Esas No: 2014/19289
Karar No: 2014/19289
Karar Tarihi: 27/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
FAHRİ AŞKIN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/19289) |
|
Karar Tarihi: 27/10/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Kamil KAYA |
Başvurucu |
: |
Fahri AŞKIN |
Vekili |
: |
Av. Hakan
GÜRAKSU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, icra emrinin iptali talebiyle yapılan şikâyet
başvurusunda icra hukuk mahkemesince şikâyet dilekçesi karşı tarafa tebliğ
edilmeden dosya üzerinden karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/3/2016 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 31/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 17/5/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
23/5/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine
açılan idari davada 750 TL vekâlet ücreti ile 291,90 TL yargılama giderinin
anılan kurumdan alınarak başvurucuya verilmesine karar verilmiştir.
9. Başvurucu, vekili vasıtasıyla SGK Başkanlığına sunduğu
22/7/2014 tarihli dilekçesiyle idare mahkemesince hükmedilen vekâlet ücreti ile
yargılama giderinden oluşan söz konusu alacağın, numarasını bildirdiği banka
hesabına ödenmesini talep etmiştir.
10. SGK Başkanlığı Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün
20/8/2014 tarihli yazısıyla, anılan birime hitaben dilekçe yazılması ve dilekçe
ekinde ilgili mahkeme kararı ve vekil tarafından düzenlenecek serbest meslek
makbuzu sunulması hâlinde bahsi geçen alacağın banka hesabına ödenebileceği
başvurucuya bildirilmiştir.
11. Başvurucu, kendisinden talep edilen bu belgeleri sunmamış,
alacağın otuz gün içinde ödenmemesi nedeniyle alacağın tahsili için Antalya 30.
İcra Müdürlüğünün E.2014/17437 sayılı dosyasında SGK aleyhine 5/9/2014
tarihinde ilamlı icra takibi başlatmıştır.
12. Borçlu SGK vekili takibe konu alacağın ödenmesi için idareye
başvurulmadan doğrudan icra takibi başlatılmasının kanuna aykırı olduğu
iddiasıyla Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) 24/9/2014 tarihinde
şikâyet başvurusunda bulunmuş ve icra emrinin iptalini talep etmiştir.
13. Mahkeme, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda 2/10/2014
tarihli ve E.2014/906, K.2014/896 sayılı karar ile “alacağın yatırılacağı banka hesap numarası başvurucu tarafından borçlu
idareye yazılı olarak bildirilmeden icra takibi başlatılmasının Kanun’a aykırı
olduğu” gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve icra emrinin iptaline
kesin olarak karar vermiştir.
14. Mahkeme şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmemiş,
ancak başvurucuyu gerekçeli kararında davalı olarak gösterip bu dosya nedeniyle
vekâlet ücreti ile yargılama gideri ödemeye mahkûm etmiştir. Gerekçeli kararın
ilgili kısmı şöyledir:
“Şikayetin mahiyeti gereği duruşma açılmasına
gerek görülmemiştir.
...
Takip [i]dare [m]ahkemesinin kararına dayalı olarak yapılmış olup, konusu
belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile
her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri davacının
veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap
numarasına, bildirim tarihinden itibaren yasada belirlenen süreler içinde ödeme
yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunacağından,
davalı alacaklı tarafından davacıya banka hesap numarasını yazılı olarak
bildirilmeden icra takibi başlatıldığı anlaşıldığından 6352 Sayılı Yasanın 58.
maddesi ile değişik 2577 Sayılı Kanunun 28/2-6 maddeleri gereğince henüz takip
yapma hakkı doğmadığından şikayetin kabulü ile icra emrinin iptaline karar
verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”
15. Kesin nitelikli bu karar başvurucuya 10/11/2014 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 10/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 16.
maddesi şöyledir:
“Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar
müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında
kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra
mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten
yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya
sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.”
18. 2004 sayılı Kanun’un 17. maddesi şöyledir:
“Şikayet icra mahkemesince, kabul edilirse
şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir.
Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği
işlerin icrası emrolunur.”
19. 2004 sayılı Kanun’un 18. maddesi şöyledir:
“İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi
işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile
olabileceği gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek
suretiyle de olur.
