Esas No: 2014/1328
Karar No: 2014/1328
Karar Tarihi: 29/9/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
CEM ÖZEN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/1328) |
|
Karar Tarihi: 29/9/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör Yrd. |
: |
Gizem Ceren
DEMİR KOŞAR |
Başvurucu |
: |
Cem ÖZEN |
Vekili |
: |
Av. Nilgün
GÜRBÜZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haksız gözaltı ve yakalama sırasında kötü muameleye
maruz bırakılma nedenleriyle işkence ve kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti
ve güvenliğinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/1/2014 tarihinde Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/4/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 23/12/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 22/1/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
2/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
1. Başvurucu ile Polis
Memurları Arasında Gelişen Olaylar
8. Başvurucu, Antalya Büyükşehir Belediyesinde işçi olarak
çalışmakta olup 20/3/2013 tarihinde saat 15.20 sıralarında Antalya Lisesi
önünde üç kişinin polisler tarafından durdurulduğunu ve kimlik kontrolü
yapıldığını görmesi üzerine polislerin ne yapacaklarını merak ederek olayı
izlemeye başlamıştır. Bu sırada başvurucunun elinde temizlik aracına ait olan
yaklaşık 30 cm uzunluğunda metal bir çubuk bulunmaktadır.
9. Polis memurları başvurucuya kendilerinin polis olduklarını ve
ihbar üzerine anılan kişileri durdurduklarını belirtmiş ve başvurucudan olay
yerinden ayrılmasını istemişlerdir.
10. Başvurucunun olay yerinden ayrılmaması ve polis memurlarının
durdurdukları kişilere yönelik işlem yapmalarına sözlü olarak müdahale etmesi
üzerine gözaltına alınmak istenmiş, başvurucunun kelepçe taktırmamak için
direnmesi ve elindeki metal çubuğu bırakmaması üzerine polis memurları
tarafından kuvvet kullanılarak gözaltına alınmıştır. Başvurucunun gözaltı
işlemine direnişi ve elindeki metal çubuğun alınmaya çalışılması sırasında bir
polis memuru tarafından başvurucuya biber gazı sıkılmıştır.
11. Başvurucu ile polis memurları arasında yaşanan olaylar
sırasında başvurucu ve bir polis memuru yaralanmıştır.
12. Başvurucuya gözaltı giriş işlemleri için adli muayene raporu
aldırılmış, ifade işlemlerinin tamamlanmasının ardından 21/3/2013 tarihinde
saat 02.06"da gözaltı çıkış muayenesi yaptırıldıktan sonra salıverilmiştir.
2. Sağlık Raporları
13. Başvurucu hakkında gözaltı giriş işlemleri için Antalya
Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 20/3/2013 tarihli ve 16.34
saatli adli muayene raporunda, sağ el bileği iç kısmında ve üst kısımda iki
adet doku kayıplı lezyon sıyrık, sol el üst kısımda yüzeysel bir adet sıyrık,
ense sağ alt kısımda yüzeysel kızarıklık tespit edilmiştir.
14. Başvurucu hakkında gözaltı çıkış işlemleri için aynı hastane
tarafından düzenlenen 21/3/2013 tarihli ve 02.06 saatli adli muayene raporunda
da gözaltı giriş raporuyla aynı bulgular tespit edilmiştir.
15. Polis memuru A.Ü. hakkında olayın ardından düzenlenen adli
muayene raporunda, sağ el 2., 3., 5. parmaklar ve sol el 1 ve 4. parmaklar
üstünde 1x1 cm"lik doku kayıplı sıyrık, sol el 5.
parmakta ödem ve şişlik tespit edilmiştir.
3. Başvurucu Hakkında
Yürütülen Adli İşlemler
16. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/7044 esas sayılı
iddianamesi ile başvurucu hakkında, görevi yaptırmamak için direnme suçundan
kamu davası açılmıştır.
17. Yargılamayı yürüten Antalya 13. Asliye Ceza Mahkemesi
2/12/2013 tarihli ve E.2013/233, K.2013/770 sayılı kararıyla, başvurucunun beraatine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...kolluk kuvvetlerinin başvurucunun
uzaklaşmasını istemesine rağmen başvurucunun sözlü müdahalelere devam ederek
olay yerinden uzaklaşmadığı, bu sırada kalabalığın toplandığı, ... ,
başvurucunun kolluk kuvvetlerine yönelik cebir ve şiddet göstermediği gibi
tehdit içeren bir söz sarfetmediği, müştekinin zor
kullanma yetkisi kapsamında sanığa müdahale ettiği esnada kendi eylemi
sonucunda yaralandığı anlaşıldığından başvurucuya yüklenen fiilin kanunda suç
olarak tanımlanmamış olması gerekçesiyle beraatine [karar
verilmiştir]."
18. Anılan karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
4. Başvurucunun Kötü
Muameleme İddiaları Hakkında Yürütülen Adli İşlemler
19. Başvurucunun, görevi yaptırmamak için direnme suçu isnadıyla
hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından alınan ifadesinde, polis memurları tarafından kötü muameleye maruz
bırakıldığına ilişkin şikâyette bulunması üzerine anılan iddiaya ilişkin
soruşturma başlatılmıştır.
20. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/17951 sayılı
dosyasına kayıtlı olarak yürütülen soruşturma kapsamında başvurucunun beyanı ve
şüpheli polis memurlarının ifadeleri alınmış, adli muayene raporları ve
tutanaklar değerlendirilmiştir. Savcılık tarafından ayrıca olay yerini gören iş
yeri güvenlik kameraları bulunup bulunmadığına yönelik araştırma yapılmış,
kamera kaydına rastlanmamıştır.
21. Alınan beyanında başvurucu; olay günü Antalya Lisesinin
bahçe duvarının yanındaki sokakta kullanmış olduğu aracın bir parçasını takmak
üzere bulunduğu sırada bir motosikletli polis (Yunus) timinin geldiğini,
sokakta bulunan 3-4 gence kimlik sorduklarını, bu gençleri tanımadığını,
polisleri görünce durup ne yapacaklar diyebeklemeye
başladığını, polislerin gençleri duvara yasladıklarını ve kimlik istediklerini,
hakkınızda ihbar var dediklerini, kendisinin aynı zamanda sol görüşlü bir
siyasi partinin yöneticisi olduğunu bu nedenle bir vatandaş olarak polislerin
ne yapacağını beklemeye başladığını, polislerin kendisini görünce "sen git" dediklerini, kendisinin ise
gitmeyeceğini ifade ettiğini, "git biz
polis memuruyuz" dediklerini, kendisinin ise merak ettiğini ve
görmek istediğini beyan ettiğini, bunun üzerine polis memurlarının kendisine
"elini ver sana kelepçe takacağız"
dediklerini, "ben bir suç işlemedim
vermeyeceğim bu gençlerde bir suç işlemedi, bu şekilde davranamasınız"
dediğini, polis memurlarından birinin bileğini kavrayarak kelepçenin bir
tanesini koluna taktığını, kendisinin diğerini taktırmayacağını, doğru bir iş
yapmadıklarını ifade ettiğini, defalarca da bunları tekrarladığını bunun
üzerine kendisine biber gazı sıktıklarını belirtmiştir.
22. Başvurucu verdiği beyanda ayrıca, ne polislerin kendisine ne
de kendisinin polislere karşı herhangi bir fiziki müdahalede bulunmadığını,
sadece kelepçe takıp takmama konusunda aralarında bir arbede yaşandığını,
kendisini yere yatırarak kelepçelediklerini, polis memurunun elindeki biber
gazına ait sprey yere düşünce tekrar sıkmamaları için yerden alıp uzak bir yere
attığını, kendisini kelepçeledikten sonra ayağa kaldırdıklarını, bu sırada olay
yerine başka polis memurlarının da geldiklerini, kendisini öğrencilerden
biriyle aynı araca koyarak Sema Yazar Semt Polikliniğine götürerek rapor
aldırdıklarını belirtmiş, herhangi bir suçu olmamasına rağmen kendisini zorla
yere yatıran ve biber gazı sıkan polislerden bu uygulamaları nedeniyle
şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
23. Şüpheli polis memuru A.Ö. ifadesinde, Muratpaşa
Motorize Ekipler Amirliği"nde görev yaptığını, kaçak dergi ve gazete ihbari üzerine olay yerine gittiklerini ve kimseyi
bulamadıklarını, Antalya Lisesi yakınlarında 20-25 yaşlarında çantalı 3 çocuk
gördüklerini, yanlarına giderek çantalarında ne olduğunu sorduklarını, çantadan
14-15 adet dergi çıkardıklarını, gençlere dağıtma izinlerinin olup
olmadıklarını sorduklarında, orada bulunan belediyenin temizlik görevlisinin
"bırakın bu çocukları bu çocuklar esrar
eroin satmıyor" dediğini, kendileri "biz olayı araştırıyoruz"
dediklerinde, "kimlik kontrolü
yapamazsınız, çocukların kimliklerine de bakamazsınız" diyerek
çıkıştığını, "lütfen beyefendi
görevimizi yapmamızı engellemeyin aksi takdirde hakkınıza işlem yaparız"
diye uyardıklarını, bu şahsın ortalığı karıştırmak için yüksek sesle devrim
içerikli farklı cümleler kullandığını,sonra şahsın yanınagiderek zor kullanmak suretiyle etkisiz hâle getirmek
istediklerini ancak şahsın direndiğini, yere yatırıp şahsa kelepçe
taktıklarını, ardından diğer şahıslarla birlikte işlem yapmak üzere polis
merkezi amirliğine getirilerek tutanak tanzim ettiklerini, olayda kendisinin de
yaralandığını, suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
24. Şüpheli K. Ö. ifadesinde, Muratpaşa
Motorize Ekipler Amirliği"nde görev yaptığını, olay günü bir ihbar üzerine
78264 kod nolu ekip olarak olay yerine gittiklerini,
Antalya Lisesi yakınlarında ihbar ile ilgili şüpheli üç genci durdurup
çantalarına baktıklarını, çantadan 14-15 adet dergi çıktığını, gençlere dergi
için dağıtım izni alıp almadıklarını sorduklarında, orada bulunan belediye
temizlik görevlisinin "bırakın bu
çocukları bu çocuklar esrar eroin satmıyor, kimlik kontrolü yapamazsınız,
çocukların kimliklerine de bakamazsınız" demesi üzerine,
görevlerini yaptıklarını ve engellememesini söylediklerini ancak şahsın
devrimci kelimeler kullanarak konuşmalarına devam ettiğini, ekip arkadaşı A.Ü."nün şahsın yanına yasal işlem yapmak üzeri gittiğinde
şahsın direndiğini, bunun üzerine şahsa zor kullanma yetkisini çerçevesinde
müdahale ettiğini ve yere yatırıp kelepçe taktığını, şahsın elinde 30 cm
uzunluğunda araca ait metal bir aparatın bulunduğunu, şahsın uzun süre
direndikten sonra A. Ü. tarafından etkisiz hâle getirildiğini, görev
yapmalarına engel olduğu için şahsa işlem yapmak zorunda kaldıklarını,
suçlamaları kabul etmediklerini beyan etmiştir.
25. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 21/6/2013 tarihli ve
2013/21367 sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. Anılan kararın
gerekçesi şöyledir: "... şüphelilerin
zor kullanma yetkilerinin sınırlarını aşarak başvurucuya etkili eylemde
bulunduklarına ve atılı suçu işlediklerine dair soyut iddia dışında kamu davası
açılmasına yeterli delil bulunmadığı [anlaşılmıştır]."
26. Başvurucu tarafından bu karara karşı yapılan itiraz, Manavgat
1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/10/2013 tarih ve 2013/1750 Değişik İş sayılı
kararıyla usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
27. Anılan karar 2/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 29/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
28. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunu"nun 13. maddesi şöyledir:
"Polis,
A) Suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca
bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair
haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri,
...
E) Polisin kanunlara uygun olarak aldığı
tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,
...
eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma
altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar.
Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda
bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde
her türlü tedbir alınabilir.
Yakalanan kişilere, yakalama sebebi herhalde
yazılı ve bunun mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhal; toplu suçlarda ise
en geç bu kişiler hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
...
Yakalanan kişilerden suç işlediği şüphesi
altında olanlar adlî mercilere sevk edilir. ... Yakalama sebebi ortadan
kalkanlar derhal serbest bırakılır."
29. 2559 sayılı Kanun"un ek 6. maddesi şöyledir:
".
Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet
üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin
ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve
suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli
tedbirleri alır.
Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu
bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti,
kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu
olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet
savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin
aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar.
...
Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan
polis, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere
aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor
kullanarak bundan men eder.
..."
30. 5237 sayılı Kanun’un 256. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Zor kullanma yetkisine sahip kamu
görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği
ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin
hükümler uygulanır.”
31. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri
Kanunu"nun 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir
suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu
davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini
araştırmaya başlar."
32. 5271 sayılı Kanun"un 172. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Cumhuriyet savcısı,
soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe
oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması
hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. .."
33. 5271 sayılı Kanun"un 173. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının
yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza
mahkemesi başkanına itiraz edebilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, kanunda suç olarak tanımlanmayan bir eylem
nedeniyle gözaltına alındığını nitekim hakkında yürütülen yargılamanın beraat
kararı ile sonuçlandığını, yakalama sırasında yaralanmasına sebebiyet verecek
şekilde orantısız kuvvet kullanıldığını ve bu konuda yaptığı şikâyet üzerine
etkili bir soruşturma yürütülmediğini belirterek, kişi hürriyeti ve güvenliği,
işkence ve kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı ile
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, suç işlememesine karşın hukuka
aykırı olarak gözaltına alındığına ilişkin şikâyetleri Anayasa"nın 19.
maddesinde koruma altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği, yakalama sırasında
yaralanmasına sebebiyet verecek şekilde orantısız kuvvet kullanıldığını ve bu
konuda yaptığı şikâyet üzerine etkili bir soruşturma yürütülmediğine yönelik
iddiaları ise Anayasa"nın 17. maddesinde koruma altına alınan işkence ve kötü
muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
37. Başvurucu, kanunda suç olarak tanımlanmayan bir eylem
nedeniyle gözaltına alındığını nitekim hakkında yürütülen yargılamanın beraat
kararı ile sonuçlandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
38. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
" Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
" İhlale neden olduğu ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.
"
40. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve
bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
41. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia
edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun
Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili
idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip
olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu
süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması
gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
42. Tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları
yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
43. 5271 sayılı Kanun"un koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
konusunu düzenleyen 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Madde 141 - (1) Suç soruşturması veya
kovuşturması sırasında;
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya
tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
44. 5271 Sayılı Kanun"un koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
konusunu düzenleyen 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince; uygulanan
koruma tedbirinin niteliğine göre asıl davada hüküm verilmesine gerek
bulunmayan hâllerde yargılamanın sonucu beklenmeksizin (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No:
2014/14061, 8/4/2015, § 68), asıl davada hüküm verilmesini gerektiren hallerde
ise verilecek hükmün kesinleşmesinin ardından 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi
hükümlerine göre tazminat talep edilmesi mümkündür.
45. Bu kapsamda, açılacaktazminat davasındaileri sürülen ihlal iddiası açısından uygun bir
giderim sağlanması mümkün görünmektedir.
46. 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava
yolunun, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk
yolu olduğu, başvurucunun anılan yolu tükettiğine yönelik herhangi bir bilgi
belge sunmadığı değerlendirildiğinde anılan şikâyetin incelenmesinin ikincillik
ilkesi gereği mümkün olmadığı tespit edilmiştir.
47. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. İşkence ve Kötü
Muamele Yasağının İhlal Edildiğine ilişkin İddia
48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
49. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
50. Başvurucu, polis memurları tarafından kendisine karşı
orantısız kuvvet kullanılması ve yakın mesafeden biber gazı sıkılması nedeniyle
işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
51. Bakanlık görüşünde, işkence ve kötü muamele yasağı
kapsamında yakalamayı gerçekleştirmek ve direnişi kırmak amaçlarıyla orantılı
kuvvet kullanımının yasaklanmadığı, somut olayda başvurucunun elindeki metal
parçasının alınarak fiziksel olarak etkisiz hâle getirilmeye çalışıldığı sırada
başvurucuyla birlikte bir polis memurunun da yaralandığını, Savcılık tarafından
yapılan soruşturmada zor kullanma yetkisinin sınırının aşıldığına ilişkin
yeterli delil elde edilemediği belirtilmiştir.
i. Genel İlkeler
52. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin
birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da
kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye"
tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.
53. Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 3. maddesi istisna öngörmemekte ve işkence,
insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak
mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa"nın
15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka
bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme"nin
15. maddesi kapsamında da benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına
ilişkin herhangi bir istisna öngörülmemiştir (Ali
Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 74).
54. Öte yandan bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış
olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin
aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak
değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal
etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem
taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).
Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki
saik de eklenebilir. Ayrıca kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği
durumda meydana gelip gelmediği de dikkate alınması gereken diğer bir faktördür
(Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).
55. Bir ceza veya muamelenin “insanlık
dışı” ya da “aşağılayıcı”
olarak nitelendirilebilmesi için belirli bir yasal muamele veya ceza ile
bağlantılı ıstırap veya aşağılamanın kaçınılmaz unsurlarının ötesine geçmesi
gerekmektedir (Soering/Birleşik Krallık, B.No:
14038/88, 7/7/1989, § 100).
56. Anayasa"nın 17. maddesi ve Sözleşme’nin 3. maddesi, belirli
bir yasal muamele kapsamında, bir yakalamayı gerçekleştirmek için güç
kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak sınırları belli bazı durumlarda ve sadece
kaçınılmaz ve asla aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından güce
başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No:
2013/3924, 6/1/2015, § 81,82).
57. Kolluk görevlileri, görevini yaparken direnişle karşılaşması
hâlinde bu direnişi kırmak amacıyla ve direnişi kıracak ölçüde zor kullanmaya
yetkilidir. Fiili bir saldırının varlığı hâlinde kolluk görevlileri ayrıca
meşru savunma kapsamında zor kullanma yetkisine sahiptirler. Ancak, zor kullanımı
yalnızca zorunlu hallerde başvurulabilecek bir yol olduğu gibi, başvurulacak
güç ölçülü ve kademeli olmalıdır (Arif
Haldun Soygür, B.No:
2013/2659, 15/10/2015, § 51).
ii. Genel İlkelerin Olaya
Uygulanması
58. İncelemeye konu olayda, başvurucunun polis memurları
tarafından kontrol altına alınması sırasında birtakım yaralanmaların meydana
geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda, uygulanan kuvvetin
yakalama/etkisiz hâle getirme amacıyla ve başvurucunun saldırısı/direnişiyle
orantılı olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
59. Başvurucu, aldıkları bir ihbar üzerine durdurdukları üç kişi
hakkında işlem yapmakta olan polis memurlarına yönelik sözlü olarak müdahalede
bulunmuştur. Polis memurlarının başvurucudan müdahale etmemesini istemesine
karşın başvurucunun yapılan uygulamaya müdahil olamaya devam etmesi üzerine
başvurucu hakkında gözaltı işlemi uygulanmak istenmiş, başvurucunun direnmesi
ve elindeki 30 cm uzunluğundaki metal çubuğu bırakmaması üzerine başvurucuya
kuvvet uygulanmış ve biber gazı sıkılmıştır.
60. Polis memuru A.Ü."nün başvurucunun
elindeki çubuğu almaya çalıştığı, başvurucunun direnmesi üzerine hem polis
memurunun hem başvurucunun elinde yaralanma meydana geldiği, başvurucunun
direnmeye devam etmesi üzerine biber gazı sıkıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu,
kuvvet kullanılarak yere yatırılmış ve kelepçelenerek polis merkezine
götürülmüştür.
61. Sağlık raporunda tespit edilen yaralanmaların, polis
memurları tarafından başvurucunun yere yatırılarak kelepçelenmesi ve elindeki
çubuğun alınması için uygulanan kuvvetle uyumlu olduğu, başvurucunun anılan
eylemler dışında bir kuvvet kullanımı iddiasında da bulunmadığı
değerlendirildiğinde zor kullanma sınırının aşıldığı sonucuna ulaşılamamış,
başvurucunun maruz kaldığı müdahalenin, belirli bir yasal muamele ile
bağlantılı ıstırabın kaçınılmaz unsurlarının ötesine geçmediği tespit
edilmiştir.
62. Açıklanan nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına
alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının
İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.