17. Hukuk Dairesi 2018/4339 E. , 2020/8223 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından istinaf edilmiş, istinaf isteminin reddi üzerine davalı ... vekili tarafından bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ... Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine takip yaptıklarını, takibin semeresiz kaldığını, dava konusu taşınmazı 23.05.2013 tarihinde davalı ...’ya devrettiğini belirterek, bu tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, aciz belgesinin sunulmadığını, taşınmazın raiç bedelden alındığını, müvekkilinin dava dışı ... Gıda ….Ltd. Şti. kurucu ortağı ve temsilcisi olduğunu, borçlu şirketin anılan şirkete, ticari alşverişi nedeni ile 528.366,93 TL borcu olduğunu, bu borç ödenmeyince dava konusu taşınmazın satışının teklif edildiğini, rayiç bedel ödenip üzerindeki ipotek kaldırılarak satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı borçlu şirket temsilcisi, aynı yönde savunma yapmıştır.
Mahkemece, bilirkişi heyeti raporu ile de dava konusu taşınmazın devir tarihi itibariyle gerçek değerinin 2.022.642,36 TL olduğu, taşınmazın devir bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu, davalı şirket temsilcisinin duruşmadaki imzalı beyanında, 1.050.000,00 TL’yi elden ...’e verdiğini ve ...’in kendisinin verdiği bu parayı ödeyerek ipoteği kaldırdığını, taşınmazı ... ile ortak olmak için devrettiğini beyan ettiği, davalı ... ile diğer davalı ... şirketi arasında iş ilişkisi bulunması ve davalı ..."in ipotek kaydını bilerek bu taşınmazı satın alması dolayısıyla davalı-borçlunun mali durumunu ve alacaklıdan mal kaçırma kastını bilebilecek durumda olduğu, İİK"nın m. 280/3"de düzenlenen karinenin aksinin davalı tarafça ispat edilemediğinin anlaşıldığnıdan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf mahkemesi, dava konusu edilen taşınmazın fabrika binası niteliğinde olduğu, teferruatlarıyla birlikte davalıya devredildiği bu haliyle borçlu ticari işletmesini ve iş yerindeki ticari mallarını 3.kişilere devretmiş olduğu; İİK 280/4 maddesine göre "borçlunun ticari işletmesinin ya da iş yerinde bulunan ticari mallarının tamamı veya önemli bir kısmının borçludan devri ya da satın alarak işletmeye başlayan yahut bu malların bir kısmını borçludan almakla beraber iş yerini sonradan işgal eden 3.kişinin borçlunun alacaklarına zarar vermek kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde alacaklarına zarar verme kastıyla hareket ettiği kabul edildiği, bu karinenin aksi ancak alacaklıya alacaklı tarafça sözü geçen devrin satış veya ticari işletmenin terk edildiği tarihten en az 3 ay önce durumun yazılı olarak bildirildiği veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaların asılmasıyla birlikte ticari sicil gazetesiyle bu mümkün olmadığı taktirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğu ispat edilerek çürütülebilir." hükmünü içerdiği, bu durum alıcı tarafından ispat edilemediği, bu nedenle dava konusu edilen 158 ada 7 parsel sayılı taşınmazın devrinin ticari işletme devri niteliğinde olduğu İİK 280/4 bendine göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nun 353/1.b.1 gereğince reddine karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu davalarda amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.
Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemiştir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının ... 1. İcra Müdürlüğünün 2014/353 ve 354 sayılı takip dosyasındaki 02.09.2013, 24.10.2013 ve 14.11.2013 tarihli çeklere dayandığı, borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 26.03.2015 tarihli aciz belgesi ile 19.02.2014 ve 30.04.2015 tarihli haciz tutunağının İİK’nun 105.maddesi kapsamında aciz belgesi nitelğinde olduğu ve davanın İİK 284.maddesinde öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu tasarruf 23.05.2013 tarihinde gerçekleşmiş olup, dava dayanağı çek tarihleri 02.09.2013, 24.10.2013 ve 14.11.2013 olarak tasarruf tarihinden sonraki tarihleri taşımaktadır. Ticari hayatta çek vadeli ödeme aracı olarak kullanılmakta olduğundan borcun önceden doğduğunun alacaklı tarafından ispatlanması gerekmektedir.
Davacı alacaklı, çeklerin borçlu şirketi verilen 25.10.2007 tarihli kredinin teminatı olarak verildiğini ileri sürmüş ve buna ilişkin belgelerini sunmuştur.Sunulan belgelerden borçluun davacı bankadan 25.10.2007 tarihinde 1.000,000,00 TL lık kredi kullandığı, bunun karşlığında 25.10.2007 tanzim 28.08.2014 vade tarihli 1.000,000,00 TL"lık bono verdiği görülmüştür. Takip dayanağı çekler ile ilgili bir açıklık olmadığı gibi, 2014/354 sayılı takip dosyasındaki çeklerden, çekin ilk olarak Sinan Kenan ... ...Ltd. Şti tarafından ... Gıda ...Ltd. Şti. adına düzenlendiği onunda Özyıl Pet….Ltd. Şti. ciro ettiği, o da yeniden ...Petrol Ürünleri...’a ciro ettiği ve sonrasında davacı banka tarafından tahsile konulduğu, 2014/353 sayıl takip dosyasında ise takip dayanağı çeke rastlanılmamış olmakla birlikte borçluların Sinan Kenan ... ...Ltd. Şti. ... Gıda ...Ltd. Şti. ve Özyıl Pet….Ltd. Şti. tahsile davacı bankanın koyduğu görülmüştür. Bu silisilede borç kaynağı çeklerin bankaya teminat olarak değil tahsil amacı ile verildiği anlaşılmaktadır. Dolayısı ile borcun 25.10.2007 tarihinde doğduğunun kabulü mümkün değildir.
Mahkemece, takip dayanağı çeklerin bankaya veriliş amacı üzerinde durularak borcun 23.05.2013 tarihinden önce doğup doğmadığının araştırlması, bunun için borçlu ile ilk keşideci ... ... ...Ltd. Şti."nin gerekirse diğer cirantaların ticare defterlerinin bilirkişi aracılığı ile incelemesi yapılarak borcun 23.05.2013 tarihinden önce doğduğunun tesbiti halinde şimdiki gibi davanın kabulüne aksi durumda ön koşul yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyize konu yerel mahkeme kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, HMK 373/1 maddesi gereğince istinaf mahkemesinin esastan red kararının kaldırılarak HMK’379/2 maddesine göre dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden ...’e geri verilmesine, 08.12.2020 gününde üzere oybirliğiyle karar verildi.