Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2013/7753
Karar No: 2013/7753
Karar Tarihi: 27/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ULAŞ LOKUMCU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7753)

 

Karar Tarihi: 27/10/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Mahmut Serhat MAHMUTOĞLU

Başvurucu

:

Ulaş LOKUMCU

Vekili

:

Av. Oya Meriç EYÜBOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamu görevlilerinin toplumsal olaylara müdahalesi sırasında meydana gelen ölüm olayına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında müdahale talimatını veren mülki amir hakkında kamu davası açılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/10/2013 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 13/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 7/12/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından sunulan görüş 15/12/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu tarafından Bakanlık görüşüne karşı 30/12/2015 tarihinde beyanda bulunulmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru dilekçesi ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgilere göre ilgili olaylar özetle şöyledir.

8. Başvurucu 31/5/2011 tarihinde hayatını kaybeden 1956 doğumlu Metin Lokumcu"nun (M.L.) oğludur.

 9. Başvuruya konu olayın gerçekleştiği 31/5/2011 tarihinde, Başbakan tarafından Artvin ili Hopa ilçesinde açık hava toplantısı ve Sarp Kara Hudut Kapısı ziyaret programı yapılması planlanmıştır.

 10. Hopa Kaymakamlığınca toplantı sırasında provokasyon, slogan atma, pankart açma, taşlama gibi olaylar olabileceği değerlendirilerek bazı tedbirler alınmıştır. Bu kapsamda polis ve jandarmadan oluşan "Asayiş Harekât Merkezi" kurulmuş; ilgili birim yetkilileri ile toplantılar yapılmış; sağlık ekipmanlarının sağlanması, yangın ve elektrik kesintilerine karşı tedbirler alınması konularında ilgili birimlerle yazışmalar yapılmıştır.

 11. Başbakan"ın ilçelerini ziyaret edeceğini öğrenen bazı sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar, bölgeye hidroelektrik santrali (HES) yapımını protesto etmek için olay günü sabah saat 10.30 sıralarında açık hava toplantısı yapılacak alanın yakınında toplanmaya başlamışlardır.

 12. Polis, saat 11.00 sıralarında henüz resmî program başlamamış iken protesto için bekleyen kalabalığı dağılmaları konusunda ikaz etmiş; ikaza uygun hareket etmeyenlere yönelik biber gazlı müdahalede bulunmuştur.

 13. Kalabalığın arasında bulunan M.L. yanında bulunan akrabası O.L.ye gazdan etkilendiğini ve nefes alamadığını söylemiş, olay yerinin yakınında hazır bulunan bir ambulansa kadar birlikte yürümüşlerdir.

 14. M.L. saat 12.30 sıralarında ambulansla Hopa Devlet Hastanesine sevk edilmiş; nefes darlığı ve göğüs ağrısı şikâyetlerini dile getiren hastaya kalp krizi teşhisi konularak elektroşok tedavisi uygulanmış ancak hasta, hastaneye getirildikten yaklaşık bir saat sonra hayatını kaybetmiştir.

 15. Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aynı gün resen soruşturma başlatılmıştır. Anılan soruşturma kapsamında olay günü saat 16.30"da hastane morgunda ceset üzerinde adli muayene yapılmış ve olay hakkında bilgisi olduğu değerlendirilen O.L., M.L., N.Y., H.Ç., G.Ç., B.G., M.L. ve N.A.nın tanık olarak ifadelerine başvurulmuştur.

 16. Trabzon Adli Tıp Kurumunun 20/6/2011 tarihli ve 1413/387/332 sayılı otopsi raporunda kişinin ölümünün "mevcut kalpte enfarktüs ve intraalveoler yoğun taze kanamaya bağlı kalp ve akciğer hastalığı" nedeniyle meydana geldiği belirtilmiştir. Anılan raporda ayrıca M.L.nin göğsünde ekimozlar olduğu bilgisine yer verilmiştir.

 17. 31/5/2011 tarihli Adli Muayene ve Otopsi Raporu"nda ölenin "göğüs ön kısmı üzerinde yeni oluşmuş yarayı andıran lekeler"in bulunduğu tespit edilmiştir. Bazı görgü tanıklarının ifadelerinde olaylar sırasında üç veya dört çevik kuvvet polisinin M.L.yi kalkan darbeleri ile yere düşürdüğü, Acil Serviste görevli bir hekimin ifadesinde ise Acil Serviste elektroşok uygulanırken ölenin göğsünde lekeler oluşabileceği belirtilmiştir.

 18. M.L.nin maruz kaldığı biber gazı nedeniyle kalp krizi geçirdiğini ileri süren yakınlarının başvurusu üzerine kesin ölüm sebebinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görüş istenilmiştir.

 19. Adli Tıp Genel Kurulunun 24/5/2012 tarihli raporunda, kalp krizine neden olduğu ileri sürülen "ortho chlorbenzalmaloritre" maddesinin sistematik olarak aranan toksik maddeler arasında bulunmadığından araştırmasının yapılmadığı, kaldı ki anılan maddenin temiz havaya veya oksijen tedavisine maruz kalması hâlinde 10-15 dakika içinde vücuttan elimine olacağı belirtilmiştir.

 20. Başvurucu 31/5/2011 tarihinde babasının ölümünden sorumlu oldukları gerekçesiyle dönemin İçişleri Bakanı, Artvin Valisi, Hopa Kaymakamı, Hopa Emniyet Müdürü ve Hopa"da görev yapan kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

 21. Suç duyurusuna konu edilen kamu görevlilerinin her biri için mevzuatta farklı soruşturma usulleri öngörülmesi nedeniyle soruşturma makamları tarafından dosyalar birbirinden ayrılmıştır.

 22. Başvurucu, Hopa Kaymakamı hakkında yürütülen soruşturma bakımından başvuru yollarının tüketildiğini belirterek bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru formunda ayrıca, Hopa Kaymakamının ceza yargılamasının dışında bırakılmasının başvurunun konusunu oluşturduğu belirtilmiştir.

 23. Hopa Kaymakamı hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca Artvin Valiliğince yapılan ön inceleme neticesinde soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:

" ... Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş"ın ilgili birim yetkilileri ile toplantılar yaptığı, brifinge katıldığı, emniyet tedbirlerinin eksiksiz olması için yazılı ve sözlü talimatlar verdiği, takviye kuvvet talebinde bulunduğu, diğer tedbirlerle ilgili olarak birçok talimat verdiği, ilgili planların hazırlanmasını sağladığı,2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 17. Maddesi gereğince, Başkanlığında İlçe Jandarma Komutanı ve İlçe Emniyet Müdüründen oluşan Asayiş Harekat Merkezi oluşturduğu, miting sırasında provokasyon, slogan atma, pankart asma gibi olayların olabileceği değerlendirilerek, harekat emri hazırlanmasını sağladığı, miting alanının güvenliğine münhasır olmak üzere, çıkması muhtemel olayların önlenmesi ve toplantının sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi amacıyla tüm genel güvenlik, trafik ve emniyet tedbirlerinin genel talimat olarak hazırlanmasını sağladığı ve miting alanının hazırlanması ve güvenliği için bir çok yazılı talimat verdiği ve yerinde incelemede bulunduğu,

Ayrıca, Hopa Kaymakamı tarafından güvenlik tedbirleri ile ilgili olarak alınan tedbirler dışında, Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı yetkilileri ile irtibat sağlanmak suretiyle tam teşekküllü sağlık ekip ve ekipmanlarının hazırlanmasından, yapılacak ikramın denetlenmesine, yangın ve elektrik kesintisi ihtimaline kadar birçok tedbir için ilgili kurumlarla yazışmalar yapıldığı,

Güvenlik güçlerinin olayda olayda aşırı kuvvet kullandıkları iddiasının gerçekçi olmadığı, eylemcilerin saldırısına maruz kalmış kolluk kuvvetlerinin ilk etapta kendilerini korumak için daha sonra ise taş ve buldukları diğer malzemelerle kendilerine saldıran grupları dağıtmak maksadıyla önce tazyikli su, arkasından da biber gazı ile müdahale ettikleri ifadeler ve dosyasındaki görüntü çözümlerinden anlaşıldığı, olaylar sırasında 10 civarında polis memurunun yaralanarak hastaneye kaldırılması ve göstericilerden hiçbirinin gözaltına alınmamasının bu durumu doğruladığı, olay sırasında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan ve sonrasında vefat eden Metin Lokumcu"nun ölümü ile ilgili olarak düzenlenen adli tıp raporlarında da kalp ve damar rahatsızlığı olduğunun belirtildiği de dikkate alınarak kendisini ve yakınlarını daha önceden tanıdığı için bizzat korumaya ve alandan uzaklaştırmaya çalışan İlçe Kaymakamı Abdullah Akdaş"ın Metin Lokumcu"nun ölümüne sebep olduğu iddiasının yersiz olduğu,

İlçe Cumhuriyet Meydanında basın açıklaması yapmak iddiasıyla toplanan ve daha sonra pankart açarak, sloganlar atarak, güvenlik güçlerine saldırı hazırlığı yaparak yasa dışı gösteri haline dönüşen eyleme 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"nun 24. maddesi gereğince, usulüne uygun olarak İlçe Kaymakamı tarafından verilen talimat doğrultusunda güvenlik güçleri tarafından müdahale edildiği anşlaşıldığından,

Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş hakkında, 4483 sayılı memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri Hakkında Kanun"un 6. Maddesi gereğince Ön İncelemeci görüşü doğrultusunda soruşturma izni verilmemesine,

..."

 24. Bu karara karşı yapılan itiraz, Trabzon Bölge İdare Mahkemesinin 4/7/2013 tarihli ve 2013/93 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

 25. Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Hopa Kaymakamı hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle -on beş gün içinde Rize Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına itiraz yolu açık olmak üzere- 12/6/2013 tarihli ve 2011/886 Soruşturma sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Karara karşı yapılan itiraz, Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 13/8/2013 tarihli ve 2013/1009 Değişik İş sayılı kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.

 26. Bu karar başvurucuya 12/9/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup anılan karara karşı süresi içinde 11/10/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

 27. Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 11/11/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunulan yazıda M.L.nin hayatını kaybettiği olaya ilişkin olarak kolluk görevlileri ve amirleri hakkında başlatılan (2013/24 Soruşturma sayılı) soruşturmanın devam ettiği bilgisi verilmiştir.

 28. Başvurucu tarafından 9/12/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine gönderilen dilekçede de aynı şekilde Artvin İl Emniyet Müdürü, Hopa İlçe Emniyet Müdürü ve olay günü Hopa"da görevli kolluk görevlileri hakkında Hopa Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmanın derdest olduğu bildirilmiştir.

 B. İlgili Hukuk

29. 4483 sayılı Kanun"un "Olayın yetkili mercie iletilmesi, işleme konulmayacak ihbar ve şikâyetler" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler."

30. 4483 sayılı Kanun"un "Ön inceleme yapanların yetkisi ve rapor" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:

"Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilir.

Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur."

31. 4483 sayılı Kanun"un "İtiraz" kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:

"Yetkili merci, soruşturma izni vrilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildirir.

Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikayetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi,yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.

İtiraza, 3 üncü maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi, diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar.

İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar kesindir."

32. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar" kenar başlıklı 172. maddesi şöyledir:

"(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

(2) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.

(3) (Ek: 11/4/2013-6459/19 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır."

33. 5271 sayılı Kanun"un "Cumhuriyet savcısının kararına itiraz" kenar başlıklı 173. maddesi şöyledir:

"(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3)Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.(2)

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.

(6) İtirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan sulh ceza hâkimliğininbu hususta karar vermesine bağlıdır."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu, Hopa"da gerçekleşen bir gösteri sırasında kolluk görevlilerinin gaz kullanımı sonucu babasının hayatını kaybettiği olayda kolluk görevlilerine müdahale talimatını veren Hopa Kaymakamı"nın ceza soruşturması dışında bırakılması nedeniyle Anayasa"nın 2., 5., 17., 36., 40. ve 90. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. .

B. Değerlendirme

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Her ne kadar başvurucu tarafından Anayasa"nın2., 5., 17., 36., 40. ve 90. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de anılan şikâyetlerin özünün kolluk görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelen ölüm olayında müdahale talimatını veren mülki amir hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun iddiaları Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

37. Başvuru formunda ve sonradan sunulan belgelerde olaya ilişkin olarak Hopa Kaymakamı hakkında yürütülen soruşturmanın sonuçlandığı, kolluk görevlileri ve amirleri hakkında başlatılan soruşturmaların ise devam ettiği belirtilmiştir (bkz. §§ 27, 28).

38. Başvuru formunun 6. sayfasında "... şikâyet ettiğimiz dönemin Hopa Kaymakamı yönünden başvuru yolları tükenmiştir."; formun 11. sayfasında ise "Nitekim bu başvurumuzun konusunu oluşturan Hopa Kaymakamı da; hem soruşturma izni verilmemesi kararı ile hem de kamu adına incelemeye yer olmadığına dair karar ile ceza yargılamasının dışında bırakılmıştır." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

39. Yukarıda yer verilen açıklamalardan başvurunun konusunu, Hopa Kaymakamı hakkında yürütülen işlemlerin oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvuru, toplumsal olaylara müdahale talimatını veren mülki amir hakkında yürütülen soruşturma işlemleri ile sınırlı olarak incelenmiştir.

40. Bakanlık görüşünde; Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın mevzuata göre kesin olmasına rağmen başvurucu tarafından itiraz yoluna gidildiği, bireysel başvuru süresinin kesin olan savcılık kararı tarihinden itibaren başlaması gerektiği, dolayısıyla başvurunun otuz günlük süre içinde yapılmadığı belirtilmiştir.

41. Yapılan incelemede Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın Rize Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere alındığı, bu hususun kararda açıkça belirtildiği, başvurucunun da anılan karara uygun olarak yaptığı itirazın Mahkeme tarafından reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla başvurucunun yargısal makamların kararlarında belirttiği süre ve kurallara uygun şekilde hareket ederek başvuru yollarını tükettikten sonra süresi içinde bireysel başvuruda bulunduğu, başvuruda süre aşımı olmadığı anlaşılmıştır (bkz. § 25).

42. Anayasa"nın 17. maddesinde düzenlenen yaşama hakkı, dokunulmaz ve vazgeçilmez temel bir hak olup Anayasa"nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).

43. Yaşam hakkına ilişkin negatif yükümlülük kapsamında, kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin hayatına son vermeme ödevi bulunmaktadır. Pozitif yükümlülükler kapsamında ise devletin, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını, kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Devlet öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı ve idari tedbirleri almalıdır. Bu ödev ayrıca bireyin yaşamını her türlü tehlike, tehdit ve şiddetten koruma yükümlülüğünü de içerir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri 51).

44. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin ayrıca usule ilişkin yönü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen veya diğer bireylerin filleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri 54).

45. Yaşam hakkına ilişkin usul yükümlülüğü olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa"nın 17. maddesi gereğince devletin, sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır.

46. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Hamdiye Aslan, B. No: 2013/2015, 4/11/2015, § 132).

47. Faili açıkça belli olmayan ve şüpheli bir şekilde gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini ortaya koyacak şekilde yürütülmesi yerine sadece belirli bir kişinin olayla ilgisi olup olmadığıyla sınırlı yürütülmesi, usul yükümlülüğü bakımından yeterli değildir. Meydana gelen ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulmasına, sorumluların belirlenmesine ve gerekiyorsa cezalandırılmalarına imkân tanıyan etkili bir soruşturmanın yürütülmesi gerekir.

48. Başvuru konusu olayda müdahale talimatını veren mülki amir hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, müdahaleyi gerçekleştiren kolluk görevlileri hakkında yürütülen soruşturma ise henüz sonuçlanmamıştır. (bkz. §§ 28, 29).

49. Başvuru kapsamında mülki amirin kolluk görevlilerine ölümcül güç kullanmaları yönünde bir talimat verdiğine dair bir iddia bulunmamaktadır. Aksine mülki amirin kolluk görevlilerine kalabalılığın dağıtılması yönünde genel bir talimat verdiği belirtilmektedir. Aynı olaya ilişkin kalabalığı dağıtmakla görevlendirilen ve bu amaçla gaz kullanan kolluk görevlileri hakkında Hopa Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma ise henüz sonuçlanmadığı gibi bireysel başvuruya da konu edilmemiştir. Dolayısıyla somut olayın koşulları altında mülki amirin eyleminin kolluk görevlilerine yönelik yürütülen soruşturmayla birlikte değerlendirilmesini gerektirir bir durum bulunmamaktadır.

50. Anayasa"nın 148. maddesinin (4) numaralı fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

51. Dosya kapsamındaki bilgilerden, mülki amir tarafından Başbakan"ın ziyareti öncesinde güvenlik tedbirlerinin alınması ve kolluk birimleri arasında koordinasyonun sağlanması adına bazı planlamalar yapıldığı görülmektedir. Nitekim başvurucu tarafından da bu hususa dikkat çekilmiş ve mülki amirin talimatı üzerine kolluk görevlilerinin kalabalığı dağıtmak üzere gazlı müdahalede bulunduğu belirtilmiştir.

52. Başvurucu tarafından, babasına yönelik gerçekleşen müdahaleye ilişkin şikâyetçi olduğu mülki amirin somut olayda kişisel olarak sorumlu tutulmasını gerektirecek eylemin ne olduğu açık olarak ortaya konulmamıştır. Kaldı ki başvurucunun, müdahaleyi fiilen gerçekleştiren kolluk görevlilerinin bir kısmı ya da tamamı hakkında soruşturma açılmadığına veya açılan soruşturmanın etkili yürütülmediğine dair Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu bir başvurusu veya mevcut başvurusu kapsamında bu yönde bir iddiası da bulunmamaktadır. Dolayısıyla toplumsal olaylara genel nitelikte müdahale talimatı veren mülki amir hakkında yürütülen soruşturma neticesinde kamu davası açılmamış olması nedeniyle etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna bu aşamada ulaşabilmek mümkün değildir.

53. Açıklanan nedenlerle somut olayda mülki amir hakkında kamu davası açılmamış olması nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddia bakımından açık ve görünür bir ihlal bulunmadığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi