17. Hukuk Dairesi 2016/11724 E. , 2019/5763 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davalı ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalı ... sevk ve idaresindeki otobüs ile müvekkiline ait motosiklete çarpması neticesinde müvekkilinin yaralandığını, sürekli işgöremez hale geldiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli iş göremezlik nedeniyle 10.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, sigorta şirketinin yalnızca maddi tazminatla sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 17.06.2014 havale tarihli dilekçesinde, bilirkişi raporu doğrultusunda sürekli işgöremezlik nedeniyle maddi tazminat talebini 27.490,17 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı ... vekili, ... plakalı aracın müvekkili şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davanın 1 yıl içerisinde açılmaması nedeniyle zamanaşımından reddini, davacıda oluşan bedeni zararın sebebinin kazadan kaynaklı olup olmadığının tespiti gerektiğini, davacının kask takmadığını ve sürücü belgesi bulunmadığını, ceza davasında hazırlanan kusur raporunu kabul etmediklerini, kaza mahallinde dur levhasının bulunup bulunmadığının ilgili kurumlardan sorularak tespit
edilmesi gerektiğini, müvekkili yönünden dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek neticede davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, 01.03.2013 tarihli dilekçesinde, aktüer raporuna göre 20.529,09 TL karşılığında ve bu miktarla sınırlı olarak davacı vekiliyle her türlü talep için gayri kabili rücu ibra edilmesi hususunda anlaşıldığı ve bu anlaşmaya göre müvekkili şirket tarafından ödeme yapılmakla söz konusu kısma ilişkin müvekkili şirketin gayri kabili rücu ibra edildiğini belirtmiş, ekinde 25.02.2013 tarihli sulh protokolünü ve 27.02.2013 tarihinde davacı vekili adına yapılan 22.851,24 TL"lik ödeme dekontunu sunmuş, davacı vekili ise 26.11.2015 tarihli dilekçesinde, davalı ... ile maddi tazminat yönünden sulh olunduğunu, diğer davalılar yönünden maddi ve manevi tazminat talebinin devam ettiğini belirtmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı ... aleyhine açılan davanın yargılama sırasında tarafların sulh olmaları sebebiyle konusu kalmayan davanın esası hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalılar ... ve ... adına açılan davanın dava ve ıslah dilekçesi dikkate alınarak kısmen kabulü ile 24.238,89 TL maddi tazminatın kaza tarihinden yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının davalılar ... ve ... aleyhine açtığı manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, dair karar verilmiş, hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı ... vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, kazadan dolayı sürekli işgöremez hale geldiğini iddia ederek 15.01.2013 tarihinde dava açmış ve 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talep etmiş, yargılama sırasında davalı ... ile 20.529,09 TL ana para, 225 TL işlemiş faiz, 1.867,90 TL vekalet ücreti ve 229,25 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 22.851,24 TL
için sulh olduğunu, diğer davalılar yönünden maddi manevi tazminat talebinin devam ettiğini belirtmiş, 25.02.2013 tarihli sulh sözleşmesi dosyaya sunulmuştur.
Davalı ...Ş, diğer davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu ...plakalı aracın ZMSS şirketi olup, sigortalının kusuru oranında, azami poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere, gerçek zarardan sorumludur. 6101 Sayılı TBK"nun 162 ila 168.maddelerinde borçlular arasında teselsül hükümleri düzenlenmiştir. Kanun"un 162.maddesinde "birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar. Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hallerde doğar". 163.madde de "alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder". Aynı Kanunun "Borcun Sona Ermesi" başlıklı 166.maddesinin 3.bendinde "alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır" hükümleri düzenlendiği gibi TBK"nun 168.maddesinin 2.bendinde "alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır" hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacı vekili, dava dilekçesinde, sürekli işgöremezliği nedeniyle karşı aracın işleteni, sürücüsü ve trafik sigortası şirketi aleyhinde dava açarak, 10.000 TL maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalılar arasında kanundan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ilişkisi vardır. Davalı ... 2918 sayılı KTK"nun 85.maddesinde düzenlenen işletenin hukuki sorumluluğunu poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere üstlenmiştir. Davacı vekili 26.11.2015 tarihli dilekçesinde davalı ... ile maddi tazminat yönünden sulh olunduğunu, diğer davalılar yönünden davaya devam ettiğini, belirtmiştir. Davaya konu kaza 22.07.2011 tarihinde meydana gelmiş; davalı ... nezdinde kaza tarihini kapsayacak şekilde 19/07/2011-2012 vadeli ZMSS poliçesi düzenlenmiştir. Poliçede kişi başına sakatlanma halinde 200.000 TL teminat limiti gösterilmiştir. Davalı ... cismani zarar nedeniyle oluşan maddi zarardan diğer davalılarla birlikte, davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, yapılan ödeme ve sulh sözleşmesi de dikkate alınmak suretiyle, davalı ... tarafından kaza tarihindeki teminat limitinin altında bir ödeme yapılmış ve davacı vekili davalı ... İle sulh olunduğunu, diğer davalılar yönünden davasına devam ettiğini belirtmişse de, kaza tarihi itibari ile trafik sigortası teminat limitinin 200.000,00 TL olduğu gözetilerek, davacı, diğer davalı müşterek müteselsil borçlu işleten ..."in durumunu ağırlaştıramayacağından, davacı tarafın temyiz isteminde bulunmadığı gözetildiğinde, davalı ... şirketinin davadan sonra yaptığı ödeme mahsup edildikten sonra bakiye tazminattan azami poliçe limitine kadar sorumlu olduğuna dair icrai nitelikte olmayan tespit mahiyetinde hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
3-Davacı taraf ile davalı ... arasında düzenlenen 25.02.2013 tarihli sulh protokolüne göre tarafların 20.529,09 TL ana para ile birlikte 225 TL işlemiş faiz, 1.867,90 TL vekalet ücreti ve 229,25 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 22.851,24 TL için sulh olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, davacı ile davalı ... arasında düzenlenen sulh protokolünde belirtilen ferilerden (vekalet ücreti ve yargılama gideri) kararda dikkate alınması gerekirken, bu miktarlar mahsup edilmeden hüküm bentlerinin düzenlenmesi doğru görülmemiştir.
4-Mahkemece alınan 13.06.2014 tarihli bilirkişi raporunda davacının maddi zararı asgari ücret üzerinden ve davalı ... ile SGK tarafından yapılan ödemeler güncellenip mahsup edildikten sonra 27.490,74 TL olarak hesaplanmış, davalı ... vekilinin maluliyet raporuna itiraz etmesi ve ATK Genel Kurulundan maluliyet raporu alınmasını talep etmesi sonrasında hesap bilirkişisinden alınan 28.10.2015 tarihli ek raporda davacının 2015 Aralık ayı asgari ücret miktarı dikkate alınarak hesaplama yapılmış ve davacının maddi zararının sigorta şirketi ile SGK tarafından yapılan ödemeler güncellenip mahsup edildikten sonra 24.238,89 TL olduğu belirtilmiş, mahkemece sigorta şirketi dışındaki diğer davalılar yönünden davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 24.238,89 TL"ye karar verilmişse de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut duruma uygun düşmemiştir.
Hazırlanan 13.06.2014 tarihli hesap bilirkişisi raporundan sonra davalı ... vekilinin tespit edilen maluliyet oranına itiraz ettiği ve bunun üzerine 04.06.2014
tarihli raporda belirtilen %16,2 oranından farklı olarak maluliyet oranı İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulundan alınan 02.09.2015 tarihli raporda ve İstanbul ATK Genel Kurulundan alınan 11.02.2016 tarihli raporda %13,1 olduğu tespit edildiğinden, bilirkişi tarafından hazırlanacak ek raporda maluliyet oranı değiştirilerek aynı asgari ücret miktarı üzerinden hesaplama yapılması gerekirken, ek rapor tarihindeki 2015 Aralık ayı asgari ücret miktarına dair veriler esas alınarak hesaplama yapılması ve mahkemece bu rapora göre karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
5-Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, MK."nin 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar fazla olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2), (3), (4) ve (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... geri verilmesine 08/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.