Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/1297
Karar No: 2014/1297
Karar Tarihi: 27/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN OMAÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1297)

 

Karar Tarihi: 27/10/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Hasan OMAÇ

Vekili

:

Av. Mehdi ÖZDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve yargılamanın makul sürede bitirilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/1/2014 tarihinde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı 31/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu ile birlikte otuz üç şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca E.2010/2674 sayılı dosya üzerinden yürütülen soruşturma kapsamında bir kısım şüpheli 19/4/2011 tarihinde gözaltına alınmıştır.

8. Başvurucunun başka bir ilde çalışması nedeniyle 19/4/2011 tarihli gözaltı kararı infaz edilememiş ve bu nedenle başvurucu hakkında 10/6/2011 tarihinde yakalama kararı çıkarılmıştır.

9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 17/6/2011 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçunu işlediği iddiasıyla Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

10. İddianamenin başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"...Şüphelinin bölgede faaliyette bulunan teröristleri tanıdığı, onlarla görüştüğü, onlara erzak temin ettiği, örgüt mensuplarına bölgede konuşlu bulunan ve operasyon icra eden güvenlik güçleri hakkında istihbari bilgiler verdiği anlaşılan eyleminin örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçunu oluşturduğu [anlaşılmıştır]."

11. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince 1/7/2011 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucu hakkında çıkarılan yakalama kararının infazının beklenmesine ve duruşmanın 23/9/2011 tarihine ertelenmesine karar verilmiştir.

12. Mahkemece ilk duruşma 23/9/2011 tarihinde yapılmıştır. Bu celsede tutuklu olan sanıkların savunmaları alınmıştır. Mahkemece hakkında yakalama kararı çıkarılan başvurucu ile birlikte diğer sanıklar için yazılan müzekkerelerin beklenmesi, yargılamaya katılmayan sanıklar hakkında zorla getirme emri çıkarılması, sanıkların ses örneklerinin alınması, aynı yer Mahkeme ve Savcılığından yargılamaya konu dava ile ilgili dosyalarının istenmesi için duruşma ertelenmiştir.

13. Başvurucu 8/10/2011 tarihinde yakalanmış ve aynı gün çıkarıldığı Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince savunması alındıktan sonra silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan tutuklanmıştır.

14. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince 25/11/2011 tarihinde yapılan duruşmada sanıkların ses örnekleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gizli tanıkların dinlenmesi, haklarında yakalama kararı bulunan sanıklar için yazılan müzekkerelerin beklenmesi nedeniyle duruşmanın ertelenmesine karar vermiştir.

15. Bireysel başvuru tarihine kadar başvuru konusu davayla ilgili olarak on beş duruşma yapılmıştır. 20/12/2013 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş ve Cumhuriyet savcısına esas hakkındaki mütalaasını sunması için süre verilmiştir.

16. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin karara itiraz etmiş; itirazı inceleyen Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/12/2013 tarihli ve 2013/732 Değişik İş sayılı kararıyla başvurucunun itirazının reddine karar verilmiştir.

17. Bu karar, başvurucuya 6/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu29/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Başvurucu hakkındaki dava 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle özel yetkili mahkemelerin görevlerinin son bulması üzerine Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiş ve E.2014/163 sayısına kaydedilmiştir.

20. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesince 9/4/2014 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

21. Başvurucu, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/5/2014 tarihli kararıyla tahliye edilmiştir.

22. Yargılama sonucunda 27/5/2014 tarihli kararla başvurucunun yasa dışı PKK terör örgütüne yardım etmek suçundan 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

23. Söz konusu karar, başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup dava temyiz aşamasında derdesttir.

B. İlgili Hukuk

24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re"sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."

25. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

26. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

28. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 4/5/2011 tarihinden itibaren tutuklu bulunduğunu, tutukluluğun devamına dair kararların gerekçeden yoksun vebasmakalıp olduğunu, 2 yıl 3 aydır tutuklu bulunduğunu, tutukluluğun ve yargılamanın makul süreyi aştığını belirterek Anayasa"nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

29. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası ve 36. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

1- Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

30. Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.

31. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

33. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

34. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiğinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).

35. 5271 sayılı Kanun"un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun"un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.

36. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak) 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmiştir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).

37. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 23/5/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

38. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığına İlişkin İddia

39. Başvurucunun yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından buiddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

40. Makul sürede yargılanma hakkı, Anayasa"nın 36. maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsamına dâhildir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).

41. Anayasa"nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddeleri uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).

42. Başvuru konusu olayda 19/4/2011 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçuna katıldığı gerekçesiyle başvurucu hakkında gözaltına alma kararı alınmış ve başvurucu 8/10/2011 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında bu suçu işlediği iddiasıyla adli soruşturma başlatılmış olup isnat olunan suç hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa"nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E.,§ 32).

43. Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı andır. Somut olayda başvurucu hakkında 19/4/2011 tarihinde gözaltı kararı verilmiş, bu kararın infaz edilememesi üzerine 10/6/2011 tarihinde yakalama emri çıkarılmıştır. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 17/6/2011 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında kamu davası açılmış, yargılama aşamasında 8/10/2011 tarihinde yakalanan başvurucu aynı tarihte tutuklanmıştır. Bu itibarla eldeki başvuru açısından makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı olarak başvurucu hakkında iddianameyle kamu davasının açıldığı 17/6/2011 tarihinin esas alınması gerekmektedir. Sürenin bitiş tarihi ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği tarihtir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52; B.E., § 34). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihi yargılama devam ettiğinden inceleme tarihi olan 27/10/2016"dır.

44. Başvurucuya bir suçun isnat edildiği (başvurucu hakkında kamu davasının açıldığı) 17/6/2011 tarihi ile bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih arasında geçen süre yaklaşık 5 yıl 4 aydır.

45. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak mutlak bir süreye göre değerlendirme yapılmamakta her davanın özelliğine göre makul sürenin aşılıp aşılmadığı incelenmektedir. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45). Söz konusu yargılama bir ceza yargılaması ise başvurucunun tutuklu olup olmadığının da dikkate alınması gerekir (Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, § 41).

46. Yargılamanın karmaşıklığını değerlendirirken davanın hem hukuki hem de maddi açıdan bütün yönleri ele alınmalı; dava konusunun zorluğu, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, delillerin toplanmasında karşılaşılan engel, maddi olayların çelişkili olması, sanıkların ya da isnat edilen suçların veya tanıkların sayısı, davanın uluslararası boyutları, bilirkişi deliline ihtiyaç, yazılı delillerin hacmi gibi birçok unsur incelenmelidir. Davanın taraflarının ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu açısından ise ceza davalarında sanık, adli makamlarla aktif bir iş birliği yapmak zorunda olmadığı gibi hukuk sisteminin sunduğu savunma imkânlarını kullandığı için de kusurlu bulunamaz. Diğer taraftan devlet, kendi idari ve yargısal organlarına yüklenebilecek gecikmelerden sorumludur (Murat Öztürk, B. No: 2014/2454, 4/11/2014, §§ 52, 53).

47. Somut olayda Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 17/6/2011 tarihinde, başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yargılamaya başlayan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince davanın tensip zaptının düzenlenmesinden sonra toplam otuz üç sanığın savunmasının alındığı, yargılama boyunca Mahkemece on altı duruşma yapıldığı, tanık dinlenmesi, bilirkişi incelemesi yapılması, Adli Tıp Kurumundan rapor alınması, Cumhuriyet Savcılığından mütalaa alınması, bu mütalaaya karşı sanık avukatlarının savunmada bulunmak istemesi nedeniyle duruşmaların ertelendiği, 27/5/2014 tarihinde başvurucu hakkında yasa dışı PKK terör örgütüne yardım etme suçundan 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasına karar verildiği, başvurucunun temyizi üzerine dosyanın Yargıtaya gönderildiği tespit edilmiştir.

48. Sonuç olarak soruşturma ve yargılama safhalarıyla temyiz süreci birlikte değerlendirildiğinde yargılama faaliyetlerinde hareketsiz kalınan bir dönemin bulunmadığı, yargı merciilerine atfedilebilecek bir kusurun olmadığı ve gerekli özenin gösterildiği görülmüştür.

49. Yargılama süresinin makul olup olmadığının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gereken davadaki sanık sayısı, dosyada birleştirme kararı verilip verilmediği, davanın karmaşıklığı, atılı suçların vasıf ve mahiyeti, söz konusu suçlar için öngörülen cezaların miktarı gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde somut başvuru bakımından yargılama süresinin makul olduğu görülmektedir.

50. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi