Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/12009
Karar No: 2014/12009
Karar Tarihi: 26/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEMRA ÖZEL ÜNER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/12009)

 

Karar Tarihi: 26/10/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Şermin BİRTANE

Başvurucu

:

Semra ÖZEL ÜNER

Vekili

:

Av. Güler POLAT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca başvurucu ve çocuğuna müşterek konutun tahsis edilmemesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/7/2014 tarihinde İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölümün Üçüncü Komisyonunca 31/3/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvurunun bir örneği bilgi için 25/3/2016tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş bildirilmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, evli ve bir çocuk annesi olup İstanbul"da doktor olarak görev yapmaktadır.

7. Başvurucu, Kartal Asayiş Büro Amirliğine başvurarak 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir talep etmiştir. Başvurucu, kolluk görevlilerine verdiği ifadede hastalandığı için bir süre çocuğuyla birlikte annesinin evinde kaldığını, çocuğunun iyileşmesinden sonra evine gittiğinde eşi tarafından eve girmesine müsaade edilmediğini, kapının kilidinin değiştirilmiş olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, fiziksel şiddet görmediğini beyan etmiştir.

8. Belirtilen evrakın ilgili kolluk birimince yetkili mahkemeye iletilmesi üzerine İstanbul Aile Mahkemesinin kararı ile altı ay süreyle geçerli olmak üzere tedbir talebinin kabulüne karar verilmiştir. Mahkeme karar gerekçesinde, önleyici ve koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için şiddet uygulandığına dair delil aranmayacağı ve kararın geciktirilmeksizin verilmesi gerektiği ilkeleri uyarınca talebin haklı bulunduğu belirtilmiştir. Tedbir kararında başvurucunun eşinin, başvurucunun iş yerine ve -anne ve babasına ait konutun adresi belirtilmek suretiyle- ikametgâhına yaklaşmamasına karar verilmiştir. Bunun yanı sıra karardabaşvurucunun eşinin başvurucuya yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, başvurucunun yakınlarına, tanıklarına ve -kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere- anne, babasına ve kardeşlerine yaklaşmamasına, mağdurun şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesine, mağduru iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine hükmedilmiştir.

9. Başvurucu, bu karara itiraz etmiştir. İtirazında, eşiyle müşterek konutunun bulunduğu adres için koruma talep etmesine rağmen sığınmak zorunda kaldığı annesinin evinin adresinin koruma kararına esas alındığını hâlbuki çocuğu ile birlikte kendi ikametgâhında yaşamını idame ettirmek istediğini bildirmiştir. Başvurucu ayrıca müşterek konutun kredi borcunu bile kendisinin ödemekte olduğunu, eşinin elektrik ve su aboneliklerini de iptal ettirerek Bursa"ya taşındığını belirterek müşterek konutta kendisinin yaşaması yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.

10. Koruma kararını itirazen inceleyen Aile Mahkemesince başvurucunun talebi kesin olarak reddedilmiştir. Kararda, tedbir kararının kapsamına göre itirazın yerinde bulunmadığı gerekçe gösterilmiştir.

11. Bu karar 17/6/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş, 15/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

B. İlgili Hukuk

12. 6284 sayılı Kanun’un “Amaç, kapsam, temel ilkeler” başlıklı 1. maddesi şöyledir:

 “(1) Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

 (2) Bu Kanunun uygulanmasında ve gereken hizmetlerin sunulmasında aşağıdaki temel ilkelere uyulur:

 a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, özellikle Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır.

 b) Şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, kadın erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve süratli bir usul izlenir.

 c) Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları insan onuruna yaraşır bir şekilde yerine getirilir.

 ç) Bu Kanun kapsamında kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirler ayrımcılık olarak yorumlanamaz.”

13. 6284 sayılı Kanun"un "Tanımlar" kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:

“…Bu Kanunda yer alan;

...

b) Ev içi şiddet: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti,

...

ç) Kadına yönelik şiddet: Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranışı,

d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı,

e) Şiddet mağduru: Bu Kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan kişileri,

...

ğ) Tedbir kararı: Bu Kanun kapsamında, şiddet mağdurları ve şiddet uygulayanlar hakkında hâkim, kolluk görevlileri ve mülkî amirler tarafından, istem üzerine veya resen verilecek tedbir kararlarını,

ifade eder.”

14. 6284 sayılı Kanun’un “Hâkim tarafından verilecek koruyucu tedbir kararları” başlıklı 4. maddesi şöyledir:

 “(1) Bu Kanun kapsamında korunan kişilerle ilgili olarak aşağıdaki koruyucu tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

 a) İşyerinin değiştirilmesi.

 b) Kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi.

 c) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunundaki şartların varlığı hâlinde ve korunan kişinin talebi üzerine tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması.

 ç) Korunan kişi bakımından hayatî tehlikenin bulunması ve bu tehlikenin önlenmesi için diğer tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde ve ilgilinin aydınlatılmış rızasına dayalı olarak 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi.”

15. 6284 sayılı Kanun’un “Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları” başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:

 a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.

 b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.

 c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.

 ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması.

 d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması.

 e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.

 f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.

 g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi.

 ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.

 h) Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dâhil, muayene ve tedavisinin sağlanması.

 ı) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması.

 (2) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmidört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.

 (3) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler ile 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.

 (4) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise 4721 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.”

16. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun "Evliliğin Genel Hükümleri" başlıklı üçüncü bölümünde yer alan "Haklar ve Yükümlülükler" kenar başlıklı 185. maddesi şöyledir:

 “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur.

 Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim vegözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler.

 Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.”

17. 4721 sayılı Kanun’un 186. maddesi şöyledir:

“Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler.

Birliği eşler beraberce yönetirler.

Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.”

18. 4721sayılı Kanun’un 195. maddesi şöyledir:

“Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler

Hâkim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır; onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir.

Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır."

19. 4721 sayılı Kanun’un "Birlikte yaşamaya ara verilmesi" kenar başlıklı 197. maddesi şöyledir:

 “Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.

Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.

Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.”

20. 24/11/2011 tarihli ve 6251 sayılı Kanun"la onaylanması uygun bulunan,8/3/2012tarihli ve 28227 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 26/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, müşterek evlerine girmesinin eşi tarafından engellenmesi suretiyle eşinin kendisine şiddet uyguladığını, 6284 sayılı Kanun"da mağduru koruma amacıyla getirilmiş olan düzenlemelere rağmen koruma kararını veren Mahkemece yapılan yanlışlık nedeniyle kendi evine gidemediğini, ailesinin evinde yaşamaya mecbur bırakıldığını belirterek özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, 50.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

24. Başvurucu, müşterek evlerine girmesinin eşi tarafından engellenmesi suretiyle eşinin kendisine şiddet uyguladığını, Derece Mahkemesince verilen koruma tedbir kararının da müşterek konutunda yaşamasını sağlamadığını ileri sürmektedir. Başvurucunun evine girmesinin eşi tarafından engellenmesi, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkıyla ilgilidir. Ayrıca özel hayatın mekânı kural olarak kişilerin konutudur. Anayasa"nın 21. maddesinin gerekçesinde belirtildiği gibi özel hayatın belli başlı sahnesini konut teşkil etmektedir. Evlilikle birlikte eşler oturacakları konutu birlikte seçerler ve söz konusu müşterek konut eşlerin her birinin özel yaşamının sahnesi hâline gelir. Bu nedenle başvurucunun iddiaları özel yaşama saygı ve konut dokunulmazlığı haklarını da ilgilendirmektedir. Bu nedenle başvurunun Anayasa"nın 17., 20. ve 21. maddeleri kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

25. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

26. Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”

27. Anayasa"nın "Konut dokunulmazlığı" kenar başlıklı 21. maddesi şöyledir:

“Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.”

28. Anayasa’nın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” kenar başlıklı 41. maddesi şöyledir:

 “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

 Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.

 Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.

 Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”

29. Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasında kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı düzenlenmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

30. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile kimseye "işkence", "eziyet" yapılamayacağı ve kimsenin "insan haysiyetiyle bağdaşmayan" muamele ve cezaya tabi tutulamayacağı düzenlemeleriyle kişinin vücut ve ruhsal bütünlüğüne yönelik müdahaleler bakımından bir derecelendirme öngörülmüştür. Asgari ağırlık düzeyine ulaşan müdahalelerin üçüncü fıkra kapsamında incelenmesi bu düzeyin altında kaldığı tespit edilen müdahalelerin ise birincifıkrada öngörülenkişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamında incelenmesi gerekir. Bu asgari eşiğin aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde her somut olayın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması esastır. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve manevi etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır(Tahir Canan, § 23).

31. 6284 sayılı Kanun"da ev içi şiddet, şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet olarak tanımlanmıştır (bkz. § 13).

32. Somut olayda başvurucu, darbedildiğini, fiziksel şiddete uğradığını belirtmemiştir. Bununla birlikte eşi tarafından müşterek konutlarına girmesi engellenmiş,Aile Mahkemesi tarafından söz konusu muamele ev içi şiddet niteliğinde kabul edilmiş ve başvurucu lehine koruma tedbirine hükmedilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu tespitten ayrılmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

33. Bu kabulden sonra maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile bağlantılı olarak başvurucunun müşterek konutuna girmesinin engellenmesi suretiyle maruz kaldığı şiddetin asgari ağırlık düzeyini aşıp aşmadığı değerlendirilmelidir.

34. Başvurucu, söz konusu olayın meydana geldiği tarihte otuz yaşında olup doktor olarak görev yapan bir çocuk annesidir. Kartal Asayiş Büro Amirliğine verdiği ifade beyanı ve bireysel başvuru dosyasına sunulan belgelerden, başvurucunun müşterek konutu ile annesinin evinin İstanbul"da aynıilçede ve aynı mahallede bulunduğu anlaşılmaktadır. Eşi tarafından müşterek konutlarına alınmaması eyleminin başvurucunun maddi ve manevi varlığı üzerinde stres, üzüntü ve kaygı gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu kuşkusuz olmakla birlikte yaşı, eğitim düzeyi ve doktorluk mesleği sebebiyle ekonomik durumu ve toplumdaki statüsünün üst düzeyde olduğu ayrıca kolaylıkla ulaşabileceği mesafede kendisine destek olan yakınlarının da bulunduğu dikkate alındığında somut olayın koşulları çerçevesinde söz konusu muamele sebebiyle uğradığı zararın ağırlığının Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

35. Devletin maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı haklarınasaygı gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin bu haklara müdahale etmemelerini gerektirir. Bununla birlikte anılan haklara etkili bir biçimde saygının sağlanmasını teminen devletin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da belirtilen haklara saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar. Ayrıca söz konusu "saygının" bir gereği olarak negatif ve pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi sırasında, bireylerin anılan haklarını tam anlamıyla kullanabilmeleri için usule ilişkin etkili güvencelerden yararlandırılması da sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81; Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36; Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235, 10/3/2016, § 90; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 31-34; E.G., [GK], B. No: 2014/12428, 13/10/2016, § 68 ).

36. Devletin kişilerin söz konusu pozitif yükümlülüğü, müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurmak bu kapsamda gerekli usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal prosedürleri sağlamak ve bu suretle yargısal ve idari makamların bireylerin, idare ve özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek sorumluluğunu da içermektedir (Hüdayi Ercoşkun, § 94; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. X ve Y/Hollanda, B. No: 8978/80, 26/3/1985, §§ 23, 24, 27; Hajduova/Slovakya, B. No: 2660/03, 30/11/2010, § 46).

37. Somut olayda başvurucunun özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığın korunması haklarına yönelik müdahale kamu makamlarından değil eşinden yani özel hukuk kişisinden gelmiştir. Dolayısıyla olayda devletin pozitif yükümlülükleri yönünden bir inceleme yapması gerekmektedir.

38. Bu durumda somut olayın koşulları çerçevesinde sorulması gereken ilk soru,belirtilen temel haklar yönünden devletin sahip olduğu "etkili bir hukuk sistemi kurma" yönündeki pozitif yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğidir.

39. Kanun koyucu tarafından ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için etkili ve süratli bir yöntem izlenmesi, şiddete maruz kalan veya uğrama tehlikesi altında olan kişinin gecikmeksizin korunması amacıyla Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle (bkz. § 20) belirlenen standartlara uygun olarak 6284 sayılı Kanun hükümleri ihdas edilerek yürürlüğe konulmuştur. 6284 sayılı Kanun kapsamında, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esaslar ile yaptırımların düzenlendiği görülmektedir. Buna göre devletin koruma yükümlülüğü çerçevesinde gerekli yasal altyapının oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

40. Bununla birlikte söz konusu yükümlülükler, belirtilen düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile tamamlanacağından yargı makamlarınca temel hak ve özgürlüklerin özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar incelenirken de gözönünde bulundurulması gerekli usule ilişkin güvenceleri haiz olan bir yargılama yapılması gerekmektedir (Melahat Karkin, [GK], B. No: 2014/17751, 13/10/2016, § 60).

41. 6284 sayılı Kanun"un 1. maddesinde Kanun"un amacı şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmektedir. Buna göre söz konusu Kanun şiddet mağdurlarını korumaya ve şiddete uğramalarını önlemeye yönelik "acil tedbirleri" temin etmeye yönelik olup aile bireyleri arasındaki mal paylaşımı veya mülkiyet sorunlarını çözmek üzere tasarlanmamıştır.

42. Başvurucu, tedbir isterken özellikle müşterek konutun kendisine tahsisi yönünde bir talepte bulunmamıştır. Ancak başvurucunun bu şekilde açıkça talepte bulunup bulunmamasının bir önemi de bulunmamaktadır. Zira 6284 sayılı Kanun"da belirtilen tedbir kararları sınırlı sayıda değil örnekleme suretiyle sayılmış, tedbir kararı vermeye yetkili merciler bu tedbirlerden birine, birkaçına veya her somut olayın özelliklerine göre alınması gereken en uygun tedbirlere karar verme konusunda geniş takdir yetkisiyle donatılmışlardır.Dolayısıyla 6284 sayılı Kanun uyarınca yargı makamlarının mutlaka talep edilen belirli bir tedbiri sağlama yükümlülüğü bulunmadığı anlaşılmaktadır.

43. Aile Mahkemesince başvurucunun 6284 sayılı Kanun uyarınca tedbire hükmedilmesi talebi kabul edilmiş ve talepten itibaren iki gün içinde karar verilmiştir. Kararda altı ay süreyle başvurucunun eşinin, başvurucunun ikâmetine ve işyerine yaklaşmamasına, başvurucuyu iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine hükmedilmiştir.

44. Aile Mahkemesince verilen tedbir kararına itiraz dilekçesinde başvurucu, eşinin başka bir şehre taşındığını belirterek müşterek konutun kendisine tahsisi yönünde karar verilmesini istemiştir. Bireysel başvuru dosyasına sunulan belgelere göre olay tarihinde başvurucunun evliliği devam etmektedir. Başvurucu, eşinin başka bir şehre taşınarakmüşterek konutu boşaltması sonrasında kendisinin müşterek konuta girip yerleşmesinde bir engel bulunduğuna dair herhangi bir iddia ileri sürmemiştir. Başvurucunun talebinin ortak konutun kendisine tahsisine ilişkin olduğu görülmekle birlikte somut olayın koşulları çerçevesinde bu talebin 6284 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gereken bir husus olmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra müşterek konutla ilgili mülkiyet veya mal paylaşımı konularında başvurucunun 4721 sayılı Kanun kapsamında hukuk mahkemelerine başvurabileceği de açıktır.

45. Buna göre Aile Mahkemesince 6284 sayılı Kanun"un amacına uygun şekilde çok kısa süre içinde karar verilmiş; başvurucunun eşinin, başvurucuya ve yakınlarına yaklaşmamasına, başvurucuyu rahatsız etmemesine yönelik kapsamlı tedbirlere hükmedilmiş, kararın derhâl uygulanması için Cumhuriyet Başsavcılığına ve kolluk makamlarına bildirimde bulunulmuştur. Bu durumda kamu makamlarının olaya gereken özenle yaklaşmadıkları, başvurucunun şiddetten korunmasına yönelik pozitif yükümlülüklerini yerine getirmedikleri söylenemez. Kararlarda yer verilen tespit ve gerekçeler itibarıyla maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı haklarına saygı gösterme yükümlülüğü yönünden başvurucunun usule ilişkin güvencelerden etkin biçimde yararlanmasının sağlandığı, yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşılmadığı sonucuna varılmıştır.

46. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 17., 20. ve 21. maddelerinde güvence altına alınan haklarına yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/10/2016 tarihinde karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi