Esas No: 2014/2630
Karar No: 2014/2630
Karar Tarihi: 27/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
YASEMİN AKGÜL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2630) |
|
Karar Tarihi: 27/10/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 9/11/2016 - 29883 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Akif
YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Yasemin
AKGÜL |
Vekili |
: |
Av. Yeşim
BAŞARAN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi, istinabe
suretiyle dinlenilen tanıkların sorgulanmaması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/2/2014 tarihinde İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 15/7/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 28/12/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 27/1/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
4/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanlarını 19/2/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2/4/2013
tarihli iddianamesi ile tehdit ve hakaret suçlarından kamu davası açılmıştır.
9. (Kapatılan) Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi, 16/4/2013
tarihli tensip zaptı ile müşteki tarafından tanık olarak gösterilen Y.G. ile Ö.K.nin beyanlarının alınması için Ankara Sulh Ceza
Mahkemesine talimat yazılmasına karar vermiştir.
10. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, 5/7/2013 tarihli talimat
duruşmasında Y.G. ile Ö.K.nin beyanlarını alarak
dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
11. Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen kamu davasının
16/7/2013 tarihli 1. celsesine katılan başvurucu ve müdafii,
tanık beyanlarını kabul etmediklerini ve yazılı olarak savunma yapacaklarını
belirtmişlerdir.
12. Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesi, 30/1/2014 tarihli kararı
ile başvurucunun isnat edilen suçlardan mahkûmiyetine karar vermiştir.
Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararı miktar itibarıyla kesin
niteliktedir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Toplanan deliller birlikte
değerlendirildiğinde; sanık ve müştekinin aynı firmada çalıştıkları olay
tarihinde sanık ve müşteki arasında telefon görüşmeleri yapıldığı en son
müştekinin 30/5/2012 tarih 14.29 sıralarında aradığında sanığın müştekiye
"benim mafya tanıdıklarım var, sen benim kim olduğumu biliyor musun, yanlış
kişiyle uğraşıyorsun, sana İstanbul"u dar ederim, Ankara"da erkek arkadaşını
bulup ona da Ankarayı dar edeceğim, seni
mahvedeceğim, benden kork, sana hayatta unutamayacağın fiziksel ders
vereceğim" demek sureti ile hakaret ettiği ve basit tehditte bulunduğu
müştekinin hazırlık aşamasındakibeyanı bu beyanı
doğrulayan yargılama sırasında dinlenen tanıklar Ö.K ve Y.G.nin
beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından sanığın hakaret suçundan TCK
125/1, 62 ve tehdit suçundan söz konusu sözlerin basit tehdit niteliğinde
olması nedeni ile TCK 106/1 son cümlesi ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
Sanık her ne kadar suçlamayı kabul etmemiş ise
de müştekinin beyanının telefon arama kayıtları ile örtüşmesi iddia edilen
zaman içerisinde taraflar arasında iki mesajlaşma ve toplam 571 saniyelik
görüşme yapılmış olması ve yargılama sırasında dinlenen tanıklar Ö.K ve Y.G.nin aşamalarda değişmeyen birbiri ile tutarlı ve
müştekinin beyanı ile uyumlu beyanları karşısında sanığın savunmasına itibar
edilmemiş suçu işlediği kanaatine varılmıştır."
13. Başvurucu 28/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106.
ve 125. maddeleri.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16.Başvurucu; mahkûmiyet kararının sadece iki tanık ifadesine
dayandırıldığını, söz konusu tanıkların ise istinabe yoluyla dinlenildiğini,
kendisinin tanıkların çağrıldığı ve dinlendiği talimat duruşmasına davet
edilmediğini, bu nedenle tanıkları sorgulatma imkânı bulamadığını, bu şekilde
savunma hakkının kısıtlandığını, tanıkları sorgulatma imkânı tanınmış olsaydı
maddi gerçeğin açığa çıkacağını,tanıkların telefon
görüşmelerinin içeriğine nasıl şahitlik ettikleri hususu araştırılmadan karar
verildiğini, ayrıca hükme esas alınan tanık beyanlarının içeriğinin somut
verilerle desteklenmediğini, tanıkların olay günündeki telefon kayıtlarının
içeriğinin celbedilerek fiziki konumlarının sinyal
alınan baz istasyonundan tespiti ve İstanbul"da bulunup bulunmadıklarının
tespit edilebilecek olmasına rağmen bu araştırmalar yapılmadan
cezalandırılmasına karar verildiğini belirterek Anayasa ile güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden
yargılanma talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
17.Başvurucu; mahkûmiyet kararının sadece iki tanık ifadesine
dayandırıldığını, söz konusu tanıkların ise istinabe yoluyla dinlenildiğini,
kendisinin tanıkların çağrıldığı ve dinlendiği talimat duruşmasına davet
edilmediğini, bu nedenle tanıkları sorgulatma imkânı bulamadığını ileri
sürmüştür.
18. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza
yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme,
lehine olan tanıkların da aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet
edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı vardır. Sanığın;
hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru
yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu
sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından
gereklidir. Ancak başvurucuların tanıklara soru sorabilmesi, onlarla
yüzleşebilmeleri mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar,
kimi zaman başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme
imkânını da ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece
veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama
veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere
dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa"nın 36. maddesindeki güvencelerle
bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila
Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§
46-67; Levent Yanlık, B. No:
2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-76; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44,
45).
19. Sonuç olarak somut bir yargılama öncesinde veya haricinde
elde edilen tanık ifadelerinin delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine
zarar verip vermediğini değerlendirmek için iki aşamalı bir test
uygulanmalıdır. İlk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir
nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak ise okunmasıyla yetinilen
ifadenin karara götüren tek ya da belirleyici kanıt olması hâlinde savunma
haklarının adil yargılanmanın gerekleriyle bağdaşmayacak ölçüde sınırlandırılıp
sınırlandırılmadığına bakılacaktır (Abdurrahim Balur, B. No:
2013/5467, 7/1/2016, § 80).
20. Yukarıdaki değerlendirme yapılırken "geçerli
neden" şartı, öncelikli olarak gözetilmelidir. Çünkü tek veya yegâne ispat
unsuru olmasa dahi ifadesi hükme esas alınan bir tanığın geçerli bir neden
olmaksızın duruşmada dinlenmemesi tek başına adil yargılanma hakkına aykırılık
oluşturabilir. Kamu makamları bu nedenle ifadesi hükme dayanak yapılacak
tanıkların duruşmada hazır edilmesi için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü
altındadır (Abdurrahim Balur, § 81).
21. Somut olayda, beyanları mahkûmiyete esas alınan tanıklar Ö.K ve Y.G. istinabe suretiyle dinlenmiştir.
Mahkeme, istinabe yöntemini geçerli bir neden olan tanıkların ikametlerinin
mahkemenin yargı çevresi dışında olması nedeniyle tercih etmiştir. Diğer yandan
anılan tanık beyanları duruşmada okunmuş, başvurucu ve müdafii,
beyanları mahkûmiyet hükmüne esas alınan tanık beyanlarına itiraz etme
imkânından yararlanmış, tanıkların huzurdadinlenmesini
talep etmemiştir. Gerekçeli karar incelendiğinde tanık anlatımlarının
mahkûmiyet için yegâne delil niteliğinde olmadığı, diğer delillerin yanında tanık
beyanlarına da dayanıldığı görülmektedir (§ 12).
22. Açıklanan nedenlerle tanık sorgulama hakkına ilişkin bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar
verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz
PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.
2. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
23. Başvurucu; tanık beyanlarının somut verilerle
desteklenmediğini, tanıkların telefon görüşmelerinin içeriğine nasıl şahitlik
ettikleri hususu araştırılmadan karar verildiğini ve mahkûmiyet kararının
sadece iki tanık ifadesine dayandırıldığını ileri sürmüştür.
24. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
25. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz
PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama hakkına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz
PAKSÜT"ün karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2. Yargılamanın sonucunun
adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar
ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT"ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
OYBİRLİĞİYLE 27/10/2016 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Bireysel başvuruya konu olayın incelenmesinde: başvurucu ile bir
başka kişi arasında cereyan eden telefon görüşmesinde hakaret ve tehdit ihtiva
eden sözlerin başvurucu tarafından sarf edildiği iddiası derece mahkemesince
kabul edilmiş; her iki suçtan verilen adli para cezaları, miktar itibariyle
temyiz yolu kapalı ve kesin olarak tayin edilmiştir.
Aşağıda temas edilen hususlar, tanık dinletme hakkı ve adil
yargılanma hakkının ihlâli mahiyetinde değerlendirilmiştir:
1. Başvurucu hakkında şikâyette bulunup dava açılmasını sağlayan
müşteki duruşmada dinlenmemiş; adresinde bulunamadığı gerekçesiyle mahkemece
dinlenmesinden vazgeçilmiştir.
2. Müştekinin bu telefon görüşmesine şahit olduklarını öne
sürdüğü iki tanıktan birisi müştekinin annesi, diğeri ise müştekinin erkek
arkadaşıdır. Telefon görüşmesi İstanbul’da yapılmış olup, her iki tanığın da
ikametgâhları Ankara’da bulunmaktadır. Başvurucu tarafından talep edilmesine
karşın, bu iki tanığın olay anında İstanbul’da olduklarını ortaya koyan telefon
görüşme kayıtları getirtilmeden, beyanlarına itibar edilmiştir.
3. Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 210 ncu
maddesinin (1) no’lu fıkrasında “Olayın delili, bir
tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir…”
denilmesine rağmen, Mahkemece tensip zaptı ile bu iki tanığın istinabe yolu ile
dinlenilmesine karar verilmiştir; yine CMK’nun 181 nci maddesinin (1) no’lu
fıkrasında “Tanık veya bilir kişinin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet
Savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine
bildirilir…” denilmesine karşın, bu istinabe kararı, istinabe edilen mahkeme ve
istinabe duruşma tarihi sanığa ve müdafiine
bildirilmemiş (bu lazımeye ne ilk derece mahkemesi ne de istinabe edilen
mahkeme uymamıştır), böylelikle sanığın tanıklara soru sorma, onların
beyanlarını irdeleme ve yüzleşme imkânı kendisine verilmemiş; böylelikle “tanık
sorgulama hakkı”nın ihlâline yol açılmıştır. İstinabe
sonucu duruşma tutanağına geçirilip bilahare asıl mahkemesince okunup, buna
karşı sanık ve müdafiinin beyanlarının alınmasının
ise bu hakkın yerine getirilmiş sayılması için yeterli olamayacağı izahtan
varestedir.
4. Başvurucunun (sanığın) gösterdiği tanık ise Mahkemece kabul
edilmeyerek duruşmada dinlenmemiştir.
5. Müştekinin erkek arkadaşı olduğu belirtilen tanık ile
müştekinin annesi olan tanığın beyanlarının birbiriyle tam bir uyum içinde
olmadığı; müştekinin annesinin, sanığın müştekiyi telefonla birkaç kez
aradığını belirtilmesine karşın, HTS kayıtlarından bu görüşmenin 571 saniyelik
tek bir görüşme olduğunun ortaya çıktığı, dolayısiyle
bu tenakuzun da makul bir gerekçe ile karşılanmadığı görülmektedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle; tanık sorgulama hakkı ile
ilgili iddia ve yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın haklı
olduğu ve Anayasa"nın 36. maddesinin ihlâl edilmiş bulunduğu kanaatine vardığımızdan,
çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyoruz.
Üye Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT |