Esas No: 2014/2730
Karar No: 2014/2730
Karar Tarihi: 29/9/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HÜDAVERDİ SANVERDİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2730) |
|
Karar Tarihi: 29/9/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör Yrd. |
: |
Yusuf Enes
KAYA |
Başvurucu |
: |
Hüdaverdi
SANVERDİ |
Vekili |
: |
Av. Ali
Coşkun TOK |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının, tutuklu devam edilen yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/2/2014 tarihinde Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4.Bölüm Başkanı tarafından 25/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 5/6/2015 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7.Başvurucu uyuşturucu madde ticareti yapmaveya
sağlama suçunu işlediği iddiasıyla 25/8/2010 tarihinde gözaltına alınmış ve Nöbetçi
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/8/2010 tarihli ve E.2010/88 sorgu sayılı
kararıyla tutuklanmıştır.
8.Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/10/2010tarihli
ve E.2010/496 sayılı iddianameyle başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında suç işlemek
amacıyla kurulan örgüte üye olma, örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu ve
uyarıcı madde ticareti yapma suçlarından kamu davası açılmıştır.
9.Yapılan yargılama sonucu sanıkların suç işlemek için örgüt
kurma vesuç işlemek için kurulan örgüte üye olma
suçlarından beraatlerine, uyuşturucu madde ticareti
yapma suçu yönünden ise dosyanın tefrikine karar verilerek tefrik edilen
dosyanın Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2011/76 sayılı esasına kaydedildiği
anlaşılmıştır.
10.Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi 24/3/2011 tarihli ve E.2011/76,
K.2010/89 sayılı kararıyla görevsizlik kararı vermiştir.
11.Görevsizlik kararı üzerine dava Gaziantep 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2011/167 sayılı esasına kaydedilmiştir.
12.Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi 2/4/2012 tarihli ve E.2011/167,
K.2012/173 sayılı kararıyla başvurucunun uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti
yapmak suçundanmahkumiyetine karar vermiştir.
13.Temyiz üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi 28/3/2012 tarihli ve
E.2012/20823, K.2013/2899 sayılı ilamıyla Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
görevsizlik kararı vermesi gerekirken yargılamayı sürdürerek hüküm vermesi
nedeniyle bozma kararı vermiştir.
14. Bozma üzerine dava Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
2013/241 sayılı esasına kaydedilmiştir. Gaziantep 3. Ağır Mahkemesi 22/4/2013
tarihli ve E.2013/241, K.2013/274 sayılı kararıyla görevsiz olduğuna ve
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
15. Görevsizlik kararı üzerine dava Adana 8. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2013/99 sayılı esasına kaydedilmiştir.
16.Başvurucu hakkında son olarak 8/1/2014 tarihinde tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucu 20/1/2014 tarihinde bu karara
itiraz etmiştir.
17.Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi 5/2/2014 tarihli ve E.2014/19
Değişik iş sayılı kararıyla başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
Başvurucu bu kararı 7/2/2014 tarihinde öğrenmiştir.
18.Başvurucu27/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi 10/3/2014 tarihli veE.2013/99,
K.2014/19 sayılı kararıyla 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza
Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun"un 2.
maddesi ile Değişik 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında
Kanun"un 12. maddesi uyarıncagörevsizlik kararı
vermiştir.
20.Görevsizlik kararı üzerine dava Gaziantep 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2014/167 sayılı esasına kaydedilmiştir.
21. Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi 11/4/2014 tarihinde
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. İtiraz üzerine
Gaziantep 4. Ağır Ceza Mahkemesi 22/4/2014 tarihli ve E.2014/317 Değişik iş
sayılı kararıyla başvurucunun adli kontrol şartıyla tahliyesine karar
vermiştir.
22. Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi 25/12/2014 tarihli ve
E.2014/167, K.2014/480 sayılı kararıyla başvurucunun uyuşturucu madde ticareti
yapmak suçundan 15 yıl hapis ve 7.500 adli gün para cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir.
23. Anılan karar temyiz edilmiş olup temyiz incelemesi hâlen
devam etmektedir.
B. İlgili Hukuk
24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188.
Maddesi şöyledir:
25.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya
güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma, hususlarındakuvvetli
şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve
ticareti (madde 188)
…
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya
hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı
verilemez.”
26.5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
" (1) Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler.
..."
27.Aynı Kanun’un 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, tutukluluğun devamına dair kararlarda somut
bulgulara yer verilmediği için bu kararların gerekçesiz olduğunu, davanın İlk
Derece Mahkemesinde derdest olduğunu, tutukluluk durumunun ve yargılamanın bu
şekilde makul süreyi aştığını belirterek Anayasa"nın 19.,38. ve 141.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
30. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi
aşması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali ile makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun
şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası ve 36. maddesinin
birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
1- Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Kişi Özgürlüğü ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31.Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır."
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir."
33. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde
ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme
kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia
edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
34. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir
olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
35. 5271 sayılı Kanun"un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna
uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna
çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve
manevi her türlü zararlarını Devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin
bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte
aynı Kanun"un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği
belirtilmektedir.
36. Anayasa Mahkemesince son dönemde verilen kararlarda
tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla
yapılan bireysel başvurularda, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
başvurucu tahliye edilmiş veya ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûmiyetine
karar verilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun"un 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğu belirtilmiştir (bkz. Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500,
29/9/2016, §§ 33-45).
37. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 22/4/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun, tutukluluğun Kanun"da
öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı
Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Nitekim
Anayasa Mahkemesi içtihatları, bu kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın
esasının sonuçlanmasına gerek olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak
dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun Kanun"da öngörülen azami süreyi
ve/veya makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu
lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141.
maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi
kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil
niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bireysel başvuruya konu
ettiği iddialarına ilişkin olarak, yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
40. Başvurucu makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
41. Anayasa ve Sözleşmenin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18), Sözleşme metni ileAİHM kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın
141. maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede
yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulması gerektiği açıktır (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
42. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher
Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
43. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddeleri uyarınca
kişilere, medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların yanısıra cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının makul
sürede karara bağlanmasını talep hakkı tanınmıştır. Suç isnadı bir kişiye suç
işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi olup kişiye cezai
alanda yöneltilen iddianın suç isnadı niteliğinde olup olmadığının tespitinde iddia
olunan suçun pozitif düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun gerçek niteliğinin, suç
için öngörülen cezanın niteliği ile ağırlığının değerlendirilmesi gerekir.
Ancak isnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve
yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir
uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın fiilin adil yargılanma hakkının
kapsamına girdiği kabul edilecektir (B. E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
44. Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında uyuşturucu madde
ticareti yapma suçundan soruşturmabaşlatılmıştır.
Başvurucu hakkında isnat olunan bu suç 5237 sayılı Kanun’da hapis cezasını
gerektirir şekildetanımlanmıştır. Bu çerçevede
başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin
güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B..E, § 32).
45.Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili
uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural
olarak kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından
bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi
tedbirlerin uygulandığı an olup somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
bahse konu suçlar kapsamında göz altına alındığı ve böylece isnattan haberdar
olduğu anlaşılan 25/8/2010"dur. Sürenin bitiş tarihi ise suç isnadına ilişkin
nihai kararın verildiği tarihtir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların
yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan
değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve
diğerleri, § 52; B.E, §
34).
46. Başvurucuya bir suçun isnat edildiği (gözaltına alındığı)
25/8/2010 tarihi ile bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih arasında geçen
süre6 yıldır.
47.Başvuruya konu yargılama sürecinde, başvurucunun uyuşturucu
madde ticareti yapma suçundan gözaltına alındığı vetutuklandığı,
yapılan soruşturma sonucunda Adana Cumhuriyet Başsavcılığınıniddianamesi
ile hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma suçlarındankamu
davası açıldığı, yapılan yargılama sonucu sanıkların suç işlemek için örgüt kurma
vesuç işlemek için kurulan örgüte üye olma
suçlarından beraatlerine, uyuşturucu madde ticareti
yapma suçu yönünden ise dosyanın tefrikine karar verilerek, tefrik edilen
dosyanın Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/76 sayılı esasına kaydedildiği,
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda görevsizlik kararı verildiği, görevsizlik
kararı üzerine dosyanın Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, Gaziantep
Ağır Ceza Mahkemesince başvurucu ve diğer 7 sanığın mahkûmiyetine karar
verildiği, İlk Derece Mahkemesi kararının temyiz edilmesi üzerine temyiz mercii
Yargıtay 10. Ceza Dairesininilamı ile görevsizlik
kararı verilmesi gerekirken yargılamanın sürdürerek hüküm verilmesi nedeniyle
hükmün bozulmasına karar verdiği, bozma sonrası dosyanın Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesine
gönderildiği, Adana 8. Ağır CezaMahkemesince tekrar
görevsizlik kararı verildiği ve davanın Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesinde
görülmeye başlandığı, Mahkemenin25/12/2014 tarihli kararı ile başvurucunun
mahkumiyetine karar verildiği, anılan hükmün temyiz incelemesinin hâlen devam
ettiği anlaşılmıştır.
48. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemelerdeki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B.E., §§ 23-44).
49. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın
mahiyeti nedeniyle icrası, gereken usul işlemlerinin niteliği, başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olmadığını ortaya koymaktadır. Davaya bütün olarak
bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı, başvurucunun tutumlarıyla yargılamanın uzamasına sebebiyet
vermediği ve6 yıldır devam eden yargılama süresinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
51. 6216 sayılı Kanun"un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
52. Başvurucu 100.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.
53. Başvuruda Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
54. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TLyargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
56.Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık 6 yıl devam ettiği ve bu
hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek anayasal bir
hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında hukuka, adalete ve
mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla
yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen
kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.