiştir.
Kısa karar ile gerekçeli kararın uyum içinde olması ve kararın çelişkili ve tereddüt uyandırıcı olmaması gerektiği ilkesi, gerek 10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı"nda; gerekse 1086 sayılı HUMK"nun 381-389. (6100 sayılı HMK"nun 294-297.) maddelerindeki kararın tesisi ve yazımına ilişkin kurallarda açıkça tespit edilmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK"nun 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Somut olayda; hükmün gerekçe kısmında davalının yasal faizden sorumlu tutulduğu belirtildiği halde, hüküm fıkrasında avans faizinden sorumluluğa karar verilmesi suretiyle, kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderildiği (davalıya husumet yöneltilmesine yol açan aracın tescilsiz motorsiklet olması itibariyle ticari araç olarak kabulü mümkün olmadığından, davalının yasal faizden sorumlu olacağı da dikkate alınmak suretiyle) bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine 21/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.