17. Hukuk Dairesi 2016/11657 E. , 2019/5769 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat talebinin reddine ilişkin Hakem Kararının süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, müteveffa ..."ın sevk ve idaresindeki motosikleti ile gerçekleştirdiği tek taraflı trafik kazasında vefat ettiğini, davacıların müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, davalıya yapılan başvurunun reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, HMK 107 maddesi uyarınca belirsiz alacak niteliğindeki başvurunun kabulü ile şimdilik her bir davacı için 8.000,00 TL olmak üzere toplam 16.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tek taraflı kazada sürücü vefat ettiğinden, ceza hukuku anlamında suç olmadığından 2 yıllık sürenin dolduğunu ve talebin zamanaşımına uğradığı, vefat eden sürücü olduğundan mirasçıların dava hakkı olmadığını, sürücü/işleten yakınlarının 3. Kişi olarak kabul edilemeyeceğini, kaza tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğimi, avans faiz talep edemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Hakem heyetince talebin reddine, dair verilen karara davacılar vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine itiraz hakem heyetince itirazın reddine karar verilmiş; karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"nun 107/1. maddesinde "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir" düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise "karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir" düzenlemesine yer verilmiştir.
Davacı taraf, davalıdan talep ettiği maddi tazminatın tam olarak belirlenmesinin bilirkişi raporuyla mümkün olduğunu belirterek, davasını HMK"nun 107/1 maddesine göre belirsiz alacak davası olarak açmış; dava dilekçesinde, tek taraflı kazada sürücünün vefatı nedeniyle trafik sigortasından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 16.000,00 TL maddi tazminat talep etmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Yasasının 30/12. maddesi gereği sigorta tahkim komisyonlarının 40.000,00 TL"yi geçmeyen kararları kesin ise de davacılar vekilinin, davasını belirsiz alacak davası olarak açması (ayrıca fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş) olmasına göre itiraz hakem heyetince davanın reddine karar verildiği belirtilerek maddi tazminat tutarının miktarı gerekçe gösterilerek temyiz yolu kapalı olmak suretiyle karar verilmesi doğru görülmemiş, öncelikle hakem heyeti kararının bu nedenle bozularak ortadan kaldırılmasına ve esas yönünden temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
2-Çekişmelerin bir an önce sonuçlandırılmayıp uzun süre askıda bırakılmasının toplumun barış ve huzurunu bozacağı düşünülerek yargı yoluyla hak aramaya konulan zaman sınırı olarak öngörülen zamanaşımı kurumu bir maddi hukuk kurumu değildir. Bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK"nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık subjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, her halde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir(Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794). Buna
karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK"nın 109/I. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, "Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen hem sorumluluğu gerektiren, hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK"nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, sözkonusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK"nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK"nın 16.04.2008 gün 2008/4-326-325 ve HGK"nın 05.06.2015 gün ... E. 2015-1495 K. sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Ayrıca ceza zamanaşımının uygulanması yönünden hukuk hakiminin tazminat davasını görürken, ceza hukuku
kurallarıyla ve özellikle ceza mahkemesinin fail hakkında vermiş olduğu beraat veya mahkumiyet kararıyla bağlı olup olmadığı BK 53. maddesinde düzenlenmiştir. Sözkonusu maddede hukuk hakiminin ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmadığı hükme bağlandığı gibi, ceza mahkemesi kararlarıyla da bağlı olmadığı düzenlenmiştir. Bununla birlikte suçun işlendiğine veya işlenmediğine ilişkin ceza mahkemesinin kesin kararı varsa, hukuk hakimi bu kararla bağlıdır. Görüldüğü gibi ceza mahkemesince haksız eylemin suç niteliği saptanmamış ise hukuk hakimine bunu kendiliğinden ve özgürce araştırma ve sonucuna göre karar verme yetkisi tanınmıştır.
Somut olayda; davaya konu trafik kazasının 25.10.2009 tarihinde gerçekleştiği, aynı kazada sürücü ... "ın vefat ettiği, yolcu ... "ın yaralandığı dikkate alındığında ceza zamanaşımı süresinin 5237 Sayılı TCK"nın 85/2 ve 66/1-d maddesi gereğince 15 yıl olduğu, bu durumda hakem heyetince zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yasal olmayan gerekçeyle başvurunun zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 08/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.