17. Hukuk Dairesi 2016/17732 E. , 2019/8659 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davacılar murisi tarafından kullanılan banka kredisine teminat amacıyla davalı tarafından kredili hayat sigorta poliçesi düzenlendiğini, poliçe süresi içinde ani gelişen rahatsızlık sonucu davacılar yakınının öldüğünü, davalının sağlık durumu hakkındaki beyan yükümlülüğüne uyulmadığı gerekçesiyle ödeme yapmayı reddettiğini belirterek 6.498,00 TL"nin 24.10.2014 tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, sigortalı murisin poliçe tanziminden önce kendisinde bulunan KOAH hastalığını gizleyip beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, zarardan sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 6.498,00 TL"nin 24.10.2014 tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar murisi ile davalı arasında 01.08.2013- 01.08.2016 tarihleri için hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 23.05.2014 tarihinde davacılar yakını sigortalı vefat etmiştir.
Davalı taraf, davacılar murisinin poliçe tanziminden önce mevcut olan KOAH hastalığını bildirmeyip sözleşmenin
kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne aykırı davranıldığı, bu aykırılık nedeniyle de zararın teminat dışı kaldığı savunmasında bulunmuş; mahkeme ise, ATK 1. İhtisas Kurulu"ndan alınan raporda, önceki hastalık ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığının saptandığı gerekçesiyle, davalının tazminattan sorumluluğuna karar vermiştir.
Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nun 1435. maddesi ile, sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü düzenlenmiştir. Sigorta hukukuna ilişkin genel düzenleme mahiyetinde olan bu hüküm, hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.
6102 sayılı TTK"nun 1435. maddesinde "Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır" denilmek suretiyle; sigorta ettirenin, sözleşmenin kurulması sırasındaki doğru beyan yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir.
Gerek TTK"nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Mahkeme kararında benimsendiği belirtilen Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu"nun 11.11.2015 tarihli raporuyla; sigortalı murisin ölüm sebebinin, altta yatan yaygın kistik bronşektazi sonucu sepsis ve gelişen enfeksiyonlar olduğu; 28.11.2012 tarihinde (poliçe tanziminden önce) KOAH teşhisi konulan murise ilaç tedavisi uygulandığı, solunum şikayetleri nedeniyle 4-5 kez hastaneye başvurusunun olduğu net biçimde saptanmıştır. Dosya kapsamından, davalı sigorta şirketi tarafından davacılar murisinin cevaplaması istemiyle yazılı soru formu verildiği; bu form ile murise akciğer rahatsızlığı olup olmadığının açıkça sorulduğu; sigortalı murisin bu soruya olumsuz cevap verdiği; poliçeden önce teşhis edilip tedavisini gördüğü akciğer hastalığı olan bronşektazi ve KOAH hastalıklarını bildirmediği anlaşılmaktadır. Poliçe tanziminden önce teşhis edilen hastalıklara bağlı olarak
gelişen sepsis(şok) ve enfeksiyonlar sonucu ölümün gerçekleştiği de dikkate alındığında, illiyet bağı yönünden benimsenen ATK raporunun yanlış yorumlandığı açıktır.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; sigorta sözleşmelerinin karşılıklı iyiniyet ve güven esasına dayalı olarak kurulan sözleşmeler olduğu; güven ve iyiniyet ilkesi ile yasal düzenlemeler (TTK 1435) gereği, sigorta yaptıranın önemli tüm hususları poliçenin tanzimi sırasında sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu; davacılar murisi sigortalının poliçe tanziminden önce teşhisi konulmuş ve yaklaşık 1,5 yıldır tedavisini gördüğü akciğer hastalıklarını sigortacıya bildirmeyerek beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususları dikkate alınmak suretiyle, bu durumun yaptırımını düzenleyen TTK"nun 1439/2. maddesine göre değerlendirme yapılıp davanın reddine karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve hatalı gerekçeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 30/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.