17. Hukuk Dairesi 2016/16080 E. , 2019/8929 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı ... idaresindeki aracın davacıya ait araca çarpması sonucu araçta hasar ve değer kaybı oluştuğunu ayrıca aracın kaza nedeniyle uzun süre çalışamadığı için de zararları oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ... vekili, davalının aracını muayene ve sigorta işlemlerinin yapılması için sigorta yetkilisi olan şahıslara verdiğini rızası ve bilgisi dışında bu şahıslar tarafından aracının kazaya karışan ... isimli şahsa verildiğini bu nedenle kazayla ilgili herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre;1-Davacının davasının kısmen kabulü ile, 8.540,00 TL maddi tazminatın davalı ..."dan alınarak davacı tarafa kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte verilmesine, Diğer davalı ... açısından ise davalının aracını sigorta ve muayene işlemleri nedeniyle dava dışı kişilere bıraktığı KTK 104. Maddesi uyarınca olayda işleten sıfatına sahip olmadığı gerekçesi ile açılan davanın reddine, dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı ... vekili, davalının aracını muayene ve sigorta işlemlerinin yapılması amacıyla sigortacılık işi yapan ... Sigorta adlı iş yerinin yetkilileri dava dışı ... ve ... isimli kişilere teslim ettiğini davalının rızası hilafına ve bilgisi dışında aracın üçüncü kişi tarafından kullanıldığı sırada kazanın gerçekleştiğini belirterek davalının araç işleteni sıfatı bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece savunma kabul edilerek KTK 104. Madde uyarınca dava konusu olayda davalının işleten sıfatının bulunmadığı kanaati ile davalı yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK"nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay"ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının
bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Diğer yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 104. maddesi gereğince, motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunan kişiler, bu tür araçların gözetim, onarım, bakım, alım-satım, araçta değişiklik yapılması amacı ile veya benzeri amaçla kendisine bırakıldığı durumlarda, aracın fiili hakimiyetlerinde bulunduğu zamanda sebep olduğu zararlardan dolayı işleten gibi sorumludur.
Somut olayda; davalı ... tarafından aracın sigorta işlemleri ile iştigal eden kişilere bırakıldığı anlaşılmaktadır. Aracın sigorta işlemleri için sigorta işi ile iştigal eden şahıslara bırakılması gerekmediği gibi bu işlem 104. Maddede sayılan hallere de girmemekte, kanunun kapsadığı kapsam dışında kalmaktadır. O halde davalı araç maliki ..."ın da hükmedilen tazminattan sorumlu tutulması gerekirken yazılı gerekçe ile davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
3-Davacının ikame araç bedeli talebi hakkında hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmaması nedeni ile hesaplama yapılmamış mahkemece de bu hesap raporu doğrultusunda yapılan hesap hükme esas alınarak karar verilmiştir. Bu süre ile ilgili araç kiralandığına dair belge sunulmasa da B.K.42 maddesi (50.md) uyarınca hakim zararı belirleyebilir. Bu durumda mahkemece, davacı aracında oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan, bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne
olacağı konularında ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir rapor almak suretiyle davacının mahrumiyet bedeli talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile karar verilmesi isabetli değildir.
4-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 03/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.