Esas No: 2014/16962
Karar No: 2014/16962
Karar Tarihi: 27/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
DEMET KİLİT BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/16962) |
|
Karar Tarihi: 27/10/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Kamil KAYA |
Başvurucu |
: |
Demet KİLİT |
Vekili |
: |
Av. Süleyman
SALLI |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; işe iade davasının kabulüne ilişkin ilk derece
mahkemesi kararının, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucunda Yargıtayca bozularak davanın reddine karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/10/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 23/11/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünde sahne
uygulatıcısı kadrosunda işçi statüsünde çalışmakta iken yürütülen bir
soruşturma neticesinde düzenlenen müfettiş raporu ve Bakan onayı gereğince
27/8/2010 tarihinde iş akdi feshedilerek işten çıkarılmıştır.
6. Söz konusu müfettiş raporunda, başvurucuyla aynı kurumda
görevli M.Y. tarafından sanatçı U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması suretiyle
ödenen paranın, U.O.G.yi yanıltmak suretiyle M.Y.nin hesabına yatırılmasında başvurucunun aracılık
ettiğinin tespit edildiği belirtilerek başvurucuya bir daha görev
verilmemesinin yerinde olacağı yönünde görüş bildirilmiştir.
7. Başvurucu, işten çıkarılma işleminin iptali için idari
yargıda dava açmış ancak işçi statüsünde çalışması nedeniyle uyuşmazlığın çözüm
yerinin adli yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine
Ankara 17. İş Mahkemesinde (Mahkeme) 1/2/2013 tarihinde işe iade davası
açmıştır.
8. Mahkeme, 24/12/2013 tarihli ve E.2013/104, K.2013/754 sayılı
kararı ile başvurucunun iş akdinin feshine gerekçe gösterilen olayda haksız
kazanç temin ettiği iddia olunan dava dışı M.Y.nin bu
eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin herhangi bir yargı kararı bulunmadığı, feshin
haklı ya da geçerli nedene dayandığı hususunun davalı işveren tarafından
ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne; işverence yapılan feshin
geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“[D]osya içine
sunulan kayıtlar ve delil durumuna göre davacı hakkında dava dışı M.Y.
tarafından U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması suretiyle ödenen paranın, U.O.G.yi yanıltmak suretiyle M.Y.nin
hesabına yatırılmak suretiyle davacının aracılık ettiğinden bir daha görev
verilmemesinin yerinde olacağının müfettiş soruşturmasında belirtildiği,
soruşturma kapsamına göre M.Y.ye davalı idarece verilen kınama cezasının idare
mahkemesince iptal edildiği, yine bu şahsın kurumu zarara uğrattığı iddiasıyla
açılan tazminat davasının Ankara 1.Sulh Hukuk Mahkemesi 2012/43 sayılı
dosyasıyla reddedildiği, aynı konuda bu şahıs hakkında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı"na yapılan şikayet üzerine açılan 2011/10777 sayılı soruşturma
dosyasının somut ve yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığı
şeklinde sonuçlandığı, bu haliyle davacının iş akdinin feshine gerekçe gösterilen
eylemi gerçekleştirdiği iddia olunan dava dışı M.Y. hakkında eylemin varlığına
ilişkin herhangi bir yargı karar oluşturulmadığı, ıspat
yükü üzerinde olan davalı tarafça feshin haklı ya da geçerli nedenle yapıldığı
hususunun ıspatlanamadığı, haklı-geçerli neden
ayırımının işçinin davranışları nedeniyle yapılan fesih işleminde önem
taşıdığı, işverence haklı nedenle sözleşmenin feshettiği ileri sürülüp,
gösterilen nedenin haklı neden olmadığının ortaya çıkması halinde feshin haksız
olduğunun kabulü gerektiği, fesih bildiriminde gösterilen sebebin haklı fesih
ağırlığında olmamakla beraber geçerli sebep sayılabilecek olması halinde ise
işverenin İş Kanunu 25/son maddesine göre yasanın iş güvencesine ilişkin
hükümlerine göre haksız feshin sonuçlarından işçiye karşı sorumlu olacağı
görülmüştür.
Yargılama ve dosya kapsamına göre; özetlenen
nedenlerle, iş akdinin feshine gerekçe gösterilen hususların davalı tarafça
ispatlanmadığı, iş akdinin fesh[in]e gerekçe
gösterilen 4857 sayılı yasa[nın] 25/II. maddesindeki hususların
gerçekleştiğinin ıspatlanmadığı, sonuç itibarıyla iş
akdinin feshinin haklı veya geçerli nedenleri bulunmadığı, işverence tek yanlı
işlemle yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden feshedildiği kabul edilmekle,
işçinin kıdem durumu da gözetilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”
9. Davalı işverenin temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi,
16/4/2014 tarihli ve E.2014/6785, K.2014/8401 sayılı ilamı ile başvurucunun iş
akdinin feshi haklı sebebe dayanmasa da feshe gerekçe gösterilen sebeplerin
işçinin kişiliğinden kaynaklanan, işverenin işçisine duyduğu güven ilişkisini
zedeleyen ve işverenden katlanması beklenmeyecek nitelikte şüphe doğurduğu, bu
itibarla iş akdinin geçerli sebeple feshedildiğinin kabul edilmesi gerektiği
gerekçesiyle anılan kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine
kesin olarak karar vermiştir. Yargıtay ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“Dosya içeriğine göre, davacının davalı işyerinde terzi olarak
çalıştığı, dava dışı M.Y. tarafından U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması
suretiyle ödenen paranın, U.O.G.yi yanıltmak
suretiyle M.Y.nin hesabına yatırılmasında aracılık
ettiği gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilmiştir.
Somut olayda, fesih tarihinden önce dava dışı U.O.G. tarafından
davacının hesabına 550,00 TL para yatırıldığı, davacının da aynı miktarı ertesi
gün M.Y.nin hesabına yatırdığı sabittir. Davacı
davalı işyerinde yürütülen soruşturma kapsamında alınan ifadesinde U.O.G.ye
borç verdiğini ve U.O.G. tarafından kendi hesabına yatırılan paranın borcun karşılığı
olduğunu, M.Y.ye ise maddi durumu iyi olmadığı için para gönderdiğini, buna
karşın U.O.G.nin alınan ifadesinde davacıyı
tanımadığını, aralarında bir alacak ve borç ilişkinin bulunmadığını, dava dışı M.Y.nin ise davacıdan borç para aldığını beyan ettikleri
anlaşılmış olup tarafların beyanları çelişkili olduğundan şüphe feshi vardır.
Bu tür fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven
ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek
bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu
ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin
kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı
kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için
işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine
ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir.
Bu sebeplerle iş sözleşmesinin feshi haklı sebebe dayanmasa da, feshin
geçerli sebebe dayandığı kabul edilmelidir. İşverence yapılan fesih geçerli
sebebe dayandığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe
ile reddi hatalı olmuştur.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesinin 3.
fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması...
gerekmiştir.”
10. Başvurucu, Yargıtay ilamının 23/10/2014 tarihinde tebliğ
edildiğini beyan etmiş olup 27/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
11. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran
işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş
sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya
da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe
dayanmak zorundadır…”
12. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih
bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep
olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay
içinde iş mahkemesinde dava açabilir...”
13. 4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Süresi belirli olsun veya olmasın işveren,
aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim
süresini beklemeksizin feshedebilir:
...
II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan
haller ve benzerleri:
a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu
sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar
kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek,
yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni
yanıltması.
b) İşçinin, işveren yahut bunların aile
üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi
veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı
asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.
c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel
tacizde bulunması.
d) İşçinin işverene yahut onun ailesi
üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması , işyerine sarhoş
yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri
kullanması.
e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye
kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi
doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla
hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya
haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki
defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü
işine devam etmemesi.
h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri
kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması
yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı
olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve
maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba
uğratması.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, kendisiyle aynı kurumda çalışan M.Y.nin hesabına haksız para aktarılmasına aracılık ettiği
gerekçesiyle iş akdinin haksız ve hukuka aykırı şekilde feshedildiğini, iddia
edilen olgunun gerçek olmadığını, fesih işlemine dayanak teşkil eden müfettiş
raporunun taraflı olduğunu, bu rapor dışında feshi haklı kılacak delil veya
belge bulunmadığını, iş akdinin sonlandırılmasına gerekçe olan olayda haksız
kazanç temin ettiği iddia edilen M.Y.ye verilen disiplin cezasının yargı
kararıyla iptal edildiğini, bu kişi hakkında kamu kurumunu zarara uğrattığı
iddiasıyla açılan tazminat davasının reddedildiğini, aynı suçlamayla yapılan
ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu durumda
fesih işleminin dayanaksız olması nedeniyle işe iadesine karar verilmesi
gerekirken Yargıtay 22. Hukuk Dairesince hatalı değerlendirme sonucunda feshin
geçerli sebebe dayandığı kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini
belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile 49.
maddesinde düzenlenen çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin
tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
17. Başvurucu, adil yargılanma hakkının yanı sıra çalışma
hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyetinin özü,
iş akdinin haksız feshedildiği iddiasıyla açtığı işe iade davasında hatalı
değerlendirme sonucu adil olmayan bir karar verilmesine ilişkindir. Bu nedenle
başvurucunun iddialarının bu çerçevede incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
18. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
21. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi, bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece
mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
22. Somut olayda başvurucu, Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğünde sahne uygulatıcısı kadrosunda işçi statüsünde çalışmakta iken aynı
kurumda görevli M.Y. tarafından sanatçı U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması
suretiyle ödenen paranın U.O.G.yi yanıltmak suretiyle
M.Y.nin hesabına aktarılmasına aracılık ettiği
gerekçesiyle iş akdi feshedilerek işten çıkarılmıştır. Başvurucu, feshe gerekçe
gösterilen olguların gerçeği yansıtmadığını ve yapılan feshin haksız olduğunu
ileri sürerek işe iade davası açmıştır.
23. Mahkeme, başvurucunun iş akdinin feshine gerekçe gösterilen
olayda haksız kazanç temin ettiği iddia olunan dava dışı M.Y.nin
bu eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin herhangi bir yargı kararı bulunmadığı,
feshin haklı ya da geçerli nedene dayandığı hususunun davalı işveren tarafından
ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne; işverence yapılan feshin
geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir (bkz.§ 8).
24. Söz konusu kararın temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk
Dairesi, başvurucunun iş akdinin feshi haklı sebebe dayanmasa da feshe gerekçe
gösterilen sebeplerin işçinin kişiliğinden kaynaklanan, işverenin işçisine
duyduğu güven ilişkisini zedeleyen ve işverenden katlanması beklenmeyecek
nitelikte şüphe doğurduğu, bu itibarla iş akdinin geçerli sebeple feshedildiği
gerekçesiyle anılan kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine
kesin olarak karar vermiştir.
25. Başvurucu, iş akdinin sonlandırılmasına gerekçe olan olayda
haksız kazanç temin ettiği iddia edilen M.Y.ye verilen disiplin cezasının yargı
kararıyla iptal edildiğini, bu kişi hakkında kamu kurumunu zarara uğrattığı
iddiasıyla açılan tazminat davasının reddedildiğini, aynı suçlamayla yapılan
ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu nedenle
kendisi hakkındaki fesih işleminin dayanaksız kaldığını, Yargıtay 22. Hukuk
Dairesince bu husus gözardı edilerek adil olmayan bir
karar verildiğini ileri sürmüştür.
26. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin başvuruya konu kararı
incelendiğinde başvurucunun iş akdinin geçerli sebeple feshedildiği sonucuna
ulaşılırken M.Y.nin haksız kazanç temin etmesine
başvurucunun yardım ettiğinin sabit olduğuna yönelik bir değerlendirme
yapılmadığı, olay hakkında başvurucunun ve diğer ilgililerin soruşturma
kapsamında alınan ifadeleri arasında çelişki bulunması nedeniyle bu durumun
işveren ile başvurucu arasındaki güven ilişkisini zedeleyen bir şüphe
doğurduğu, işverenden katlanması beklenemeyecek ciddi, önemli ve somut olayın
haklı kıldığı bu şüphenin güven esasına dayanan iş için başvurucunun
uygunluğunu ortadan kaldırdığı değerlendirmesine dayanıldığı anlaşılmıştır
(bkz. § 9).
27. Dolayısıyla soruşturma konusu olayda başvurucunun dahli
olduğu gerekçesine dayanılmadığından M.Y.nin idari,
hukuki ve cezai yönden sorumluluğuna ilişkin herhangi bir karar verilmemiş
olmasının sonuca etkili görülmemesinde herhangi bir keyfîlik
tespit edilmemiştir.
28. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin gerekçesi ve başvurucunun
iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından
delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas
itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
29. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemeleri
tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya
da kanıt sunmadığı gibi Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin kararında bariz takdir
hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir
durum da olmadığı anlaşılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle kanun yolu şikâyeti niteliğinde olan
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.