Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/4863
Karar No: 2014/4863
Karar Tarihi: 29/9/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SABRİ ORUÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4863)

 

Karar Tarihi: 29/9/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

Sabri ORUÇ

Vekili

:

Av. Nihat TEKÇİ

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesi ve ret işlemine karşı açılan dava neticesinde Danıştay tarafından Karacık mezrasının boşaltılıp boşaltılmadığı hususunda çelişkili kararlar verilmesi, yargılama işlemlerinin adil olmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/4/2014 tarihinde Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 4/5/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 19/8/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Diyarbakır ili Bismil ilçesi Alluç köyü Karacık mezrasında ikamet etmekteyken 1993 yılında terör olaylarının yoğunlaşması nedeniyle can ve mal güvenliği kalmadığı için yerleşim yerinin boşaltıldığını, bu nedenle köyünü terk etmek zorunda kaldığını iddia etmiştir.

8. Başvurucu 27/7/2005 tarihinde, yerleşim yeri olan Karacık mezrasında can ve mal güvenliği kalmadığını, 1993 yılında güvenlik tehlikesi nedeniyle il merkezine göç ettiğini beyan ederek 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.

9. Komisyon 2/2/2011 tarihli ve 2011/5-23 sayılı kararında, delil dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucunda adı geçen köy ve mezralarınınterör nedeniyle boşalan ya da boşaltılan köylerden olmadığı, başvurucunun mal varlığından yararlanmasını engelleyecek nitelikte objektif terör kaygısı yaşanmadığı vebaşvurucuya yönelik münferit terör saldırısının olmadığı, köy ve mezranın da boşaltılmadığı gerekçeleriyle talebin reddine karar vermiştir.

10. Belirtilen ret işlemi aleyhine Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde başvurucu tarafından dava açılmıştır.

11. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 9/5/2012 tarihli ve E.2011/573, K.2012/899 sayılı kararı ile davanın reddine hükmedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

 “...Diyarbakır ili, Bismil ilçesi, Alluç Köyü’nün boşalan/boşaltılan yerleşim yerlerinden olmadığı, diğer taraftan 1998 yılında köy tüzelkişiliğine kavuşan ve 1997 yılı nüfusu 250 olarak tespit edilen Karacık Mezrası"nın da gerek davacı tarafça boşaltıldığı ileri sürülen 1993-2000 yılları arasında köy tüzelkişiliğine dönüştürülmesine yeter görülen bir nüfusa sahip olması, gerekse de herhangi bir terör olayı yaşanmamış olması ve sürekli bir nüfusun bulunması nedeniyle davacının sübjektif güvenlik kaygısıyla da olsa göç etmesinden dolayı uğradığını ileri sürdüğü zararın, 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukukî olanak bulunmadığından, davacının anılan Kanun hükümlerinden yararlanmak için yaptığı başvurunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.

Dolayısıyla, hukuku uygunluğu saptanan dava konusu işlem nedeniyle davacının uğradığı ve tazmini gereken bir zararının varlığından da söz edilemez....

12. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 12/12/2012 tarihli ve E.2012/9897, K.2012/13859 sayılı ilamı ile kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek onanmasına karar verilmiştir.

13. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 26/11/2013 tarihli ve E.2013/11375, K.2013/9152 sayılı ilamı ile reddedilmiştir. Karar düzeltme kararı, başvurucuya 11/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 7/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 29/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

17. Başvurucu 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı talebin ve akabinde açtığı davanın reddedildiğini, yerleşim yeri Karacık mezrasının 1993 yılında yaşanan terör olayları nedeniyle boşaltıldığını, kendisi hakkında Danıştay Onbeşinci Dairesince 2012 yılında Karacık mezrası boşaltılmadığından onama kararı verildiği hâlde 2014 yılında aynı mezradan başvuranlar hakkında yerleşim yeri boşaltıldığından bozma kararı verildiğini, terör nedeniyle mezra boşaltıldığı hâlde güvenlik sıkıntısı olmadığından ve köy boşaltılmadığından davasının reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini belirterek Anayasa’nın 17., 18., 19., 35. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

18. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlali iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

19. Başvurucu; 1993 yılında terör olaylarının yaşandığı dönemde Diyarbakır ili Bismil ilçesi Alluç köyü Karacık mezrasında yaşadığını, yerleşim yerinin terör nedeniyle boşaltılmasıyla 1993 yılında il merkezine zorunlu olarak göç etmek durumunda kaldığını,Mahkeme kararlarında talep sonucuna etki eden husus olması hasebiyle yargılama konusuna neden olan olayların yoğun olarak yaşandığı dönemdeki yerleşim yeri Karacık mezrasının boşalıp boşalmadığı hususunda, yerleşim yerinin boşaltılmadığından Danıştayca talebin reddine karar verildiğini ancak daha sonra aynı yerleşim yeri sakinlerinden başvuruda bulunanlar hakkında, Karacık mezrasının tamamen boşaltıldığının anlaşılması nedeniyle bozma kararı verildiğini, Danıştayın çelişkili kararlar verdiğini, kendisi hakkında gerçeğe aykırı karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ve anılan iddialar gerekçeli karar hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.

20. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mahkemeler ve yargı mercileri verdikleri kararlarda yeterli gerekçe göstermelidir. Gerekçe gösterme yükümlülüğünün kapsamı, kararın niteliğine göre değişir ve davaya konu olayın içinde bulunduğu şartlar ışığında değerlendirilerek belirlenir (Mustafa Kahraman, B. No: 2014/2388,4/11/2014, § 36).

22. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber (Aziz Turhan, B. No: 2012/1269, 8/5/2014, § 53), başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların usule ilişkin haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması veya yargı mercileri tarafından resen dikkate alınması gereken hükümlerin gerekçesi açıklanmaksızın uygulanmaması gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (Mustafa Kahraman, § 37).

23. Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetimini yapabilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta gösteren bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur (Nurten Esen, B. No: 2013/7970, 10/6/2015, § 57).

24. Somut olayda başvurucu tarafından açılan davada Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi, Karacık mezrası boşaltılmadığından, subjektif güvenlik kaygısıyla göç edildiğinden davanın reddine karar vermiştir (bkz. § 11). Başvurucunun kararı temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin onanmış (bkz. § 12), karar düzeltme talebinin reddi ilamıyla hüküm kesinleşmiştir (bkz. § 13).

25.5233 sayılı Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının yargı yoluna gidilmesine gerek kalmaksızın idarece en kısa süre içinde ve tam olarak tespit edilerek sulh yoluyla karşılanmasını amaçlamakta olup, belirtilen amaç doğrultusunda ilke ve prosedürler öngörmektedir (Mesude Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, § 87).

26. Belirtilen Kanun uyarınca müracaat sahiplerinin taleplerinin karşılanabilmesi için öncelikle iddia edilen zararın terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle oluştuğunun tespiti gerekmekte olup Kanun’un 2. maddesinde,terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında bulundukları yerleri kendi istekleriyle terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararların kapsam dışında olduğu açıkça belirtilmiştir (Mesude Yaşar, § 88).

27. Özellikle tazminata ilişkin belirtilen usulün ihdasına temel olan ve AİHM’e sunulan başvuruların yapıldığı bölge itibarıyla terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler dışındaki ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bu olgudan kaynaklanan zararların varlığını nazara alan yargılama makamları, 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuruların belirtilen Kanun kapsamında kabul edilebilmesi için objektif bir ölçüt belirleme yoluna gitmiş ve bu ölçütün sağlanmasını “köyün ya da mezranın tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim yerlerinde sadece geçici köy korucularının kalması” şartına bağlamıştır. Belirtilen kabul uyarınca,""terör eylemleri"" veya ""terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler"" sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına/mülküne ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekmektedir. Yerleşim yerinin ""kısmen"" boşalmış olması ise o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece sağlanmış olduğunun nesnel bir göstergesidir (Mesude Yaşar, § 89).

28. Anılan ilkeler doğrultusunda (bkz. §§ 25-27) mezranın boşaltılıp boşaltılmadığı hususu, 5233 sayılı Kanun uyarınca tazminata hak kazanıp kazanılmayacağı noktasında önem taşımaktadır.

29. Başvuru konusu olay ve karara benzer nitelikteki davalarda Danıştay Onbeşinci Dairesi tarafından, Karacık mezrasının boşalıp boşalmadığı hususu değerlendirilerek karar verildiği anlaşılmıştır. Nitekim Danıştay Onbeşinci Dairesi 6/11/2014 tarihli ve E.2012/6058, K.2014/7878 sayılı kararında şu sonuca ulaşılmıştır:

"... Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince her ne kadar Alluç Köyü ve Karacık Mezrasınınboşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; Danıştay 10. Dairesinin E:2008/8531, K:2009/1278 sayılı kararı ile Diyarbakır İli, Bismil İlçesi, Alluç Köyü"ne ilişkin olarak, idarece oluşturulan komisyonca mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen tutanaklarda, adı geçen köyde herhangi bir terör olayının gerçekleşmediği, ancak 1993 yılında bölgede yaşanan terör olayları nedeniyle köye geçici köy koruculuğu sisteminin getirildiği, koruculuğu kabul edenlerin köyde ikamet etmeye devam ettiği, diğerlerinin ise koruculuğu kabul etmedikleri için ve yaşanan terör olayları sonucu duydukları güvenlik kaygısı nedeniyle köyden göç ettikleri, sadece geçici köy korucularının yaşadığı köyün, güvenli bir yerleşim yeri olduğundan bahsedilemeyeceği hususlarında çekişme bulunmadığı gerekçesiyle anılan köye ilişkin tazminat başvurularının reddine ilişkin işlemlerin iptali yolundaki yerel mahkeme kararlarının gerekçeli olarak onandığı görülmüştür.

Bu durumda, davacının ikamet ettiği, Alluç Köyü, Karacık mezrasında (1998 yılında köy olan)sadece geçici köy korucularının kalması nedeniyle güvenli bir yerleşim yeri olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından güvenlik kaygısı nedeniyle yerleşim yerini terk eden davacının 5233 sayılı Kanun kapsamında uğradığı zararının olup olmadığı tespit edilerek karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak başvurusunun reddine ilişkin işlemde ve aynı yöndeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle ...kararın bozulmasına..."

30. Aynı Dairenin 6/11/2014 tarihli ve E.2013/5312, K.2014/7881 sayılı temyiz üzerine verdiği bir karar da Karacık mezrasının boşalan yerlerden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince her ne kadar Alluç Köyü ve Karacık Mezrasınınboşaltılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; Danıştay 10. Dairesinin E:2008/8531, K:2009/1278 sayılı kararı ile Diyarbakır İli, Bismil İlçesi, Alluç Köyü"ne ilişkin olarak, idarece oluşturulan komisyonca mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen tutanaklarda, adı geçen köyde herhangi bir terör olayının gerçekleşmediği, ancak 1993 yılında bölgede yaşanan terör olayları nedeniyle köye geçici köy koruculuğu sisteminin getirildiği, koruculuğu kabul edenlerin köyde ikamet etmeye devam ettiği, diğerlerinin ise koruculuğu kabul etmedikleri için ve yaşanan terör olayları sonucu duydukları güvenlik kaygısı nedeniyle köyden göç ettikleri, sadece geçici köy korucularının yaşadığı köyün, güvenli bir yerleşim yeri olduğundan bahsedilemeyeceği hususlarında çekişme bulunmadığı gerekçesiyle anılan köye ilişkin tazminat başvurularının reddine ilişkin işlemlerin iptali yolundaki yerel mahkeme kararlarının gerekçeli olarak onandığı görülmüştür.

Bu durumda, davacının ikamet ettiği , Alluç Köyü, Karacık mezrasın da (1998 yılında köy olan)sadece geçici köy korucularının kalması nedeniyle güvenli bir yerleşim yeri olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından güvenlik kaygısı nedeniyle yerleşim yerini terk eden davacının 5233 sayılı Kanun kapsamında uğradığı zararının olup olmadığı tespit edilerek karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak başvurusunun reddine ilişkin işlemde ve aynı yöndeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir."

31. Yukarıda anılan kararlarda Danıştayca Karacık mezrasının boşalan yerleşim yerlerinden olduğu belirtilmiştir. Benzer davalarda Karacık mezrasının hukuki durumu dikkate alınarak hüküm verildiği anlaşılmıştır. Somut olayda ise Danıştay Onbeşinci Dairesi 12/12/2012 tarihli kararında (bkz. § 12) İdare Mahkemesince Karacık mezraasının boşaltılmadığından davanın reddine verdiği karar onanmıştır.Ancak daha sonra Danıştayın aynı Dairesince Karacık mezrasının boşaltılmış olduğuna ilişkin kararlar verilmiştir.

32. Danıştay tarafından yargılama sonucunu etkileyen bir husus olması nedeniyle Karacık mezrasının boşaltılıp boşaltılmadığı konusunda çelişkiye yer verilmeyecek derecede bir karar verilmiş olması gerekirken kararın kendi içinde çelişkili olması ve mezra hakkında daha sonra verilen kararlarda mezranın boşaltılmış olduğuna karar verilmesi nedeniyle başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren, uyuşmazlığın çözümü için esaslı bir iddiası Danıştay kararında açık ve anlaşılabilir şekilde tartışılmamış ve karşılanmamıştır. Anılan nedenlerle yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

33. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

35. Başvurucu, başvuru formunda belirttiği maddi tazminat miktarlarının ödenmesi talebinde bulunmuştur.

36. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

37. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 1. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

38. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucununn bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi nedenleriyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 1. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi