Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/1328
Karar No: 2014/1328
Karar Tarihi: 29/9/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEM ÖZEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1328)

 

Karar Tarihi: 29/9/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Cem ÖZEN

Vekili

:

Av. Nilgün GÜRBÜZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, haksız gözaltı ve yakalama sırasında kötü muameleye maruz bırakılma nedenleriyle işkence ve kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/1/2014 tarihinde Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 23/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 22/1/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 2/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

1. Başvurucu ile Polis Memurları Arasında Gelişen Olaylar

8. Başvurucu, Antalya Büyükşehir Belediyesinde işçi olarak çalışmakta olup 20/3/2013 tarihinde saat 15.20 sıralarında Antalya Lisesi önünde üç kişinin polisler tarafından durdurulduğunu ve kimlik kontrolü yapıldığını görmesi üzerine polislerin ne yapacaklarını merak ederek olayı izlemeye başlamıştır. Bu sırada başvurucunun elinde temizlik aracına ait olan yaklaşık 30 cm uzunluğunda metal bir çubuk bulunmaktadır.

9. Polis memurları başvurucuya kendilerinin polis olduklarını ve ihbar üzerine anılan kişileri durdurduklarını belirtmiş ve başvurucudan olay yerinden ayrılmasını istemişlerdir.

10. Başvurucunun olay yerinden ayrılmaması ve polis memurlarının durdurdukları kişilere yönelik işlem yapmalarına sözlü olarak müdahale etmesi üzerine gözaltına alınmak istenmiş, başvurucunun kelepçe taktırmamak için direnmesi ve elindeki metal çubuğu bırakmaması üzerine polis memurları tarafından kuvvet kullanılarak gözaltına alınmıştır. Başvurucunun gözaltı işlemine direnişi ve elindeki metal çubuğun alınmaya çalışılması sırasında bir polis memuru tarafından başvurucuya biber gazı sıkılmıştır.

11. Başvurucu ile polis memurları arasında yaşanan olaylar sırasında başvurucu ve bir polis memuru yaralanmıştır.

12. Başvurucuya gözaltı giriş işlemleri için adli muayene raporu aldırılmış, ifade işlemlerinin tamamlanmasının ardından 21/3/2013 tarihinde saat 02.06"da gözaltı çıkış muayenesi yaptırıldıktan sonra salıverilmiştir.

2. Sağlık Raporları

13. Başvurucu hakkında gözaltı giriş işlemleri için Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 20/3/2013 tarihli ve 16.34 saatli adli muayene raporunda, sağ el bileği iç kısmında ve üst kısımda iki adet doku kayıplı lezyon sıyrık, sol el üst kısımda yüzeysel bir adet sıyrık, ense sağ alt kısımda yüzeysel kızarıklık tespit edilmiştir.

14. Başvurucu hakkında gözaltı çıkış işlemleri için aynı hastane tarafından düzenlenen 21/3/2013 tarihli ve 02.06 saatli adli muayene raporunda da gözaltı giriş raporuyla aynı bulgular tespit edilmiştir.

15. Polis memuru A.Ü. hakkında olayın ardından düzenlenen adli muayene raporunda, sağ el 2., 3., 5. parmaklar ve sol el 1 ve 4. parmaklar üstünde 1x1 cm"lik doku kayıplı sıyrık, sol el 5. parmakta ödem ve şişlik tespit edilmiştir.

3. Başvurucu Hakkında Yürütülen Adli İşlemler

16. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/7044 esas sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında, görevi yaptırmamak için direnme suçundan kamu davası açılmıştır.

17. Yargılamayı yürüten Antalya 13. Asliye Ceza Mahkemesi 2/12/2013 tarihli ve E.2013/233, K.2013/770 sayılı kararıyla, başvurucunun beraatine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...kolluk kuvvetlerinin başvurucunun uzaklaşmasını istemesine rağmen başvurucunun sözlü müdahalelere devam ederek olay yerinden uzaklaşmadığı, bu sırada kalabalığın toplandığı, ... , başvurucunun kolluk kuvvetlerine yönelik cebir ve şiddet göstermediği gibi tehdit içeren bir söz sarfetmediği, müştekinin zor kullanma yetkisi kapsamında sanığa müdahale ettiği esnada kendi eylemi sonucunda yaralandığı anlaşıldığından başvurucuya yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması gerekçesiyle beraatine [karar verilmiştir]."

18. Anılan karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

4. Başvurucunun Kötü Muameleme İddiaları Hakkında Yürütülen Adli İşlemler

19. Başvurucunun, görevi yaptırmamak için direnme suçu isnadıyla hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan ifadesinde, polis memurları tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığına ilişkin şikâyette bulunması üzerine anılan iddiaya ilişkin soruşturma başlatılmıştır.

20. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/17951 sayılı dosyasına kayıtlı olarak yürütülen soruşturma kapsamında başvurucunun beyanı ve şüpheli polis memurlarının ifadeleri alınmış, adli muayene raporları ve tutanaklar değerlendirilmiştir. Savcılık tarafından ayrıca olay yerini gören iş yeri güvenlik kameraları bulunup bulunmadığına yönelik araştırma yapılmış, kamera kaydına rastlanmamıştır.

21. Alınan beyanında başvurucu; olay günü Antalya Lisesinin bahçe duvarının yanındaki sokakta kullanmış olduğu aracın bir parçasını takmak üzere bulunduğu sırada bir motosikletli polis (Yunus) timinin geldiğini, sokakta bulunan 3-4 gence kimlik sorduklarını, bu gençleri tanımadığını, polisleri görünce durup ne yapacaklar diyebeklemeye başladığını, polislerin gençleri duvara yasladıklarını ve kimlik istediklerini, hakkınızda ihbar var dediklerini, kendisinin aynı zamanda sol görüşlü bir siyasi partinin yöneticisi olduğunu bu nedenle bir vatandaş olarak polislerin ne yapacağını beklemeye başladığını, polislerin kendisini görünce "sen git" dediklerini, kendisinin ise gitmeyeceğini ifade ettiğini, "git biz polis memuruyuz" dediklerini, kendisinin ise merak ettiğini ve görmek istediğini beyan ettiğini, bunun üzerine polis memurlarının kendisine "elini ver sana kelepçe takacağız" dediklerini, "ben bir suç işlemedim vermeyeceğim bu gençlerde bir suç işlemedi, bu şekilde davranamasınız" dediğini, polis memurlarından birinin bileğini kavrayarak kelepçenin bir tanesini koluna taktığını, kendisinin diğerini taktırmayacağını, doğru bir iş yapmadıklarını ifade ettiğini, defalarca da bunları tekrarladığını bunun üzerine kendisine biber gazı sıktıklarını belirtmiştir.

22. Başvurucu verdiği beyanda ayrıca, ne polislerin kendisine ne de kendisinin polislere karşı herhangi bir fiziki müdahalede bulunmadığını, sadece kelepçe takıp takmama konusunda aralarında bir arbede yaşandığını, kendisini yere yatırarak kelepçelediklerini, polis memurunun elindeki biber gazına ait sprey yere düşünce tekrar sıkmamaları için yerden alıp uzak bir yere attığını, kendisini kelepçeledikten sonra ayağa kaldırdıklarını, bu sırada olay yerine başka polis memurlarının da geldiklerini, kendisini öğrencilerden biriyle aynı araca koyarak Sema Yazar Semt Polikliniğine götürerek rapor aldırdıklarını belirtmiş, herhangi bir suçu olmamasına rağmen kendisini zorla yere yatıran ve biber gazı sıkan polislerden bu uygulamaları nedeniyle şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.

23. Şüpheli polis memuru A.Ö. ifadesinde, Muratpaşa Motorize Ekipler Amirliği"nde görev yaptığını, kaçak dergi ve gazete ihbari üzerine olay yerine gittiklerini ve kimseyi bulamadıklarını, Antalya Lisesi yakınlarında 20-25 yaşlarında çantalı 3 çocuk gördüklerini, yanlarına giderek çantalarında ne olduğunu sorduklarını, çantadan 14-15 adet dergi çıkardıklarını, gençlere dağıtma izinlerinin olup olmadıklarını sorduklarında, orada bulunan belediyenin temizlik görevlisinin "bırakın bu çocukları bu çocuklar esrar eroin satmıyor" dediğini, kendileri "biz olayı araştırıyoruz" dediklerinde, "kimlik kontrolü yapamazsınız, çocukların kimliklerine de bakamazsınız" diyerek çıkıştığını, "lütfen beyefendi görevimizi yapmamızı engellemeyin aksi takdirde hakkınıza işlem yaparız" diye uyardıklarını, bu şahsın ortalığı karıştırmak için yüksek sesle devrim içerikli farklı cümleler kullandığını,sonra şahsın yanınagiderek zor kullanmak suretiyle etkisiz hâle getirmek istediklerini ancak şahsın direndiğini, yere yatırıp şahsa kelepçe taktıklarını, ardından diğer şahıslarla birlikte işlem yapmak üzere polis merkezi amirliğine getirilerek tutanak tanzim ettiklerini, olayda kendisinin de yaralandığını, suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.

24. Şüpheli K. Ö. ifadesinde, Muratpaşa Motorize Ekipler Amirliği"nde görev yaptığını, olay günü bir ihbar üzerine 78264 kod nolu ekip olarak olay yerine gittiklerini, Antalya Lisesi yakınlarında ihbar ile ilgili şüpheli üç genci durdurup çantalarına baktıklarını, çantadan 14-15 adet dergi çıktığını, gençlere dergi için dağıtım izni alıp almadıklarını sorduklarında, orada bulunan belediye temizlik görevlisinin "bırakın bu çocukları bu çocuklar esrar eroin satmıyor, kimlik kontrolü yapamazsınız, çocukların kimliklerine de bakamazsınız" demesi üzerine, görevlerini yaptıklarını ve engellememesini söylediklerini ancak şahsın devrimci kelimeler kullanarak konuşmalarına devam ettiğini, ekip arkadaşı A.Ü."nün şahsın yanına yasal işlem yapmak üzeri gittiğinde şahsın direndiğini, bunun üzerine şahsa zor kullanma yetkisini çerçevesinde müdahale ettiğini ve yere yatırıp kelepçe taktığını, şahsın elinde 30 cm uzunluğunda araca ait metal bir aparatın bulunduğunu, şahsın uzun süre direndikten sonra A. Ü. tarafından etkisiz hâle getirildiğini, görev yapmalarına engel olduğu için şahsa işlem yapmak zorunda kaldıklarını, suçlamaları kabul etmediklerini beyan etmiştir.

25. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 21/6/2013 tarihli ve 2013/21367 sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir: "... şüphelilerin zor kullanma yetkilerinin sınırlarını aşarak başvurucuya etkili eylemde bulunduklarına ve atılı suçu işlediklerine dair soyut iddia dışında kamu davası açılmasına yeterli delil bulunmadığı [anlaşılmıştır]."

26. Başvurucu tarafından bu karara karşı yapılan itiraz, Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/10/2013 tarih ve 2013/1750 Değişik İş sayılı kararıyla usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

27. Anılan karar 2/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 29/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

28. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu"nun 13. maddesi şöyledir:

"Polis,

A) Suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri,

...

E) Polisin kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,

...

eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar.

Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde her türlü tedbir alınabilir.

Yakalanan kişilere, yakalama sebebi herhalde yazılı ve bunun mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhal; toplu suçlarda ise en geç bu kişiler hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.

...

Yakalanan kişilerden suç işlediği şüphesi altında olanlar adlî mercilere sevk edilir. ... Yakalama sebebi ortadan kalkanlar derhal serbest bırakılır."

29. 2559 sayılı Kanun"un ek 6. maddesi şöyledir:

".

Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.

Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar.

...

Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan polis, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men eder.

..."

30. 5237 sayılı Kanun’un 256. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”

31. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu"nun 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar."

32. 5271 sayılı Kanun"un 172. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. .."

33. 5271 sayılı Kanun"un 173. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu, kanunda suç olarak tanımlanmayan bir eylem nedeniyle gözaltına alındığını nitekim hakkında yürütülen yargılamanın beraat kararı ile sonuçlandığını, yakalama sırasında yaralanmasına sebebiyet verecek şekilde orantısız kuvvet kullanıldığını ve bu konuda yaptığı şikâyet üzerine etkili bir soruşturma yürütülmediğini belirterek, kişi hürriyeti ve güvenliği, işkence ve kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, suç işlememesine karşın hukuka aykırı olarak gözaltına alındığına ilişkin şikâyetleri Anayasa"nın 19. maddesinde koruma altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği, yakalama sırasında yaralanmasına sebebiyet verecek şekilde orantısız kuvvet kullanıldığını ve bu konuda yaptığı şikâyet üzerine etkili bir soruşturma yürütülmediğine yönelik iddiaları ise Anayasa"nın 17. maddesinde koruma altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

37. Başvurucu, kanunda suç olarak tanımlanmayan bir eylem nedeniyle gözaltına alındığını nitekim hakkında yürütülen yargılamanın beraat kararı ile sonuçlandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

38. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

" Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

" İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir. "

40. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

41. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

42. Tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).

43. 5271 sayılı Kanun"un koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusunu düzenleyen 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Madde 141 - (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

44. 5271 Sayılı Kanun"un koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusunu düzenleyen 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince; uygulanan koruma tedbirinin niteliğine göre asıl davada hüküm verilmesine gerek bulunmayan hâllerde yargılamanın sonucu beklenmeksizin (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 68), asıl davada hüküm verilmesini gerektiren hallerde ise verilecek hükmün kesinleşmesinin ardından 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi hükümlerine göre tazminat talep edilmesi mümkündür.

45. Bu kapsamda, açılacaktazminat davasındaileri sürülen ihlal iddiası açısından uygun bir giderim sağlanması mümkün görünmektedir.

46. 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu, başvurucunun anılan yolu tükettiğine yönelik herhangi bir bilgi belge sunmadığı değerlendirildiğinde anılan şikâyetin incelenmesinin ikincillik ilkesi gereği mümkün olmadığı tespit edilmiştir.

47. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine ilişkin İddia

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

49. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

50. Başvurucu, polis memurları tarafından kendisine karşı orantısız kuvvet kullanılması ve yakın mesafeden biber gazı sıkılması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

51. Bakanlık görüşünde, işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında yakalamayı gerçekleştirmek ve direnişi kırmak amaçlarıyla orantılı kuvvet kullanımının yasaklanmadığı, somut olayda başvurucunun elindeki metal parçasının alınarak fiziksel olarak etkisiz hâle getirilmeye çalışıldığı sırada başvurucuyla birlikte bir polis memurunun da yaralandığını, Savcılık tarafından yapılan soruşturmada zor kullanma yetkisinin sınırının aşıldığına ilişkin yeterli delil elde edilemediği belirtilmiştir.

i. Genel İlkeler

52. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye" tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

53. Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 3. maddesi istisna öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme"nin 15. maddesi kapsamında da benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörülmemiştir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 74).

54. Öte yandan bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23). Değerlendirmeye alınacak bu unsurlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir. Ayrıca kötü muamelenin, heyecanın ve duyguların yükseldiği durumda meydana gelip gelmediği de dikkate alınması gereken diğer bir faktördür (Cezmi Demir ve diğerleri, § 83).

55. Bir ceza veya muamelenin “insanlık dışı” ya da “aşağılayıcı” olarak nitelendirilebilmesi için belirli bir yasal muamele veya ceza ile bağlantılı ıstırap veya aşağılamanın kaçınılmaz unsurlarının ötesine geçmesi gerekmektedir (Soering/Birleşik Krallık, B.No: 14038/88, 7/7/1989, § 100).

56. Anayasa"nın 17. maddesi ve Sözleşme’nin 3. maddesi, belirli bir yasal muamele kapsamında, bir yakalamayı gerçekleştirmek için güç kullanımını yasaklamamaktadır. Ancak sınırları belli bazı durumlarda ve sadece kaçınılmaz ve asla aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81,82).

57. Kolluk görevlileri, görevini yaparken direnişle karşılaşması hâlinde bu direnişi kırmak amacıyla ve direnişi kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Fiili bir saldırının varlığı hâlinde kolluk görevlileri ayrıca meşru savunma kapsamında zor kullanma yetkisine sahiptirler. Ancak, zor kullanımı yalnızca zorunlu hallerde başvurulabilecek bir yol olduğu gibi, başvurulacak güç ölçülü ve kademeli olmalıdır (Arif Haldun Soygür, B.No: 2013/2659, 15/10/2015, § 51).

ii. Genel İlkelerin Olaya Uygulanması

58. İncelemeye konu olayda, başvurucunun polis memurları tarafından kontrol altına alınması sırasında birtakım yaralanmaların meydana geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda, uygulanan kuvvetin yakalama/etkisiz hâle getirme amacıyla ve başvurucunun saldırısı/direnişiyle orantılı olup olmadığının tespiti gerekmektedir.

59. Başvurucu, aldıkları bir ihbar üzerine durdurdukları üç kişi hakkında işlem yapmakta olan polis memurlarına yönelik sözlü olarak müdahalede bulunmuştur. Polis memurlarının başvurucudan müdahale etmemesini istemesine karşın başvurucunun yapılan uygulamaya müdahil olamaya devam etmesi üzerine başvurucu hakkında gözaltı işlemi uygulanmak istenmiş, başvurucunun direnmesi ve elindeki 30 cm uzunluğundaki metal çubuğu bırakmaması üzerine başvurucuya kuvvet uygulanmış ve biber gazı sıkılmıştır.

60. Polis memuru A.Ü."nün başvurucunun elindeki çubuğu almaya çalıştığı, başvurucunun direnmesi üzerine hem polis memurunun hem başvurucunun elinde yaralanma meydana geldiği, başvurucunun direnmeye devam etmesi üzerine biber gazı sıkıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, kuvvet kullanılarak yere yatırılmış ve kelepçelenerek polis merkezine götürülmüştür.

61. Sağlık raporunda tespit edilen yaralanmaların, polis memurları tarafından başvurucunun yere yatırılarak kelepçelenmesi ve elindeki çubuğun alınması için uygulanan kuvvetle uyumlu olduğu, başvurucunun anılan eylemler dışında bir kuvvet kullanımı iddiasında da bulunmadığı değerlendirildiğinde zor kullanma sınırının aşıldığı sonucuna ulaşılamamış, başvurucunun maruz kaldığı müdahalenin, belirli bir yasal muamele ile bağlantılı ıstırabın kaçınılmaz unsurlarının ötesine geçmediği tespit edilmiştir.

62. Açıklanan nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi