Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/3129
Karar No: 2014/3129
Karar Tarihi: 27/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BİLGİN ÖZKAYNAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/3129)

 

Karar Tarihi: 27/10/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Bilgin ÖZKAYNAK

Vekili

:

Av. Murat ERGÜN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun hukuka aykırı olması ve makul süreyi aşmasınedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/3/2014 tarihinde Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 6/7/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık başvuru hakkında görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2010/640 sayılı soruşturma kapsamında İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 14/5/2012 tarihli ve 2012/18 Sorgu sayılı kararı ile başvurucunun devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından "suçların niteliği, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların mevcudiyeti, mevcut delil durumu, delillerin henüz tamamen toplanmamış olması, delilleri yok etme, gizleme ile kaçma hususunda kuvvetli ve ciddi şüphe olması ve atılı suçların kanunda öngörülen ceza miktarları dikkate alınarak" tutuklanmasına karar verilmiştir.

7.Başvurucunun da dâhil olduğu toplam 357 şüpheli hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde ile görevli) 6/1/2013 tarihli ve E.2013/3 sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmıştır.

8. Başvurucunun suç işlemek için örgüt kurma, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme ve yasak bilgileri temin etme suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir. İddianamede başvurucu ile ilgili şu değerlendirmede bulunulmuştur:

"Örgüt lideri şüpheli Bilgin ÖZKAYNAK’tan ele geçirilen ve şifresi teknik imkânlarla kırılarak elde edilen PANDORA isimli veri tabanının bütün şüphelilerden elde edilen diğer dijital suç unsurlarını da içerdiğinden suç örgütünün arşivi niteliğinde olduğu anlaşılmış, PANDORA veri tabanının içeriği incelendiğinde ise, örgütün hiyerarşisi ve işleyişi konusunda bazı tespitlere ulaşılmıştır.

Elde edilen verilerin incelenmesinde; şüpheli Bilgin ÖZKAYNAK’ın örgütün tek lideri ve otoritesi konumunda olduğu, kendisine bağlı olarak görev yapan 9 koordinatörün bulunduğu, Veri_1 olarak adlandırılan bölümde bulunan isimlerin Koordinatörlere bağlı olarak faaliyet yürüten örgüt mensupları olduğu ve her bir örgüt mensubunun hangi koordinatöre bağlı bulunduğunun Veri_1 içerisinde ayrı ayrı belirtildiği, koordinatörlere bağlı olarak faaliyet gösteren ve Veri_1 bölümünde yer alan örgüt mensuplarının da ayrıca irtibatlı oldukları ve bilgi-belge temininde kullandıkları kişilerin olduğu, koordinatörler arasında, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde her bir Kuvvet Komutanlığına göre bir iş bölümünün bulunduğu ve her bir koordinatörün altında kuvvet komutanlıklarına göre gruplanmış örgüt mensupları ve onların irtibat halinde bulunduğu diğer şüphelilerin yer aldığı tespit edilmiştir.

...

Şüpheliden elde edilen bir kısım bilgi/belgenin niteliği için Genelkurmay Başkanlığına yazılan yazıya, 2013/1 sayılı iddianame düzenlendikten sonra 31/01/2013 tarihinde verilen cevapta; 12 adet bilgi/belgenin TCK 327/1 md. , 1 adet bilgi/belgenin TCK 327/1,2 md. , 15 adet bilgi/belgenin de TCK 334/1,2 md. kapsamında olduğunun belirtildiği görülmüştür.

Ayrıca, suç örgütü üyelerinden ele geçen bilgi/belgelerin niteliğinin tespitiyle ilgili sorulara, Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen cevaplarda, çok sayıda bilgi/belgenin; “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgiler” (TCK 327/1,2 maddesi kapsamında bilgiler), çok sayıda bilgi/belgenin de “Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuş bilgiler” (TCK 334/1,2 maddesi kapsamında bilgiler) olduğunun belirtildiği görülmüştür. Soruşturma kapsamında şüphelinin çok sayıda mağdurun kişisel verilerini kaydettiği tespit edilmiştir.

Sonuç olarak; Şüphelinin, suç örgünün kurucusu ve yöneticisi olduğu, devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin ettiği, yasaklanan bilgileri temin ettiği, çok sayıda mağdurun kişisel verilerini “örgütün müşteki ve mağdurlara yönelik eylemleri” bölümünde anlatıldığı şekilde kaydettiği, bu suretle kişisel verileri kaydetme, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme ve yasaklanan bilgileri temin suçlarını işlediği, ayrıca örgüt yöneticisi olması nedeniyle örgüt üyesi şüphelilerin örgüt adına işledikleri diğer suçlardan da sorumlu olduğu toplanan deliller ve tüm evrak kapsamından anlaşılmıştır."

9.Yargılamanın yapıldığı İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesince E.2013/9 sayılı dosya kapsamında 29/1/2013 tarihli kararla, arasında başvurucunun da bulunduğu tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

 "Tutuklu sanıkların devletin güvenliğine ilişkin muhtelif dereceli gizli askeri bilgi ve belgeleri temin etme amacıyla kurulduğu iddia olunun suç örgütünün faaliyetleri kapsamında muhtelif dereceli gizli askeri bilgi ve belgeleri temin ettiklerine dair iddia bulunduğu, bu bağlamda soruşturma dosyası içinde usulüne uygun olarak mahkeme kararlarına istinaden yapılan aramalarda elde edilen bilgisayarlar ve içeriğindeki özellikle pandora adı verilen veri tabanında bulunan bilgi ve belgeler bulunduğu, devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgi ve belgeler olduğuna dair yetkili kurumlardan alınan yazı cevapları, iletişim tespit tutanakları, yapılan aramalarda ele geçirilen diğer belge ve dokümanların yüklenen suçların, burada tekrarına yer ve zaman darlığı nedeniyle gerek görülmeyen atıflarla sanıklarca atılı suçlamaların işlendiğine dair kuvvetli şüphe sebeplerini oluşturduğu, bazı belgelerin nitelik değişikliği ile tutuklama sevk maddelerinde öngörülenlerden daha düşük dereceli nitelik arzettiği, ancak henüz tüm delillerin toplanmadığı, bir kısım şifrelerin henüz çözülmediği ancak C.Savcılığı adına çalışmaların sürdürüldüğü, elde edilenlerin yönü ile yapılacak yargılama sürecinde henüz sanıkların da savunmalarının alınmamış olduğu, aleyhlerine yeni bir delil elde olunamadığı takdirde, açılan dava kısmına münhasır bir kısım sanıkların yönü ile tecziye sevk maddelerine göre bihhakın veya adli kontrol yöntemlerinden birisi ile tahliyelerinin devam eden aşamalarda gerekebileceği, ancak aşama itibariyle bir kısım delillerin henüz toplanılmamış (ve) sanık savunmalarının henüz alınmamış ol(duğu), duruşmanın henüz tensip aşamasında bulunduğu anlaşılmış, [sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar vermek gerekmiştir]."

10.İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesince (TMK mülga 10. madde ile görevli) 14/2/2014 tarihinde E.2013/9 sayılı dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Bir kısım sanıklar hakkındaki usulüne uygun hâkim kararları ile yapılan iletişimin tespiti tutanakları, teknik takipler, HTS kayıtları, müşteki ve mağdur beyanları, usulüne uygun hâkim kararları ile yapılan aramalar sonucunda sanık Bilgin Özkaynak"da ele geçirilen taşınabilir bellek, yine aynı sanığın çiftlik evinde yapılan aramada ele geçirilen harddisk, sanık N.K."dan elde edilen harddiskler, sanık O.S."den ele geçirilen harddiskler, sanık S.K."den ele geçirilen harddisk, sanık F.A."dan ele geçirilen harddisk, sanık S.Ö."den ele geçirilen harddisk, sanık O.S"dcn ele geçen ... marka ... model ... seri nolu 160 gb kapasiteli "engin" ismi verilmiş ve içerik itibarıyla sanık E.K"ya ait olduğu değerlendirilen harddisk, sanık S.A."dan ele geçirilen harddisk, sanık H.O."dan ele geçirilen harddisk ile bazı sanıklarda ele geçirilen harddisk ve harici bellekler ile içeriklerinde yer alan; Devletin arşivlerinde olması ve çok gizli kalması gereken aralarında devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken evrakın da bulunduğu çok sayıda bilgi ve belgeler, bir çok TSK mensubu, kamu görevlisi ve bürokratın özel hayatına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri ihtiva eden fişlemeler, şantaj amaçlı gizli çekimler, üst düzeyde korunması gereken devlet erkanının korunma planları ve evlerinin krokileri, bazı yabancı ülkelerin kullanımına hazırlandığı ileri sürülen bilgi ve belgeler, askeri servis güzergâhlan ve askeri binalara ilişkin bilgi ve krokiler, askeri haritalar, servislere düzenlenecek silâhlı eylemlere ilişkin notlar, olası bir savaşta düşmanın eline geçmesi halinde devleti zor durumda bırakacak bilgiler, uçakların düşürülmesine ilişkin eylem planlanına dair veriler, sanıkların eylemlerini nasıl gerçekleştireceklerine dair talimatlar ile örgütsel dokümanların sanıklar hakkında CMK 100/1 maddesinde sayılan kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular niteliğinde bulunduğu,

Sanıkların üzerlerine atılı birden çok suçun bulunması, atılı suçların niteliği, keza sanıkların iddianamede anlatılan eylemlerinin sübut bulması halinde bilgilerin niteliğine göre iddianamede belirtilen suçlamalara ek olarak TCK."nın 329 ve 336. maddelerinde tanımlanan suçları da oluşturma ihtimalinin bulunduğu, bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda gerçek içtima kuralları uyarınca iddianamede belirtilen suçlamalara ek olarak sanıklar hakkında TCK."nun 329 ve 336. maddelerinin de uygulanmasının ve dolayısıyla suçların sayı ve nitelik olarak vasfının tüm tutuklu sanıklar aleyhine değişme olasılığının bulunduğu, TCK."nun 329/1 fıkrasında düzenlenen suçun alt sınırının 5 yıl, üst sınırının 10 yıl hapis cezası, TCK."nun 329/2 fıkrasındaki suçun alt sınırının 10 yıl, üst sınırının 15 yıl hapis cezası, TCK."nun 336/1 fıkrasındaki suçun alt sınırının 3 yıl, üst sınırının 5 yıl hapis cezası, TCK."nun 336/2 fıkrasındaki suçun alt sınırının 10 yıl, üst sınırının 15 hapis cezasını gerektirdiği, ele geçirilen gizlilik dereceli bilgi/belgeler hakkında Genelkurmay Başkanlığından suç vasfının tayin ve tespiti açısından aynntılı inceleme/değerlendirme raporunun alınması zaruretinin olduğu ve bu amaçla merciinden düzenlenecek raporların beklenildiği, sanık Bilgin Özkaynak"ın evinde ele geçirilen harici harddiskte bulunan pandora adlı veri tabanı ile sanıklarda ele geçirilen dijital materyaller üzerinde bilirkişi incelemesinin henüz ikmal edilmediği, Mahkememizce bu hususlarda yapılacak işlemlerin sonucunun beklenmesinin yargılamanın gereği olduğu, bu anlamda delillerin henüz tam olarak toplanmamış olduğu, öte yandan iddia edilen suç örgütünün yapısı, işleyişi, faaliyetleri ve etki alanı ile sanıkların konumları dikkate alındığında, serbest bırakılmaları halinde ayrıntılı raporların isteneceği Genelkurmay Başkanlığı nezdinde baskı uygulayarak hazırlanacak rapor ve değerlendirmelerin sağlıklı bir şekilde yapılmasını engelleme ihtimalinin bulunduğu, bu şekilde delilleri karartma ihtimalinin olduğu, bu bağlamda CMK 100/(2-b)/l ve 2"de belirtilen tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin tutukluluk tedbiri konusundaki yerleşik karar ve gerekçelerinde, kişinin adaletin işleyişine müdahale etme riski olan hallerde tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğinin belirtilmiş olduğu, dava dosyasında AİHM"nin belirttiği bu kriter ve ölçütlerin yukarıda belirtildiği şekilde gerçekleştiği,

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde tutuklamanın bu aşamada ölçülü olduğu ve tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacağı anlaşılmakla [tutukluluk halinin devamına karar verildi]"

11. Başvurucunun bu karara yönelik itirazı, Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK mülga 10. madde ile görevli) 21/2/2014 tarihli ve 2014/91 Değişik İş sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Tüm dosya kapsamı ve sanıklar müdafiinin tahliye taleplerine ilişkin itiraz dilekçelerinin incelenmesi sonucu;

1-Kuvvetli Suç Şüphesi Olarak: (CMK 100/1)

Dosya kapsamı ve özellikleele geçen "pandora" isimli dijital materyal içeriği, bilgisayar kayıtları, iletişim tespit ve fiziki takip tutanakları ile sanık Bilgin Özkaynak’ta ele geçirilen taşınabilir bellek, sanıklar N.K., O.S., S.K., F.A.’dan ele geçirilen harddiskler ile, sanık O.S.’den ele geçen ... marka ... model ... seri nolu 160 gb kapasiteli "Engin” ismi verilmiş ve içerik itibarıyla sanık E.K.’ye ait olduğu değerlendirilen harddiskin içeriklerinde birçok kamu görevlisinin özel hayatına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri ihtiva eden fişlemeler, gizli çekimler bulunması, yine aralarında devletin iç ve dış güvenliğe ait evrakın da bulunduğu gizli kalması gereken çok sayıda bilgi ve belgeler ile devlet adamlarının koruma planları ve evlerinin krokilerinin yanı sıra bazı yabancı ülkelerin kullanımına hazırlandığı ileri sürülen bilgi ve belgeler olması, servis güzergahları ve askeri binalara ilişkin krokiler, askeri haritalar, servislere düzenlenecek silahlı eylemlere ilişkin notlar, uçakların düşürülmesine yönelik eylem planlarına ilişkin verilerin de ele geçen dijital materyallarda yer aldığı gözetildiğinde ve yine bu aşamada elde edilen belgeler konusunda devletin güvenliğine ilişkin yetkili kurum ve kuruluşlardan alınan yazı cevapları ile sanıkların ve mağdurların aşamalardaki ifadeleri de değerlendirildiğinde C.M.K."nun 100/1. maddesi gereğince itiraz eden sanıkların üzerine atılı eylemleri gerçekleştirdiğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu,

2-Tutuklama Nedenlerinin Varlığı Olarak:(CMK 100/2)

Sanıkların üzerine atılı olan eylemlere ve ele geçen belgelerin içeriğine göre söz konusu belgelerin bu aşamada toplanan delilere göre nitelendirilmesine, yine bu nitelendirilmeye göre suç vasıflarına ve sevk maddelerine göre C.M.K."nın 100/2.maddesindeki tutuklama nedenlerinin bulunduğu,

3-Tutuklama Tedbirinin Ölçülü Olduğuna İlişkin:

İtiraz eden sanıklarla ile birlikte toplam 357 sanık hakkındadevletin güvenliğine ilişkin muhtelif dereceli gizli askeri bilgi ve belgeleri temin etme amacıyla kurulan suç örgütünün faaliyetleri kapsamında muhtelif dereceli gizli askeri bilgi ve belgeleri temin ettiklerine dair açılan davada sanıkların üzerlerine atılı eylemler itibariyle sözkonusu belgelerin bu aşamada toplanan delilere göre nitelendirilmesine, yine bu nitelendirilmeye göre suç vasfına ve sevk maddesine göre (TCK 327/2maddesinin müebbet hapis cezasını gerektirmesi) bu aşamada eylemlerin haksızlık ve hukuka aykırılık boyutu nazara alındığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yüklenen suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması halinde tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğine ilişkin yerleşik karar ve gerekçelerine göre de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin belirttiği tutuklama tedbirine ilişkin kriter ve ölçütlerin mevcut olduğu, bu itibarla tutuklama tedbirine nazaran başka adli kontrol terbirlerinin yetersiz kalacağıkanaatine varılmakla [itirazın reddine karar verildi]."

12.Başvurucu 10/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Başvurucu hakkındaki dava, İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/19 sayılı dosyası üzerinde yürütülmeye başlanmış ancak 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun"un 1. maddesiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 10. maddesi ile görevli mahkemelerin kaldırılması üzerine İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.

14.Başvurucu 4/7/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.

15. İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi 26/2/2016 tarihli ve E.2014/100, K.2016/37 sayılı kararıyla tüm sanıkların beraatine karar vermiştir.

16. Anılan karar, başvurucu tarafından 4/3/2016 tarihinde temyiz edilmiş ancak başvurucu 11/6/2016 tarihli dilekçesiyle temyizden feragat etmiştir.

B. İlgili Hukuk

17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 135. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir."

18. Aynı Kanun"un 220. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir."

19. Aynı Kanun"un 327. maddesi şöyledir:

 "(1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

 (2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeye koymuşsa müebbet hapis cezası verilir."

20. Aynı Kanun"un 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir."

21.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa."

22.5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

" (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

..."

23. Aynı Kanun’un 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığını, hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerle suçlandığını, yalnızca dijital delillere dayanılarak tutuklandığını, el konulan dijital delillerin yedeklerinin alınmaması nedeniyle bu delillerin hukuka aykırı elde edilmiş olduğunu, tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinin tekrar niteliğinde olup ilgili ve yeterli olmadığını belirterek Anayasa"nın 19. ve 141. maddesindeki haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliye talebinde bulunmuştur. Başvuru formunda tazminat talebinin saklı tutulduğu ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

26.Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni bulunmadığı hâlde hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillere dayanılarak tutuklandığını ileri sürmüştür.

27.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

28. Anayasa"nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa"nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

29. Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna göre bir kişinin tutuklanabilmesi öncelikli olarak suç işlediği hususunda kuvvetli belirti bulunmasına bağlıdır. Bu, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 46).

30.Ancak bu nitelemeye bağlı olarak kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olması mutlaka gerekli değildir. Zira tutukluluğun amacı, yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmektir. Buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerekir (Hanefi Avcı, § 47).

31.Tutukluluk, 5271 sayılı Kanun"un 100. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 100. maddeye göre kişi, ancak hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphelerin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu da belirtilmiştir. Buna göre (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa, (b) şüpheli veya sanığın davranışları 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2) tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Kuralda ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması hâlinde tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlar bir liste hâlinde belirtilmiştir (Hanefi Avcı, § 48).

32.Diğer yandan Anayasa"da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin kararlarındaki kanunun yorumuna ya da maddi veya hukuki hatalara dair hususlar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması da derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındadır. Ancak kanun veya Anayasa"ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açık bir keyfîlik hâlinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren bu tür kararların bireysel başvuruda incelenmesi gerekir. Aksinin kabulü bireysel başvurunun Mahkemeye getiriliş amacıyla bağdaşmaz (Murat Narman, § 48).

33.İlk tutuklamaya ilişkin yargısal denetimde kişinin bir suç işlemiş olabileceğine dair inandırıcı nedenlerin bulunup bulunmadığıyla ve özgürlükten yoksun bırakmanın bu bağlamda hukukiliğiyle ilgili sınırlı bir inceleme yapılmaktadır. Bu kapsamda bir suçun işlenmiş olabileceğine ilişkin ciddi belirtilerin varlığı ilk tutma bakımından yeterli olabilir (Hikmet Kopar ve diğerleri, B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 84).

34. Başvurucu, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/5/2012 tarihli kararı ile devletin güvenliği için gizli kalması gereken bilgileri temin etme ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından tutuklanmıştır. Mahkemece başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların bulunduğu belirtilmiş; tutuklama kararında delillerin toplanmamış olması, suçun niteliği, kaçma şüphesinin bulunması nedenlerine dayanılmıştır (bkz. § 6). Başsavcılıkça 6/1/2013 tarihinde başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucuya isnat olunan suçlara ilişkin değerlendirmelere yer verilmiştir (bkz. § 8). Dava dosyası, iddianame ile başvurucuya isnat edilen eylemler, deliller ve başvurucu hakkında verilen tutuklama kararındaki gerekçeler birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu sonucuna varılmıştır.

35. Başvurucu, ayrıca tutuklanmasına dayanak delillerin hukuka aykırı yöntemle elde edildiğini ileri sürmüştür. Somut olayda dijital delillere el konulurken verilerin yedeklenmemesi ve imajlarının alınmaması nedenleriyle bu delillerin hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiği iddia edilmiştir.

36.Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli olup olmadığını, delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında değildir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

37.Delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait olmakla birlikte koruma tedbiri niteliğindeki bir kararın icrasının hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilmesi ile elde edilen delillerin tek ve belirleyici delil olarak yargılamada kullanılması ve bu delillere göre bir karar verilmesi hâlinde bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyeti zedelenebilir (Yaşar Yılmaz, B. No: 2013/6183, 19/11/2014, § 19).

38. Yargılama süreci devam ederken el koyma işlemine dayanılarak elde edilen dijital delillerin hukuka uygun bir delil olup olmadığı konusunda hukuki bir kesinliğin yapılacak yargılama ve kanun yolu incelemesi sonucunda ortaya çıkacağı, ilk tutuklama açısından tutuklama tarihindeki delil durumuna bakılması gerektiği anlaşılmaktadır.

39. Bu durumda aynı dava sürecine ilişkin iddiaların farklı düzlemlerde hem Anayasa Mahkemesince hem de derece mahkemeleri tarafından yargısal incelemeye tabi tutulması, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki ikincil nitelikteki rolüne uygun olmayacağından başvurucunun anılan iddiasının bu aşamada bireysel başvuruda incelenmesi mümkün görülmemiştir.

40. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.

2. Tutuklamanın Makul Süreyi Aştığına İlişkin iddia

41.Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 "Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

42. 6216 sayılı Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

43. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

44. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiğinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).

45. 5271 sayılı Kanun"un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun"un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.

46. Anayasa Mahkemesince son dönemde verilen kararlarda tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûmiyetine karar verilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu belirtilmiştir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).

47. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 4/7/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun Kanun"da öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi içtihatları, bu kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın esasının sonuçlanmasına gerek olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun Kanun"da öngörülen azami süreyi ve/veya makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır. Başvuruya konu davada yargılanan başka sanıklar tarafından yapılan bireysel başvuruda (Genel Kurul No: 2013/2312) başvurucuların tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetleri kabul edilebilir bulunmuş ve Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Ancak somut olayda Yargıtay kararlarının yerleşik bir uygulamaya dönüştüğünden bahisle makul süreyi aşan tutukluluk sürelerine ilişkin asıl davanın sonuçlanması veya bu davada verilecek kararın kesinleşmesi beklenmeksizin 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunulmasının mümkün olduğu şeklindeki yeni içtihat doğrultusunda tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetine ilişkin olarak esasa girmek mümkün olmamıştır.

48. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddialarına ilişkin olarak, yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.  1. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

 2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 27/10/2016 tarihinde karar verildi.

KARŞIOY GEREKÇESİ

Başvurucunun da içinde bulunduğu ve kamuoyunda “İzmir Askeri Casusluk Davası” olarak bilinen dava münasebetiyle 14.5.2012 tarihinde tutuklandığı, 4.7.2014 tarihinde tahliye edildiği, böylelikle 2 yıl 2 ay tutuklu kaldığı, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26.2.2016 tarihli kararıyla tüm sanıkların (toplam 357 sanık) beraatine karar verildiği; bu kararın Yargıtay 16. Ceza Dairesince 22.10.2016 tarihinde onandığı ve beraat hükmünün (başvurucu dahil) tüm sanıklar yönünden kesinleştiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Başvurucu hakkındaki tutuklamanın hukuki olduğu yönündeki çoğunluk kararında, yargılama süreci devam ederken el koyma işlemine dayanılarak elde edilen dijital delillerin hukuka uygun bir delil olup olmadığı konusunda henüz hukuki bir kesinliğin ortaya çıktığının söylenemeyeceği, bunun ancak kanun yolu incelemesi sonucunda netleşebileceği belirtilerek, başvurun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Başvurucunun çiftlik evinde yapılan aramada ele geçirildiği ve el konduğu belirtilen “Pandora” adlı veri tabanıyla ilgili olarak emniyet birimlerince yedeklemesi yapılmamış, sanığa (başvurucuya) ve müdafiine bunun bir kopyası verilmemiş ve bilahare emniyetçe şifresinin kırılarak içeriğine ulaşıldığı belirtilerek, yine emniyetçe tek taraflı olarak Savcılığa ibraz edilen içerik bilgileri esas alınarak sanık hakkında dava açılmış ve tutuklanmıştır. Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK), Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma “başlıklı 134 ncü maddesinde “…Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine el koyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır… alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır. Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine el koymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.” denilmektedir. CMK’nun bu emredici açık hükmüne rağmen başvurucunun çitliğinde ele geçirildiği söylenen Pandora isimli bilgisayar veri tabanının yedeklenmesi yapılmadan ve bir kopyası kendisine ve müdafiine verilmeden elde edilen verilerin, Anayasanın 38 nci maddesindeki “ Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” hükmü karşısında “kanunsuz delil” mahiyetinde olduğu açık olup; bu “delil” e dayalı bir tutuklama da, verildiği andan itibaren hukuka aykırıdır. İşaret edilen Anayasa ve yasa hükümleri karşısında, Anayasanın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlâlinin mevcut olduğu görülmektedir.

Öte yandan, tamamen hukuka aykırı bir tutuklamanın varlığı ve bu davaların belli bir terör örgütü mensuplarınca kurgulanmış bir kumpasa dayandığının yargı kararıyla ortaya konulması karışışında; CMK’nun 141. maddesinde öngörülen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun bir telafi sağlayabileceği yolundaki çoğunluk görüşüne katılmaya da imkân görülmemiş ve tutuklamanın makul süreyi aştığı, dolayısiyle de Anayasanın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlâlinin de gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, başvurucu yönünden hem tutuklamanın hukuki olmadığı hem de tutuklamanın makul süreyi açtığı, Anayasa’nın 19/3,7 maddesinin ihlâl edildiği kanaatine vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.

 

Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi