Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/1196
Karar No: 2014/1196
Karar Tarihi: 29/9/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSHAK AYBERGÜLER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1196)

 

Karar Tarihi: 29/9/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

İshak AYBERGÜLER

Vekili

:

Av. Mehmet ERBİL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve yargılamanın makul sürede bitirilmemesi nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 24/1/2014 tarihinde İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 24/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 19/8/2014 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca E.2007/1307 sayılı dosya üzerinden yürütülen soruşturma kapsamında başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olmasuçunu işlediği iddiasıyla 20/5/2007 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/5/2007 tarihli ve 2007/74 Sorgu sayılı kararıyla tutuklanmıştır.

8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 6/6/2007 tarihli ve 849 sayılı iddianameyle başvurucu ve 4 şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri iddiasıyla İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış ve davanın 2007/277 sırasına kaydıyapılmıştır.

9. İddianamenin başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"Şüphelinin üst aramasında şüphelilerden N.S’nin fotoğrafı yapışık olarak bulunan ve F. B. adına sahte olarak düzenlenmiş nüfus cüzdanı ele geçirilmiştir.

Şüphelinin ikametinde yapılan aramada 2 adet metal saplı sapan, 2 adet kar maskesi, 186 adet metal bilye, daha önce haklarında PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne üye olmak-yardım yataklık etmek suçlarından işlem yapılan M.T, M. N. K., S. M. S. isimli şahıslara ait adli evrak fotokopileri, 1 adet kareli beyaz blok nottan koparılmış ... örgütsel doküman, 1 adet beyaz blok nottan koparılmış ... doküman, 1 adet 14/03/2007 tarihli Yapı Kredi Banka dekont nüshası, 1 adet M.B. adına düzenlenmiş nüfus cüzdanı ve pasaport, 100 ABD doları ve bomba yapımında kullanılmaya elverişli alet ve malzemeler ele geçirilmiştir.

...Şüpheli hakkındaki yukarıda izah olunan ihbar tutanağı, arama el koyma zaptetme ve inceleme tutanakları, şüphelinin ikna edici bulunmayan savunması ve diğer delillerin kül olarak değerlendirilmesi neticesinde şüphelinin PKK/KONGRA-GEL isimli terör örgütünün üyesi olduğu, şüpheli H.K. ile birlikte eylem hazırlığı içinde bulunduğu, ayrıca şüpheli N. S. ile örgütsel irtibat içinde bulunduğu, eyleminin TCK’nun 314/2. maddesine mümas bulunduğu kanaatine varılmıştır."

10. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince 4/7/2007 tarihinde yapılan tensip incelemesinde tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasına ve tanıkların dinlenmesine karar verilmiştir.

11. Yargılama safahatında başvurucu, Mahkemenin 27/3/2009 tarihli kararıyla tahliye edilmiştir.

12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 18/3/2007 tarihinde başvurucu hakkında PKK-Kongra Gel terör örgütüne üye olmak, yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak suçlamalarıyla İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine açılan kamu davası, MahkemeninE.2007/419 sırasına kayıt edilmiş ve E.2007/277 sayılı dosya ile hukuki ve fiilî irtibatının bulunması üzerinebu dosya üzerinde birleştirme kararı verilmiştir.

13. Başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 24/9/2008 tarihli ve E.2008/1210 sayılı iddianamesi ile resmî belgede sahtecilik suçundan yargılama yapılmak üzere İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinekamu davasıaçılmış, söz konusu dava Mahkemenin E.2008/259 sayılı sırasına kaydedilmiş ve 6/10/2008 tarihinde, E.2007/277 sayılı dosya ilebirleştirilmesine karar verilmiştir.

14. Yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 4/6/2009 tarihli ve E.2009/612 sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, örgütün amacı ve stratejisi doğrultusunda molotof kokteyli bulundurma ve atmasuçundan yargılama yapılmak üzere İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış; söz konusu dava MahkemeninE.20009/166 sayılı sırasına kayıt edilmiş ve 22/6/2009 tarihinde, söz konusu dosyanın 2007/277 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

15. Başvuru tarihine kadar Mahkeme tarafından başvuru konusu davayla ilgili olarak on beş celse yapılmıştır.

16. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi 9/2/2011 tarihli veE.2007/277, K.2011/17 sayılı kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 12 yıl 6 ay hapis, resmî belgede sahtecilik suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis, izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçundan 5 ay hapis, genel güvenliği tehlikeye sokma suçundan 8 yıl 4 ay hapis ve 16.600 TL adli para cezası ve bu suça azmettirmeden 3 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca hükümle birlikte başvurucu hakkında "verilen cezaların miktarı ve tutuklulukta geçen süre dikkate alınarak tutuklanmak amacıyla hakkında yakalama emri çıkarılmasına" karar vermiştir.

17. Başvurucu 29/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

18. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet kararını temyiz etmiştir. Temyiz incelemesinde İlk Derece Mahkemesinin yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak suçundan kurulan hüküm dışında verdiği mahkûmiyet kararları Yargıtay 9. Ceza Dairesince 9/4/2014 tarihli kararla onanmıştır.

19. Bozma sonrası yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak suçundan yapılan yargılama, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/172 sayılı dosyasına kaydedilmiş ve 14/7/2014 tarihinde yapılan tensiben inceleme sonucunda 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesinin (b) bendi uyarınca "kovuşturmanın ertelenmesine" karar verilmiştir.

20. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan başvurucu hakkında verdiği kovuşturmanın ertelenmesi kararı, temyiz edilmeksizin 9/9/2014 tarihinde kesinleşmiştir.

B. İlgili Hukuk

21. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı, 204. maddesinin (1) numaralı,220. maddesinin (7) numaralı, 170. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları, 2/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 5. maddesi, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"nun 22/7/2010 tarihli ve 6008 sayılı Kanun ile değişik 32. maddesinin (1) numaralı fıkrası.

22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde ...,314, ...)

(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”

23. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re"sen de verilebilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24 Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

25. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 20/5/2007 tarihinde gözaltına alındığını, yargılandığı davada 7/3/2009 tarihinde tahliye olduğunu, bu sürede 1 yıl 10 ay 7 gün tutuklu olarak yargılandığını, 9/2/2011 tarihinde verilen mahkûmiyet kararıyla birlikte yeniden hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı verildiğini ve bu kararın 11/3/2011 tarihinde infaz edildiğini, bu süreler dikkate alındığında toplam tutukluluk süresinin beş yıla yaklaştığını, tutukluluğun devamına dair kararların gerekçeden yoksun vebasmakalıp olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin verdiği kararın kesinleşmeden masumiyet karinesinin hiçe sayılarak tutuklama kararı verildiğini, tutukluluğun ve yargılamanın makul süreyi aştığını belirterek Anayasa"nın 19., 36., 38. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, tutukluluğun devamına dair kararların gerekçeden yoksun vebasmakalıp olduğu, İlk Derece Mahkemesinin verdiği karar kesinleşmeden tutuklama kararı verildiği ve tutukluluğun uzunluğuna ilişkin şikâyetlerinin bir bütün olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetinin ise Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

1- Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

27. Başvurucu, tutukluluğun devamına dair kararların gerekçeden yoksun olduğunu ve tutukluluğun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.

28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.

29. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde Mahkemenin yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14 ).

30. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun yolunda çekişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların -başvuru yolları tüketilmek şartıyla- tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

31. Ancak başvurucu, hâlihazırda tahliye olmuş ya da hükümlü hâle gelmiş ise bu takdirde başvurucunun serbest kalma ihtimali ortadan kalkmaktadır. Bu durumda talep, hukuka aykırılığın tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından varsa olağan kanun yolları denendikten sonra ve gerekiyorsa bireysel başvuru yapılmalıdır.

32. Ne var ki başvurunun kabul edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak teşkil eden nihai işlem veya kararların 23/9/2012 tarihinden evvel kesinleşmemiş olması da gerekmektedir. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştikleri tespit edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, § 32).

33. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla da kişinin tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez (Korcan Pulatsü, § 33).

34. Somut olayda başvurucu, 23/5/2007 tarihinde İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmış; 27/3/2009 tarihinde tahliye edilmiş; 9/2/2011 tarihinde verilen mahkûmiyet kararı ile birlikte hakkında yakalama kararı çıkarılmış ve 11/3/2011 tarihinde yeniden tutuklanmıştır. Başvurucunun, İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet kararını verdiği 9/2/2011 tarihinde tutukluluk hâli bu anlamda sona ermiştir.

35. Başvurucunun bir suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılması, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları inceleme yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce sona erdiğinden başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığına İlişkin İddia

36. Başvurucunun yargılamanın makul sürede bitirilmediği şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından buiddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

37. Başvurucu; 2 yıl 3 aydan beri tutuklu olarak yargılandığını, yargılamanın üç yıldır devamettiğini ve bu nedenle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

38. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

39. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

40. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddeleri uyarınca kişilere, medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların yanısıra cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının makul sürede karara bağlanmasını talep hakkı tanınmıştır. Suç isnadı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi olup kişiye cezai alanda yöneltilen iddianın suç isnadı niteliğinde olup olmadığının tespitinde iddia olunan suçun pozitif düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun gerçek niteliğinin, suç için öngörülen cezanın niteliği ile ağırlığının değerlendirilmesi gerekir. Ancak isnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın fiilin adil yargılanma hakkının kapsamına girdiği kabul edilecektir (B. E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).

41. Başvuru konusu olayda başvurucu, 20/5/2007 tarihinde gözaltına alınmış; 23/5/2007 tarihinde tutuklanmış; 27/3/2009 tarihinde tahliye edilmiş ve 11/3/2011 tarihinde verilen hükümle birlikte yeniden tutuklanmasına karar verilmiştir. Başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, resmî belgede sahtecilik, izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma, genel güvenliği tehlikeye sokma ve bu suça azmettirme suçlarından kamu davası açılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan bu suçlar 5237 sayılı Kanun’da hapis cezasını gerektirir şekildetanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B..E,§ 32).

42. Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı an olup somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun bahse konu suçlar kapsamında göz altına alındığı ve böylece isnattan haberdar olduğu anlaşılan 20/5/2007"dir. Sürenin bitiş tarihi ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği tarihtir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52; B.E, § 34). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihi, yargılama sona erdiğinden 9/9/2014"dür.

43. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde başvurucunun gözaltına alındığı 20/5/2007 tarihi ile İstanbul10. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/2/2011 tarihli kararı arasındageçen süre 3 yıl 8 ay 19 gündür. Davanın kanun yolu (temyiz) aşaması 2 yıl2 ay sürmüştür. Bozma sonrası yargılama süresi ise 3 ay 5 gündür.

44. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemelerdeki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B.E., §§ 23-44).

45. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası, gereken usul işlemlerinin niteliği, başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, ayrıca başvurunun söz konusu davada 1 yıl 10 ay 7 gün süre ile tutuklu yargılandığı ve yaklaşık 7 yıl 4 ayda sona eren yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

46. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

47. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

48. Başvurucu 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

49. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

50. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında yargılama süresi dikkate alınarak başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutukluluk süresinin makul olmadığına ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D.206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi