Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/10232
Karar No: 2014/10232
Karar Tarihi: 26/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜLER OTOMOTİV MAKİNA İTHALAT İHRACAT PAZARLAMA SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/10232)

 

Karar Tarihi: 26/10/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Gökçe GÜLTEKİN

Başvurucu

:

Güler Otomotiv Makina İthalat İhracat

 

 

Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

Temsilcisi

:

İmdat GÜLER

Vekili

:

Av. Muhammed Enes ALTINTAŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, iş mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında lehe delillerin kabul edilmeme sebebinin açıklanmaması ve lehe delillerin esaslı şekilde değerlendirilmeden karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/6/2014 tarihinde İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/3/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesine herhangi bir görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. 16/3/2006 tarihli dilekçe ile başvurucu ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine Bakırköy 3. İş Mahkemesi nezdinde açılan hizmet tespit davasında, İ.T. isimli şahıs 1/1/1990 tarihinden 11/3/2006 tarihine kadar başvurucu işveren nezdinde işçi olarak çalıştığını iddia ederek sigortasız olarak çalışmış olduğu günlerin tespitini talep etmiştir. Aynı gün, başvurucu aleyhine aynı kişi tarafından işçi alacakları için de dava açılmıştır.

8. Dava açılmadan evvel davacı, 1/9/2003 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumuna (SSK) başvurarak sigortasız işçi olarak çalıştırıldığını belirtmiş ve bu durumun tespitini talep etmiştir. 24/12/2004 yılında düzenlenen tespit tutanağına göre davacının söz konusu iş yerinde çalıştığı saptanamamıştır. Yine 10/3/2006 tarihinde başlanan ve 21/4/2006 tarihinde tamamlanan tespit tutanağında da davacının söz konusu iş yerinde çalıştığı saptanamamıştır.

9. Başvurucu; hizmet tespiti için açılan davanın cevap dilekçesinde SSK müfettişleri tarafından düzenlenen 8/11/1995 tarihli tutanakta davacının 1/11/1995 tarihinde işe başladığının tespit edildiğini, belirtilen tutanağın bizzat başvurucu tarafından imzalandığını, yine SSK Teftiş Servisi tarafından yapılan incelemede 2006 yılında davacının iş yerinde çalışmadığının tespit edildiğini, 2003 yılının başından 2006 yılının başına kadar üç yıl kadar iş yerinde işçi çalıştırmadığını, iş yeri ve SSK"nın kayıtları ile olayın sabit olduğunu, davacının çalışmalarının devamlı olmayıp kesintili olarak devam etmiş olduğunu, her ay toplam on beş gün çalışma yapıldığını belirterek davanın reddedilmesini talep etmiştir.

10. Mahkeme, çeşitli tarihlerde hem davacının hem de başvurucunun gösterdiği tanıkları dinlemiş; ilgili evrakları kurumlardan celbetmiş ve bilirkişi raporu almıştır. Bakırköy Sigorta Müdürlüğünün 20/4/2006 tarihli cevabında, davacının 31/3/2000 tarihinde iş yerinden ayrıldığı belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu Şirket tarafından Kuruma en son 2003/1 dönem bordrosunun verildiği, bu tarihten sonra aylık prim ve hizmet belgesi verilmediğinden 1/5/2003 tarihinden sonra aylık prim ve hizmet belgelerinin gönderilemediği hususu Mahkemeye bildirilmiştir.

11. Bu süreçte başvurucunun gösterdiği ve Mahkeme tarafından dinlenen bordrolu çalışan tanıklar, 2000 yılı sonrası dönemde başvurucu Şirket nezdinde kısa bir süre çalışmış ve daha sonra iş yerinden ayrılmışlardır.

12. Mahkeme, davacı ve davalı tanıklarının ifadelerine gerekçeli kararda yer vererek 9/7/2009 tarihli ve E.2006/693, K.2009/514 sayılı kararıyla davanın kabulüne ve SSK"ya bildirilenler dışında 1997,1998 ve 1999 yıllarının birinci, ikinci ve üçüncü dönemlerinde altmışar gün, 1/4/2000 ile 11/3/2006 tarihleri arasında 1.616 gün olmak üzere toplam 2.141 gün daha hizmet akdi ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun"u kapsamında başvurucunun taban ücret ile çalıştığının tespitine karar verilmiştir. Gerekçenin tanık ifadeleri dışındaki kısmı şu şekildedir:

"...Davacının sigortalı çalışmasının geçtiği davalı işyerine ait ... sicil sayılı işyerinin kapsama giriş tarihi kurum Bakırköy Sigorta Müdürlüğü tarafından 22.7.2005 olarak gösterilmiş ise de davacının bu işyerinde 01.11.1995 tarihinden itibaren sigortalı gözüktüğü de dikkate alınarak işyerinin kapsama giriş tarihinin 01.11.1995 olarak kabulünün gerektiği,

Gaziosmanpaşa Vergi Dairesi cevabi yazısına göre Davacının vergi mükellefiyetinin oto kaporta kaynak ve makas işyeri faaliyetinden dolayı 20.5.1981 tarihinde başlattığı ve 28.2.1987 tarihinde Tuna Vergi Dairesine nakil olduğu,Tuna Vergi Dairesindeki mükellefiyetinin de 01.03.1987 tarihinde başlayıp 31.01.1990 tarihinde sona erdiği,talep döneminde bir vergi mükellefiyetinin bulunmadığı,

Davacının 1.11.1995 tarihinden evvelki çalışmaları bakımından bu tarihte işe girdiğinin kurum müfettişine vermiş olduğu beyanında bildirmiş olması sebebiyle bu tarih esas alınarak değerlendirmek gerektiği,

Tüm bu bilgi ve belgelerden davacının davalı işveren nezdinde belirsiz süreli hizmet akdi ile SSK.na bildirilenler dışında hüküm fıkrasında belirtilen tarihlerde de kesintisiz olarak,ayda 30 gün üzerinden 506 sayılı yasa kapsamında çalıştığı,davalı iş yerinin oto makas imalat ve tamir yapılan devamlı bir işyeri olup,kısmi çalışmaya uygun olmadığı, işçinin ayda 15 gün çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu,bir kısım ücret bordrolarında 15 günlük çalışma gösterilmesi ve bordroların imzalı olmasının devamlı çalışma gerçeğini ortadan kaldırmayacağı,emeği ile geçinen ve müzayaka halinde olan işçinin sigortasız çalışmaya razı olacağı gibi 15 günlük bordroyada imza atabileceği,bu itibarla davacıdan çalışmalarının 30 gün üzerinden olduğuna ilişkin yazılı belge bulmasının beklene meyeceği anlaşılmış,tüm dosya kapsamından oluşan kesin vicdani kanaat ile aşağıdaki hüküm kurulmuştur."

13. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 15/2/2011 tarihli ve E.2009/14116, K.2011/1684 sayılı kararıyla hükmün bozulmasına karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...

Hizmet tespiti davalarında izlenecek yol, öncelikle iddia edilen dönemde böyle bir işyerinin faal olup olmadığının araştırılması,işveren nezdindeki çalışmayla ilgili belgelerin getirtilmesi, sigortalının imzasını içerenler yönünden imzasının kendisine aidiyeti sigortalı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelenmesiyle saptananlardan yine sigortalıca hata-hile-ikrah durumu ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi aynı değerdeki yazılı delillerle kanıtlanmalı, kayıtlarda gözükmeyen çalışmaların neden kayıtlara geçmediği yöntemince araştırılmalı, yazılı belge ibraz olunmayan çalışma süreleri yönünden bordro tanıkları ile aynı yörede komşu ve benzeri işleri yapan işverenler ve bunların çalıştırdıkları kişilerin bilgilerine başvurulmalı, tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde işyerinin kapasitesi ve niteliği nazara alınmalıdır.

Yapılan yargılama sonunda, mahkemenin davacının 01.11.1995-01.04.2000 tarihleri arasında, davalıya ait oto-yedek parça alım, satım ve tamiri işyerinde sürekli çalıştığına dair kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, sonrası için yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.Dinlenendavacı tanıklarının beyanları bu hususta açık olmayıp,davalı tarafın gösterdiği bordro tanıkları daanılan dönemde çalışmadıklarını belirtmişlerdir. 01.09.2003 tarihli dilekçesinde davacı sigortasız çalıştırıldığını belirtmiş, 24.12.2004 ve 06.03.2006 tarihli durum tespit tutanaklarında ise davacının işyerinde çalıştığına dair bir saptama yapılmamıştır.

Mahkemece yapılacak iş, özellikle 2000 sonrası çalışmalar hakkında dinlenmeyen diğer bordro tanıklarınınbilgisine başvurmak, dinlenen davacı tanıklarının bu dönem hakkında daha somut beyanlarını almak, gerektiğinde 2004 tarihli tutanak hakkında davacıyı isticvap etmektir.

 Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır."

14. Bozma kararına Mahkeme tarafından uyulmuş ve bir sonraki duruşmada diğer bordrolu çalışan tanıklar ve davacı tanıklarının dinlenmesine, Bakırköy Sigorta Müdürlüğünün 2004 tarihli durum tespit tutanağı hakkında davacı beyanının alınmasına karar verilmiştir.

15. Dinlenen davacı tanıkları özetle davacının 1990 yılından 2006 Mart ayına kadar aralıksız çalıştığını belirtmiştir. Söz konusu kişiler, başvurucu Şirketle ticaret yapan yahut iş yerinin yakınında yer alan komşu iş yeri sahipleridir.

16. Dinlenen davalı tanıklarından M.H. ise 1990 ile 2000 yılları arasında iş yerinde çalıştığını, daha sonra iş yerinden ayrıldığını, bu sebeple davacının 2000 yılından sonra işe başlayıp başlamadığını bilmediğini belirtmiştir. Uyuşmazlık konusu dönem içinde bordrolu olarak çalışan ve aynı zamanda Şirket ortağı olan bir diğer davalı tanığı, davacının iş yerinde 2000 yılı sonrası çalışmadığını belirtmiştir. Mahkeme, aynı gün davacının 2004 tarihli durum tespit tutanağına ilişkin beyanını da almıştır.

17. Duruşma sonunda davacının gösterdiği iki tanığın dinlenilmesine daha karar verilmiştir. Ayrıca söz konusu mukim yerde bulunan Karakol Amirliğinden davacının gösterdiği tanıkların iş yerinin olup olmadığının, davacı tanıklarının çalıştığı iş yerleri ile başvurucu Şirketin iş yerlerinin uzaklıklarının sorulmasına karar verilmiştir. Bunun yanında davacı vekilinin 2005 yılında meydana gelen bir olay nedeniyle müvekkilinin karakolda ifadesinin alındığını belirtmesi üzerine anılan yıl içinde davacının çalıştığı iş yeri ile ilgili olarak işçi tespitine ilişkin bir tutanağın tutulup tutulmadığı sorulmuştur.

18. İlgili Karakol Amirliğinden gelen cevap yazısında belirtilen kişilerin iş yerleri ile başvurucu Şirketin iş yeri mesafesinin 5 metre ve 150 metre olduğu belirtilmiştir. Ayrıca söz konusu yıl içinde herhangi bir tutanağın düzenlenmediği de belirtilmiştir. Bir sonraki duruşmada dinlenen iki tanık da davacı lehine olacak şekilde ifade vermiştir.

19. Mahkeme, bozma ilamı sonrası dinlenen tanık beyanları ve davacının bozma ilamında yer alan konuda beyanının değerlendirilmesi için dosyanın önceki bilirkişiye verilerek ek rapor istenmesine karar vermiştir. Bilirkişi raporunda söz konusu süreçte yaşanılan olaylar kronolojik bir şekilde anlatılmış, dinlenen tanıkların ifadelerine yer verilmiştir. Başvurucunun dinlettiği tanıkların anlatımlarına itibar edildiği takdirde davacı talebinin 2000 yılından sonraki kısmının kabulünün mümkün olmadığı, buna karşılık davacının dinlettiği tanıkların beyanlarına itibar edildiği takdirde davacının çalışma olgusunun kabulünün mümkün olabileceği raporda belirtilmiş ve takdir Mahkemeye bırakılmıştır.

20. Bilirkişi raporunun düzenlenip taraflara tebliğ edilmesinden sonra Mahkeme birim faaliyetinin durması nedeniyle dosya, Bakırköy 19. İş Mahkemesine tevdi edilmiştir.

21. Bakırköy 19. İş Mahkemesi 3/12/2013 tarihli ve E.2013/379, K.2013/116 sayılı kararıyla -daha önce kurulan hükme benzer şekilde- davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi şu şekildedir:

"...Davacıya ait sigorta sicil kayıtları ve işyeri kayıtları getirtilmiş, davacıya ait hizmet cetveli ile dönem bordroları ve ücret bordroları ibraz edilmiş, Bakırköy Sigorta Müdürlüğü yazı cevabında davalı Şirketin yasa kapsamına alınış ve kapsamdan çıkış tarihi bildirilmiş, resen seçilen bilirkişiden 27.02.2008 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.

Mahkememiz dosyası davalılar vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay"a gönderilmiş, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi"nin 2009/14116 esas, 2011/1684 karar sayılı ve 15.02.2011 tarihli ilamı ile bozularak mahkememize gönderilmiş, mahkememizin yeni esasına kaydı yapılarak yargılaması tekrar görülmüş, Yargıtay ilamı doğrultusunda mahkemece gerekli araştırmalar yapılmış, bordrolu tanıklar dinlenilerek bilirkişiden 04.04.2013 tarihli ek rapor alınmış, bozma doğrultusunda tanıklar dinlenmiş, davacı asilin 14/06/2012 tarihli 3 nolu oturumda beyanı alınmış, davacı sigortasız çalıştığından dolayı SSK ya şikayette bulunduğunu, bir müddet sonra şikayet sonucunu sormaya gittiğinde kendisine belirtilen yere gittik sen orda yoktun dediklerini halbuki cep telefonunun numarasını daha önceden verdiğini, bu nedenle neden cepten aramadınız dediğini, kontrole gelen müdüre hanım bundan dolayı kendisine sinirlenmiş olduğunu, bu nedenle haber vermediğini, 2004 tarihli tutanak hakkındaki beyanı bunlardan ibaret olduğunu belirtmiştir.

Bu tespitlere göre dinlenen davacı tanıkları anlatımlarından davacının kuruma bildirilen, primleri yatırılan süreler dışında aşağıdaki tarihler arasında hizmet akdiyle 506 sayılı kanun kapsamında çalıştığı sonucuna varıldığından davanın KABULÜNE karar vermek gerekmiştir."

22. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 18/3/2014 tarihli ve E.2014/2516, K.2014/6220 sayılı kararıyla hükmü onamıştır.

23. Söz konusu ilam, başvurucuya 12/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

24. Başvurucu 11/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

25. Bu süreçte işçilik alacakları için açılan davada ise Bakırköy 3. İş Mahkemesi hizmet tespit davasının sonucunun beklenmesine karar vermiştir. Hizmet tespiti davasında hükmün kesinleşmesi üzerine Mahkemenin 30/12/2014 tarihli ve E.2006/694, K.2014/420 sayılı kararıyla davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ile izin ücretinin ödenmesine karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 12/1/2016 tarihli ve E.2015/13097, K.2016/391 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.

B. İlgili Hukuk

26. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Kanun"un mülga 79. maddesinin onuncu fıkrası şu şekildedir:

"Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır."

27. 506 sayılı Kanun"un mülga 9. maddesi şu şekildedir:

 "İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır."

28. 506 sayılı Kanun"un mülga 10. maddesi şu şekildedir:

 "Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tesbit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır.

Sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma bildirilmiş veya bu husus Kurumca tesbit edilmiş olmakla beraber, yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma bildirilmeyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır

Ancak, yukarıki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22 nci maddede sözü geçen tarifeye göre hesabedilecek sermaye değerleri tutarı, 26 ncı maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 26/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

30. Başvurucu, davanın 2000 yılı sonrasına ilişkin kısmının Mahkemece delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucunda hatalı olarak kabul edildiğini, davacının anılan döneme ilişkin çalışması bulunmadığına dair bordrolu çalışan tanıkların beyanları, 2004 yılında düzenlenen müfettiş raporu, polis merkezi kayıtlarının kararda değerlendirilmediğini, bozma ilamı sonrası verilen kararda sadece davacı tanıklarının beyanlarına yer verildiğini, bordrolu çalışan tanıkların beyanlarına niçin itibar edilmediğinin gerekçesinin açıklanmadığını, davanın haksız kabulü nedeniyle yüklü miktarda tazminat ödemek zorunda kaldığını belirterek gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesinin gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca aynı dönemde çalışma iddiasına dayalı olarak açılan ve Bakırköy 3. İş Mahkemesinin 2006/694 Esas sayılı dosyasında görülen davanın tedbiren durdurularak tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

31. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek Sözleşme"nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

32. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde -davanın sonucuna etkili olması hâlinde- mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir(Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).

33. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir. Ceza davalarının yanı sıra medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davaları ve idari davalarda da bu ilkeye uyulması gerekir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

34. Belirtilmelidir ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi usul kurallarına uygunluğu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir.

35. Somut olayda hizmet tespitine ilişkin açılan davada davacı, 1/1/1990 yılından 11/3/2006 tarihine kadar çalıştığını belirtmiş ve bu süre zarfında sigortalı olarak çalışmadığı sürelerin tespitini istemiştir. Mahkeme 1/11/1995 tarihli müfettiş raporunu işe başlangıç tarihi olarak dikkate almış, getirtilen belgelerin incelenmesi sonucunda davacı ile başvurucunun gösterdiği tanıklar dinlenerek davacı lehine hüküm kurulmuştur.

36. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, hükme esas alınan belgelerin 1/4/2000 tarihinden sonrası için yeterli olmadığını belirterek yapılması gerekenleri belirtmiş ve başvurucunun bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmiştir. Bu kapsamda hem davacı tanıkları tekrar dinlenilmiş hem de dinlenilmeyen diğer bordrolu çalışan tanıkların ifadesine başvurulmuştur.

37. İlgili Karakol Amirliğinden cevaplanması istenen sorulardan anlaşılacağı üzere Mahkeme, davacının göstermiş olduğu tanıkların ifadelerini, tanıkların çalıştığı iş yerlerinin konumunu dikkate alarak muteber bulmuş; bozma kararı sonrası dinlenen bordrolu çalışan tanıklardan birisinin aynı zamanda Şirket ortağı olması ve başvurucunun dinlettiği diğer bordrolu çalışan tanığın ise 2000 yılı sonrası işten ayrıldığını dikkate alarak bu tanıkların ifadelerini hükmüne esas almamıştır.

38. Bunun yanında hizmet tespiti davasının kamusal niteliği itibarıyla fiilî çalışmanın hangi tür delillerle nasıl ispat edileceği derece mahkemelerinin takdir yetkisi içindedir. Yargıtay kararında belirtildiği üzere durum tespit tutanağında davacının çalıştığına dair bir saptama yapılamamıştır. Ancak davacının hizmet tespiti davası açmasının temel sebebi de çalıştığına ilişkin bir saptamanın SSK tarafından yapılamamasıdır.

39. Dolayısıyla yapılan yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate alınarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu, somut yargılamada silahların eşitliği ilkelerine aykırı bir durum görülmediğinden adil yargılama hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkelerine yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

40. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi