Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/16962
Karar No: 2014/16962
Karar Tarihi: 27/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DEMET KİLİT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/16962)

 

Karar Tarihi: 27/10/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Kamil KAYA

Başvurucu

:

Demet KİLİT

Vekili

:

Av. Süleyman SALLI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; işe iade davasının kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararının, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucunda Yargıtayca bozularak davanın reddine karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/10/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 23/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünde sahne uygulatıcısı kadrosunda işçi statüsünde çalışmakta iken yürütülen bir soruşturma neticesinde düzenlenen müfettiş raporu ve Bakan onayı gereğince 27/8/2010 tarihinde iş akdi feshedilerek işten çıkarılmıştır.

6. Söz konusu müfettiş raporunda, başvurucuyla aynı kurumda görevli M.Y. tarafından sanatçı U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması suretiyle ödenen paranın, U.O.G.yi yanıltmak suretiyle M.Y.nin hesabına yatırılmasında başvurucunun aracılık ettiğinin tespit edildiği belirtilerek başvurucuya bir daha görev verilmemesinin yerinde olacağı yönünde görüş bildirilmiştir.

7. Başvurucu, işten çıkarılma işleminin iptali için idari yargıda dava açmış ancak işçi statüsünde çalışması nedeniyle uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine Ankara 17. İş Mahkemesinde (Mahkeme) 1/2/2013 tarihinde işe iade davası açmıştır.

8. Mahkeme, 24/12/2013 tarihli ve E.2013/104, K.2013/754 sayılı kararı ile başvurucunun iş akdinin feshine gerekçe gösterilen olayda haksız kazanç temin ettiği iddia olunan dava dışı M.Y.nin bu eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin herhangi bir yargı kararı bulunmadığı, feshin haklı ya da geçerli nedene dayandığı hususunun davalı işveren tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne; işverence yapılan feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

“[D]osya içine sunulan kayıtlar ve delil durumuna göre davacı hakkında dava dışı M.Y. tarafından U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması suretiyle ödenen paranın, U.O.G.yi yanıltmak suretiyle M.Y.nin hesabına yatırılmak suretiyle davacının aracılık ettiğinden bir daha görev verilmemesinin yerinde olacağının müfettiş soruşturmasında belirtildiği, soruşturma kapsamına göre M.Y.ye davalı idarece verilen kınama cezasının idare mahkemesince iptal edildiği, yine bu şahsın kurumu zarara uğrattığı iddiasıyla açılan tazminat davasının Ankara 1.Sulh Hukuk Mahkemesi 2012/43 sayılı dosyasıyla reddedildiği, aynı konuda bu şahıs hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı"na yapılan şikayet üzerine açılan 2011/10777 sayılı soruşturma dosyasının somut ve yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığı şeklinde sonuçlandığı, bu haliyle davacının iş akdinin feshine gerekçe gösterilen eylemi gerçekleştirdiği iddia olunan dava dışı M.Y. hakkında eylemin varlığına ilişkin herhangi bir yargı karar oluşturulmadığı, ıspat yükü üzerinde olan davalı tarafça feshin haklı ya da geçerli nedenle yapıldığı hususunun ıspatlanamadığı, haklı-geçerli neden ayırımının işçinin davranışları nedeniyle yapılan fesih işleminde önem taşıdığı, işverence haklı nedenle sözleşmenin feshettiği ileri sürülüp, gösterilen nedenin haklı neden olmadığının ortaya çıkması halinde feshin haksız olduğunun kabulü gerektiği, fesih bildiriminde gösterilen sebebin haklı fesih ağırlığında olmamakla beraber geçerli sebep sayılabilecek olması halinde ise işverenin İş Kanunu 25/son maddesine göre yasanın iş güvencesine ilişkin hükümlerine göre haksız feshin sonuçlarından işçiye karşı sorumlu olacağı görülmüştür.

Yargılama ve dosya kapsamına göre; özetlenen nedenlerle, iş akdinin feshine gerekçe gösterilen hususların davalı tarafça ispatlanmadığı, iş akdinin fesh[in]e gerekçe gösterilen 4857 sayılı yasa[nın] 25/II. maddesindeki hususların gerçekleştiğinin ıspatlanmadığı, sonuç itibarıyla iş akdinin feshinin haklı veya geçerli nedenleri bulunmadığı, işverence tek yanlı işlemle yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden feshedildiği kabul edilmekle, işçinin kıdem durumu da gözetilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”

9. Davalı işverenin temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 16/4/2014 tarihli ve E.2014/6785, K.2014/8401 sayılı ilamı ile başvurucunun iş akdinin feshi haklı sebebe dayanmasa da feshe gerekçe gösterilen sebeplerin işçinin kişiliğinden kaynaklanan, işverenin işçisine duyduğu güven ilişkisini zedeleyen ve işverenden katlanması beklenmeyecek nitelikte şüphe doğurduğu, bu itibarla iş akdinin geçerli sebeple feshedildiğinin kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle anılan kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Yargıtay ilamının ilgili kısmı şöyledir:

 “Dosya içeriğine göre, davacının davalı işyerinde terzi olarak çalıştığı, dava dışı M.Y. tarafından U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması suretiyle ödenen paranın, U.O.G.yi yanıltmak suretiyle M.Y.nin hesabına yatırılmasında aracılık ettiği gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilmiştir.

 Somut olayda, fesih tarihinden önce dava dışı U.O.G. tarafından davacının hesabına 550,00 TL para yatırıldığı, davacının da aynı miktarı ertesi gün M.Y.nin hesabına yatırdığı sabittir. Davacı davalı işyerinde yürütülen soruşturma kapsamında alınan ifadesinde U.O.G.ye borç verdiğini ve U.O.G. tarafından kendi hesabına yatırılan paranın borcun karşılığı olduğunu, M.Y.ye ise maddi durumu iyi olmadığı için para gönderdiğini, buna karşın U.O.G.nin alınan ifadesinde davacıyı tanımadığını, aralarında bir alacak ve borç ilişkinin bulunmadığını, dava dışı M.Y.nin ise davacıdan borç para aldığını beyan ettikleri anlaşılmış olup tarafların beyanları çelişkili olduğundan şüphe feshi vardır. Bu tür fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir.

 Bu sebeplerle iş sözleşmesinin feshi haklı sebebe dayanmasa da, feshin geçerli sebebe dayandığı kabul edilmelidir. İşverence yapılan fesih geçerli sebebe dayandığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi hatalı olmuştur.

 Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması... gerekmiştir.”

10. Başvurucu, Yargıtay ilamının 23/10/2014 tarihinde tebliğ edildiğini beyan etmiş olup 27/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

11. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır…”

12. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir...”

13. 4857 sayılı Kanun’un 25. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

...

II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.

b) İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.

c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.

d) İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması , işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması.

e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.

f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.

g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.

h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.

ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, kendisiyle aynı kurumda çalışan M.Y.nin hesabına haksız para aktarılmasına aracılık ettiği gerekçesiyle iş akdinin haksız ve hukuka aykırı şekilde feshedildiğini, iddia edilen olgunun gerçek olmadığını, fesih işlemine dayanak teşkil eden müfettiş raporunun taraflı olduğunu, bu rapor dışında feshi haklı kılacak delil veya belge bulunmadığını, iş akdinin sonlandırılmasına gerekçe olan olayda haksız kazanç temin ettiği iddia edilen M.Y.ye verilen disiplin cezasının yargı kararıyla iptal edildiğini, bu kişi hakkında kamu kurumunu zarara uğrattığı iddiasıyla açılan tazminat davasının reddedildiğini, aynı suçlamayla yapılan ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu durumda fesih işleminin dayanaksız olması nedeniyle işe iadesine karar verilmesi gerekirken Yargıtay 22. Hukuk Dairesince hatalı değerlendirme sonucunda feshin geçerli sebebe dayandığı kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile 49. maddesinde düzenlenen çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

17. Başvurucu, adil yargılanma hakkının yanı sıra çalışma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyetinin özü, iş akdinin haksız feshedildiği iddiasıyla açtığı işe iade davasında hatalı değerlendirme sonucu adil olmayan bir karar verilmesine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının bu çerçevede incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

18. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

20. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

21. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi, bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

22. Somut olayda başvurucu, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünde sahne uygulatıcısı kadrosunda işçi statüsünde çalışmakta iken aynı kurumda görevli M.Y. tarafından sanatçı U.O.G.ye fazladan puantaj yapılması suretiyle ödenen paranın U.O.G.yi yanıltmak suretiyle M.Y.nin hesabına aktarılmasına aracılık ettiği gerekçesiyle iş akdi feshedilerek işten çıkarılmıştır. Başvurucu, feshe gerekçe gösterilen olguların gerçeği yansıtmadığını ve yapılan feshin haksız olduğunu ileri sürerek işe iade davası açmıştır.

23. Mahkeme, başvurucunun iş akdinin feshine gerekçe gösterilen olayda haksız kazanç temin ettiği iddia olunan dava dışı M.Y.nin bu eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin herhangi bir yargı kararı bulunmadığı, feshin haklı ya da geçerli nedene dayandığı hususunun davalı işveren tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne; işverence yapılan feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir (bkz.§ 8).

24. Söz konusu kararın temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, başvurucunun iş akdinin feshi haklı sebebe dayanmasa da feshe gerekçe gösterilen sebeplerin işçinin kişiliğinden kaynaklanan, işverenin işçisine duyduğu güven ilişkisini zedeleyen ve işverenden katlanması beklenmeyecek nitelikte şüphe doğurduğu, bu itibarla iş akdinin geçerli sebeple feshedildiği gerekçesiyle anılan kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.

25. Başvurucu, iş akdinin sonlandırılmasına gerekçe olan olayda haksız kazanç temin ettiği iddia edilen M.Y.ye verilen disiplin cezasının yargı kararıyla iptal edildiğini, bu kişi hakkında kamu kurumunu zarara uğrattığı iddiasıyla açılan tazminat davasının reddedildiğini, aynı suçlamayla yapılan ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu nedenle kendisi hakkındaki fesih işleminin dayanaksız kaldığını, Yargıtay 22. Hukuk Dairesince bu husus gözardı edilerek adil olmayan bir karar verildiğini ileri sürmüştür.

26. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin başvuruya konu kararı incelendiğinde başvurucunun iş akdinin geçerli sebeple feshedildiği sonucuna ulaşılırken M.Y.nin haksız kazanç temin etmesine başvurucunun yardım ettiğinin sabit olduğuna yönelik bir değerlendirme yapılmadığı, olay hakkında başvurucunun ve diğer ilgililerin soruşturma kapsamında alınan ifadeleri arasında çelişki bulunması nedeniyle bu durumun işveren ile başvurucu arasındaki güven ilişkisini zedeleyen bir şüphe doğurduğu, işverenden katlanması beklenemeyecek ciddi, önemli ve somut olayın haklı kıldığı bu şüphenin güven esasına dayanan iş için başvurucunun uygunluğunu ortadan kaldırdığı değerlendirmesine dayanıldığı anlaşılmıştır (bkz. § 9).

27. Dolayısıyla soruşturma konusu olayda başvurucunun dahli olduğu gerekçesine dayanılmadığından M.Y.nin idari, hukuki ve cezai yönden sorumluluğuna ilişkin herhangi bir karar verilmemiş olmasının sonuca etkili görülmemesinde herhangi bir keyfîlik tespit edilmemiştir.

28. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.

29. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemeleri tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da olmadığı anlaşılmıştır.

30. Açıklanan nedenlerle kanun yolu şikâyeti niteliğinde olan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi