Esas No: 2014/6500
Karar No: 2014/6500
Karar Tarihi: 29/9/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İRFAN GERÇEK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/6500) |
|
Karar Tarihi: 29/9/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 20/10/2016-29863 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Aydın ŞİMŞEK |
Başvurucu |
: |
İrfan GERÇEK |
Vekili |
: |
Av. Sezin
UÇAR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/5/2014 tarihinde İstanbul 25. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 30/10/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 25/11/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 12/12/2014
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı
beyanlarını 26/12/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga
250. maddesiyle görevli bölümü) 2008/2249 Soruşturma sayılı dosyası ile
yürütülen soruşturma kapsamında 7/10/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddesiyle görevli)
11/10/2009 tarihli ve 2009/116 Sorgu sayılı kararı ile MLKP (Marksist Leninist
Komünist Parti) terör örgütü üyesi olma ve nitelikli yağma suçlarından
tutuklanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 18/12/2009 tarihli ve
E.2009/1197 sayılı iddianamesiyle başvurucunun yağma, silahlı terör örgütü
üyesi olma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçlarını işlediğinden
bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesine kamu davası
açılmıştır.
10. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250.
maddesiyle görevli) E.2009/265 sayılı dosyası üzerinden görülen dava başvurucu
yönünden tutuklu olarak sürdürülmüştür.
11. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun"un 1. maddesi ile CMK
mülga 250. maddesiyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması
üzerine dosya, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine E.2014/146 sayısı ile
devredilmiştir.
12. Başvurucu 10/3/2014 tarihinde tahliyesine karar verilmesi
talebiyle İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesine başvuruda bulunmuş, Mahkemece
24/3/2014 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucunun talebinin reddine
ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
13. Başvurucu karara itiraz etmiş, İstanbul 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2/4/2014 tarihli ve 2014/444 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın
kesin olarak reddine karar verilmiştir.
14. Başvurucu anılan kararı 14/4/2014 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
15. Başvurucu 12/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi 1/10/2014 tarihli celsede
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
17. Başvurucu hakkındaki dava, hâlen ilk derece mahkemesinde
derdesttir.
B. İlgili Hukuk
a. Kanun Metinleri
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun
"Tutuklama kararı"
kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re"sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki
bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
19. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır
ceza mahkemesinde karara bağlanır."
b. Yargıtay Kararları
21. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 29/2/2016 tarihli ve
E.2015/2851, K.2016/3143 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"Davacı vekili ... müvekkili olan davacı
hakkında 2009 yılında başlayan kovuşturmanın devam ettiğini ve davacının
(sanığın) 5 yıldır tutuklu olarak yargılandığını uzun süren yargılama ve
tutukluluk halinin yasa ve mevzuat ihlali olduğunu, tutuklamanın bir tedbir
olması kuralının ihlal edildiğini, başka bir adli kontrol mekanizmasına
başvurulmadan tutuklama tedbirinin uzun süre devam ettiğini, maktu ve esasa
etkili olmayan gerekçelerle tutukluluk durumunun sürdürüldüğünü ve davacının
manevi kayba uğradığı gerekçeleriyle CMK’nın
141/1-a-d maddeleri gereğince ... manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
...
... Somut olayda tazminat isteminin haklı olup
olmadığı irdelemesini yapacak olan mahkemenin temel amacı, tutukluluğun hukuka
aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunup
bulunmadığının tespitidir...
Aynı şekilde tutuklamanın uzun sürmesi
nedeniyle açılacak tazminat davalarında dayanak mahkeme kararının kesinleşmesi
beklenmeyeceği gibi, davacının beraat etmesi koşulunun aranmayacağı da dikkate
alınarak bu çerçevede, dosya kapsamı itibariyle ... tarihinde tutuklanan ve
dosyaya fotokopisi sunulan ve dosya içerisine alınan bir kısım kararlara göre
tutukluluk hali farklı tarihlerde uzatılan sanık (davacı) hakkında 5271 sayılı CMK’nın 141/l-a-d maddeleri gereğince uzun süre tutukluluk
halinin sürdürülmesi gerekçelerinin, makul sürede hakkında karar verilip
verilmediğinin ve dolayısıyla davacının manevi tazminata hak kazanıp
kazanmadığının belirlenmesi açısından, hakkındaki soruşturma ve kovuşturma
kapsamı incelenerek, soruşturma ve kovuşturmanın uzun sürmesinin nedenlerinin
incelenmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında, tazminat talebinin dayanağı
olan ceza dava dosyasının celp edilip soruşturma ve kovuşturma kapsamı
ayrıntılı olarak incelenip bu hususa ilişkin ayrıntılı dosya inceleme tutanağı
da düzenlenerek, özellikle davacı (sanık) hakkında düzenlenmiş olan yakalama,
gözaltı ve ifade tutanakları, tutuklama kararı, tüm tutuklama inceleme
tutanakları, tutuklama ve tahliye müzekkereleri ile iddianameler başta olmak
üzere ilgili bütün karar, tutanak ve belgelerineksiksiz
ve Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde aslı ya da onaylı örnekleri de
dosya içine alınarak yargılamaya konu olayın, savcılık ve mahkemece yapılan
işlemlerin kapsamı ve niteliği ile soruşturma aşamasından itibaren yargılama
süreci boyunca geçirilen tüm safhalar belirlenip göz önünde bulundurularak,
davacının taleplerinin incelenmesi ve ... somut olayda beş yıllık azami
tutukluluk süresinin dolup dolmadığı da nazara alınarak tutukluluğun yasal
dayanağının kalıp kalmadığı irdelenerek, tutukluluk hali ve yargılama süreci
yönünden makul sürenin aşıldığı iddiasının değerlendirilmesi gerektiği
gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde davanın reddine
karar verilmesi"
22. Aynı Dairenin 14/12/2015 tarihli ve E.2014/19906,
K.2015/19237 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"Davacı vekili ... müvekkilinin yakalanma
anından itibaren yaklaşık 16 ay tutuklu bir vaziyette, hakim karşısına
çıkarılmayarak çok uzun süre tutuklulukta kaldıktan sonra duruşmaya çıkarılmış
olması nedeniyle CMK’nın l41/l-d maddesindeki makul
sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmamış olması nedeniyle ... manevi
tazminatın ... verilmesini talep etmiş, mahkemece yapılan inceleme ve
değerlendirme sonunda ... "davacı (sanık) hakkında yapılan yargılamanın devam
ettiğini, CMK’nın 142/1. maddesi gereğince karar ve
hükümlerin kesinleşmesi şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle" dava dilekçesininCMK’nın 142/4. maddesi gereğince reddine karar
verilmiş ...
...
Bu çerçevede, dosya kapsamı itibariyle ...
tarihinde tutuklanan tutukluluk hali farklı tarihlerde uzatılan sanık (davacı)
hakkında 5271 sayılı CMK’nın 141/1-a,d maddeleri
gereğince uzun süre tutukluluk halinin sürdürülmesi gerekçelerinin ve makul
sürede hakkında karar verilip verilmediğinin ve dolayısıyla davacının manevi
tazminata hak kazanıp kazanmadığının belirlenmesi açısından, hakkındaki
soruşturma ve kovuşturma kapsamı incelenerek, soruşturma ve kovuşturmanın uzun
sürmesinin nedenlerinin incelenmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında,
öncelikle tazminat istemine konu olan dayanakdosyadaki
iddianame, davacıya (sanığa) ait tutuklama kararları, tutuklama inceleme
tutanakları, davacı (sanık) ile ilgili tutanak ve belgeler getirtilip davacının
taleplerinin incelenmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve ... soruşturma ve
kovuşturma sürecinde tutukluluğun yasal dayanağının kalıp kalmadığı da
irdelenerek, tutukluluk hali ve yargılama süreci yönünden makul sürenin aşıldığı
iddiasının değerlendirilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine
karar verilmesi"
23. Aynı Dairenin 29/9/2015 tarihli ve E.2015/201, K.2015/13994
sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"Davacı vekili ...
davacı ile ilgili yapılan soruşturmada tutuklamanın bir tedbir olması kuralının
ihlal edildiği, başka bir adli kontrol mekanizmasına başvurulmadan 4 sene
süreyle tutuklama tedbirine maruz bırakıldığı, tutuklama tedbirinin uzun süre
devam ettiği, maktu gerekçeler ve klişe laflarla esasa etkili olmayan
gerekçelerle tutukluluk durumunun sürdürüldüğü ... nedenleri ile CMK’nın 141/1,a-d maddeleri gereğince ... manevi tazminat
talebinde bulunmuş olup, mahkemece "davacının CMK’nın
102/2 maddesine göre 5yıllık uzun tutukluluk süresinden daha az süre tutuklu
kaldığı, tutuklulukta geçen sürenin makul olduğu gerekçesiyle" davanın reddine
karar verilmiştir.
5271 sayılı CMK’nın;
"Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesi incelendiğinde, bir kısım tazminat
nedenleri konusunda karar verilmesi için, davanın esasıyla ilgili bir kararın
verilmesi zorunluluğunun bulunmadığı, dolayısıyla bunedenlere
dayalı istemlerde, davanın sonuçlanmasına gerek bulunmadığı yasal düzenlemeden
açıkça anlaşılmaktadır. Örneğin, gözaltı süresi yasada açıkça belirtilmiş olup,
yasadaki bu süre içinde hakim önüne çıkarılıp,
çıkarılmadığının saptanmasının davanın esasıyla herhangi bir ilgisi bulunmadığı
gibi bu konudaki talep ile ilgili olarak karar verilmesi için davanın esası
hakkında karar verilmesine de gerek bulunmamaktadır. Yine aynı şekilde, kanunî
hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği
yerine getirilmeden tutuklanan, kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul
sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan, yakalama veya tutuklama
nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen
olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, yakalanmaları veya tutuklanmaları
yakınlarına bildirilmeyen, ya da hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde
gerçekleştirilen kişilerin tazminat istemleri konusunda, asıl davada hüküm
verilmesinin veya verilen hükmün kesinleşmesinin beklenmesine gerek
bulunmamaktadır. Zira bu talepler, asıl davanın sonucunu etkileyici veya asıl
davanın sonucuna bağlı talepler değildir.
Aynı şekilde tutuklamanın uzun sürmesi
nedeniyle açılacak tazminat davalarında da dayanak mahkeme kararının
kesinleşmesi beklenmeyeceği gibi, davacının beraat etmesi koşulu da
aranmayacaktır...
...
Dosya kapsamı itibariyle ... sanık (davacı)
hakkında5271 sayılı CMK’nın 141/1-a,d maddeleri
gereğince uzun süre tutukluluk halinin sürdürülmesi gerekçelerinin vemakul sürede hakkında karar verilip verilmediğinin ve
dolayısıyla manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığının belirlenmesi
bakımından, hakkındaki soruşturma ve kovuşturma kapsamının incelenmesi,
soruşturma ve kovuşturmanın uzun sürmesinin nedenlerinin incelenmesi
gerektiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle tazminat istemine konu olan
soruşturma dosyasındaki iddianame, davacıya ait tutuklama kararları
tutukluluğun devamına dair kararlar ve tutuklama inceleme tutanakları, davacı
ile ilgili tutanak ve belgeler getirtilip incelenerek davacının taleplerinin
incelenmesinden sonra karar verilmesi gerekirken eksik kovuşturmaya dayalı
olarak hüküm kurulması"
24. Aynı Dairenin 28/9/2015 tarihli ve E.2014/22510,
K.2015/13907 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"Davacı vekili ... davacının (sanığın) 5
yıldır tutuklu olarak yargılandığını uzun süren yargılama ve tutukluluk halinin
yasa ve mevzuat ihlali olduğunu, tutuklamanın bir tedbir olması kuralının ihlal
edildiğini, başka bir adli kontrol mekanizmasına başvurulmadan tutuklama
tedbirinin uzun süre devam ettiğini, "matbu gerekçeler ve klişe" laflarla esasa
etkili olmayan gerekçelerle tutukluluk durumunun sürdürüldüğünü ve davacının
manevi kayba uğradığı gerekçeleriyle CMK’nın 141/1,
a-d maddeleri gereğince ... manevi tazminat talebinde bulunmuş olup, mahkemece tensiben yapılan incelemede "... davacı (sanık) hakkında
yapılan yargılamanın devam ettiğini, CMK’nın 142/1.
maddesi gereğince karar ve hükümlerin kesinleşmesi şartının gerçekleşmediği
gerekçesiyle" davanın reddine karar verilmiş olup ...
5271 sayılı CMK’nın
tazminat istemenin koşulları başlığını taşıyan 142. maddesinde; “Karar veya
hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde” bulunulabileceği hükme bağlanmış ve Kanundaki bu düzenleme
nedeniyle, tazminat istemine konu davaların esasıyla ilgili verilen kararların
kesinleşmesi veya verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararların
kesinleşmesinden itibaren dava açma süresinin başlayacağı kabul edilmiş,
yerleşik uygulama bugüne kadar da bu şekilde sürdürdülmüştür.
Ancak; 5271 sayılı CMK’nın;
"Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesi incelendiğinde,bir
kısım tazminat nedenleri konusunda karar verilmesi için, davanın esasıyla
ilgili bir kararın verilmesi zorunluluğunun bulunmadığı dolayısıyla bunedenlere dayalı istemlerde, davanın sonuçlanmasına gerek
bulunmadığı yasal düzenlemeden açıkça anlaşılmaktadır.
...
Tutuklamanın uzun sürmesi nedeniyle açılacak
tazminat davalarında da dayanak mahkeme kararının kesinleşmesi beklenmeyeceği
gibi, davacının beraat etmesi koşulu da aranmayacaktır. Bu çerçevede ... sanık
(davacı) hakkında 5271 sayılı CMK’nın 141/1-a,d
maddeleri gereğince uzun süre tutukluluk halinin sürdürülmesi gerekçelerinin vemakul sürede hakkında karar verilip verilmediğinin ve
dolayısıyla davacının manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığının belirlenmesi
açısından, hakkındaki soruşturma ve kovuşturma kapsamı incelenerek, soruşturma
ve kovuşturmanın uzun sürmesinin nedenlerinin incelenmesi gerektiğinin anlaşılması
karşısında, öncelikle tazminat istemine konu olan dayanak dosyadaki iddianame,
davacıya (sanığa) ait tutuklama kararları, tutuklama inceleme tutanakları,
davacı (sanık) ile ilgili tutanak ve belgeler getirtilip davacının taleplerinin
incelenmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve ... somut olayda beş yıllık azami
tutukluluk süresinin dolup dolmadığı da nazara alınarak tutukluluğun yasal
dayanağının kalıp kalmadığı irdelenerek, tutukluluk hali ve yargılama süreci
yönünden makul sürenin aşıldığı iddiasınındeğerlendirilmesinden
sonra sanığın tazminat talebinin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı
gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi"
25. Aynı Dairenin 16/6/2015 tarihli ve E.2014/6167, K.2015/10867
sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"Davacı vekili ... davacı ile ilgili
yapılan soruşturmada tutuklamanın bir tedbir olması kuralının ihlal edildiği,
başka bir adli kontrol mekanizmasına başvurulmadan 4 sene süreyle tutuklu
tedbirine maruz bırakıldığı, tutuklama tedbirinin uzun süre devam ettiği, maktu
gerekçeler ve klişe laflarla esasa etkili olmayan gerekçelerle tutukluluk
durumunun sürdürüldüğü ... nedenleri ile CMK’nın
141/1,a-d maddeleri gereğince ... manevi tazminat talebinde bulunmuş olup,
mahkemece "davacının makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkartılarak yargılmasının yapıldığı bu nedenle CMK’nın
141. ve 142. maddeleri gereğince şartların oluşmadığı gerekçesiyle" davanın
reddine karar verilmiştir.
...
... tutuklamanın uzun sürmesi nedeniyle
açılacak tazminat davalarında da dayanak mahkeme kararının kesinleşmesi
beklenmeyeceği gibi, davacının beraat etmesi koşulu da aranmayacaktır. Bu
çerçevede,
Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde
açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine,
gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin tüm,davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının
reddine, ancak;
Dosya kapsamı itibariyle ... sanık (davacı)
hakkında5271 sayılı CMK’nın 141/1-a,d maddeleri gereğince
uzun süre tutukluluk halinin sürdürülmesi gerekçelerinin vemakul
sürede hakkında karar verilip verilmediğinin ve dolayısıyla manevi tazminata
hak kazanıp kazanmadığının belirlenmesi bakımından, hakkındaki soruşturma ve
kovuşturma kapsamının incelenmesi soruşturma ve kovuşturmanın uzun sürmesinin
nedenlerinin incelenmesi gerektiğinin anlaşılması karşısında, öncelikle
tazminat istemine konu olan soruşturma dosyasındaki iddianame, davacıya ait
tutuklama kararları tutukluluğun devamına dair kararlar ve tutuklama inceleme
tutanakları, davacı ile ilgili tutanak ve belgeler getirtilip incelenerek
davacının taleplerinin incelenmesi gerektiğinin düşünülmemesi"
26. Aynı Dairenin 8/6/2015 tarihli ve E.2014/23346, K.2015/10032
sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"Davacı vekilinin ... davacı hakkında her
defasında kanundaki ibarelerin tekrar edilmesi suretiyle tutukluluk halinin
devamına karar verildiğini, tutuklamanın koruma tedbiri olduğu kuralının ihlal
edildiğini ve davacı hakkında makul sürede karar verilmediğini belirterek CMK"nın 141. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (d) bendleri uyarınca manevi tazminat talebinde bulunduğu
dikkate alındığında, tazminat davasının dayanağı olan ceza dava dosyasının celp
edilip, incelenerek denetime olanak verecek şekilde davacı ile ilgili
evrakların onaylı suretleri dosyaya konularak, davacının manevi tazminata hak
kazanıp kazanmadığının belirlenmesi ve CMK"nın 142/7.
maddesi gereğince, tarafların duruşmadan haberdar edilerek duruşmalı olarak
karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi"
27. Aynı Dairenin 9/3/2015 tarihli ve E.2014/15450, K.2015/4363
sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"Davacı (sanık) vekili ... 5271 sayılı CMK’nın 102/2. maddesi gereğince tutukluluğun azami süresi
olan beş yıllık süre 28.09.2012 tarihinde dolduğu halde, tahliye taleplerinin
reddedildiği ve Anayasa Mahkemesine yapmış oldukları bireysel başvuru talebinin
kabul edilerek hak ihlali kararı verilmesine rağmen davacının (sanığın) halen
tahliye edilmediği gerekçesi ile ... maddi ... manevi tazminat talebinde
bulunmuş olup, mahkemece yapılan inceleme sonunda tazminat talebinin dayanağı
olan ceza dava dosyasında davacının (sanığın) mahkumiyetine hükmedildiği ve
hükmün henüz kesinleşmediği gerekçesiyle 5271 sayılı CMK"nın
142/1. maddesi gereğince reddine dair, hükmüne yönelik olarak yapılan
incelemede;
...
davacının koruma tedbirine konu ceza davasında
tutuklu kaldığı süre yönünden ve konuya ilişkin AİHM"in
[Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin] tutukluluk konusunda benimsediği ilkelere bakıldığında; davanın
kapsamı, dosyadaki delillerin çokluğu, sanıklara yüklenen suçların sayısı ve
niteliği, sanıkların sayısı ve davanın karmaşık olması durumunun tutukluluk
süresinin makul olup olmadığının değerlendirilmesinde dikkate aldığı gibi
özellikle organize suçlar bakımından ve ayrıca olayın istisnai koşullarının,
karmaşıklığının, başvurucunun kovuşturulmasına neden olan eylemin ağırlığının
başvurucunun kaçma ihtimalinin de AİHM tarafından dikkate alındığı
görülmektedir.