Aksine hüküm bulunmayan hâllerde icra
mahkemesi, şikâyet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve
duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını
uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve
gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra
mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde
kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk hâlinde ve otuz günü geçmemek
üzere ertelenebilir.”
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu"nun 28. maddesi şöyledir:
“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve
vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz
günü geçemez...
Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini
gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen
vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye
yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden
itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır.
Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel
hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
...”
21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 27. maddesi şöyledir:
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve
yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki
dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi
olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak
değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
içerir.”
22. 6100 sayılı Kanun’un 317. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Dava açılması ve davaya cevap verilmesi
dilekçe ile olur.”
23. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 8/2/2015 tarihli ve
E.2015/22707, K.2016/1967 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Borçlu vekili; 2577 sayılı Kanun"un 28/2.
maddesi gereği alacaklı vekilinin borcun ödenmesi için idareye müracaat
ettiğini, ancak gerekli belgeler dilekçe ekinde sunulmadığından ödemenin
gerçekleştirilemediğini, alacaklının takibe geçmeden önce yazılı başvuru
dışında eksik evrakları ibraz etmesi gerektiğini ileri sürerek takibin iptalini
istemiştir. Mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmiş;
karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İİK 18/3 maddesi gereğince aksine hüküm
bulunmayan hallerde duruşma yapılmasına gerek olup olmadığı icra mahkemesinin
takdirine bırakılmış ise de anılan takdir yetkisi mutlak olmayıp, halin icabına
göre işin duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği durumlarda mahkeme takdir
yetkisini duruşma yapmadan yana kullanmalıdır.
6352 sayılı Yasa"nın 58. maddesi ile Değişik
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 28/2. maddesinde “... Konusu belli
bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her
türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının
veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap
numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve
esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme
yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur..."
düzenlemesi mevcuttur. Anılan Yasa maddesine göre, İdareye yazılı olarak
başvurulması yeterli olup, 2577 sayılı Yasa"nın 28. maddesinde özel bir
düzenleme bulunmadığından icra takibine geçilmeden önce yazılı başvuru dışında,
ayrıca ilama konu alacağın ödenmesi için serbest meslek makbuzu ibraz edilmesi
zorunluluğu bulunmamaktadır.
Somut olayda, alacaklı vekili, temyiz
dilekçesinde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 28. maddesi
gereğince karar tarihinden sonra kuruma ödeme yapılması için müracaatta
bulunduğunu, ancak idarenin bir takım evrakların eksik olduğunu ileri sürerek
ödeme yapmaktan imtina ettiğini, müracaatının üzerinden 30 günlük yasal sürenin
geçmesi üzerine icra takibi başlattığını ileri sürmüş olup, Mahkemece duruşma
açılıp taraf delilleri toplanarak sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme
ile yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi doğru olmamıştır.”
24. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26/1/2016 tarihli ve
E.2015/24199, K.2016/1193 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Borçlu vekili, müvekkili Kurum aleyhine 6352
sayılı Kanun"un 38.maddesi ile değişik, 5502 sayılı Kanun"un 36.maddesinde
belirtilen, idari başvuru yolu kullanılmaksızın, ilamlı icra takibi
başlatılmasının kanuna aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, takibin iptaline
karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline
karar verilmiş, hüküm alacaklı ve borçlu vekilleri tarafından temyiz
edilmiştir.
İİK"nun 18. maddesinde; İcra Mahkemesi"ne arz edilen hususlarda basit
yargılama usulü uygulanır. Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği
gibi icra mahkemesine ifade zaptettirmek suretiyle de
olur. Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi
yapan icra dairesinin açıklama yapmasını ve duruşma yapılmasına gerek olup
olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri
en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir.
Somut olayda; Mahkemece duruşma yapılmadan
dosya üzerinden karar verilmiştir. Ancak temyiz dilekçesine eklenen belge ile
borçlu Kuruma başvuru yapıldığı iddia edilmektedir. Mahkemece, duruşma açılıp,
tarafların delil ve belgeleri toplanarak oluşacak sonucuna göre bir karar
verilmesi gerekirken eksik inceleme ile evrak üzerinden karar verilmesi
isabetli değildir.”
25. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 4/12/2012 tarihli ve
E.2012/18443, K.2012/36081 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Öncelikle belirtmek gerekir ki;
İcra müdürlüğünün takibin durdurulması
işleminin iptali istemi, İİK.nun 16. ve devam
maddeleri kapsamında şikayet olup, aynı yasanın 18.maddesinin 3.fıkrasında;
"Kanunda açıklık bulunmayan hallerde icra mahkemesi iki taraf arasında
duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını kendisi takdir eder" yasal
düzenlemesine yer verilmiştir. HMK"nın 320/1.
maddesine göre de, mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet
etmeden dosya üzerinden karar verebilecektir.
Ancak, olayımızda tarafların temyiz ve temyize
cevap dilekçesinde yer alan iddia ve savunmalar dikkate alındığında, yalnızca
icra dosyası incelenerek evrak üzerinde karar verilmesi mümkün olmayıp
tarafların delilleri toplanıp değerlendirilerek bir karar verilmesi zorunludur.
Kaldı ki, evrak üzerinde karar verilecek olsa dahi, şikayet dilekçesinin karşı
tarafa tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekmektedir. Aksi halde HMK.nun 27. maddesinde yer alan "Hukuki dinlenilme hakkı"na aykırı yargılama ile sonuca gidilmiş olur.
Anılan maddeye göre, davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi
olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı
üzere, bu hak, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin
6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve
savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam
bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak
kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği
gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Taraflar
"silahların eşitliği ilkesi" gereği iddia ve savunmalarını ileri
sürme ve ispat hakkına sahiptirler. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve
ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü
veremez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2009/52 Esas,
2009/105 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; taraflar duruşmaya
çağrılmadan, bir başka deyişle taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi,
Anayasa"nın 36. maddesi ile düzenlenen "iddia ve savunma hakkının
kullanılmasına imkan tanınması ilkesi"nin doğal
bir sonucudur. Gerçekten de, savunma hakkını güvence altına alan T.C.
Anayasası"nın 36. maddesi ile HMK.nun 27. maddesinde
de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece, davalı taraf, dinlenmek ve savunması
alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi
mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı,
gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul
edilmektedir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; idari dava sonunda lehine hükmedilen vekâlet
ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu,
alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı borçlu
tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece, şikâyet dilekçesi
kendisine tebliğ edilmeden dosya üzerinden inceleme yapılarak alacağın
yatırılacağı banka hesap numarası borçlu idareye yazılı olarak bildirilmeden
icra takibi başlatıldığı gerekçesiyle icra emrinin iptaline karar verildiğini,
idareye başvurusu sırasında banka hesap numarasını bildirmiş olduğunu, iddiaya
karşı savunma hakkı tanınmadığından bu hususu Mahkemeye bildirme imkânı
bulamadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
28. Bakanlık görüş yazısında adil yargılama hakkı kapsamında yer
alan güvencelerden birinin silahların eşitliği ilkesi olduğu, bu ilke gereği
davanın taraflarından birinin diğeri karşısında zayıf duruma düşürülmemesi
gerektiği, buna karşılık icra ve iflas hukukundaki şikâyet yolunun icra ve
iflas dairelerinin denetimini amaçlayan kendine özgü bir kanun yolu olduğu,
şikâyet üzerine verilen kararların takip hukuku bakımından kesin hüküm
oluşturduğu ve takibe konu maddi hakkı ortadan kaldırmadığı, 2004 sayılı
Kanun’un 18. maddesine göre şikâyet incelemesinin duruşmalı yapılıp
yapılmayacağının mahkemelerin takdirinde olduğu, takip hukukunun kendine has
özellikleri nedeniyle şikâyet yargılamasında duruşma açılmadan dosya üzerinden
inceleme yapılarak karar verilmesinde zaruret bulunduğu, dolayısıyla
ilgililerin haberdar edilmemesinin hak ihlali olarak değerlendirilemeyeceği,
somut olayda Mahkemenin şekli bir inceleme yaptığı, ayrıca verilen kararla
başvurucunun alacak hakkının özünün etkilenmediği, bu nedenlerle başvuru konusu
olayda iç hukuktaki düzenlemelere ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(Sözleşme) 6. maddesi ile ilgili temel gerekliliklere aykırı bir uygulama
bulunmadığı ifade edilerek başvurucunun şikâyetleri incelenirken bu hususların gözönünde bulundurulması gerektiği yönünde beyanda
bulunulmuştur.
29. İcra hukuk mahkemelerinin şikâyet başvurularıyla ilgili
verdikleri kararların adil yargılanma hakkı yönünden bireysel başvuru
incelemesine konu olup olamayacağı Anayasa Mahkemesince benzer başvurular
kapsamında değerlendirilmiş ve şikâyetin, takibin diğer tarafını ilgilendirip
ilgilendirmediğinden ziyade somut olay çerçevesinde şikâyet başvurusu sonunda
verilen kararın ilgilinin haklarını etkileyip etkilemediği hususunun
değerlendirilmesiyle bir sonuca varılmasının doğru olacağı kabul edilmiştir (İbrahim Demirayak, B.
No: 2013/4075, 10/3/2016, § 25)
30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de Sözleşme’nin 6.
maddesinin uygulanabilirliği için medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili ortaya
çıkan uyuşmazlığın bilfiil bir hakkın varlığına ilişkin olabileceği gibi söz
konusu hakkın kapsamına veya kullanılış biçimine ilişkin olabileceğini
belirtmiştir (Benthem/Hollanda, B. No: 8848/80, 23/10/1985, §
32).
31. Somut olayda başvurucu tarafından başlatılan icra takibine
karşı borçlunun şikâyet başvurusu üzerine Mahkeme, henüz takip yapma hakkı
doğmadığı gerekçesiyle icra emrinin iptaline karar vermiş olup bu kararla belli
bir miktar paranın ödenmesine ilişkin ilamın ne şekilde icra edileceğinin
belirlendiği, bir başka ifadeyle ilama konu alacağın tahsil usulü konusunda
ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümlendiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra
yargılama sonunda borçlu lehine hükmedilen vekâlet ücreti ile borçlu tarafından
yapılan yargılama giderlerinin başvurucudan tahsiline karar verilmek suretiyle
başvurucunun birtakım mali yükümlülüklere katlanmak zorunda bırakıldığı
açıktır.
32. Bütün bu durumların yanı sıra başvurucu tarafından
başlatılan icra takibi, “takibe konu
alacağın ödenmesi için banka hesap numarası borçlu idareye yazılı olarak
bildirilmeden icra takibi başlatılmasının Kanun’a aykırı olduğu”
gerekçesiyle iptal edilmiş olmakla birlikte başvurucu, takip öncesinde alacağın
ödenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurusunda hesap numarasını bildirdiğini
ileri sürmüş olup şikâyet yargılamasından haberdar edilmeyen başvurucunun, bu
iddiasını şikâyeti inceleyen Mahkemede dile getirme ve bu iddiasıyla ilgili
başvuru formu ekinde Anayasa Mahkemesine sunduğu belgeleri Mahkemeye sunma
imkânı bulamadığı da dikkate alındığında başvurucunun medeni haklarının şikâyet
yargılaması sonunda verilen karar sonucunda etkilendiği, bu nedenle başvuru
konusu kararın bireysel başvuru kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
33. Başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkeleri bağlamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin
başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Başvurucu; lehine sonuçlanan davada hükmedilen vekâlet
ücreti ile yargılama giderinin ödenmesi için borçlu Kuruma başvurduğunu,
alacağın ödenmemesi üzerine ilamlı icra takibi başlattığını, takibe karşı
borçlu tarafından yapılan şikâyet başvurusu üzerine Mahkemece şikâyet dilekçesi
kendisine tebliğ edilmeksizin dosya üzerinden inceleme yapılarak icra emrinin
iptaline karar verildiğini, iddiaya karşı savunma hakkı tanınmadığından itiraz
ve delillerini Mahkemeye sunamadığını belirterek anayasal haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
.
35. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
36. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
“Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve
tarafsız bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak, …
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
37. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve
diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
38. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın
temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (benzer yöndeki AİHM kararı için
bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık
[BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından
olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara, dava dosyasındaki belgeler hakkında
bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkını tanımayı, bu nedenle tarafların
yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda
mahkemece tarafların dinlenmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı
verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden
olabilecektir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Feldbrugge/Hollanda, B. No: 8562/79, 29/5/1986, §
44).
39. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
40. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (benzer yöndeki AİHM kararları
için bkz. J.J./Hollanda, B. No:
9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika,
B. No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).
41. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme
noktasında taraflara uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere
ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü
ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer,
B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
42. Bu bakımdan daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst
yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile
getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi somut olayın usul kurallarına
uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin
somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd.
Şti. (4), B. No: 2013/251, 10/6/2015, § 22).
43. Başvurucu, hakkında icra takibi başlattığı borçlunun şikâyet
başvurusuna ilişkin dilekçe kendisine tebliğ edilmeden karar verilmesiyle
iddiaya karşı savunma hakkını kullanamadığından şikâyet etmiştir.
44. İcra hukuk mahkemelerine yapılan şikâyet başvurularında
şikâyet dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden ve duruşma açılmaksızın karar
verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar
daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince yalnızca
şikâyet başvurusunda bulunanın iddiası doğrultusunda inceleme yapılarak diğer
tarafın, şikâyet dilekçesinin içeriği ve sunulan deliller hakkında bilgi
edinmesine ve karşı delil sunmasına imkân tanınmadan karar verilmesi hâlinde
şikâyet başvurusunda bulunanın yargılamada üstün bir konuma getirileceği
belirtilmiş; özellikle yargılamanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddia
ve delillerin mahkemeye sunulamadığı durumlarda söz konusu eşitsizliğin
yargılamayı adil olmaktan yoksun kıldığı ve silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine yönelik kararlar verilmiştir (Mehmet Ali Bedir ve Tevfik Günay, B. No:
2013/4073, 21/1/2016; Mehmet Derviş,
B. No: 2014/14955, 17/5/2016).
45. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı
anlaşılan başvuru konusu olayda da başvurucu tarafından başlatılan icra
takibine karşı takip borçlusunun takibin iptali talebiyle yaptığı şikâyet
başvurusu üzerine Mahkemenin, şikâyet dilekçesini başvurucuya tebliğ etmeden ve
duruşma açmadan dosya üzerinde inceleme yaparak icra emrinin iptaline kesin
olarak karar verdiği anlaşılmıştır.
46. Başvurucu, gerekçeli kararın tebliği ile birlikte şikâyet
başvurusundan haberdar olduğundan şikâyet hakkında bilgi sahibi olamamış, buna
karşı savunma ve delillerini Mahkeme önünde dile getirme hakkından mahrum
kalmıştır. Başvuru konusu karar, miktarı itibarıyla kesin nitelikte olduğundan
başvurucu, savunma ve delillerini bir üst mahkemede ileri sürme imkânınıda bulamamıştır.
47. Öte yandan somut uyuşmazlıkta, takibe konu alacağın
yatırılacağı banka hesap numarası başvurucu tarafından borçlu idareye yazılı
olarak bildirilmeden icra takibi başlatılmasının Kanun’a aykırı olduğu
gerekçesiyle icra emrinin iptaline karar verildiği dikkate alındığında, şikâyet
dilekçesinin başvurucuya tebliğ edilmemesi nedeniyle başvurucunun, takip
öncesinde idareye başvurduğuna ve banka hesap numarasını bildirdiğine ilişkin,
yargılamanın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiasını ve buna ilişkin
delillerini Mahkemeye sunma fırsatı bulamadığı açıktır.
48. Benzer uyuşmazlıklarla ilgili Yargıtayın
istikrar kazanmış içtihatlarında, şikâyet incelemelerinde duruşma yapılmasına
gerek olup olmadığı konusunda icra mahkemelerinin takdir yetkileri bulunduğu
ancak hâlin icabına göre duruşma yapılarak şikâyetten etkilenecek tarafa
delillerini sunma imkânı tanınması gerektiği belirtilmektedir (bkz. §§ 23-25).
Somut uyuşmazlık açısından başvurucuya beyan ve itirazlarını Mahkemeye sunma
noktasında uygun bir imkânının sağlanmamış olması, yargılamada başvurucu
aleyhine hakkaniyetsizlik sonucunu ortaya çıkarmıştır.
49. Bu tespitlere göre somut başvuru açısından, yukarıda anılan
başvurulardan (bkz. § 44) farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve başvurucu açısından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
52. Başvurucu yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
54. Adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması
için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemeye gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. İcra Hukuk
Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.