Esas No: 2014/2362
Karar No: 2014/2362
Karar Tarihi: 26/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET BELGE BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2362) |
|
Karar Tarihi: 26/10/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Akif
YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Ahmet BELGE |
Vekili |
: |
Av. Yusuf
Kenan ALTAN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yürütülen ceza davasının makul sürede
sonuçlandırılmaması, derece mahkemesi kararlarının gerekçesiz olması ve
yargılamanın sonucunun adil olmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde İstanbul 13. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/4/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 5/5/2015 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, işlediği iddia edilen kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma suçu nedeniyle 18/4/2004 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. Başvurucu 19/4/2004 tarihinde İzmir 3. Sulh Ceza Mahkemesince
tutuklanmış ve isnat edilen suça ilişkin olarak 21/4/2004 tarihli ve E.2004/748
sayılı iddianameyle hakkında İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası
açılmıştır.
9. İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/160 sayılı dosyasında
yürütülen yargılamada 306/2004 tarihinde başvurucunun salıverilmesine karar
verilmiştir.
10. İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucu hakkında atılı
suçtan mahkûmiyet kararı verilmiştir. Dosya sanığın temyizi üzerine
gönderildiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 3/10/2005 tarihli yazıyla yeni
kanunların yürürlüğe girmesiyle nedeniyle yeniden değerlendirilmesi gerektiği
gerekçesiyle Mahkemesine iade edilmiştir.
11. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının iadesi üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda Mahkemenin
28/12/2005 tarihli ve E.2005/571, K.2005/635 sayılı ilamıyla sanığın
(başvurucunun) cinsel amaçlı hürriyetinden yoksun kılma suçundan 18 ay hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
12. Anılan kararın
temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 6/5/2009 tarihlive
E.2006/8121, K.2009/5351 sayılı ilamıyla bozulmuştur.
13. İzmir 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 30/7/2009 tarihli ve E.2009/264, K.2009/298 sayılı kararıyla
başvurucu, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan toplam 18 ay hapis
cezasına mahkûm edilmiştir.
14. Gerekçeli kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"DELİLLER:-Sanığa ait nüfusve adli sicil kaydı.
-Mağdureye ait nüfus
kaydı.
-Mağdure F. B. nin soruşturma ve kovuşturma safhalarındaki özde değişmeyen
samimi beyanları.
-Mağdure ile ilgili
raporlar.
-Yakalama tutanağı ve içeriği.
-Emanete alınan bıçak.
-Olay yeri görgü tespit tutanağı.
-Sanığın kaçamaklı ikrarı.
-Mahkememizin 30.06.2004 gün ve 160-299 ve
28.12.2005 gün 571-635 sayılı kararlarında sanığın evli mağdureyi
şehvet hissiyle kaçırmaya kalkışmak suçunun sübutuna ve niteliğine yönelik
gerekçe.
-İddia ve tüm dosya kapsamı gibi deliller.
GEREKÇE: Yapılan yargılamaya, toplanan
delillere, bunlardan edinilen vicdani kanaate göre;
Sanığın, mağdurenin
kocası ... [ile] akraba oldukları, olaydan bir müddet öncesi iş bulmak amacıyla
İzmir"e geldiği ve H. B.ye ait olay yeri evde bir süre misafir olarak kaldığı,
sanığın misafir olarak kaldığı sırada yengesi F. B.ye karşı bir takım duygular
hissettiği ve sanığın mağdureye birlikte olma
önerisinde bulunduğu ancak mağdurenin bunu kabul
etmediği ve olayı H. B.nin öğrenmesi üzerine sanığın
evi terk ettiği, olay günü mağdurenin evde yalnız
olduğu sırada sanığın mağdureyi evden telefonla
arayıp geleceğini söylediği ancak mağdurenin bu
teklifi kabul etmemesine rağmen sanığın olay yeri eve geldiği ve kapıya vurduğu
ve mağdureden kapıyı açmasını istediği, mağdurenin kapıyı açmaması üzerine sanığın kapıyı zorlamaya
başladığı, bu sırada mağdurenin olayı telefonla
polise ihbar ettiği, sanığın zorladığı kapıyı açarak içeriye girip mağdurenin kolundan tutup kaçma önerisinde bulunduğu, mağdurenin kabul etmemesi üzerine mağdureyi
tokatladığı, mağdurenin direnmesi üzerine mutfağa
geçen bıçakla mağdureyi tehdit ettiği, o sırada
polislerin olay yerine geldiği, polislerin geldiğini gören sanığın evin
çatısına gizlendiği, polisler tarafından çatıda gizlenen sanığın yakalandığı
anlaşılmaktadır.
Sanığın birlikte olma önerisinde bulunduğu
evli mağdurenin, sanığın bu teklifini geri
çevirmesinden sonra evden ayrılan sanığın mağdurenin
yalnız olduğu suç günü telefonla mağdureyi arayıp
geleceğini söyleyip, mağdurenin gelmemesini
söylemesine rağmen ısrarla olay yerine gelip kapıyı kırıp içeriye girmesi ve
kolundan tuttuğu mağdureye birlikte kaçma önerisinde
bulunması, mağdurenin kabul etmemesi üzerine mağdureyi raporda belirtildiği şekilde dövmesi ardından
mutfağa geçip aldığı bıçakla mağdureyi teklif etmesi
şeklindeki eyleminin evli mağdureyi şehvet hissiyle
kaçırma ([c]insel amaçlı zorla [h]ürriyetinden
yoksun kılma) suçunu oluşturduğu, mağdurenin
telefonla haber verdiği polislerin olay yerine gelmesi üzerine sanığın eylemine
ara vermesi nedeniyle eyleminin evli kadını kaçırmaya eksik kalkışma suçunu
oluşturduğu, sanığın sabit olan eyleminin 765 sayılı TCK"nun
429/2, 61. maddeleri ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nun 109/2, 35/2, 109/3-a,109/5, 53/1-2. maddelerine
uyduğu anlaşılmıştır.
(...) 5237 sayılı TCK"nun
109/2, 35/2, 109/3-(a), 109/5, 53/1-2. maddelerine göre yapılacak uygulamanın
sanık lehine olduğu görülmüştür."
15. Mahkûmiyet kararı,
Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 5/12/2013 tarihli ve E.2012/143, K.2013/12737
sayılı ilamıyla onanmıştır. Onama kararı 7/2/2014 tarihinde öğrenilmiştir.
16.Başvurucu 18/2/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere
gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan
beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği
sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
…
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre
verilecek ceza bir kat artırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 26/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını,
yaklaşık on yıl sürdüğünü, mağdur şikâyetinden vazgeçmesine rağmen hakkında
lehe hükümlerin uygulanmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya
ertelenmesine karar verilmediğini, İlk Derece Mahkemesi ve temyiz mercii
kararlarının gerekçesiz olduğunu belirterek Anayasa’nın adil yargılanma hakkını
düzenleyen 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş;yeniden
yargılama yapılmasına ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, İlk Derece Mahkemesi ve Yargıtay kararlarının
gerekçesiz olduğunu belirterek Anayasa"nın 141. maddesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
21. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her
türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri
sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın
niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B.
No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin,
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 57).
22. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların,
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir.
Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve
gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına
yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucunun
Adil Olmadığına İlişkin İddia
24. Başvurucu; mağdur şikâyetinden vazgeçmesine rağmen hakkında
lehe hükümlerin uygulanmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya
ertelenmesine karar verilmediğini, bu sebepleadil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
26. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının Edildiğine İlişkin İddia
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
29. Başvurucu, hakkında yürütülen yargılamanın makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
30. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu
kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvurunun bu kısmı hakkında da görüş
sunmamıştır.
31. Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa"nın 141. maddesi
de -Anayasa"nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38, 39).
32. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken ölçütlerdir (Güher
Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
33. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının
yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği
arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Ceza
yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara
bağlandığı tarihtir (Ersin Ceyhan,
B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
34. Bu ilkeler temelinde yapılan incelemede başvurucu hakkındaki
yargılamanın 18/4/2004 ile 5/12/2013 tarihleri arasında 9 yıl 7 ay 16 gün
sürdüğü anlaşılmıştır.
35. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde
davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya
konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün
olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 9 yıl 7 ay 16 günlük yargılama
süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
38.
Başvurucu 15.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
39. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
40. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucunun
adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.