Esas No: 2014/2980
Karar No: 2014/2980
Karar Tarihi: 26/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SELÇUK HORUK VE HÜSEYİN KARADAĞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2980) |
|
Karar Tarihi: 26/10/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucular |
: |
1. Selçuk
HORUK |
|
|
2. Hüseyin
KARADAĞ |
Vekilleri |
: |
Av. İsmail
Halit AKIN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, İnsan Hakları Tazminat Komisyonu (Komisyon)
tarafından verilen tazminatın düşük olması, Mahkeme ve Komisyon kararlarında
vekâlet ücretine hükmedilmemesi, Komisyonun toplanma usulünün Kanuna aykırı
olması, Komisyonda hakim ve savcıların görev alması nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları ile 9/1/2013 tarihli ve 6384
sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat
Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun"un 4. maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğu
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 7/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 30/4/2015 tarihinde kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucuların da aralarında bulunduğu 405 kişi hakkında
Cumhuriyet Savcılığı tarafından 19/6/1998 tarihinde, efrada suimuameleve
cinsel saldırı suçlarından soruşturma başlatılmış, Mardin Cumhuriyet
Başsavcılığının 4/9/2003 tarihli ve E.2003/1911 hazırlık sayılı iddianamesi ile
Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava, güvenlik nedeniyle Sungurlu Ağır
Ceza Mahkemesine nakledilmiştir.
6. Sungurlu Ağır Ceza Mahkemesi, 13/9/2006 tarihli ve E.2005/22,
K.2006/110 sayılı kararı ile efrada suimuamele
suçundan açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, cinsel saldırı
suçundan açılan davada ise başvurucuların beraatine
hükmetmiştir.
7. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 23/10/2008
tarihli ve E.2007/5335, K.2008/8810 sayılı ilamı ile onanmıştır.
8. Başvurucular, ceza yargılaması nedeniyle adil yargılanma
hakkı kapsamındamakul sürede yargılanma haklarının
ihlal edildiğini belirterek tazminat istemiyle 17/6/2009 tarihinde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuşlar; AİHM, 6384 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesi nedeni ile iç hukuk yollarının tüketilmediğinden bahisle 28/5/2013
tarihinde başvurunun reddine karar vermiştir.
9. Başvurucular 28/7/2013 tarihinde Komisyona başvuru yaparak
-AİHM başvuru formuna atıfla- aynı taleplerinin 6384 sayılı Kanun hükümlerine
göre sonuçlandırılmasını talep etmişlerdir.
10. Komisyon 11/11/2013 tarihli ve E.2013/1669 ve E.2013/1700
sayılı kararları ilemakul sürede yargılanma
haklarının ihlal edildiğini
tespit ederek başvurucular lehine ayrı ayrı 5.000 TL tazminata hükmetmiştir.
Kararların ortak gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...
Komisyon müracaat edenin soruşturma aşamasında
8/12/2000 tarihinde alınan ifadesiyle başlayan ceza yargılamasının 23/10/2008
tarihinde kesin hükümle sonuçlandığını tespit etmiştir. Dolayısıyla başvuruya
konu ceza yargılaması çift dereceli olarak 7 yıl 10 ay 15 gün sürmüştür.
....
Müracaata konu iş bu dosyadaki bilgi ve
belgeler ışığında AİHM"in makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin yerleşik içtihatları, olayın kendine özgü koşulları,
yargılamanın uzamasında müracaat eden yüklenebilecek her hangi bir kasıt veya
kusurun bulunmaması, davanın müracaat eden açısından taşıdığı önem birlikte
değerlendirildiğinde söz konusu yargılama süresinin makul olmadığı anlaşılmış
olup somut olayda müracaat edenin makul sürede yargılanma hakkı ihlal
edilmiştir.
..."
11. Başvurucuların kararlara yaptığı itirazlar, Ankara Bölge
İdare Mahkemesi 3. Kurulunun 20/1/2014 tarihli ve E.2013/380, K.2014/105 sayılı
ve 22/1/2014 tarihli ve E.2013/354 ve K.2014/149 sayılı kararları ile
reddedilmiştir. Ret kararlarının ortak gerekçesi şöyledir:
"...
AİHS"in 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki “makul
sürede yargılanma” hakkının amacı, AİHM tarafından şöyle açıklanmaktadır.
“Bütün hak arayanlar için geçerli olan bu hükmün amacı, bu kişileri yargılama
işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korumak; özellikle ceza davalarında,
suçlanan kişinin, uzun süre davasının nasıl sonuçlanacağı endişesi ile
yaşamasını önlemektir”(Stogmüller v.Austria,
Appl. No. 1602/62, 10.11.1969, para.5. ).
Buna göre, yargılamalarının makul sürede
sonuçlandırılmadığının tespiti halindeödenmesine
karar verilecek olan tazminat; ilgililerin bu nedenle yaşadıkları endişeninkişiliklerinde yarattığı manevi zararın kısmen de
olsa giderimine yönelik bulunduğundan, mahiyeti
itibarıyla “manevi” tazminat niteliğindedir ve bu nedenle takdiren
belirlenmesi kaçınılmazdır.
Bu itibarla, Kurulumuzca; Komisyon tarafından,
başvuranın yargılamasının çok uzun sürdüğü, dolayısıyla makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğinin tespiti üzerine ödenmesine karar verilen tazminat miktarının,şikayete konu edilen yargılamanın uzunluğu göz
önünde bulundurulmak suretiyle,makul sürenin aşımıyla
orantılı olarak belirlendiği ve bu nedenle hakkaniyete veAİHM
içtihatlarına uygun bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Belirtilen nedenle, itirazın reddine karar verilmesi
gerekmektedir.
..."
12. Kararlar, 3/3/2014 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ
edilmiş; 7/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 6384 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair
esas ve usullerin belirlenmesidir.”
14. 6384 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve
kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul
sürede sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra
edildiği ya da hiç icra edilmediği, iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılmış başvuruları kapsar.
…”
15. 6384 sayılı Kanun’un 4. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“(1) Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar
hakkında karar vermek üzere Bakanlığın merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında
çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi
ile Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı personeli arasından atanacak bir
kişiden oluşan toplam beş kişilik bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu
üyeler arasından Adalet Bakanı tarafından seçilir.
…
(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri Bakanlık
tarafından yürütülür.
…”
16. 6384 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Komisyona müracaat, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu,
başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat edenin
kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır.
(2) Başvuran, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde Komisyona müracaat edebilir. Bu süre içinde
müracaatta bulunmayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin münhasıran iç hukuk
yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının
kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde de Komisyona müracaat
edebilirler.”
17. 6384 sayılı Kanun’un 6. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki
diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci
madde kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
…”
18. 6384 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay
içinde karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda
gerekçeli olarak karar verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ
tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare
Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm
belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli
işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon
kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine
verilen kararlar kesindir.
(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın
kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye
ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan
müstesnadır.”
19. 6384 sayılı Kanun’un 9. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi itibarıyla
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında
uygulanır.
…”
20. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164.
maddesi şöyledir:
“Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının
karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
…”
21. 1136 sayılı Kanun’un 169. maddesi şöyledir:
“Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek
avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç
katından fazla olamaz.”
22. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin
1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki
uyuşmazlığı sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği
mahkemelerce karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve
takdirinde, Avukatlık Kanunu ve işbu tarife Hükümleri uygulanır.
23. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun
gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
..."
24. 6100 sayılı Kanun’un 326. maddesinin (1) numaralı fıkrasışöyledir:
“(1)Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama
giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 26/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
26. Başvurucular, Komisyon tarafından yalnızca kovuşturma
safhasının dikkate alınarak yargılanma süresinin hesaplandığını, bu uygulamanın
yanlış olduğunu, kovuşturma evresinden önceki dönemin de hesaba katılması
gerektiğini, bu dönem de dikkate alındığında yargılanmanın yaklaşık10 yıl 4 ay
sürdüğünü ve bu sürenin makul olmadığını, Komisyonun AİHM içtihatlarına uygun
değerlendirme yapmadığını, Komisyon ve Bölge İdare Mahkemesitarafından
haklı bulunarak tazminata hükmedilmiş olmasına rağmen lehine vekâlet ücretine
hükmedilmediğini, Komisyon kararının Kanun"a aykırı olarak üç kişi ile
alındığını, Anayasa"nın 140. maddesinde hâkim ve savcıların idari görev
alamayacakları belirtilirken bu meslek mensuplarının Komisyonda
görevlendirilmelerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatını
zedelediğini, bu açıdan 6384 sayılı Kanun"un 4. maddesinde yer alan
"hâkimler ve savcılar" ibaresinin
Anayasa"ya aykırı olduğunu belirterek Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat
talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
1. Komisyon Tarafından Belirlenen Tazminatın
Düşük Olması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
28. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği belirlenmiş olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına
göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç
temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar başvuruya
konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden
ya da ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve
bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu da ileri
sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B.
No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
29. Başvuru konusu olayda başvurucular, Komisyonun hükmettiği
tazminat miktarının AİHM içtihatlarına aykırı şekilde düşük belirlenmesi
nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
30.Başvurucular hakkında efrada suimuamele
ve cinsel saldırı suçlarından açılan kamu davasında, Mahkemece düşme ve beraat
kararları verilmiş ve hüküm bu şekilde kesinleşmiştir. Başvurucular,
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı iddiasıyla AİHM’e başvurmuş; dosya
incelenme aşamasında iken 6384 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesiyle Komisyon
tarafından değerlendirme yapılması gerektiği belirtilerek başvurunun reddine
karar verilmiş; Kanun"da belirtilen süre içinde başvurucular şikâyetlerini
Komisyona iletmişlerdir. Komisyon 11/11/2013 tarihli kararlarında
başvurucuların soruşturma aşamasında savunmalarının alındığı tarihi dikkate
alarak iki dereceli bir yargılamada 7 yıl 10 ay 15 gün süren yargılamanın makul
olmadığını ve başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği
gerekçesiyle AİHM’in uzun yargılama konusundaki
yerleşik içtihatlarını, olayın kendine özgü koşullarını, başvuruculara isnat
edilebilecek kusurun bulunmamasını ve davanın başvurucular açısından taşıdığı
önemi de dikkate alarak başvurucular lehine ayrı ayrı 5.000 TL tazminat
ödenmesine karar vermiştir. Kararlara yapılan itirazlar, Ankara Bölge İdare
Mahkemesi 3. Kurulunun 20/1/2014 ve 22/1/2014 tarihli kararları ile
reddedilmiştir.
31. Anayasa Mahkemesi açısından idari makamlar ve derece
mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması
suretiyle ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli
biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri
sürülemeyecektir. Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde bireysel başvuru
mekanizmasının ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesinin inceleme yapmasına
gerek kalmayacaktır. Bu kapsamda Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin şikâyetler
açısından, yargılama sürecinin ve usulünün adilliğine riayet edilerek
hakkaniyete uygun ve makul bir gerekçeye dayalı olarak verilen bir karar mağdur
sıfatını ortadan kaldırabilecektir (Sadık
Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 83; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, §§ 61, 74).
32.Aynı şekilde AİHM de -ulusal yetkililerce ihlalin açıkça veya
özü itibarıyla tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli
biçimde giderilmesi hâlinde- ilgili tarafın, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 34. maddesi anlamında bundan böyle mağdur olduğunu
ileri süremeyeceğini belirtmektedir (Fatma
Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08, 9/4/2013, § 44; Scordino/İtalya No. 1 [BD], B. No: 36813/97, 29/3/2006, §§ 178 vd.).
AİHM’e göre bu iki koşul yerine getirildiği takdirde Sözleşme ile düzenlenen
koruma mekanizmasının ikincil niteliği sayesinde Mahkemenin inceleme yapması
engellenmiş olacaktır (Fatma Yüksel/Türkiye,
B. No: 51902/08, 9/4/2013, § 46).
33. Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal edildiği
ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu
kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların varlığını devam ettirip
ettirmediğine bağlı bulunmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Freimanis ve Lidums /Letonya,
B. No: 73443/01, 74860/01, 9/2/2006, § 68). Başvuruculara sunulan telafi
imkânının uygun ve yeterli olup olmadığı kararı, söz konusu anayasal temel hak
ve özgürlüğün ihlalinin niteliği gözönünde
bulundurularak dava koşullarının tamamının değerlendirilmesi sonucunda
verilebilecektir. Bu çerçevede bir başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için aynı zamanda idari veya yargısal bir
kararla kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da bağlı olabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 84).
34. Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında AİHM, Ümmühan Kaplan/Türkiye (B. No: 24240/07,
20/3/2012) kararında Türkiye"nin, en geç kararın kesinleşmesini takip eden bir
yıl içinde Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 13. maddesi
bağlamındaki makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun bir tatmin
sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar vermiştir. AİHM
bu iç hukuk yolunun kendisine sunulacak olan benzer başvuruların yığılmasını
engellemek amacıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açılması
tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde derdest olan başvurularla ilgili
olduğunu da vurgulamıştır (Ümmühan
Kaplan/Türkiye, § 75).
35. Başvuru konusu olayda, başvurucuların makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmiş ve tazminata
hükmedilmiştir. Başvurucuların 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk
yolunun AİHM’in Ümmühan
Kaplan/Türkiye kararında belirttiği ilkeleri taşımadığını yahut
Komisyon tarafından takdir edilen tazminatların kendilerine ödenmediği yönünde
bir iddiada da bulunmadıkları anlaşılmıştır.
36. Bu durumda 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyon
tarafından, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle başvurucuların makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiğinin tespit edildiği ve bu ihlal sebebiyle
başvuruculara tazminat ödenmesine karar verildiği görüldüğünden yargılamanın
makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle ortaya çıkan ihlalin Komisyonun tespitine
esas olan olayla ilgili başvurucuların mağduriyetinin açıkça ve orantısız
olmayacak şekilde giderildiği, bundan dolayı ihlalin güncelliğini yitirmesi
nedeniyle bireysel başvuru tarihi itibarıyla başvurucuların mağdur statüsünün
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucuların bireysel başvuru tarihi
itibarı ile mağdur statüleri bulunmadığından başvurunun bu bölümünün diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Vekâlet Ücretine Hükmedilmemesi, Komisyonun
Toplanma Usulünün Kanun"a Aykırı Olması ve Komisyonda Hâkim ve Savcıların Görev
Alması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
38. Başvurucular Komisyon ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından
haklı bulunarak tazminata hükmedilmiş olmasına rağmen AİHM, Komisyon ve Bölge
İdare Mahkemesi yönünden avukatlık ücretinin ödenmesi talebinin reddedildiğini,
Komisyonun Kanun"a aykırı olarak üç üye ile karar aldığını, Komisyonda hâkim ve
savcıların görev almalarının mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
ilkelerine aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
39. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
40. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden
ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
41. 6384 sayılı Kanun"un 2. maddesinde, makul sürede yargılama
yapılmaması ve Mahkeme kararlarının icra edilmemesi iddialarıyla AİHM"e yapılan
başvuruları incelemekle Komisyonun görevli olduğu; 4. maddesinde, Komisyon
üyelerinin Bakanlığın merkez, merkeze bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan
hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi ile
Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı personeli arasından atanacak bir
kişiden oluşacağı ve Komisyonun üye sayısının salt çoğunluğuyla toplanacağı ve
toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar vereceği belirtilmiştir. Ayrıca
aynı Kanun"un 7. maddesine göre Komisyonun verdiği kararlara karşı Ankara Bölge
İdare Mahkemesine itiraz edilebilmektedir.
42. Anılan bu hükümlere göre 6384 sayılı Kanun uyarınca
oluşturulacak Komisyonun verdiği kararların “kesin hüküm” niteliğini
taşımadığı, yargı fonksiyonu kapsamında olmadığı, başvuruları inceleme süreci
ve uygulayacağı usulün idari nitelikte olduğu, kararlarının idari yargı
denetimine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Komisyonun yargısal
faaliyet yürüten bir makam veya merci olmayıp Bakanlık bünyesinde kurulan ve sekretaryasını
Bakanlığın yürüttüğü bir idari kurul olduğu sonucuna varılmıştır (AYM,
E.2013/34, K.2013/74, 6/6/2013).
43. 1136 sayılı Kanun"un 164. maddesine göre avukatlık ücreti
hukuki yardım karşılığı ödenen meblağı ifade etmektedir. Aynı Kanun"un 169. maddesinde
ise yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin miktarının
nasıl hesaplanacağı belirtilmiş olup hükümde “yargı mercilerinden” bahsedildiği
anlaşılmaktadır. Avukatlık ücretinin miktarları da Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nde belirtilmiştir.
44. Öte yandan 6100 sayılı Kanun"un 323. maddesinde vekâlet
ücreti dâhil olmak üzere yargılama giderleri sayılmış, 326. maddesinde ise
yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar
verileceği düzenlenmiştir.
45. Başvurucular; AİHM, Komisyon ve Bölge İdare Mahkemesine
yaptıkları başvurular nedeniyle Komisyon ve Mahkeme tarafından lehlerine
avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerse de 6384 sayılı
Kanun"un, yalnızca makul sürede yargılama yapılmaması ve mahkeme kararlarının
icra edilmemesi iddialarıyla AİHM"e yapılan başvuruları incelemek üzere idari
bir kurul olan Komisyonun kurulmasını öngördüğü belirlenmiştir. Anılan Kanun
gereği başvuruların incelenmesinde başvurucular dışında karşı taraf veya davalı
sıfatıyla hiçbir kurum veya kişinin yer almadığı, Komisyonun başvurucunun
iddialarını haklı gördüğü takdirde ancak Kanun"da öngörülen şekilde tazminata
hükmedebileceği, bunun dışında vekâlet ücretine hükmetme yetkisinin
bulunmadığı, Bölge İdare Mahkemesinin itiraz üzerine verdiği kararların nitelik
olarak ret kararları olduğu Kanun gereği başvurucular lehine vekâlet ücretine
hükmedilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır (Ahmet
Doğan, B. No: 2014/11359, 16/9/2015, § 46).
46. Yine başvurucular Komisyonun Kanun"a aykırı olarak üç üye
ile karar aldığını, Komisyonda hâkim ve savcıların görev almalarının
mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerse de başvuru
konusu Komisyon kararlarının dört hâkim ve bir vergi müfettişinden oluşan heyet
tarafından alındığı,Komisyonun yargısal faaliyet
yürüten bir makam veya merci olmayıp Bakanlık bünyesinde kurulan ve
sekretaryasını Bakanlığın yürüttüğü bir idari kurul olduğugözönüne
alındığında hâkim ve savcıların Komisyonda görev almasında mahkemelerin
bağımsızlığı ilkesine aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
47. Başvuru konusu olayda başvurucuların Komisyona yaptığı
başvuru üzerine makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilerek 6384 sayılı Kanun gereği başvuruculara yalnızca tazminat ödenmesine
karar verildiği, anılan Kanun"a göre Komisyonun yetkisi gereği başvurucular
lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesinin başvurucuların adil yargılanma
hakkına bir müdahale oluşturmadığı, yine Komisyonun Kanun"un öngördüğü usul çerçevesinde
toplanarak karar aldığı, buna yönelik iddiaların da yerinde olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
48. Açıklanan nedenlerle vekâlet ücretine hükmedilmemesi,
Komisyonun karar alma usulünün Kanun"a aykırı olması, Komisyonda hâkim ve
savcıların görev alması nedenleriyle adil yargılanma hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. 6384 sayılı Kanun"un 4. Maddesinde Yer Alan
"Hâkimler ve Savcılar" İbaresinin
Anayasa"ya Aykırılığı Olduğuna İlişkin İddia
49. Başvurucular, 6384 sayılı Kanun"un 4. maddesinde yer alan
"hâkimler ve savcılar" ibaresinin Anayasa"ya aykırı olduğunu, bu
iddialarının ciddi bulunarak Anayasa"ya aykırılık yönünden de bir inceleme
yapılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
50. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun"un
45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa"da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Sözleşme ve buna ek Türkiye"nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal
edildiğini iddia eden medeni haklara sahip bütün gerçek ve tüzel kişilere
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştır.
51. 6216 sayılı Kanun"un 45. maddesinin (3) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan
bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın
yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu
olamaz.”
52. 6216 sayılı Kanun"un 45. maddesinin (3) numaralı fıkrasında,
yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemlerin doğrudan bireysel başvuru
konusu yapılamayacağı açıkça düzenlenmektedir.
53. Bir yasama işlemi olarak kanun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesinin ürünüdür. Kanun, parlamento kararı dışında kalan ve
Anayasa’nın yetki verdiği Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Anayasa’da
öngörülen kanun yapma usullerine uyularak yapılan işlemdir (Tuğba Arslan, B. No: 2014/256, 25/6/2014,
§ 85).
54. Bireysel başvuru yolu, bireylerin maruz kaldığı temel hak
ihlallerinin tespitini yapan ve tespit edilen ihlalin ortadan kaldırılması için
etkin araçları içeren anayasal bir güvencedir. Bu güvence kapsamında kişilere
doğrudan yasama işleminin iptalini isteme yetkisi tanınmamıştır. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, kamusal bir düzenlemenin soyut
biçimde Anayasa"ya aykırılığının ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak
kabul edilemez (Gökhan Ünal, B.
No: 2012/30, 5/3/2013, §§ 16,17).
55. Bir yasama işleminin, temel hak ve özgürlüğün ihlaline neden
olması durumunda, doğrudan yasama işlemi aleyhine değil, ancak yasama işleminin
uygulanması mahiyetindeki işlem, eylem ve ihmallere karşı bireysel başvuru
yapılabilir (Süleyman Erte, B.
No: 2013/469, 16/4/2013, § 17; Serkan Acar,
B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 37).
56. Somut olayda başvurucular, 6384 sayılı Kanun"un 4.
maddesinde yer alan "hâkimler ve savcılar" ibaresinin Anayasa"ya aykırı olduğunu belirterek iptalini
talep etmişlerdir. Bireysel başvuru yoluyla doğrudan yasama işlemine değil
ancak yasama işleminin uygulanması mahiyetindeki işlem, eylem ve ihmallere
karşı başvuru yapılabilecektir. Diğer bir deyişle bir yasama işleminin doğrudan
ve soyut olarak Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru
yapılamaz (Büyük Birlik Partisi ve diğerleri
[GK], B. No: 2014/8842, 6/1/2015, § 26).
57. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Komisyon tarafından belirlenen tazminatın düşük olması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Vekâlet ücretinin ödenmesine hükmedilmemesi, Komisyonun
toplanma usulünün kanuna aykırı olması, Komisyonda hâkim ve savcıların görev
alması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. 6384 sayılı kanun"un 4. maddesinde
yer alan "hâkimler ve savcılar" ibaresinin
Anayasa"ya aykırı olduğuna ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
26/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.