Somut olayda davacının (sanık) diğer 49 sanıkla
birlikte yakalandığı, atfedilen suçların ciddi ve ağır olduğu, davacı (sanık)
hakkında 13 kez çıkar amaçlı silahlı suç örgütü üyesi olma, bir kez nitelikli
yağma, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen adam öldürme suçuna iştirak, bir
kez tehdit etme, bir kez kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve bir kez de
ruhsatsız silah bulundurma suçlarından yargılama yapıldığı, yargılandığı
suçların niteliği, özellikle eylemlerin sayısı, sanık sayısı ve eylemlerin
niteliğinden hareketle dosyanın karmaşıklık düzeyi dikkate alındığında, AİHM
tarafından tutukluluk ve tutukluluğun devamı kararlarının gerekçesi olarak
"delillerin durumu" ifadesinin ciddi suç göstergelerinin varlığının devamlılığı
hususunda bir etken olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda somut
olayda yargılamanın özenli yürütülmediğine ilişkin somut veriler bulunmadığı
gibi böyle bir iddia da ileri sürülmemektedir. Sadece tutukluluğun uzunluğuna
ilişkin itiraz ve serbest bırakmaya ilişkin talepler herhangi bir belgeye
dayalı olmayıp buna karşın mahkemenin dayanılan delillere göre atılı suçların
işlendiğine ilişkin kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinin varlığının
devamına ilişkin gerekçesininolay veolgulara
dayandırılmış olması karşısında,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde
gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan
kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; mahkemeceyukarıda
açıklanan gerekçeler doğrultusunda davanın reddi yerine, tazminat talebinin
dayanağı olan ... beraat hükmünün henüz kesinleşmediği gerekçesi ile davanın
reddine karar verilmesi gerekçesi itibariyle hatalı ancak sonucu itibariyle
doğru olduğundan davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme
uygun olarak ONANMASINA"
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu beş yıla yakın bir süredir tutuklu olduğunu,
mahkemelerce tahliye talepleri reddedilirken hakkındaki tutukluluğun uzun
sürmesinin dikkate alınmadığını, yargı organlarınca kendisi ile benzer
suçlardan tutuklu olan asker kişilerin tahliyesine karar verilirken sosyalist
olması nedeniyle hakkındaki tutukluluğun devam ettirildiğini belirterek
Anayasa"nın 10. ve 19. maddelerinde koruma altına alınan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, hak ihlali tespiti ile birlikte tazminat talebinde
bulunmuştur.
30. Bakanlık görüşünde, başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları yönünden Anayasa Mahkemesinin
önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen görüş sunulmayacağı
bildirilmiştir. Bakanlık, başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlal edildiği
iddiasına ilişkin olarak ise bu ilkenin ihlal edildiği iddiasının Anayasa ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) kapsamında yer alan diğer temel hak
ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerektiğini; ayrımcılığın, aynı
durumda olan kişilere objektif ve makul bir gerekçe olmaksızın farklı uygulama
yapılması anlamına geldiğini, somut olayda sosyalist olması dolayısıyla siyasi
görüş temelinde ayrımcılığa maruz bırakıldığını iddia eden başvurucunun buna
ilişkin iddiasını temellendiren somut bulgu ve kanıt ortaya koymadığını,
başvurucu hakkında verilen tutukluluğa ilişkin kararların gerekçelerinde
başvurucunun sosyalist olmasına dair bir vurgu bulunmadığını belirtmiştir.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, tutukluluğa
ilişkin kuralların, bazı davalarda yargılanan asker kökenli bir kısım sanığa
göre kendisi hakkında farklı uygulandığını; tutuklu bırakıldığı sürenin, söz
konusu davalarda yargılanan sanıkların tutukluluk süresinden çok daha uzun
sürdüğünü iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun tutukluluğun uzun sürdüğü ve
makul süreyi aştığına yönelen şikâyetinin Anayasa"nın 19. maddesinde güvence
altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
Öte yandan başvurucunun Anayasa"nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğine yönelik iddiasının soyut olarak değerlendirilmesi mümkün
olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve
özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekmektedir. Buna göre
kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine
yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru
bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyamayan başvurucunun eşitlik ilkesinin
ihlali iddiası, esas olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı çerçevesinde ele
alınmalıdır (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§
33, 34).
33. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
35. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi
hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru
yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
36. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları
yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
37. 5271 sayılı Kanun"un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna
uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna
çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve
manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin
bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte
aynı Kanun"un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabileceği belirtilmektedir.
38. Anayasa Mahkemesi içtihadında tutukluluğun kanunda öngörülen
azami veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda asıl
davanın sonuçlanmamış olması hâlinde 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olmadığı belirtilmekle birlikte ( Ramazan
Aras, § 36; Burak Döner, B.
No: 2012/521, 2/7/2013, § 35) bireysel başvuruda bulunduktan sonra asıl davanın
sonuçlandığı ve ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği
durumlarda anılan hukuk yolunun etkili olduğu ve tüketilmesi gerektiği ifade
edilmiştir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, §§ 34-50).
39. Mahkeme, asıl davanın sonuçlanmadığı durumlarda, 5271 sayılı
Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun hangi şikâyetler yönünden
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirlerken mahkemenin bu
konudaki Yargıtay içtihatlarına atıf yaptığı görülmektedir (Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, § 60; hukuka aykırı olarak gözaltına alınıldığı iddiası bakımından Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631,
17/12/2015, § 145; müdafii hazır olmadan tutuklama
kararı verildiği iddiası bakımından Adem
Gedik, B. No: 2013/2950, 14/10/2015, § 36; yakalama nedenlerinin
bildirilmediği iddiası bakımından Deniz Özfırat, B. No: 2013/7929, 1/12/2015, § 49).
40. Yine Mahkemece, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesindeki
tazminat yolunun, tutukluluğa ilişkin şikâyetler bakımından asıl davanın
sonuçlanmadığı hâllerde bireysel başvuru öncesi tüketilmesi gereken etkili bir
hukuk yolu olmadığı sonucuna varılırken (ilgili başvurularda Bakanlık görüşünde
belirtilen) Yargıtayiçtihatlarının bahse konu yolun
etkili olduğuna yönelik örnek teşkil etmediği ifade edilmiştir (Ramazan Aras, § 35; Burak Döner, § 34).
41. Anayasa Mahkemesi, somut olayda başvurucunun dile getirdiği
tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası bakımından 5271 sayılı Kanun"un 141.
maddesinde öngörülen tazminat yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olup olmadığını değerlendirirken yukarıda yer
verilen Yargıtay kararlarını (bkz. §§ 21-27) ve bu itibarla konuya ilişkin
Anayasa Mahkemesi içtihadının oluştuğu tarihten sonra yakın dönemde yerleşik
bir hâl alan Yargıtay uygulamasını dikkate alacaktır. Anılan Yargıtay
kararlarından anlaşılacağı üzere tutuklamanın uzun sürmesi ve dolayısıyla
tutukluluğun kanunda öngörülen azami veya makul süreyi aşması nedeniyle
açılacak tazminat davalarında, asıl davanın sonuçlanması ya da bu davada
verilecek kararın kesinleşmesi beklenmeden 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi
hükümlerine göre tazminat talep edilmesi mümkün bulunmaktadır. Bu itibarla
Anayasa Mahkemesinin tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve/veya makul
süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda, asıl davanın
sonuçlanmadığı tüm hâllerde 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen
tazminat yolunun bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi gereken etkili bir
hukuk yoluolmadığı yönündeki (Ramazan Aras ve Burak Döner kararlarında ilkelerini belirttiği)
içtihadından ayrılması gerekmektedir.
42. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukta geçen sürenin
başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu
tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu
ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince
hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman,
B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
43. Suç isnadına bağlı olarak tutuklanan kişinin tahliyesine
karar verilmesi ya da ilk derece mahkemesince mahkûmiyetine karar verilmesi
hâlinde, tutukluluğunun kanunda öngörülen azami veya makul süreyi aştığı
iddiasıyla yaptığı bireysel başvuruda ihlal sonucuna varılsa da bu sonucun
başvurucunun kişisel durumuna bir etkisinin olması mümkün görünmemektedir. Zira
bu durumda kişinin suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılması
sona erdiğinden tutukluluğun kanunda öngörülen azamiveya
makul süreyi aştığı yönündeki bir tespit ve ihlal kararı hürriyetinden yoksun
bırakılan kişinin serbest kalmasına tek başına imkân vermeyecektir. Dolayısıyla
bireysel başvuru kapsamında verilecek muhtemel bir ihlal kararı ancak başvurucu
lehine tazminata hükmedilmesi sonucunu doğurabilecektir.
44. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 1/10/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Nitekim yukarıda değinilen Yargıtay kararları, bu
kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın esasının sonuçlanmasına gerek
olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddialarına ilişkin olarak
yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.