Esas No: 2014/6079
Karar No: 2014/6079
Karar Tarihi: 29/9/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET NAİM SARI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/6079) |
|
Karar Tarihi: 29/9/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi
DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Mehmet Sadık
YAMLI |
Başvurucu |
: |
Ahmet Naim
SARI |
Vekili |
: |
Av. Ersoy
AYTAÇ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, disiplin soruşturması sonucu göreve son verilmesi
işlemine karşı açılan dava ile bu davada verilen karara istinaden göreve
yeniden atanma talebinin reddi üzerine açılan davada ceza mahkemesi kararının
kesinleşmesi beklenmeden davaların reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca kabul edilebilirlik
açısından yapılan incelemede Komisyon üyeleri arasında oy birliği
sağlanamadığından kabul edilebilirlik ve esas incelemesi Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 29/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
6. Başvurucuya ait 2015/5188 sayılı bireysel başvuru ilgisi
gereği 2014/6079 sayılı işbu başvuru ile birleştirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun Çekerek müftüsü olarak görev yaptığı döneme
ilişkin hakkında "1-Geçici olarak
görevlendirdiği imam- hatiplerin geçici görev yolluklarını bilgisayar alımı ve
hizmet otosunun tamiri gibi hizmetlerde kullanacağını söyleyerek aldığı ancak
söz konusu paraları kendisinin kullandığı, 2- 2005 yılında Kur"an kurslarında
yapılan bilgi yarışmasında başarılı olan öğrencilere verilmek üzere 6 adet
çeyrek altın topladığı halde bunlardan üçünü öğrencilere, birini Kur"an Kursu
Öğreticisine verdiği, diğer 2 çeyrek altın ise vermeyip kendisinin aldığı, 3-
Müftülük hizmet binası bünyesindeki lojmanlarda oturan bazı kişilerden
Kasım-2004 ile Şubat 2005 tarihleri arasında kömür parası topladığı halde, o yıl
ki kömür paralarının bir kısmını Müftülük hesabından, geri kalan kısmını da
Diyanet Vakfının hesaplarından ödediği, böylece kömür parası adı altında
topladığı toplam 1.950.000 YTL"yi kendisinin aldığı, 4- Müftülüğün toplantı
salonunu bilgisayar tamirhanesi olarak kullandığı, mesai dışında olduğu kadar
mesai saatleri içinde bu yerde, bilgisayar tamiri ve montesi gibi işler
yaptığı, tamir ve monüte ettiği bilgisayarları ve bilgisayar parçalarını şahsi
çıkar ve kar elde etmek için görevlilere ve halka para karşılığında sattığı, 5-
Çekerek Müftülüğü Demirbaş eşya defterinin 75 sıra numarasında kayıtlı 2001
kayıtlı Kaymakamlıkça verilen bilgisayarın işlemcisini; 2004 yılı Aralık ayında
Müftülükçe Devlet bütçesinden satın alınan iki adet bilgisayarın ise işlemcileri
dahil faturasında yazılı pek çok parçasını alarak zimmetine geçirdiği,
eyleminin açığa çıkmamasını sağlamak için de tamir etme bahanesiyle yerine
hurda bilgisayarlardan temin ettiği parçaları müftülük bilgisayarlarına
taktığı, 6- Çekerek ilçesi Merkez Kur"an Kursunda, resmi tatiller dışında 2005
yılı Kasım ve Aralık aylarında Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri
ikişer saatten haftalık 8 saat; 2006 yılında Ocak ve Şubat aylarında haftanın
her günü, günde ikişer saatten haftada 10 saat olmak üzere Merkez Kur"an
Kursunda derse girmediği halde ücretini tahakkuk ettirerek aldığı, 7- Yılın
yarıdan fazlasını görevli ve tedavi için sevkli gibi sebepler bularak ilçe
dışında geçirdiği bu cümleden olarak, 2005 yılında 111 gün görevli, 201 gün
tedavi amaçlı toplam 312 gün; 2004 yılında ise 16 gün görevli, 140 gün tedavi
sebebiyle toplam 156 gün; Çekerek ilçe merkezi dışında harcırahlı olarak
geçirdiği" iddialarıyla ilgili olarak
soruşturma açılmıştır.
9. Yapılan soruşturma sonucu yukarıda sayılan eylemlerinin ayrı
ayrı her birinin İslam törelerine uygun olmayan davranışlar olduğu dolayısıyla
25/8/2004 tarihli ve 25564 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan mülga Diyanet
İşleri Başkanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği"nin 6. maddesinde aranan "atanmalarında dinî öğrenim yapmış olma niteliği
arananlar için bu genel şartlar yanında itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin
İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu"
şartını kaybettiği gerekçesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu"nun 48/B ve 98/b maddeleri uyarınca başvurucunun görevine son
verilmiştir. Ayrıca başvurucu hakkında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/104
Esas sayılı dosyasında anılan hususlarla ilgili ceza davası açılmıştr.
10. Başvurucu, göreve son verme işleminin iptali istemiyle
4/5/2007 tarihindeAksaray İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme 29/4/2008
tarihli ve E.2007/1200, K.2008/901 sayılı kararı ile başvurucunun soruşturma
raporunda isnat edilen fiilleri işlediğinin Ceza Mahkemesi kararı ile sabit
olması gerektiği, ortada henüz böyle bir karar olmadığından 657 sayılı Kanun"un
48. maddesinde belirtilen şartları kaybettiğinin söylenemeyeceği gerekçesiyle
göreve son verme işlemini iptal etmiştir.
11. Bu arada başvurucu, anılan dava henüz sonuçlanmadan 7/8/2007
tarihli dilekçesi ile emeklilik talebinde bulunmuş ve 4/9/2007 tarihli işlemle
emekliye sevk edilmiştir.
12. Başvurucu 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu"nun 28. maddesi uyarınca Aksaray İdare Mahkemesinin 29/4/2008
tarihli iptal kararı doğrultusunda işlem tesis edilmesi istemiyle 27/6/2008
tarihli dilekçesiyle Diyanet İşleri Başkanlığına başvuruda bulunmuştur. Diyanet
İşleri Başkanlığı 2/7/2008 tarihli işlemle başvurucunun kendi isteğiyle
emekliye ayrılması sonucu statü değişikliğinin ortaya çıktığı ve kamu görevi
ile hukuki irtibatının kesildiği gerekçesiyle istemi reddetmiştir. Başvurucu,
bu işleme karşı Ankara İdare Mahkemesinde 29/7/2008 tarihinde iptal davası
açmıştır.
13. Söz konusu dava sürerken Aksaray idare Mahkemesinin 29/4/2008
tarihli ve E.2007/1200, K.2008/901 sayılı iptal kararı Danıştay Onikinci
Dairesinin 19/1/2009 tarihli ve E:2008/4379, K:2009/81 sayılı kararı ile eksik
inceleme ve değerlendirme gerekçesiyle bozulmuş ve karar düzeltme istemi de
reddedilmiştir. Bozma kararının gerekçesi şöyledir:
"Din Hizmetleri
Sınıfında görev yapan din görevlilerinin kendilerinden toplumda örnek
davranışlar içinde olmaları beklendiğinden aynı zamanda örnek kişilik
özelliklerisergileme sorumluluğunu taşıdıkları nedeniyle ve ayrıca, toplumda
kabul gören değerlere ters düşmek yerine inanç, ibadet ve davranış bütünlüğü
içinde bu değerlere örnek olma görevini yüklendiklerinden, bu hizmet sınıfı
için yukarda sözü edilen ve iptali istenen nitelikşartının aranmasında hukuka
ve 657 sayılı Yasa"nın 48/B-2 maddesine, aynı zamanda hizmet gereklerine
aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 17.2.2005 günlü
E:2003/959; K2005/35 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 36. maddesinde; Din Hizmetleri Sınıfının özel kanunlarına
göre çeşitli derecelerde dini eğitim görmüş olan ve dini görev yapan memurları
kapsadığı ifade edilmiş olup, dava konusu ortak nitelik şartının, bu hizmet
sınıfı kapsamında bulunangörevler için aranacağı kuşkusuzdur İdare Mahkemesi
kararında davacının görevine son verilme sebebiolarak gösterilen Yönetmelik
maddesinin getirdiği özel şart olan ortak nitelik şartının, DevletMemurluğuna
alınacaklarda aranan genel şartlar arasında sayılan657 sayılı Yasanın 48/A-5.
maddesinde sayılan suçlardan dolayı mahkum olmamış olmak şartının kanuna aykırı
bir şekilde genişletilmesi anlamına geleceği, bu durumda anılanYönetmelik hükmü
uyarınca görevine son verilemeyeceğinden söz edilmiş ise de; 657 sayılı Yasanın
48/B-2 maddesinde "devlet memurlarının kurumların özel kanun ve diğer
mevzuatında aranan şartları taşımak" hükmüne yer verildiği, bu hükümde yer
alan "diğer mevzuatında aranan şartları taşımak" ibaresindeki diğer
mevzuattan kastın,idarenin kanunun verdiği yetkiye dayanarak ve ona aykırı
olmamak kaydıyla günün koşullarına uygun olarak genel düzenleyici işlemler ile
(dava konusu olayda yönetmelik ile) istihdam edeceği personelin niteliğini
belirleyebilmesidir. Bu yetki idareye Anayasa"nın 124.maddesiyle tanınmış olup,
Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav Atama ve Nakil Yönetmeliği de 633 sayılıDiyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna ve657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa dayanılarak hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuş olduğundan
buYönetmelik hükmü uyarınca davacının, aynı zamanda zimmet irtikap,
dolandırıcılık, görevi götüye kullanma... gibi birçok suçtan dolayı hakkında
kamu davası açılmasına neden olan eylemleriyle ilgili olarak yapılan soruşturma
sonucu ortak nitelik koşulunu kaybettiğinin tespiti halinde ayrıca bir
mahkumiyet kararı aranmaksızın 657 sayılı Yasanın 98/b maddesi uygulanarak
görevine son verilebileceği açıktır.
Bu durumda dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte, atanmasında dini
öğrenimin esas alındığı ilçe müftülüğü görevini yürüten davacıya isnat edilen
eylemlerle ilgili olarak yapılan soruşturma sonucuna göre davacının,
Yönetmelikte düzenlenen ortak nitelik şartını taşıyıp taşımadığı hususunda
Mahkemece bir değerlendirme yapılmaksızın, davacı hakkında 657 sayılı Yasanın
48/A-5. maddesinde sayılan suçlardan dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet
kararının bulunmadığı ve Yönetmelikle getirilen özel şartın kanuna aykırı
olarak genel şartı genişletmesinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu
işleminiptali yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir."
14. Aksaray İdare Mahkemesi 16/8/2011 tarihli ve E.2010/3,
K.2011/934 sayılı kararıyla bozma kararına uyarak göreve son vermeye ilişkin
davayı reddetmiştir. Aksaray İdare Mahkemesi kararının gerekçesi şöyledir:
"... bozma kararına
uyularak yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:
Dava, Aksaray İli Ağaçören İlçe Müftüsü olarak
görev yapmakta iken, 657 sayılı Yasa"nın 98/b maddesi uyarınca görevine son
verilen davacı tarafından, görevine son verilmesine ilişkin Diyanet İşleri
Başkanlığı"nın 25.08.2006 gün ve 66 sayılı işleminin iptali istemiyle
açılmıştır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun 48.
maddesin (A) bendinde memur olmanın genel şartları sayılmış olup; (B) bendinde
ise kurumların özel kanunlarla veya mevzuatla getirilen şartlarının taşımak
gerektiği de ayrıca vurgulanmıştır.
Aynı Kanun"un 98. maddesinin (b) bendinde,
""Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan
anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini
kaybetmesi"" halinde memurluğun sona ereceği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 25.08.2004 gün ve 25564 sayılı
Resmi Gazete"de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Personeli Görevde Yükselme
ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği"nin 6. maddesinin (b) bendinde, ""Atanmalarında
dini öğrenimi esas alan alanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin
İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir
nitelik şartı taşımak,"" özel şartına yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden: Davacının
Yozgat ili Çekerek ilçe müftüsü iken Aksaray ili Ağaçören İlçe Müftüsü olarak
naklen atandığı, Çekerek Müftüsü olarak görev yaptığı dönemde
...
iddialarıyla ilgili olarak soruşturma
açıldığı; soruşturma sonucunda düzenlenen 06.06.2006 gün ve 20 sayılı
soruşturma raporu ile idari yönden 657 sayılı Yasa"nın 48/b uyarınca özel şart
olarak düzenlenen yukarıda sayılan eylemlerinin ayrı ayrı her birinin islam
törelerine uygun olmayan davranışlar olduğu, dolayısıyla memur olmanın
gerektirdiği özel şartı kaybettiğinden bahisle 657 sayılı Yasa"nın 98/b maddesi
uyarınca görevine son verilmesinin teklif edildiği; adli yönde ise suç
duyurusunda bulunulduğu; 03.07.2006 gün ve 2478 sayılı Başkanlık onayı ile
durumun Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Kurulu"na sunulduğ;,
dava konusu işlem ve Başkanlık onayı ile de görevine son verildiği; bu işlemin
iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, davacının yukarıdaki fiillerin de
yer aldığı bazı konular hakkında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi"nde yargılandığı,
anılan mahkemenin 18.04.2011 gün ve E:2006/104, K:2011/93 sayılı kararı ile
yukarıda sayılan fiillerin 1. sıradaki fiil nedeniyle irtikap suçundan, 2. ve
3. sıradaki fiiller nedeniyle iki defa emniyeti suistimal suçundan hapis cezası
ile cezalandırıldığı, 4-5-6-7. sıradaki fiiller nedeniyle de hakkında beraat
kararı verildiği görülmüştür.
Dava dosyası ve soruşturma raporu her bir fiil açısıdan ayrı ayrı
irdelendiğinde;
1-"Geçici olarak görevlendirdiği imam- hatiplerin geçici görev
yolluklarını bilgisayar alımı ve hizmet otosunun tamiri gibi hizmetlerde
kullanacağını söyleyerek aldığı ancak söz konusu paraları kendisinin
kullandığı" iddiasıyla ilgili olarak, davacının çeşitli bahanelerle toplam
beş müftülük görevlisinden 9 defada 4.365,00 TL geçici görev yolluğunu aldığı
ve kendisinin kullandığının ifadelerle sabit olduğu, nitekim Niğde Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından da bu fiil nedeniyle davacının irtikap suçundan
cezalandırıldığı;
2-"2005 yılındaKur"an kurslarında yapılan bilgi yarışmasında
başarılı olan öğrencilere verilmek üzere 6 adet çeyrek altın topladığı halde
bunlardan üçünü öğrencilere, birini Kur"an Kursu Öğreticisineverdiği, diğer 2
çeyrek altın ise vermeyip kendisinin aldığı" iddası bakımından, alınan
ifadelerden davacının iki adet çeyrek altını mal edinmek istediği, ancak
hakkında başlatılan soruşturma sonrası bu altınları iade ettiği hususu ifalerle
sabit olduğu, Niğde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da bu fiil nedeniyle
davacının emniyeti suistimal suçundan cezalandırıldığı;
3-"Müftülük hizmet binası bünyesindeki lojmanlarda oturan Y. I.,
H. C., M. T. ve Ö. Y."dan 400"er TL ve Y. A."dan da 350 TL, Kasım 2004 ile
Şubat 2005 tarihleri arasında kömür parası topladığı halde, o yılki kömür
paralarının bir kısmını Müftülük hesabından, geri kalan kısmını da Diyanet
Vakfı hesabından ödediği, böylece adı geçen şahıslardan kömür parası adı
altında topladığı toplam 1.950 TL"yi 2006 Nisan ayınının ortalarına kadar
ilgili hesaba yatırmayıp kendisinin alması" eyleminin, kömür parası
toplanan toplam 5 lojman sakini personel tarafından aynı doğrultuda ve
davacının söz konusu parayı ilgili hesaba yatırmayıp adli tahkikat başlaması
üzerine 2006 Nisan ayı ortasında eksik olarak geri verdiği yönündeki
beyanlardan davacının eylemini subüta erdiği; nitekim Niğde Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından da bu fiil nedeniyle davacının emniyet suistimal suçundan
cezalandırıldığı;
Davacının 4-5-6-7. bentlerde sayılan fiilleri
açısından ise, davacının bu fiiller nedeniyle Niğde Ağır Ceza Mahkemesinde
açılan ceza davasında beraat ettiği, bu fillerin işlendiğine ilişkin bilgi ve
belgelerin yetersiz olduğu, tam olarak ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Bu duruma göre, davacının yukarıda 7 bent
halinde sayılan fiillerinden, Niğde Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da irtikap
ve emniyeti suistimal suçlarından ceza aldığı ilk üç bentteki fiillerinin sübut
bulduğu açık olup; bu fiilleri işleyen davacının, yukarıda yer alan
Yönetmeliğin 6. maddesinin (b) bendinde, ""Atanmalarında dini öğrenimi esas
alan alanlarda; itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine
uygunluğunun çevresinde bilinir olduğu şeklinde ortak bir nitelik şartı
taşımak,"" özel şartını kaybettiği açık olup, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu"nun 48/B ve 98/b maddeleri uyarınca özel şartı kaybeden davacının
görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde bu nedenle hukuka
aykırılık bulunmamaktadır."
15. Bu karar, Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2014 tarihli ve
E:2012/1319, K:2014/393 sayılı kararı ile onanmıştır. Karar düzeltme istemi de
aynı Dairenin 13/11/2014 tarihli ve E.2014/5721, K.2014/7436 sayılı kararıyla
reddedilmiştir. Başvurucu göreve son vermeye ilişkin olan bu yargılamayla
ilgili olarak 2015/5188 numaralı bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Öte yandan Aksaray İdare Mahkemesinin iptal kararının
uygulanması istemiyle yapılan idari başvurunun reddi üzerine Ankara 1. İdare
Mahkemesinde açılan davada Mahkeme, 19/6/2009 tarihli ve E.2008/1147,
K.2009/935 sayılı kararıyla iptal kararından önce emekliliğini isteyen ve ve
emekliye sevk edilerek kamu göreviyle ilişiği kesilen başvurucunun, anılan
Mahkeme kararının hukuken ve fiilen uygulanma olanağını kendi iradesiyle
ortadan kaldırmış olması nedeniyle yeniden eski görevine iade edilmesi
istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
17. Bu karar ise Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2013 tarihli
ve E.2010/1025, K.2013/283 sayılı kararı ile olayda hükme esas alınan Aksaray
idare Mahkemesinin iptal kararının Danıştay tarafından bozulması üzerine
davanın reddine karar verildiğinden dayanak kararın ortadan kalkması nedeniyle
davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle onanmıştır. Karar
düzeltme istemi 23/12/2013 tarihli ve E.2013/7714, K.2013/11996 sayılı
kararıyla reddedilmiştir. Bu karar 3/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 5/5/2014 tarihinde 2014/6079 sayılı bireysel
başvuruda bulunmuştur.
19. Öte yandan ceza yargılamasında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi
18/4/2011 tarihli ve E.2006/104, K.2011/193 sayılı kararıyla bir kısım suçtan
başvurucunun beraatine bir kısım suçtan ise mahkûmiyetine karar vermiş;
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 20/6/2014 tarihli ve E.2013/3412, K.2014/6862
sayılı kararıyla beraate ilişkin kısımlar onanmış ve mahkûmiyete ilişkin
kısımlar ise bozulmuştur. Bozma kararına uyan Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi
15/10/2015 tarihli ve E.2014/180, 2015/131 sayılı kararıyla başvurucunun
üzerine atılan suçları işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar
vermiştir.
B. İlgili Hukuk
20. 657 sayılı Kanun’un "Genel
ve özel şartlar" kenar başlıklı 48. maddesi şöyledir:
"Devlet memurluğuna
alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.
A) Genel şartlar:
1. Türk Vatandaşı olmak,
2. Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş
şartlarını taşımak,
3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim
şartlarını taşımak,
4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
5. (Değişik: 23/1/2008-5728/317 md.) Türk Ceza
Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten
işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da
affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu
düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat
karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
...
B) Özel şartlar:
1. Hizmet göreceği sınıf için 36 ve 41 nci
maddelerde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış
olmak,
2. Kurumların özel kanun veya diğer
mevzuatında aranan şartları taşımak.”
21. 657 sayılı Kanun"un yukarıda yer verilen 48. maddesinin
birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinin 23/1/2008 tarihli ve
5728 sayılı Kanun’la değişmeden önceki hâli şöyledir:
“Taksirli suçlar ve
aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere,ağır
hapis veyahut 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin
şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas
gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve
istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat
karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak.”
22. 657 sayılı Kanun’un“Memurluğun
sona ermesi” kenar başlıklı 98. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devlet memurlarının
a) Bu kanun hükümlerine göre memurluktan
çıkarılması;
b) Memurluğa alınma şartlarından her hangi
birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu
şartlardan her hangi birini kaybetmesi;
c) …
hallerinde memurluğu sona erer.”
23. Mülga Diyanet İşleri Başkanlığı Görevde Yükselme
Yönetmeliği"nin "Bu Yönetmelik
kapsamına giren kadrolara atanacaklarda aranan genel ve özel şartlar"
kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bu Yönetmelikte yer
alan kadrolara atanacaklarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48
inci maddesinin (A) bendindeki genel şartlar ile atanmalarında dinî öğrenim
yapmış olma niteliği arananlar için bu genel şartlar yanında "itikat,
ibadet, tavır ve hareketlerinin İslâm törelerine uygunluğunun çevresinde
bilinir olduğu" şeklinde ortak bir nitelik şartı da aranır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu,
i. 2014/6079 sayılı
başvurusunda, Ankara İdare Mahkemesinde görülen davanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını oysa davanın karmaşık olmadığı gibi öneminden dolayı
hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğini, özellikle temyiz incelemesinin
uzun sürdüğünü, ayrıca emeklilik dilekçesini verirken iradesinin fesada
uğratıldığı iddiasının kararda karşılanmadığını, kararın yeterli gerekçe
içermediğini,
ii. 2015/5188 sayılı
başvurusunda ise Aksaray İdare Mahkemesinde görülen göreve son verme işleminin
iptali istemiyle açılan davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını,
yargılamanın çok uzun sürdüğünü oysa davanın karmaşık olmadığı gibi öneminden
dolayı hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğini, ayrıca Aksaray İdare
Mahkemesinin ceza yargılaması kesinleşmeden karar vermesinin doğru olmadığını
nitekim ceza yargılaması sonucunda beraat ettiğini, söz konusu kararın
beklenmemesi nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiğini, kararın yeterli
gerekçeyi içermediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş; uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri ağırlık olarak
yargılamanın sonucunun adil olmadığı,gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği ve
makul sürede yargılama yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Başvuru bu
başlıklar altında incelenmiştir.
a. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, emeklilik dilekçesini verirken iradesinin fesada
uğratıldığı iddiasının kararda karşılanmadığını ve idare mahkemelerinin
kararlarının yeterli gerekçeyi içermediğini ileri sürerek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
28. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Anayasa’nın “Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her
türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
30. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı
organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak
da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak
niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
biridir. Bu bağlamda Anayasa"nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının
gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama
hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, §
30).
31. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her
türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri
sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın
niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B.
No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş
olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
32. Başka bir deyişle derece mahkemelerinin, taraflarca ileri
sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp hükme esas teşkil eden
gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer taraftan
kanun yolu mercilerince onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları verilmesi
hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri gerekçeler kabul
edilmiş olacağından anılan kararlarda ayrıca gerekçe gösterilmesine gerek
bulunmamaktadır (İbrahim Ataş, B.
No: 2013/1235, 13/6/2013, § 25)
33. Somut olayda başvurucunun, müftü olarak görev yaptığı
dönemle ilgili olarak hakkında yapılan disiplin soruşturması sonucu Diyanet
İşleri Başkanlığı Görevde Yükselme Yönetmeliği"nin 6. maddesinde aranan koşulu
kaybettiği gerekçesiyle görevine son verilmiştir. Bu işleme karşı açılan davada
Aksaray İdare Mahkemesi, ilk önce başvurucu hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet
kararının bulunmadığı ve yönetmelikle getirilen özel şartın kanuna aykırı
olarak genel şartı genişletmesinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu
göreve son verme işlemini iptal etmiş ise de Danıştay Onikinci Dairesi
tarafından 657 sayılı Kanun"un 48/B. maddesindeki "diğer mevzuatında aranan şartları taşımak"
ibaresindeki diğer mevzuattan kastın, idarenin kanunun verdiği yetkiye
dayanarak ve ona aykırı olmamak kaydıyla günün koşullarına uygun olarak genel
düzenleyici işlemler ile istihdam edeceği personelin niteliğini
belirleyebilmesi olduğu ve bu yetkinin idareye Anayasa"nın 124. maddesiyle
tanındığı, bu yönde çıkarılan Yönetmelik hükmü uyarınca başvurucunun, yapılan
soruşturma sonucu ortak nitelik koşulunu kaybettiğinin tespiti hâlinde ayrıca
bir mahkûmiyet kararı aranmaksızın 657 sayılı Kanun"un 98/b maddesi uygulanarak
görevine son verilebileceği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Aksaray İdare
Mahkemesi bozma kararına uyarak soruşturma raporunda yer verilen tespit ve
ifadelerden başvurucunun memuriyet için gerekli özel şartı kaybettiğinin açık
olduğu dolayısıyla göreve son verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle davayı reddetmiştir. İdare Mahkemesi, Yozgat Ağır Ceza
Mahkemesinin mahkûmiyet hükmünü doğrudan esas almamış; kararına ek gerekçe
yapmıştır. Ceza Mahkemesinin söz konusu kararı daha sonra bozulmuş ve nihai
olarak beraate hükmedilmiş olmakla birlikte İdare Mahkemesinin Danıştayın bozma
kararı uyarınca disiplin kuralları çerçevesinde sonuca vardığı dolayısıyla
bozma kararının Danıştay tarafından dikkate alınmamasının -yukarıda değinildiği
gibi- ceza yargılamasının sonucundan bağımsız olarak disiplin hukuku ilkelerine
göre uyuşmazlık incelendiğinden gerekçeli karar hakkına aykırı olduğu
söylenemez.
34. Öte yandan başvurucu, Aksaray İdare Mahkemisinin bozulmuş
olan ilk iptal kararı üzere iptal kararı doğrultusunda işlem tesis edilmesi
istemiyle Diyanet İşleri Başkanlığına yaptığı başvurunun reddi üzerine açtığı
davada emeklilik istemine ilişkin iradesinin fesada uğratıldığının dikkate alınmamasından
da şikâyet etmiştir. Ankara İdare Mahkemesi başvurucunun kendi isteğiyle emekli
olduğu hususuna vurgu yaparak statü değişikliği nedeniyle anılan kararın
uygulanamayacğı gerekçesine dayanmıştır. Ancak uygulanması istenen kararın
Danıştay tarafından bozulması üzerine temyiz aşamasında Danıştay bu hususa
vurgu yaparak dayanak kalmadığı gerekçesiyle Ankara İdare Mahkemesinin kararını
sonucu itibarıyla onamıştır. Dolayısıyla gerek Ankara İdare Mahkemesinin ret
gerekçesi gerekse Danıştayın farklı onama gerekçesi, bu hükümlerin verildiği
andaki hukuki duruma dayanmakta olup anılan kararların gerekçesiz olmadığı
açıktır.
35. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde gerekçeli karar hakkına
yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın
Sonucunaİlişkin İddialar
37. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruda,
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, ... açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
39. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel
başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin
tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular,derece mahkemesi kararları bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
40. Somut olayda, disiplin soruşturması sonucu başvurucunun
memur olma koşullarından birini kaybettiği gerekçesiyle görevine son verilmiş
ve bu işleme karşı açılan dava Danıştay Onikinci Dairesinin kararı gereği
soruşturma raporunda yer verilen tespit ve ifadelere dayanılarak
reddedilmiştir. Başvurucu, Ceza Mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenmesi
gerektiğini nitekim ceza yargılaması sonucu beraat ettiğini ileri sürmekte ise
de Anayasa Mahkemesinin Kürşat Eyol (B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 34) kararında belirtildiği üzere genel olarak ceza
ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi
disiplinler olup kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının yanı sıra
disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza muhakemesi ve
disiplin soruşturması ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi sonucunda kişinin isnat
edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında ceza mahkemesi hükmü disiplin
makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir. Olayda Aksaray İdare Mahkemesi
tarafından soruşturma rapor esas alınarak ve karar tarihindeki olgulara dayanılarak
dava reddedilmiştir. İdare Mahkemesi, Yargıtay tarafından bozulan Ceza
Mahkemesinin mahkûmiyet hükmünü doğrudan esas almamış, kararına ek gerekçe
yapmıştır. Ceza Mahkemesinin nihai kararı beraat olmakla birlikte idare
mahkemesinin Danıştayın bozma kararı uyarınca disiplin ilkeleri çerçevesinde
sonuca vardığı gözetildiğinde ceza yargılaması sonucunun kesinleşmesini
beklemeden karar verilmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunduğu
söylenemez,
41. Öte yandan başvurucu, Aksaray İdare Mahkemisinin bozulmuş
olan ilk iptal kararı üzere iptal kararı doğrultusunda işlem tesis edilmesi
istemiyle Diyanet İşleri Başkanlığına başvuruda bulunmuş; istemi başvurucunun
kendi isteğiyle emekliye ayrılması sonucu statü değişikliğinin ortaya çıktığı
ve kamu görevi ile hukuki irtibatının kesildiği gerekçesiyle başvurusu
reddedilmiştir. Bu işleme karşı Ankara İdare Mahkemesinde açılan iptal davası,
anılan kararın hukuken ve fiilen uygulanma olanağının başvurucunun kendi
iradesiyle emekli olması nedeniyle ortadan kaldırmış olduğu belirtilerek
reddedilmiş; karar Danıştay tarafından isteme dayanak alınan Aksaray İdare
Mahkemesinin iptal kararının bozulduğu ve davanın reddine karar verildiği
gerekçesiyle onanmıştır.
42. Olayda müftülük görevine son verme işleminin iptaline
ilişkin Mahkeme kararı verilmeden önce başvurucu emekli olduğundan iptal
kararının verildiği anda uygulama kabiliyetinden yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla gerek Ankara İdare Mahkemesinin ret gerekçesi gerekse Danıştayın
farklı onama gerekçesi, bu hükümlerin verildiği andaki hukuki duruma uygun olup
bu yönleriyle de bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunduğu söylenemez.
43. Sonuç olarak gerek 2014/6079 gerekse 2015/5188 sayılı
bireysel başvurulara konu yapılan Derece Mahkemelerinin gerekçeleri ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına
ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
46. Başvurucu, gerek Aksaray İdare Mahkemesinde gerekse Ankara
İdare Mahkemesinde görülen davaların makul sürede tamamlanmadığını belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
47. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalar ile hukuk
sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince "kamu hukuku" alanına dâhil olan ancak
sonucu itibarıyla medeni haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan
uyuşmazlıkları konu alan davaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince
makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil
olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının
tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı
belirtilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64; Selahattin
Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
48. Başvurucunun görevine son verilmesi işlemi ile iptal
kararının uygulanması isteminin reddine ilişkin işlemlere karşı açtığı iptal
davalarının medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku
yoktur.
49. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı
karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle
davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin
niteliği dikkate alınarak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih
başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir (Selahattin Akyıl, § 45). Bu çerçevede idari yargıda dava
açılabilmesi için öncelikle idari makamlara başvurulmasının zorunlu olduğu
durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılmasını
sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan başvurular üzerine açılan davalar
bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru tarihidir (Fevzi Kayacan, B. No: 2013/6066,
10/3/2015, § 23). Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52).
50. Bu kapsamda başvuruya konu her iki yargılama sürecinin ayrı
ayrı incelenmesi gerekir. 2014/6079 sayılı bireysel başvuruya konu edilen
Aksaray İdare Mahkemesinde görülen sürecin incelenmesinden; 4/5/2007 tarihinde
Aksaray İdare Mahkemesinde iptal davasının açılmasıyla sürecin başladığı,
29/4/2008 tarihli kararla işlemin iptal edildiği ancak kararın temyiz edilmesi
sonrasında Danıştay Onikinci Dairesinin 19/1/2009 tarihli kararıyla bozulduğu,
karar düzeltme talebinin de aynı Dairenin 24/11/2009 tarihli kararıyla
reddedilerek dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderildiği, Mahkemenin yaklaşık
on sekiz ay Yozgat Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamanın sonucunu beklediği,
daha sonra 16/8/2011 tarihli kararıyla bozmaya uyarak davayı reddettiği,
kararın yeniden temyizi üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2014 tarihlikararıyla
onandığı ve karar düzeltme isteminin de aynı Dairenin 13/11/2014 tarihli
kararıyla reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği ve yargılamanın bu tarih
itibarıyla sonlandığı görülmektedir. Bu çerçevede dosyanın özellikle İlk Derece
Mahkemesinde bozmaya uyma kararı verildikten sonra Danıştayda temyiz ve karar
düzeltme istemlerinin toplamda üç yılı aşkın bir sürede tamamlandığı böylece
4/5/2007 tarihinden 13/11/2014 tarihine kadar 7 yıl 6 ay 9 gün geçtiği
anlaşılmaktadır.
51. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu
davanın hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun
tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz
davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez.
Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir
yön bulunmadığı ve söz konusu davanın göreve son vermeye ilişkin olduğu da
gözetildiğinde 7 yıl 6 ay 9 günlük yargılama süresinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
52. 2015/5188 sayılı bireysel başvuruya konu edilen Ankara İdare
Mahkemesinde görülen yargılama sürecinin incelenmesine gelince; 27/6/2008
tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığına başvurulmasıyla sürecin başladığı,
istemin reddedilmesi üzerine Ankara İdare Mahkemesinde 29/7/2008 tarihinde
açılan davanın 19/6/2009 tarihli kararla reddedildiği, kararın temyiz edilmesi
üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 6/2/2013 tarihli kararıyla onandığı, karar
düzeltme talebinin de aynı Dairenin 23/12/2013 tarihli kararıyla reddedilerek
İlk Derece Mahkemesi kararının kesinleştiği ve yargılamanın bu tarih itibarıyla
sonlandığı görülmektedir. Bu çerçevede dosyanın İlk Derece Mahkemesinde
yaklaşık bir yıl içinde karar verildikten sonra Danıştayda temyiz ve karar
düzeltme istemlerinin toplamdadört yıla yakın bir sürede tamamlandığı, böylece 27/6/2008
tarihinden 23/12/2013 tarihine kadar 5 yıl 5 ay 26 gün geçtiği anlaşılmaktadır.
53. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu
davanın hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun
tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz
davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez.
Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir
yön bulunmadığı ve söz konusu 5 yıl 5 ay 26 günlük yargılama süresinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
54. Açıklanan nedenlerle başvurucunun başvuruya konu her iki
yargılama yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
56. Başvurucu, her iki başvurusu için toplamda 298.750 TL maddi,
100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
57. Yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
58. Adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 13.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
59. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi
zarar arasında illiyet bağı bulunmadığından başvurucunun maddi tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 433 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.233 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın
sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 13.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 433 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.233 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 1. İdare Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Aksaray İdare Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Onikinci Daire
Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
I. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.