17. Hukuk Dairesi 2016/16554 E. , 2019/8671 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davacılar murisi tarafından kullanılan banka kredisine teminat amacıyla davalı tarafından hayat sigorta poliçesi düzenlendiğini, ölüm gerçekleştiği halde davalının sağlık durumu hakkındaki beyan yükümlülüğüne uyulmadığı gerekçesiyle ödeme yapmayı reddettiğini, sigortalı murisin bilgilendirilmediğini ve beyanının alınmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.500,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 09.02.2016 tarihli artırım dilekçesiyle, taleplerini 4.336,27 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, dain-i mürtehin kaydı olan banka hak sahibi olduğundan davacıların tazminat talep hakkı olmadığını, önceki kanser hastalığını gizleyen sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını ve zarardan sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 4.336,27 TL"nin temerrüt tarihi olan 10.03.2015"ten işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; poliçedeki dain-i mürtehin kaydı nedeniyle poliçe kapsamında alacaklı olan bankanın bakiye kredi alacağının düşülmesi ile davacıların alacağı miktar belirlendiğinden, mürtehin onayının aranmayışında bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 18.04.2012-18.04.2017 vadeli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 17.01.2015 tarihinde davacıların yakını vefat etmiştir.
Poliçenin tanzim edildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nun, sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 1290. maddesi, her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Dairemizin yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.
Gerek TTK"nun 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Davalı taraf, sigortalıları olan davacılar murisinin, kendisinde mevcut rektum kanseri rahatsızlığını, poliçe tanzimi sırasında bildiği halde gizlediği için, zararın teminat dışı olduğu savunmasında bulunmuştur. Mahkeme ise; sigortalı muris tarafından imzalanan sağlık durumuna ilişkin beyan formunun matbu olduğu ve 12 puntodan küçük harflerle yazıldığı; soru formunda sigortalı adı bulunmayıp sadece imzasının bulunduğu; sigortacı tarafından gerçeğe aykırı beyanın sonuçları hakkında sigortalı murisin bilgilendirilmediği ve sigortalı imzası bulunan belgelerdeki hususların haksız şart olduğu gerekçesiyle, davalının tazminattan sorumluluğuna karar vermiştir.
Mahkeme tarafından kısmen benimsenen, konusunda uzman doktor (onkolog) bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi heyeti tarafından, davacılar murisinin tüm tıbbi belgeleri incelenerek düzenlenen 27.01.2015 havale tarihli raporda; 21.03.2011 tarihinde (poliçe tanziminden önce) teşhis edilen rektum kanseri nedeniyle 6 kür kemoterapi uygulandığı; iki yıl takipsiz kalan murisin 2013 yılında hastaneye başvurusu üzerine akciğer ve karaciğerde metastaz saptanıp 7 kür kemoterapi uygulandığı; anılan hastalıklar nedeniyle ölümün gerçekleştiği ölüm belgesiyle tespit edildiğinden, gizlenen önceki hastalık ile ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu net biçimde saptanmıştır.
Davacılar murisine 2011 yılında rektum kanseri teşhisinin konulduğu; bu hastalığın zaman içinde murisin diğer iç organlarına da sirayet ettiğinin, murisin tıbbi belgeleri ve alınan uzman bilirkişi heyet raporuyla saptandığı; murisin ölüm belgesinde de ölüm sebebinin tektum kanserine bağlı olarak oluşan karaciğer metastazı olarak tespit edildiği; poliçe tanzimi sırasında kanser rahatsızlığı olup olmadığı yönünde sorulan soruya murisin olumsuz yanıt verip beyanını imzasıyla tasdik ettiği dosya kapsamıyla sabittir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; sigorta sözleşmelerinin karşılıklı iyiniyet ve güven esasına dayalı olarak kurulan sözleşmeler olduğu; güven ve iyiniyet ilkesi ile yasal düzenlemeler (TTK 1290) gereği, sigorta yaptıranın önemli tüm hususları poliçenin tanzimi sırasında sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu; poliçe tanziminden önce mevcut olan kanser rahatsızlığının bildirilmediği ve ölüm ile gizlenen hastalık arasında uygun illiyet bağı bulunduğunun bilirkişi heyeti raporuyla saptandığı; murisin doğru beyan yükümlülüğüne uymadığı; HSGŞ C.2.2. maddesi ve TTK"nun 1290. maddesi uyarınca sigortacının zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 30/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.