Esas No: 2014/2680
Karar No: 2014/2680
Karar Tarihi: 27/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ERMAN ERGİN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2680) |
|
Karar Tarihi: 27/10/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M.Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Yusuf Enes
KAYA |
Başvurucu |
: |
Erman ERGİN |
Vekili |
: |
Av. Okan
YILDIZ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, formül gerekçelerle
tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğun devamı kararına yapılan
itiraz incelemesinde savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedenleriyle
Anayasa"nın 19. Maddesindeki hakların ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/2/2014 tarihinde İstanbul 14. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 25/6/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık başvuru hakkında görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında 4/10/2011 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış,
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi
Hakimliğince 7/10/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
7. Başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
19/3/2012 tarihli ve E.2012/159 sayılı iddianamesi ile silahlı terör örgütüne
üye olma, terör örgütünün propagandasını yapma, 6/10/1983 tarihli ve 2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"na muhalefet, terör örgütüne
bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarından
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
8. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi E.2012/48 sayılı dosya
kapsamında 10/4/2012 tarihinde yaptığı tensiple yargılamaya başlamış ve
başvurucu ile diğer tutuklu sanıkların üzerlerine atılı suçun vasıf ve
mahiyeti, mevcut delil durumu, tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesi
altında bulunmaları ve üzerilerine atılı suçun
katalog suçlardan olması sebebiyle tutukluluk hâllerinin devamına karar
vermiştir.
9. Mahkeme 20/12/2013 tarihli celsede başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir.
10. Başvurucu vekilinin 27/12/2013 tarihli dilekçe ile duruşmada
verilen tutukluluğun devamına ilişkin karara itiraz etmesi üzerine itirazı
inceleyen İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet savcısının mütalaasını
aldıktan sonra vermiş olduğu 14/1/2014 tarihli ve 2014/10 Değişik İş sayılı
kararında "Sanıkların üzerine atılı
suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, iddianamede gösterilen sevk
maddelerinin alt ve üst sınırı, suç ve tutuklama tarihine nazaran kaçma
şüpheleri devam ettiğinden, delilleri karartma ihtimali bulunduğundan bu
nedenlerle koruma tedbirlerinin de uygulanması yeterli olmayacağından,
tutuklama sebeplerinin kalkmadığından ve tutuklamaya alternatif koruma tedbirlerinin
sanıklar açısından yetersiz kalacağı göz önüne alınarak İstanbul 15. Ağır Ceza
Mahkemesinin kararın yerinde olduğu ..." gerekçesiyle itirazın
reddine karar vermiştir.
11. Ret kararı başvurucuya 30/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve
başvurucu süresi içerisinde 26/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi 11/3/2014 tarihli ve
E.2012/48, K.2014/86 sayılı kararıyla 6/3/2014 tarihli ve 6526 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına dair Kanun"un 1. maddesi uyarınca görevsizlik kararı vermiştir.
13. Görevsizlik kararı üzerine dava İstanbul 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2014/134 sayılı esasına kaydedilmiş olup yargılama devam
etmektedir.
14. Başvurucu 26/3/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya
güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni
var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma, hususlarındakuvvetli
şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda
kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı
Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)
…
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya
hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı
verilemez.”
16. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir.
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar,
bölge adliye
mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya
üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re"sen
de verilebilir. "
17.5271 sayılı Kanun’un 105. maddesi şöyledir:
"(1) 103 ve 104 üncü
maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün
içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.
(Ek cümle: 11/4/2013-6459/15 md.) Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet
savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü
alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
18. 5271 sayılı Kanun’un270. maddesi şöyledir:
" (1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile
cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.)
101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından
görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde
görüşünü bildirebilir."
19. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır
ceza mahkemesinde karara bağlanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinde 7/10/2011
tarihinden beri tutuklu olarak yargılandığını, 20/12/2013 tarihli duruşmada
tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini, bu karara yaptıkları itirazı
inceleyen İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin savcılık makamından mütalaa
aldığını, silahların eşitliği ilkesi gereği mütalaanın kendisine tebliğ
edilmesi gerekirken tebliğ edilmediğini,yargılamayı
yapan ve itiraz üzerine karar veren mahkemelerin tutukluluk hâlinin devamına
karar verirken şablon gerekçelere yer verdiğini, bu yönüyle tutukluluğun makul
süreyi geçtiğini belirterek, Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan özgürlük ve
güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tahliye ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
23. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi aşması
ve tutukluluğun devamı kararınaitiraz incelemesinde
savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedeniylekişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Bu nedenle
başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası ve sekizinci
fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
1- Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
24.Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir."
26. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde
ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme
kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia
edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
27. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir
olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
28. 5271 sayılı Kanun"un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna
uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna
çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve
manevi her türlü zararlarını Devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin
bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte
aynı Kanun"un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabileceği belirtilmektedir.
29. Anayasa Mahkemesince son dönemde verilen kararlarda
tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla
yapılan bireysel başvurularda, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
başvurucu tahliye edilmiş veya ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûmiyetine
karar verilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun"un 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğu belirtilmiştir (bkz. Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500,
29/9/2016, §§ 33-45).
30. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 26/3/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun, tutukluluğun Kanun"da
öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı
Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Nitekim
Anayasa Mahkemesi içtihatları, bu kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın
esasının sonuçlanmasına gerek olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak
dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun Kanun"da öngörülen azami süreyi
ve/veya makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu
lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141.
maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi
kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun
"ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bireysel başvuruya konu
ettiği iddialarına ilişkin olarak, yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b.İtiraz İncelemesinde Cumhuriyet Savcısının
Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan
itiraz incelemesinde Cumhuriyet savcısının görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianınkabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Başvurucu 20/12/2013 tarihli tutukluluğun devamı kararına
karşı yaptığı itirazın incelenmesinde itiraz merciince alınan Savcılık
görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür.
34.Silahların eşitliği, başvurucunun soruşturma dosyasına
ulaşabilmesine imkân verilmesini gerektiren bir ilkedir. Cumhuriyet Savcısının
görüşlerine etkili bir şekilde cevap verebilme imkânı, kural olarak başvurucuya
söz konusu görüşün bildirilmesi hâlinde mümkün olabilir. Bu gerekliliğin hangi
şekilde yerine getirileceğini belirlemek kanun koyucuya ait olmakla beraber,
tarafların beyanlarının birbirlerine bildirilmesi ve bu beyanlara cevap
verebilme imkânına sahip olmaları gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B.No:2012/1158, 21/11/2013,
§77).
35. Somut olayda başvurucu İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin
20/12/2013 tarihinde verilen tutukluluk hâlinin devamına dair kararına
27/12/2013 tarihinde itiraz etmiştir. İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi,
Cumhuriyet Savcısının yazılı görüşünü almış ancak bu görüş başvurucuya
bildirilmemiştir. Başvurucunun Cumhuriyet Savcısının görüşüne cevap verme
imkânı olmamıştır. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin tutukluluk hâlinin
devamına dair kararına karşı yapılan itiraz, İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesince
14/1/2014 tarihinde Cumhuriyet Savcısı görüşü doğrultusunda reddedilmiştir.
36.Tutukluluğa itiraz incelemesinde Cumhuriyet Savcılığından
alınan görüşün başvurucuya bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
37. 6216 sayılı Kanun"un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
38. Başvurucu maddi ve manevi tazminat talep etmiştir.
39. Başvuruda tutukluluğa itiraz incelemesinde mahkemece alınan
savcılık görüşünün bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin
sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
40.Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
41. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TLyargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İtiraz merciince alınan savcılık görüşünün bildirilmediğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. İtiraz merciince alınan savcılık görüşünün bildirilmediği
iddiasına ilişkin olarak Anayasanın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.