Esas No: 2014/10232
Karar No: 2014/10232
Karar Tarihi: 26/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GÜLER OTOMOTİV MAKİNA İTHALAT İHRACAT PAZARLAMA SANAYİ VE TİCARET
LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/10232) |
|
Karar Tarihi: 26/10/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe
GÜLTEKİN |
Başvurucu |
: |
Güler
Otomotiv Makina İthalat İhracat |
|
|
Pazarlama
Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi |
Temsilcisi |
: |
İmdat GÜLER |
Vekili |
: |
Av. Muhammed
Enes ALTINTAŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında
lehe delillerin kabul edilmeme sebebinin açıklanmaması ve lehe delillerin
esaslı şekilde değerlendirilmeden karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma
hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/6/2014 tarihinde İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/3/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru
belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesine herhangi bir görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. 16/3/2006 tarihli dilekçe ile başvurucu ve Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK) aleyhine Bakırköy 3. İş Mahkemesi nezdinde açılan hizmet tespit
davasında, İ.T. isimli şahıs 1/1/1990 tarihinden 11/3/2006 tarihine kadar
başvurucu işveren nezdinde işçi olarak çalıştığını iddia ederek sigortasız
olarak çalışmış olduğu günlerin tespitini talep etmiştir. Aynı gün, başvurucu
aleyhine aynı kişi tarafından işçi alacakları için de dava açılmıştır.
8. Dava açılmadan evvel davacı, 1/9/2003 tarihinde Sosyal
Sigortalar Kurumuna (SSK) başvurarak sigortasız işçi olarak çalıştırıldığını
belirtmiş ve bu durumun tespitini talep etmiştir. 24/12/2004 yılında düzenlenen
tespit tutanağına göre davacının söz konusu iş yerinde çalıştığı
saptanamamıştır. Yine 10/3/2006 tarihinde başlanan ve 21/4/2006 tarihinde
tamamlanan tespit tutanağında da davacının söz konusu iş yerinde çalıştığı saptanamamıştır.
9. Başvurucu; hizmet tespiti için açılan davanın cevap
dilekçesinde SSK müfettişleri tarafından düzenlenen 8/11/1995 tarihli tutanakta
davacının 1/11/1995 tarihinde işe başladığının tespit edildiğini, belirtilen
tutanağın bizzat başvurucu tarafından imzalandığını, yine SSK Teftiş Servisi
tarafından yapılan incelemede 2006 yılında davacının iş yerinde çalışmadığının
tespit edildiğini, 2003 yılının başından 2006 yılının başına kadar üç yıl kadar
iş yerinde işçi çalıştırmadığını, iş yeri ve SSK"nın kayıtları ile olayın sabit
olduğunu, davacının çalışmalarının devamlı olmayıp kesintili olarak devam etmiş
olduğunu, her ay toplam on beş gün çalışma yapıldığını belirterek davanın
reddedilmesini talep etmiştir.
10. Mahkeme, çeşitli tarihlerde hem davacının hem de
başvurucunun gösterdiği tanıkları dinlemiş; ilgili evrakları kurumlardan celbetmiş ve bilirkişi raporu almıştır. Bakırköy Sigorta
Müdürlüğünün 20/4/2006 tarihli cevabında, davacının 31/3/2000 tarihinde iş
yerinden ayrıldığı belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu Şirket tarafından Kuruma en
son 2003/1 dönem bordrosunun verildiği, bu tarihten sonra aylık prim ve hizmet
belgesi verilmediğinden 1/5/2003 tarihinden sonra aylık prim ve hizmet
belgelerinin gönderilemediği hususu Mahkemeye bildirilmiştir.
11. Bu süreçte başvurucunun gösterdiği ve Mahkeme tarafından
dinlenen bordrolu çalışan tanıklar, 2000 yılı sonrası dönemde başvurucu Şirket
nezdinde kısa bir süre çalışmış ve daha sonra iş yerinden ayrılmışlardır.
12. Mahkeme, davacı ve davalı tanıklarının ifadelerine gerekçeli
kararda yer vererek 9/7/2009 tarihli ve E.2006/693, K.2009/514 sayılı kararıyla
davanın kabulüne ve SSK"ya bildirilenler dışında 1997,1998 ve 1999 yıllarının
birinci, ikinci ve üçüncü dönemlerinde altmışar gün, 1/4/2000 ile 11/3/2006
tarihleri arasında 1.616 gün olmak üzere toplam 2.141 gün daha hizmet akdi ile
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanun"u kapsamında
başvurucunun taban ücret ile çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Gerekçenin tanık ifadeleri dışındaki kısmı şu şekildedir:
"...Davacının sigortalı çalışmasının
geçtiği davalı işyerine ait ... sicil sayılı işyerinin kapsama giriş tarihi
kurum Bakırköy Sigorta Müdürlüğü tarafından 22.7.2005 olarak gösterilmiş ise de
davacının bu işyerinde 01.11.1995 tarihinden itibaren sigortalı gözüktüğü de
dikkate alınarak işyerinin kapsama giriş tarihinin 01.11.1995 olarak kabulünün
gerektiği,
Gaziosmanpaşa Vergi Dairesi cevabi yazısına
göre Davacının vergi mükellefiyetinin oto kaporta kaynak ve makas işyeri
faaliyetinden dolayı 20.5.1981 tarihinde başlattığı ve 28.2.1987 tarihinde Tuna
Vergi Dairesine nakil olduğu,Tuna
Vergi Dairesindeki mükellefiyetinin de 01.03.1987 tarihinde başlayıp 31.01.1990
tarihinde sona erdiği,talep döneminde bir vergi
mükellefiyetinin bulunmadığı,
Davacının 1.11.1995 tarihinden evvelki
çalışmaları bakımından bu tarihte işe girdiğinin kurum müfettişine vermiş
olduğu beyanında bildirmiş olması sebebiyle bu tarih esas alınarak
değerlendirmek gerektiği,
Tüm bu bilgi ve belgelerden davacının davalı
işveren nezdinde belirsiz süreli hizmet akdi ile SSK.na bildirilenler dışında
hüküm fıkrasında belirtilen tarihlerde de kesintisiz olarak,ayda
30 gün üzerinden 506 sayılı yasa kapsamında çalıştığı,davalı
iş yerinin oto makas imalat ve tamir yapılan devamlı bir işyeri olup,kısmi çalışmaya uygun olmadığı, işçinin ayda 15 gün
çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu,bir
kısım ücret bordrolarında 15 günlük çalışma gösterilmesi ve bordroların imzalı
olmasının devamlı çalışma gerçeğini ortadan kaldırmayacağı,emeği
ile geçinen ve müzayaka halinde olan işçinin sigortasız çalışmaya razı olacağı
gibi 15 günlük bordroyada imza atabileceği,bu
itibarla davacıdan çalışmalarının 30 gün üzerinden olduğuna ilişkin yazılı
belge bulmasının beklene meyeceği anlaşılmış,tüm
dosya kapsamından oluşan kesin vicdani kanaat ile aşağıdaki hüküm
kurulmuştur."
13. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi
15/2/2011 tarihli ve E.2009/14116, K.2011/1684 sayılı kararıyla hükmün
bozulmasına karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şu şekildedir:
"...
Hizmet tespiti davalarında izlenecek yol,
öncelikle iddia edilen dönemde böyle bir işyerinin faal olup olmadığının araştırılması,işveren nezdindeki çalışmayla ilgili
belgelerin getirtilmesi, sigortalının imzasını içerenler yönünden imzasının
kendisine aidiyeti sigortalı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de
aidiyeti ehil bilirkişi incelenmesiyle saptananlardan yine sigortalıca
hata-hile-ikrah durumu ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin
aksi aynı değerdeki yazılı delillerle kanıtlanmalı, kayıtlarda gözükmeyen
çalışmaların neden kayıtlara geçmediği yöntemince araştırılmalı, yazılı belge
ibraz olunmayan çalışma süreleri yönünden bordro tanıkları ile aynı yörede
komşu ve benzeri işleri yapan işverenler ve bunların çalıştırdıkları kişilerin
bilgilerine başvurulmalı, tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde işyerinin
kapasitesi ve niteliği nazara alınmalıdır.
Yapılan yargılama sonunda, mahkemenin
davacının 01.11.1995-01.04.2000 tarihleri arasında, davalıya ait oto-yedek
parça alım, satım ve tamiri işyerinde sürekli çalıştığına dair kabulünde bir
isabetsizlik yoktur. Ancak, sonrası için yapılan inceleme ve araştırma hüküm
kurmaya yeterli değildir.Dinlenendavacı
tanıklarının beyanları bu hususta açık olmayıp,davalı
tarafın gösterdiği bordro tanıkları daanılan dönemde
çalışmadıklarını belirtmişlerdir. 01.09.2003 tarihli dilekçesinde davacı
sigortasız çalıştırıldığını belirtmiş, 24.12.2004 ve 06.03.2006 tarihli durum
tespit tutanaklarında ise davacının işyerinde çalıştığına dair bir saptama
yapılmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş, özellikle 2000 sonrası
çalışmalar hakkında dinlenmeyen diğer bordro tanıklarınınbilgisine
başvurmak, dinlenen davacı tanıklarının bu dönem hakkında daha somut
beyanlarını almak, gerektiğinde 2004 tarihli tutanak hakkında davacıyı isticvap
etmektir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ile
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri
amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır."
14. Bozma kararına Mahkeme tarafından uyulmuş ve bir sonraki
duruşmada diğer bordrolu çalışan tanıklar ve davacı tanıklarının dinlenmesine,
Bakırköy Sigorta Müdürlüğünün 2004 tarihli durum tespit tutanağı hakkında
davacı beyanının alınmasına karar verilmiştir.
15. Dinlenen davacı tanıkları özetle davacının 1990 yılından
2006 Mart ayına kadar aralıksız çalıştığını belirtmiştir. Söz konusu kişiler,
başvurucu Şirketle ticaret yapan yahut iş yerinin yakınında yer alan komşu iş
yeri sahipleridir.
16. Dinlenen davalı tanıklarından M.H. ise 1990 ile 2000 yılları
arasında iş yerinde çalıştığını, daha sonra iş yerinden ayrıldığını, bu sebeple
davacının 2000 yılından sonra işe başlayıp başlamadığını bilmediğini
belirtmiştir. Uyuşmazlık konusu dönem içinde bordrolu olarak çalışan ve aynı
zamanda Şirket ortağı olan bir diğer davalı tanığı, davacının iş yerinde 2000
yılı sonrası çalışmadığını belirtmiştir. Mahkeme, aynı gün davacının 2004
tarihli durum tespit tutanağına ilişkin beyanını da almıştır.
17. Duruşma sonunda davacının gösterdiği iki tanığın
dinlenilmesine daha karar verilmiştir. Ayrıca söz konusu mukim yerde bulunan
Karakol Amirliğinden davacının gösterdiği tanıkların iş yerinin olup olmadığının,
davacı tanıklarının çalıştığı iş yerleri ile başvurucu Şirketin iş yerlerinin
uzaklıklarının sorulmasına karar verilmiştir. Bunun yanında davacı vekilinin
2005 yılında meydana gelen bir olay nedeniyle müvekkilinin karakolda ifadesinin
alındığını belirtmesi üzerine anılan yıl içinde davacının çalıştığı iş yeri ile
ilgili olarak işçi tespitine ilişkin bir tutanağın tutulup tutulmadığı
sorulmuştur.
18. İlgili Karakol Amirliğinden gelen cevap yazısında belirtilen
kişilerin iş yerleri ile başvurucu Şirketin iş yeri mesafesinin 5 metre ve 150
metre olduğu belirtilmiştir. Ayrıca söz konusu yıl içinde herhangi bir
tutanağın düzenlenmediği de belirtilmiştir. Bir sonraki duruşmada dinlenen iki
tanık da davacı lehine olacak şekilde ifade vermiştir.
19. Mahkeme, bozma ilamı sonrası dinlenen tanık beyanları ve
davacının bozma ilamında yer alan konuda beyanının değerlendirilmesi için
dosyanın önceki bilirkişiye verilerek ek rapor istenmesine karar vermiştir.
Bilirkişi raporunda söz konusu süreçte yaşanılan olaylar kronolojik bir şekilde
anlatılmış, dinlenen tanıkların ifadelerine yer verilmiştir. Başvurucunun
dinlettiği tanıkların anlatımlarına itibar edildiği takdirde davacı talebinin
2000 yılından sonraki kısmının kabulünün mümkün olmadığı, buna karşılık
davacının dinlettiği tanıkların beyanlarına itibar edildiği takdirde davacının
çalışma olgusunun kabulünün mümkün olabileceği raporda belirtilmiş ve takdir
Mahkemeye bırakılmıştır.
20. Bilirkişi raporunun düzenlenip taraflara tebliğ edilmesinden
sonra Mahkeme birim faaliyetinin durması nedeniyle dosya, Bakırköy 19. İş
Mahkemesine tevdi edilmiştir.
21. Bakırköy 19. İş Mahkemesi 3/12/2013 tarihli ve E.2013/379,
K.2013/116 sayılı kararıyla -daha önce kurulan hükme benzer şekilde- davanın
kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi şu şekildedir:
"...Davacıya ait sigorta sicil kayıtları
ve işyeri kayıtları getirtilmiş, davacıya ait hizmet cetveli ile dönem
bordroları ve ücret bordroları ibraz edilmiş, Bakırköy Sigorta Müdürlüğü yazı
cevabında davalı Şirketin yasa kapsamına alınış ve kapsamdan çıkış tarihi
bildirilmiş, resen seçilen bilirkişiden 27.02.2008 tarihli bilirkişi raporu
alınmıştır.
Mahkememiz dosyası davalılar vekillerinin
temyizi üzerine Yargıtay"a gönderilmiş, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi"nin
2009/14116 esas, 2011/1684 karar sayılı ve 15.02.2011 tarihli ilamı ile
bozularak mahkememize gönderilmiş, mahkememizin yeni esasına kaydı yapılarak
yargılaması tekrar görülmüş, Yargıtay ilamı doğrultusunda mahkemece gerekli
araştırmalar yapılmış, bordrolu tanıklar dinlenilerek bilirkişiden 04.04.2013
tarihli ek rapor alınmış, bozma doğrultusunda tanıklar dinlenmiş, davacı asilin
14/06/2012 tarihli 3 nolu oturumda beyanı alınmış,
davacı sigortasız çalıştığından dolayı SSK ya şikayette bulunduğunu, bir müddet
sonra şikayet sonucunu sormaya gittiğinde kendisine belirtilen yere gittik sen
orda yoktun dediklerini halbuki cep telefonunun numarasını daha önceden
verdiğini, bu nedenle neden cepten aramadınız dediğini, kontrole gelen müdüre
hanım bundan dolayı kendisine sinirlenmiş olduğunu, bu nedenle haber
vermediğini, 2004 tarihli tutanak hakkındaki beyanı bunlardan ibaret olduğunu
belirtmiştir.
Bu tespitlere göre dinlenen davacı tanıkları
anlatımlarından davacının kuruma bildirilen, primleri yatırılan süreler dışında
aşağıdaki tarihler arasında hizmet akdiyle 506 sayılı kanun kapsamında
çalıştığı sonucuna varıldığından davanın KABULÜNE karar vermek
gerekmiştir."
22. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi
18/3/2014 tarihli ve E.2014/2516, K.2014/6220 sayılı kararıyla hükmü onamıştır.
23. Söz konusu ilam, başvurucuya 12/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucu 11/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
25. Bu süreçte işçilik alacakları için açılan davada ise
Bakırköy 3. İş Mahkemesi hizmet tespit davasının sonucunun beklenmesine karar
vermiştir. Hizmet tespiti davasında hükmün kesinleşmesi üzerine Mahkemenin
30/12/2014 tarihli ve E.2006/694, K.2014/420 sayılı kararıyla davacıya kıdem ve
ihbar tazminatı ile izin ücretinin ödenmesine karar verilmiştir. Kararın
temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 12/1/2016 tarihli ve E.2015/13097,
K.2016/391 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
B. İlgili Hukuk
26. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu"nun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 506 sayılı
Kanun"un mülga 79. maddesinin onuncu fıkrası şu şekildedir:
"Yönetmelikle tespit edilen belgeleri
işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen
sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5
yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse,
bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün
sayıları nazara alınır."
27. 506 sayılı Kanun"un mülga 9. maddesi şu şekildedir:
"İşveren çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce örneği
Kurumca hazırlanacak işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya
bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. İnşaat
işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya
iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk
defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir
ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş
bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır."
28. 506 sayılı Kanun"un mülga 10. maddesi şu şekildedir:
"Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma
bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı
çalıştırıldığının Kurumca tesbit edildiği tarihten
önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde
ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır.
Sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma
bildirilmiş veya bu husus Kurumca tesbit edilmiş
olmakla beraber, yeniden işe alınan sigortalılardan, süresi içinde Kuruma
bildirilmeyenler için de, iş kazası, meslek hastalığı,
hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta yardımları Kurumca sağlanır
Ancak, yukarıki
fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması
gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa bu
gelirlerin 22 nci maddede
sözü geçen tarifeye göre hesabedilecek sermaye
değerleri tutarı, 26 ncı maddede yazılı sorumluluk
halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 26/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, davanın 2000 yılı sonrasına ilişkin kısmının
Mahkemece delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucunda hatalı olarak kabul
edildiğini, davacının anılan döneme ilişkin çalışması bulunmadığına dair
bordrolu çalışan tanıkların beyanları, 2004 yılında düzenlenen müfettiş raporu,
polis merkezi kayıtlarının kararda değerlendirilmediğini, bozma ilamı sonrası
verilen kararda sadece davacı tanıklarının beyanlarına yer verildiğini,
bordrolu çalışan tanıkların beyanlarına niçin itibar edilmediğinin gerekçesinin
açıklanmadığını, davanın haksız kabulü nedeniyle yüklü miktarda tazminat ödemek
zorunda kaldığını belirterek gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği
ilkesinin gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca aynı dönemde çalışma iddiasına dayalı olarak
açılan ve Bakırköy 3. İş Mahkemesinin 2006/694 Esas sayılı dosyasında görülen
davanın tedbiren durdurularak tazminata hükmedilmesi
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
31. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil
olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında
kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma
hakkı gibi adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek
Sözleşme"nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği
ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir
(Güher Ergun ve diğerleri, B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 38).
32. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her
türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri
sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamaz (Mehmet Yavuz, B. No:
2013/2995, 20/2/2014, § 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul
edildiğinde -davanın sonucuna etkili olması hâlinde- mahkeme bu hususa belirli
ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir(Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56).
33. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelir. Ceza davalarının yanı sıra medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili
uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davaları ve idari davalarda da bu ilkeye uyulması
gerekir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32).
34. Belirtilmelidir ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru
kapsamındaki görevi usul kurallarına uygunluğu denetlemek değil adil yargılanma
hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini
denetlemektir.
35. Somut olayda hizmet tespitine ilişkin açılan davada davacı,
1/1/1990 yılından 11/3/2006 tarihine kadar çalıştığını belirtmiş ve bu süre
zarfında sigortalı olarak çalışmadığı sürelerin tespitini istemiştir. Mahkeme
1/11/1995 tarihli müfettiş raporunu işe başlangıç tarihi olarak dikkate almış,
getirtilen belgelerin incelenmesi sonucunda davacı ile başvurucunun gösterdiği
tanıklar dinlenerek davacı lehine hüküm kurulmuştur.
36. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, hükme esas alınan belgelerin
1/4/2000 tarihinden sonrası için yeterli olmadığını belirterek yapılması
gerekenleri belirtmiş ve başvurucunun bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul
edilmiştir. Bu kapsamda hem davacı tanıkları tekrar dinlenilmiş hem de
dinlenilmeyen diğer bordrolu çalışan tanıkların ifadesine başvurulmuştur.
37. İlgili Karakol Amirliğinden cevaplanması istenen sorulardan
anlaşılacağı üzere Mahkeme, davacının göstermiş olduğu tanıkların ifadelerini,
tanıkların çalıştığı iş yerlerinin konumunu dikkate alarak muteber bulmuş;
bozma kararı sonrası dinlenen bordrolu çalışan tanıklardan birisinin aynı
zamanda Şirket ortağı olması ve başvurucunun dinlettiği diğer bordrolu çalışan
tanığın ise 2000 yılı sonrası işten ayrıldığını dikkate alarak bu tanıkların
ifadelerini hükmüne esas almamıştır.
38. Bunun yanında hizmet tespiti davasının kamusal niteliği
itibarıyla fiilî çalışmanın hangi tür delillerle nasıl ispat edileceği derece
mahkemelerinin takdir yetkisi içindedir. Yargıtay kararında belirtildiği üzere
durum tespit tutanağında davacının çalıştığına dair bir saptama yapılamamıştır.
Ancak davacının hizmet tespiti davası açmasının temel sebebi de çalıştığına
ilişkin bir saptamanın SSK tarafından yapılamamasıdır.
39. Dolayısıyla yapılan yargılama sonunda tarafların davanın
sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı dikkate
alınarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu, somut
yargılamada silahların eşitliği ilkelerine aykırı bir durum görülmediğinden
adil yargılama hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği
ilkelerine yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.