Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/12791
Karar No: 2014/12791
Karar Tarihi: 27/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SALİM ERCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/12791)

 

Karar Tarihi: 27/10/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Akif YILDIRIM

Başvurucu

:

Salim ERCAN

Vekili

:

Av. Şeref AKÇAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, müştekinin duruşmada dinlenilmemesi ve ifadesinin okunmasıyla yetinilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının; son duruşmada hazır bulundurulmama, suça konu eşyanın iadesi nedeniyle cezada indirim yapılmaması ve nihai kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının; temyiz incelemesinin duruşma açılmaksızın yapılması nedeniyle duruşmalı yargılanma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/7/2014 tarihinde Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde tespit edilen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından herhangi bir görüş bildirilmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. İ.A. isimli kişi 29/10/2000 tarihinde polise verdiği ifadesinde, başvurucunun da aralarında bulunduğu kişilerin bir büroda kendisini darp ve tehdit ettiklerini, başvurucunun silahla kendisine vurduğunu, aracında bulunan 80 TL parayı aldıklarını, toplamda 30.000 TL"lik çek imzalattırdıklarını, ertesi gün iade etmek üzere aracına el koyduklarını ve şikâyetçi olması hâlinde aracın içine uyuşturucu koyup yakalatacaklarını söylediklerini belirtmiştir. İ.A., aracının bir hafta sonra geri verildiğini fakat araçtaki bir iki eşyanın alınmış olduğunu, çekleri iptal ettirdiğinden diğer kişilerin çek bedellerini tahsil edemediklerini, tehdit edildiğinden dolayı o tarihe kadar şikâyetçi olamadığını söylemiştir.

8. Aynı gün yapılan teşhis işleminde İ.A., H. İ. ve H. K.yi teşhis etmiştir.

9. Başvurucu 18/10/2001 tarihinde gözaltına alınmış ve 19/10/2001 tarihindetutuklanmıştır.

10. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 28/12/2001 tarihli iddianamesi ile H. K.nin kurduğu çıkar amaçlı suç örgütüne üyelikten ve bu kapsamda İ.A.ya karşı yağma suçunu işlemekten dolayı başvurucu hakkında dava açılmıştır.

11. 12/3/2002 tarihinde, başvurucunun yargılamaya konu suçlardan tahliyesine karar verilmiştir.

12. Anılan suç örgütüne yönelik olarak açılan tüm davalar (kapatılan) İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) E.200/273 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.

13. Başvurucu, çeşitli aşamalarda alınan ifadelerinde çek gasp edilmesi olayına katılmadığını, olay günü arabayla binanın aşağısında beklediğini, İ.A. ile bazı kişiler arasında içeriğini bilmediği bir tartışmanın olduğunu, bu kişilerin arabaya bindiklerinde "Altı parça çek aldık" şeklinde konuştuklarını söylemiştir.

14. Y. Ö., yargılama aşamasında verdiği ifadesinde H. K.nin mağduru büronun bulunduğu yere getirmesini söylediğini, başvurucu ve diğer bir kişiyle birlikte şahsı büronun bulunduğu yere getirdiklerini, kendisinin aşağıda beklediğini, bina içinde yaşananlara ilişkin bilgisinin olmadığını ve çek alınması olayına karışmadığını belirtmiştir.

15. H.K. ve H. İ. Mahkeme önünde verdikleri ifadelerinde, gasp olayına katılmadıklarını söylemiş ve polis tarafından alınan ifadelerini kabul etmemişlerdir.

16. M. S. ise H. K. ve İ. A.nın olay günü işyerinin üst katına geçtiklerini, bir süre sonra tartışma yaşandığını, üst kata çıktığında H. K.nin elinde silah olduğunu ve "Paramı kimseye yedirmem" dediğini belirtmiştir.

17. Başvurucunun, H. K., H. İ. ve Y. Ö.nün dava öncesindeki ifadelerinde gasp olayını doğrular biçimde beyanda bulundukları ve H. İ.nin başvurucu ile H. K.nın elinde silah olduğunu söylediği anlaşılmaktadır.

18. Başvurucu, duruşma tutanaklarını ibraz etmemiştir. UYAP dosyasında, 7/3/2006 tarihinden itibaren gerçekleşen duruşma tutanaklarının bulunduğu görülmüştür.

19. Başvurucunun müdafii 5/12/2006, 7/6/2007, 27/9/2007, 31/1/2008, 17/4/2008,17/7/2008, 25/11/2008, 2/7/2009, 24/11/2009, 2/9/2010, 30/12/2010, 20/9/2011 ve 5/6/2012 tarihli duruşmalara katılmamıştır. Bu duruşmaların büyük çoğunluğunda diğer bazı sanık veya müdafiler de hazır bulunmamış ya da bazı soruşturma işlemlerinin yapılması beklenilmiştir.

20. 8/11/2012 tarihli duruşmada ve daha önceki birçok duruşmada Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin önceki mütalaalarını tekrar etmiş; başvurucunun müdafii de daha önce verdiği savunmalarını tekrarladığını belirtmiştir.

21. Başvurucu, 7/3/2006 tarihinden sonraki duruşmalara katılmamıştır. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/7-5746 numaralı müddetnamesine göre başvurucu, 4/5/2011 tarihinde başka suçlar nedeniyle cezasını çekmek üzere cezaevine alınmıştır. Başvurucunun koşullu salıverilme ile cezaevinden çıkış tarihi 9/3/2016 olarak hesaplanmıştır.

22. (Kapatılan) İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli), 8/11/2012 tarihli ve E.2000/273, K.2012/277 sayılı kararıyla yağma suçundan dolayı başvurucunun on yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve örgüt üyeliği suçundan açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar vermiştir. Mahkeme, aynı davada yargılanan diğer on üç sanık hakkında da çeşitli hükümler kurmuştur.

23. Mahkeme, uzun süredir aranmasına rağmen bulunamaması nedeniyle ve kolluktaki beyanları ile diğer sanıkların ifadelerini yeterli gördüğünden müşteki dinlenilmeksizin hüküm kurulduğunu kararında açıklamıştır.

24. Kararın mahkûmiyete ilişkin kısmı aşağıdaki gibidir:

"... sanıklar Hasan ... K..., Hüseyin İ..., Ali ... E..., Yıldıray Ö... ve Salim E... birlikte müştekiyi ... kredi işini konuşmak bahanesiyle ... dükkana götürdükleri, [s]anıkların bazılarında silah olduğu, bazılarında tahta sopa olduğu, müştekiyi dükkanın üst katına çıkardıkları, burada sanık Hasan ..."in müştekiyi tehtit ederek kendisinden elli milyar para istediği, müştekinin o kadar parasının olmadığını söyleyip çek verebileceğini söylediği, akabinde 6 adet beşer milyarlık toplam 30 milyarlık çeki sanık Hasan ..."e verdiği, ayrıca 80 milyon TL"de para verdiği, yine sanıkların müştekinin arabasını alarak ona eski model bir araba bırakarak olay yerinden ayrıldıkları, sanık Hüseyin İ..."in, Salim E..., Yıldıray Ö..."ın Hasan ... K..."ın olayın yukarıda anlatıldığı şekilde olduğuna dair beyanlarından, ayrıca beyanlarında geçen Hüseyin İ...in [S]alim ve Yıldıray"da[] tabanca olduğuna dair beyanından, Maşallah S..."in Hasan ..."de silah olduğuna dair beyanından, yine müştekinin olaya karışan olarak adı geçen sanıkların isimlerini verdiği beyanından, sanıklardan Salim["]de silah olduğuna dair, Hasan ..."in kendisini dövdüğüne dair beyanından, sanık Yıldıray ..."ın mahkemedeki kaçamaklı anlatımlarından ve tevilli ikarırından ayrıca olaya katılan olarak sanıkları teşhisinden ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır."

25. Başvurucu, bu karara karşı 13/11/2012 tarihli dilekçeyle temyiz talebinde bulunmuştur. Başvurucu, 6/12/2012 tarihinde verilen gerekçeli temyiz dilekçesinde müştekinin kovuşturma aşamasında dinlenilmediği ve kolluktaki beyanına dayalı hüküm kurulduğu, kısmi iade nedeniyle cezada indirim yapılması, Mahkemenin yargılama çevresindeki bir cezaevinde hükümlü olarak bulunmakta olduğundan duruşmaya getirilip kararın yüzüne karşı verilmesi gerektiği gerekçeleriyle duruşmalı inceleme yapılmasını ve kararın bozulmasını talep etmiştir.

26. Yargıtay 6. Ceza Dairesi, süresinden sonra yapıldığını belirterek duruşma talebini kabul etmemiştir. Yargıtay 28/5/2014 tarihli ve E.2013/16913, K.2014/10600sayılı ilamıyla başvurucunun temyiz talebini reddetmiş ve kararı onamıştır. Yargıtay, müştekinin aracına tehditle el konulması ve şikâyetçi olmaması üzerine bir hafta sonra aracın iade edilmesi nedeniyle etkin pişmanlık şartlarının oluşmadığı sonucuna ulaşmıştır.

27. Başvurucu, nihai karardan 18/6/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir.Başvurucunun daha erken bir tarihte Yargıtay ilamını öğrendiğini gösteren bir bilgi ve belgeye dosya içinde rastlanmamıştır.

28. Başvurucu 16/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

29. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu"nun "Sanığın duruşmadan bağışık tutulması" kenar başlıklı 196. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir."

.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu, müştekinin duruşmada dinlenilmediğini ve kolluğa verdiği ifadesinin delil olarak kabul edildiğini, kendiliğinden şikâyetçi olmasının müştekinin ifadesinin polis zoruyla alındığını gösterdiğini, bu hususun kararda tartışılmadığını, bir mahkemenin yargı çevresindeki cezaevinde bulunan sanıkların son duruşmada hazır edilmesi gerekirken kendisinin karar duruşmasına getirilmediğini ve buna yönelik olarak ileri sürdüğü temyiz sebebinin karşılanmadığını, iade nedeniyle cezasında indirime gidilmediğini, temyiz incelemesinin duruşmasız yapıldığını, nihai kararın tebliğ edilmediğini ve yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği, savunma, adil yargılanma ve gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, bu nedenlerle uğradığı üzüntü ve sıkıntılar nedeniyle 50.000 TL maddi tazminat talep etmiştir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun müştekinin duruşmada dinlenmediğine ilişkin iddiasının tanık sorgulama hakkı, son duruşmada hazır edilmediğine ve bu konudaki bozma talebinin Yargıtay ilamında karşılanmadığına, cezasında indirim yapılmadığına ve nihai kararın tebliğ edilmediğine yönelik iddialarının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı; temyiz incelemesinin duruşma açılmasızın yapıldığına ilişkin iddiasının duruşmalı yargılanma hakkı; yargılamanın uzun sürdüğüne yönelik iddiasının makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

33. Başvurucu, müştekinin kovuşturma aşamasında dinlenilmediğini, kollukta verdiği ifadesinin hükme esas alındığı ve beyanının baskı altında alınıp alınmadığının tartışılmadığı gerekçeleriyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. Başvurucu; karar duruşmasında hazır edilmediği, bu konudaki iddiasının Yargıtay tarafından karşılanmadığı ve nihai kararın tebliğ edilmediği gerekçeleriyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

36. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

.

37. Başvurucunun hükmedilen cezada gasbedilen malların iadesi nedeniyle indirim yapılmadığına ilişkin iddiası derece mahkemelerinin maddi olayları ve hukuk kurallarını yorumlama şeklindeki takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Karar duruşmasında hazır edilmemesi bakımından ise başvurucunun, yargılamayı yapan mahkemenin yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde (Silivri) tutuluyor olması nedeniyle böyle bir zorunluluk bulunmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun, yargılamanın hiçbir aşamasında mahkeme önünde savunma yapamadığı yönünde bir şikâyeti bulunmamaktadır. Öte yandan başvurucunun müdafii duruşmalara katılmış ve başvurucuyu temsil etmiştir. Yargıtay ilamındaki başvurucunun temyizde ileri sürdüğü itirazların reddedildiği şeklindeki gerekçenin, başvurucunun son duruşmada hazır bulundurulmaması bağlamında yeterli gerekçe sağladığı değerlendirilmiştir. Son olarak Yargıtayın verdiği onama kararının tebliğ edilmemesinin herhangi bir hak kaybına yol açtığına ilişkin bir iddia dile getirilmemiştir.

38. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Duruşmalı Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

39. Başvurucu, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmadığı gerekçesiyle duruşmalı yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

40. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

41. Başvurucunun duruşma talebi, süresinde sunulmaması nedeniyle reddedilmiştir.

42. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

43. Başvurucu, hakkındaki yargılamanın uzun sürdüğü gerekçesiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

44. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurucunun iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

45. Başvurucu, müştekinin mahkeme huzurunda dinlenilmemesi ve kolluktaki ifadelerine dayanılması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa"da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

47. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

"(3) Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;

..."

48. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde güvence altına alınan haklardan biri, sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkıdır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konması gerekir. Bu kural istinasız olmamakla birlikte eğer bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Sözleşme"nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 46).

49. Bir sanığın, hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması, adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek (test edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkartabilecek ve yargılama makamının uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, § 55).

50. "Tanık" kavramı özerk bir anlam taşıdığından duruma göre suç ortaklarını, mağdurları ve bilirkişileri de kapsayabilmektedir (AZ. M., § 52; Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 75).

51. Kural olarak tüm delillerin sanığın huzurunda ortaya konması gerekmekle birlikte bu şart, uyuşmazlık konusu kovuşturmanın öncesinde ya da haricinde alınan ifadelerin kesinlikle delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde anlaşılamaz. Tanık ifadelerinin okunmasıyla yetinilmesi kimi durumlarda, sanık aleyhinde beyanda bulunan kişilerin mahkeme huzurunda dinlenmesini imkânsız kılacak bir zorunluluktan (ölüm, adresin tespit edilememesi vs.) kaynaklanabilmektedir. Dolayısıyla savunma haklarına saygı gösterilmek kaydıyla bu ifadelerin yargılamada kullanılması, adil yargılanma hakkına ve özelde tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkına aykırılık teşkil etmez (Aligül Alkaya ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1138, 27/10/2015, § 159).

52. Somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık ifadelerinin delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç yönlü bir test uygulanmalıdır. İlk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedene dayanmalıdır. İkinci olarak okunmasıyla yetinilen ifadelerin karara götüren tek ya da belirleyici kanıt olup olmadığına bakılacaktır. Üçüncü aşamada, duruşmada sınanmayan beyanların kullanılmasından dolayı savunma tarafının karşılaştığı sınırlamayı telafi eden ve bir bütün olarak yargılamanın adilliğini sağlayan dengeleyici unsurların mevcudiyetine bakılmalıdır (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Schatschaschwili/Almanya [BD], B. No: 9154/10, 15/12/2015, § 107. Karşılaştırmak için bkz. Levent Yanlık, B. No: 2013/1189, 18/11/2015, § 75; Abdurrahim Balur, § 80).

53. Yukarıda belirtilen üç adım birbiriyle ilişki içindedir ve hep birlikte ele alındığında bu üç ölçüt, duruşmada dinlenmeyen tanık ifadelerinin okunmasıyla yetinilmesinin yargılamanın adilliğine halel getirip getirmediğinin değerlendirilmesine olanak sağlar. Dolayısıyla "geçerli neden" şartının karşılanıp karşılanmadığı önemli bir ölçüt olmakla birlikte yokluğu tek başına adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle bu üç ölçüt, hak ihlalinin olup olmadığı hususunda hangisinin daha belirleyici olduğuna bağlı biçimde farklı bir sıra takip edilerek incelenebilir (Schatschaschwili/Almanya, § 118. Karşılaştırma için bkz. Levent Yanlık, § 76; Abdurrahim Balur, § 81).

54. Somut olayda öncelikle, müşteki İ.A.nın kolluk ifadelerinin mahkûmiyet hükmünde dayanılan tek ya da belirleyici delil olup olmadığı incelenmelidir. Hükmün yegâne dayanağı olan bir delilin mahkûmiyete götüren tek delil olacağı açıktır. Belirleyici delillerden ise davanın sonucunu tayin edici nitelikteki deliller anlaşılmalıdır (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık [BD], B. No: 26766/05, 22228/06, 15/12/2011, § 131; Schatschaschwili/Almanya, § 123).

55. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun mahkûmiyetine hükmederken müşteki İ.A.nın duruşmada okunan beyanlarının yanı sıra başvurucunun ifadesine ve sanıklar H. İ., Y. Ö., H. K. ve M. S.nin olaya ilişkin olarak verdikleri ve güvenilirlikleri hususunda başvurucunun bir iddia dile getirmediği ifadelerine dayanmıştır. Bu itibarla suçun ispatı bakımından belirli bir öneme sahip olmakla birlikte müştekinin okunan ifadelerinin mevcut başvuruya konu yargılamanın "tek" ya da "belirleyici" delili olduğu söylenemez. Başvurucunun, müştekinin kolluktaki ifadelerinin zora dayalı alındığı şeklindeki iddiası soyut niteliktedir. Temyiz dilekçesinde bu yönde bir itiraz da ileri sürülmemiştir.

56. Geçerli neden şartı bakımından gerekçeli kararda müştekinin dinlenilmesi için uzun süre araştırma yapıldığı, fakat bulunulamaması nedeniyle kolluktaki ifadesinin okunmasıyla yetinildiği belirtilmiştir. Müştekinin duruşmada hazır edilmemesine kamu makamlarının kasıt, ihmal ya da gecikmesinin yol açtığına yönelik bir bilgi ve belge de dosya içinde bulunmamaktadır. Başvurucu da böyle bir iddia dile getirmemiştir. Bu itibarla müştekinin duruşmada dinlenilmemesinin haklı bir nedene dayandığının kabulü gerekir.

57. Okunmasıyla yetinilen beyanların "tek" ya da "belirleyici" delil niteliği taşımadığı tespiti tek başına veya geçerli nedenin mevcudiyetiyle birlikte dikkate alındığında savunmanın maruz kaldığı sınırlamayı dengeleyici unsurların bulunup bulunmadığının ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

58. Yukarıda belirtilen bilgiler doğrultusunda müşteki İ.A.nın duruşmada dinlenilmemesinin yargılamanın bir bütün olarak adilliğine zarar vermediği ve bunun tanık sorgulama hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

59. Açıklanan nedenlerle Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

60. Başvurucu, yargılama süresi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

61. Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa"nın 141. maddesi de -Anayasa"nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

62. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken ölçütlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

63. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarihtir (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).

64. Başvurucu hakkındaki yargılama 18/10/2001 ile 28/5/2014 tarihleri arasında 12 yıl 7 ay 14 gün sürmüştür (bkz. §§ 9, 26).

65. Bu itibarla 12 yıl 7 ayı aşan yargılamada makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır. Başvurucu müdafii bazı duruşmalara katılmamış ise de bu duruşmaların büyük bölümünde bazı soruşturma işlemlerinin yapılmasının beklenildiği görüldüğünden müdafinin katılmamasının yargılamanın uzamasının esaslı nedeni olduğu söylenemez.

66. Açıklanan nedenlerle Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

67. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

68. Başvurucu, maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Uğranılan sıkıntı ve üzüntülere karşılık olmak üzere tazminat talep edildiği belirtildiğinden başvurucunun isteminin manevi tazminata ilişkin olduğu kabul edilmiştir.

69. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

70. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve mevcut başvurunun koşullarında (bkz. § 19) başvurucuya net 16.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

71. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Duruşmalı yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 16.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi