Esas No: 2016/15356
Karar No: 2016/15356
Karar Tarihi: 10/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RASİM BABATÜRK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/15356) |
|
Karar Tarihi: 10/10/2019 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Abdullah
UÇAR |
Başvurucu |
: |
Rasim
BABATÜRK |
Vekili |
: |
Av. Selin
KURT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/8/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve
yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında
Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 51; Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından darbe teşebbüsüne karşı
camilerde sela okunması talimatı verilmesi üzerine
16/7/2016 tarihinde saat 01.50 civarında cami imamı olan müşteki A.H.Y.nin görev yaptığı camide sela
okuduktan sonra evine döndüğü sırada başvurucunun -oğlu olan diğer şüpheli ile
birlikte- müştekinin yolunu keserek müştekiye, Cumhurbaşkanı"na ve Türkiye
Cumhuriyeti devletine yönelik sinkaflı küfürler
içeren sözler sarf ettiğine ve müştekiyi tehdit ettiğine dair görüntüleri
içeren cep telefonuyla kaydettiği video kaydını sunarak şikâyette bulunması
üzerine Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) tarafından başlatılan
soruşturma kapsamında 19/7/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu, kolluk
tarafından alınan ifadesinde suçlamaları kabul etmemiştir.
11. Savcılık 20/7/2016 tarihinde başvurucuyu tehdit, görevi
yaptırmamak için direnme, halkı kanunlara uymamaya tahrik, suçu ve suçluyu
övmek, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silahlı isyana tahrik etme
suçlarından tutuklanması istemiyle Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Hâkimliğine
(Hâkimlik) sevk etmiştir.
12. Başvurucunun sorgudaki ifadesi şöyledir:
"Olayla ilgili olarak savunma yapmıştım
aynen tekrar ederim.Ben olay
saatinde uyumuştum. Uyandığımda sela verildiğini
duyunca kalktım ve ikinci seladan sonra ne olduğunu
anlamak için aşağıya indim. Hocayı gördüğümde sadece cenaze olduğunda,
bayramlarda ve cumalarda sela okutulduğunu niye sela okunduğunu sordum. Bana kendisi bundan sonra
göreceksiniz hep okunacak, duyacaksınız diyerek kafasını salladı. Ben kendisine
kesinlikle belirtilen şekilde tehdit etmedim. Tehdit sözü söylemedim. Beyanları
kabul etmiyorum. Cd tutanağını kabul etmiyorum.
Oradaki ses benim sesim değildir. Daha sonra oğlum hocanın yanına geldi. Ben
uykusuz olduğum için hocanın yanından ayrıldım. Daha sonraki olaylardan haberim
yoktur. "
13. Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Hâkimliği 20/7/2016 tarihinde T.C. Hükûmetine karşı silahla isyana
tahrik etme ve görevi yaptırmamak için direnme
suçlarından başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın
ilgili kısmı şöyledir:
"Şüphelinin üzerine atılı T.C. Hükümetine
karşı silahla isyana tahrik etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarının
vasıf ve mahiyeti, üzerine atılı TCK 313/1 maddesindeki suçunCMK
100/3 md. sayılı katalog
suçlardan oluşu, dosya kapsamındaki müşteki beyanı, 20/7/2016 tarihli cd
inceleme tutanağı dikkate alındığında üzerine atılı suçları işlediği hususunda
kuvvetli suç şüphesinin varlığına işaret eden somut kanıtlar bulunduğu, üzerine
atılı TCK 313. m.addesinde yer alan suçun kanunda
öngörülen ceza miktarı dikkate alınarakdiğer adli
kontrol hükümlerinin şüpheli üzerinde yeteri hukuki denetim sağlamayacağı ve
tutuklama tedbirinin ölçülü ve orantılı ... olduğu ... [anlaşılmıştır]".
14. Hâkimlik aynı kararı ile tehdit, halkı kanunlara uymamaya
tahrik, suçu ve suçluyu övmek suçları bakımından başvurucu hakkında yurt dışına çıkışının yasaklanması şeklinde
adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.
15. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Küçükçekmece 2.
Sulh Ceza Hâkimliği 21/7/2016 tarihli kararıyla benzer gerekçelerle itirazı
reddetmiştir.
16. Savcılık 23/8/2016 tarihinde Cumhurbaşkanı"na hakaret suçu
bakımından soruşturma usulünün farklı olması gerekçesiyle soruşturma dosyasının
tefrik edilmesine karar vermiştir.
17. Başvurucu 7/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Savcılık 24/8/2016 tarihinde başvurucunun Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silahlı isyana tahrik etme, görevi yaptırmamak
için direnme, kanunlara uymamaya tahrik, suçu ve suçluyu övme, tehdit ve
hakaret suçlarını işlediğinden bahisle kamu davasının açılması için İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben fezleke düzenlemiştir.
19. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 24/10/2016 tarihli iddianamesi
ile başvurucunun görevi yaptırmamak için direnme, silahlı terör örgütüne üye
olma ve hakaret suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı
yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
20. İddianamede özetle; 15 Temmuz 2016 tarihinde
gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün yaşandığı saatlerde Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından darbe teşebbüsüne karşı camilerde sela
okunması talimatı verilmesi üzerine 16/7/2016 tarihinde saat 01.50 civarında
cami imamı olan müşteki A.H.Y, görev yaptığı camide sela
okuduktan sonra evine döndüğü sırada başvurucunun -oğlu olan diğer şüpheli ile
birlikte- müştekinin yolunu keserek müştekiye, Cumhurbaşkanı"na ve Türkiye
Cumhuriyeti devletine yönelik sinkaflı küfürler
içeren sözler sarfettiği ve müştekiyi tehdit ettiği
belirtilmiştir.
21. İddianamede başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine dair
temel olarak müşteki beyanı ve olaya ilişkin olarak cep telefonuyla kaydettiği
ses ve görüntü kaydına dayanılmıştır.
22. 20/7/2016 tarihli ses kaydı dinleme ve görüntü izleme
tutanağında başvurucunun müştekinin üzerine yürüyerek "...Bu devleti
yedirmeyiz biz bu devleti sana yeter yediğiniz... bir daha görmicem
seni... yürü lan senin emir aldığın yeri sorarım ben sana ..." şeklinde
sözler sarf ettiği ayrıca sinkaflı şekilde hakarette
bulunduğu tespit edilmiştir.
23. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi 2/11/2016 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2016/141 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
24. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi 10/1/2017 tarihinde yaptığı
birinci duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu, savunmasında
üzerine atılı suçlamaları kabul etmemiştir. Mahkeme başvurucunun tahliyesine ve
yurt dışına çıkış yasağı konularak adli kontrol altına alınmasına karar
vermiştir. Tahliye kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın savunmasının alınmış olması,
tutuklamanın bir tedbirden ibaret oluşu, yaşı ve hastalığı birlikte
değerlendirilerek hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmak suretiyle
tahliyesine ... [karar verildi]."
25. Mahkeme 20/3/2018 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun
görevi yaptırmamak için direnme ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı
hakaret suçlarından hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB), silahlı terör örgütüne üye olmamakla
birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan beraat kararı
vermiştir.
26. HAGB kararına karşı başvurucunun itirazı İstanbul 23. Ağır
Ceza Mahkemesinin 13/4/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Beraat kararı
yönünden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz istemi nedeniyle dava
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
27. İlgili hukuk için bkz. Metin
Evecen (B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 31-35) başvurusuna ilişkin
karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 10/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi olmaksızın tutuklandığını,
olayda tutuklama nedenlerinin bulunmadığını ve tutuklamanın ölçüsüz bir tedbir
olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde, kabul edilebilirlik yönünden 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. maddesindeki tazminat
yolunun tüketilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Esas yönünden yapılan
değerlendirmede ise tutuklama kararına ve iddianamedeki delillere atıf
yapılarak somut olayda suç işlendiğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğu belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
31. Anayasa"nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
32. Anayasa"nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
33. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
1.Uygulanabilirlik Yönünden
34. Anayasa"nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek
kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması
kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen
güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen
ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne
dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz
ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu
mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
35. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY bağlantılı suç işlemiş olduğu iddiasıdır. Anayasa
Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla
ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk
Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
36. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki
olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır.
Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın
13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı
olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15.
maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı
değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 193-195, 242).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
37. Genel ilkeler için bkz. Metin
Evecen, §§ 47-52.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
38.Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni
dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe
teşebbüsüyle bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma (bkz. § 10)
kapsamında T.C. Hükûmetine karşı silahla isyana tahrik etme ve görevi
yaptırmamak için direnme suçlarından
5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır (bkz
§ 13). Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni
dayanağı bulunmaktadır.
39. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
40. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında
isnat edilen suçlamaya ilişkin olarak müşteki beyanına ve 20/7/2016 tarihli CD
İnceleme Tutanağı"na değinilerek kuvvetli suç
şüphesinin bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. §13 ).
41. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede başvurucunun
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarını işlediğine yönelik müşteki
beyanına ve olay anında müşteki tarafından cep telefonuyla kaydedilen ses ve
görüntülere ilişkin CD İnceleme Tutanağı"na
dayanılmıştır (bkz. § 20).
42. Bu bağlamda müşteki; başvurucunun -oğlu olan diğer şüpheli
ile birlikte- yolunu keserek kendisine, Cumhurbaşkanı"na ve Türkiye Cumhuriyeti
devletine yönelik sinkaflı küfürler içeren sözler
sarf ettiğini ve sela okumasını engellemek amacıyla
kendisini tehdit ettiğini belirterek şikâyette bulunmuş ve olaya ilişkin cep
telefonuyla kaydettiği ses ve görüntü kaydını sunmuştur. Anılan kayıtta
başvurucunun darbe teşebbüsünün yaşandığı Diyanet İşleri Başkanlığının
talimatıyla -darbeye karşı koymak amacıyla insanları teşvik etmek üzere- sela okuyan din görevlisini tehdit ettiği ve ayrıca sinkaflı sözlerle hakarette bulunduğu görülmektedir (bkz. §
22).
43.
Buna göre iddianamede ve tutuklama kararında gösterilen delillerin suç
işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz olduğu
söylenemez.
44. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç
şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir.
45. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271-272; Selçuk Özdemir,§§ 78-79).
46. Somut olayda darbe teşebbüsünün yaşandığı sırada teşebbüse
destek verdiği ve teşebbüse karşı koyanlara tepki gösterdiği şeklinde
değerlendirilebilecek şekilde ağır sözler kullanarak bir din görevlisine karşı
-sela okuması dolaysısıyla- tehditte bulunduğu
belirtilen başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan
suçun vasıf ve mahiyetine, suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, suça ilişkin
kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, delillerin toplanmamış olmasına
dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 13).
47. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Küçükçekmece 1.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine
yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
48. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü
olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın
13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), § 151).
49. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756,
16/11/2016, § 214; Devran Duran,
§ 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve
niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri (gizlilik,
hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık
atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate
alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve
karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, § 350).
50. Ayrıca başvurucunun darbe teşebbüsünün savuşturulması
sürecinde gözaltına alındığı ve sonrasında tutuklandığı dikkate alındığında
soruşturma süreci bakımından tutuklamanın ölçülülük ilkesinin bir unsuru olarak
gerekli olmadığı sonucuna varılması için herhangi bir nedenin bulunmadığı
değerlendirilmiştir.
51. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı
söylenemeyecektir.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
53. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa"da (13. ve 19.
maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.