Esas No: 2014/18834
Karar No: 2014/18834
Karar Tarihi: 27/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İSMAİL BUDAKBEYOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/18834) |
|
Karar Tarihi: 27/10/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gizem Ceren
DEMİR KOŞAR |
Başvurucu |
: |
İsmail
BUDAKBEYOĞLU |
Vekili |
: |
Av. Adnan
DEMİRKAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, 12 Eylül 1980 Askerî Müdahalesi döneminde kamu
görevlileri tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen işlem ve eylemler
nedeniyle adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/11/2014 tarihinde Hakkari Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 18/4/2016 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvurucu 12/9/2010 tarihli referandumla Anayasa"nın geçici
15. maddesinin yürürlükten kaldırılması üzerine 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi
döneminde 19/3/1981 tarihinde gözaltına alındığı Hakkari İl Jandarma
Komutanlığında işkence ve kötü muamele gördüğü iddiasıyla 2011 yılında
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
5. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun şikâyetine
konu iddiaları soruşturma yetkisinin Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığına ait
olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
6. Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının 31/10/2014 tarihli ve
S.No.2013/2060, K.2014/1055 sayılı kararıyla olaya ilişkin dava zamanaşımı
süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmiştir.
7. Başvurucu tarafından anılan karara karşı yapılan itiraz,
Hakkari Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/11/2014 tarihli ve 2014/183 Değişik İş sayılıkararıyla reddedilmiştir.
8. Başvurucu 19/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
9. Anayasa’nın geçici 15. maddesi şöyledir:
“12
Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde,
yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla
kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş
hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma
Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali
veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir
yargı merciine başvurulamaz.
Bu
karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve
görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve
uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır. ”
10. 13/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102. ve
104. maddeleri şöyledir:
“Madde 102 -
Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında
hukuku amme davası:
1 - Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi
sene,
2 - Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat
ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3 - Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az
ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden
mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4 - Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır
hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır
para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,
5 - Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz
liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6 - Bundan evvelki bendlerde
beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim
kabahatlerde altı ay geçmesile ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında
yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed
yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim
cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru
zamanı yoktur.
Madde 104 - Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkumiyet hükmü yakalama,
tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar
huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına
dair olan karar veya C. müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame
ile kesilir.
Bu halde müruru zaman, kesilme gününden
itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan
itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müdetini 102 nci maddede ayrı
ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesi ile baliğ olacağı müddetten
fazla uzatamaz.”
11. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Suçun
işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların
hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu, 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi döneminde Hakkari
İl Jandarma Komutanlığında işkence ve kötü muamele gördüğü iddiasıyla yaptığı
şikâyetin etkili bir şekilde soruşturulmadığını belirterek adil yargılanma
hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve
manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu şikâyetin özünün 12 Eylül
1980 döneminde gerçekleşen işkence ve kötü muamele eylemlerinin etkili
soruşturulmadığı iddiasına ilişkin olduğu ve iddiaların tamamının işkence ve
kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
İncelemeye konu başvuru, Anayasa Mahkemesinin, başvurucunun ileri sürdüğü
işkence ve kötü muamele iddialarının esasına yönelik bir sonuca varmasını
sağlayacak yeterli veri bulunmadığı anlaşıldığından başvuru, Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü Devletin etkili soruşturma yapma usul
yükümlülüğü ile sınırlı olarak incelenecektir.
15. Başvurucu 12 Eylül 1980 Askerî Müdahalesi döneminde işkence
gördüğünü belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
16. Somut olayda başvurucu, işkence gördüğünü belirttiği tarih
üzerinden yaklaşık otuz yıl geçtikten sonra ilk kez 2011 yılında resmî
makamlara başvuruda bulunmuştur.
17. Anayasa Mahkemesi benzer nitelikte bir başvuruda,
Anayasa"nın geçici 15. maddesinin 12 Eylül 1980 döneminde oluşturulan
hükûmetler ile meclisin karar ve tasarruflarını yerine getiren kişi ve
organları güvence altına aldığına ve kamu görevlilerinin işledikleri kişisel
suçlar ve hukuka aykırı fiiller bakımından koruma sağlamadığına karar vermiştir
(Zeycan Yedigöl [GK], B. No: 2013/1566, 10/12/2015, § 41).
18. Geçici 15. maddenin yürürlükten kaldırılmasından sonra resmî
makamlara yapılan başvuruların; kamu görevlilerinin cezai sorumlulukları bakımından
dava zamanaşımı süresinin, idarenin tazminat sorumluluğu bakımından ise dava
açma süresinin geçmiş olması nedeniyle sonuçsuz kaldığı görülmektedir.
Dolayısıyla 12 Eylül 1980 döneminde meydana geldiği ileri sürülen işkence
iddialarıyla ilgili olarak idari ve yargısal makamlarca bir değerlendirme
yapılmamasının temelinde olayların üzerinden otuz yılı aşkın bir zaman geçmiş
olmasının yer aldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti
üzerine başlatılan soruşturmanın da zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle
kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
19. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle,
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle ve süresinde
idari ve yargısal makamlar önünde ileri sürülmesi, bu konuda sahip olunan bilgi
ve kanıtların zamanında bu makamlara sunulması ve aynı zamanda bu süreçte dava
veya başvurunun takibi için gerekli özenin gösterilmiş olması gerekir.
20. Başvurucunun anılan otuz yıllık süre zarfında, araştırma
yapılması mümkün olan bir dönemde, kanuni bir engel bulunmamasına rağmen
işkence iddialarını resmî makamlar önüne taşımamış olmasından devletin sorumlu
tutulması ve dolayısıyla işkence ve eziyet yasağının usuli
boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir.
21. Açıklanan nedenlerle, Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrasında güvence altına alınan işkence ve eziyet yasağının usule ilişkin
boyutunun ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.