17. Hukuk Dairesi 2016/13757 E. , 2019/2694 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 06.03.2019 Çarşamba günü davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı şirketin işleteni olduğu aracın, yeşil kart sertifikası ile yurt dışında oluşabilecek kazalarda üçüncü şahıslara vereceği zararın teminat altına alınması maksadıyla sigortalandığını, sigortalı aracın alkollü sürücünün idaresindeyken yaptığı kazada karşı aracın ve üzerindeki yükün hasarlandığını, sigortalı aracın sürücüsünün alkollü olduğunun belirlendiğini, hasarlanan araç ve emtia nedeniyle zarar gören üçüncü kişiye toplam 69.393,97 Euro tazminat ve tedvir bedelinin 28.06.2010 tarihinde ödendiğini, sigortalı aracın alkollü sevki nedeniyle rücu haklarının doğduğunu belirterek 69.393,97 Euro tazminatın ödeme tarihinden işleyecek en yüksek temerrüt faiziyle birlikte davalıdan rücuen tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını, kazada oluşan maddi zararın Bulgaristan Bürosu tarafından ödendiğini ve 15.03.2010"da davalıdan talep edildiğini, kazadan doğan zararın en aza indirilmesi için davalının her türlü tedbiri aldığını, istenen zarar bedelinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve yapılan yargılamaya göre; dava dilekçesinde bulunması gereken "davacının adresinin" dava dilekçesinde eksik olduğu ve giderilmesi için verilen 1 haftalık kesin sürede eksikliğin giderilmediği gerekçesiyle,
HMK"nun 119/2. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemiz"in 23.05.2013 tarih, 2013/3840 Esas ve 2013/7640 Karar sayılı ilamı ile; "davacı tarafın vekil aracılığıyla dava açtığı ve dava dilekçesine ekli vekaletnamede davacının açık adresi bulunduğundan dava dilekçesinde davacı adresinin bulunmamasının kanuni eksiklik sayılamayacağı, HMK"nun 114. maddesi gereğince dava şartlarının incelenmesi gerekirken, davanın HMK"nun 119/b maddesi gereği açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı" gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 69.393,97 Euro alacağın 28.06.2012 tarihinden itibaren kamu bankalarının aynı cins bir yıllık mevduata uyguladığı faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, yeşil kart sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın, davalı sigortalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, davaya konu kazanın meydana geldiği tarih itibariyle yürürlükte olan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak verildiği kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü
içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayda ise; davacının sigortaladığı aracın karayolunda seyri sırasında, araç sürücüsünün, Gümrük Kapısı"nda yapılan işlemler için emniyet şeridi içinde bekleyen başka bir araca arkadan çarptığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davalıya ait araç sürücüsünün alkollü olmasının, tek başına davacıya rücu hakkını vermeyeceği doğru biçimde mahkeme tarafından gözetilmiş ve münhasırlık incelemesi için iki ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmış olmakla birlikte; 03.07.2015 tarihli heyet raporunda ve
30.03.2016 tarihli farklı bilirkişi heyetinin raporunda, kazanın münhasıran alkolden meydana geldiği tespiti açıkça yapılmamıştır. Mahkemece benimsenen 30.03.2016 tarihli heyet raporunda; alkole ilişkin yasal sınırlar üzerinde ve 0,76 promil alkollü biçimde araç kullanıp, diğer araca arkadan çarpan davalı sürücüsünün güvenli sürüş yeteneğinin bulunmadığı şeklinde tespit yapıldığı görülmektedir. Bu itibarla, mahkemenin münhasırlık konusunda yaptığı araştırma yetersizdir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; rücuya konu edilen zararın teminat dışı kaldığını ispat yükünün davacı sigortacıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde rücu hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da gözönünde bulundurularak; kazanın meydana gelmesine etki edebilecek hava- yol- trafik durumuna ilişkin tespit sağlayacak eksik kalan delillerin toplanması ile İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı dikkate alınmak suretiyle, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre davacının rücu hakkı olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 2.037,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 11/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.