Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/2626
Karar No: 2014/2626
Karar Tarihi: 27/10/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BERGİN KARABOĞA VE YUSUF ALDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2626)

 

Karar Tarihi: 27/10/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M.Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucular

:

1. Bergin KARABOĞA

 

 

2. Yusuf ALDEMİR

Vekili

:

Av. Hüseyin BOĞATEKİN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, formül gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız yapılması ve itiraz incelemesinde savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedenleriyle Anayasa"nın 19. Maddesindeki hakların ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 18/2/2014 tarihinde yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 20/2/2015 tarihinde başvurucu Bergin Karaboğa"nın, Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde başvurucu Yusuf Aldemir"in adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 20/2/2015 tarihinde 2014/2626 sayılı başvurunun, Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde 2014/2629 sayılı başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5.Bölüm Başkanı tarafından 17/5/2015 tarihinde, 2014/2626 sayılı başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6.2014/2626 sayılı bireysel başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 5/6/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 18/6/2015 tarihinde başvurucu Bergin Karaboğa"ya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

8. 2014/2629 sayılı bireysel başvuru belgelerinin bir örneğinin Bakanlığa gönderilmesine, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) 71. maddesinin(2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.

9. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 30/6/2016 tarihinde 2014/2626 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyasının 2013/2629 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2013/2626 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

10.Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

11. Başvurucu Bergin Karaboğasilahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine 27/9/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 11. AğırCeza Mahkemesinin 30/9/2011 tarihli ve 2011/98 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:

" TCK 314/2. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan şüpheliler ... , BERGİN KARABOĞA, ... hakkında, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suçun kanundaki yaptırım miktarı, şüphelilerin bu suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesini oluşturan olguların bulunması, şüphelilerin üzerlerine atılı suçun CMK 100/a. maddesinde gösterilen katolog suçlardan olması, bu itibarla şüpheliler hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasının yetersiz kalacağı kanaati ile CMK 100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmalarına [karar verildi]."

12. Başvurucu Yusuf Aldemir de silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla aynı soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine 29/9/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 11. AğırCeza Mahkemesinin 1/10/2011 tarihli ve 2011/102 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:

" TCK 314/2. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan şüpheli Yusuf Aldemir hakkında, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suçun kanundaki yaptırım miktarı, şüphelilerin bu suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesini oluşturan olguların bulunması, şüphelilerin üzerlerine atılı suçun CMK 100/a. maddesinde gösterilen katolog suçlardan olması, bu itibarla şüpheliler hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasının yetersiz kalacağı kanaati ile CMK 100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına [karar verildi]."

13. Başvurucular hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 28/10/2011 tarihli ve 2011/615 Esas sayılı iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütünün propagandasını yapma, tehlikelimaddeleri izinsiz bulundurma, mala zarar verme, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"na muhalefet etme suçlarından cezalandırılmaları istemiyle (CMK mülga 250. madde ile görevli) İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

14. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/57 sayılı dosyasında 9/12/2011 tarihinde tensiben yapılan incelemesinde başvurucuların “ atılı bulunan suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, iletişimin tespiti tutanakları, arama, yakalama, el koyma tutanakları içerikleri ve tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesi altında bulunması ve üzerlerine atılı suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin üçüncü fıkrasında sayılı suçlardan olması" dikkate alınarak tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.

15. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/2/2012 tarihli 1. celsesinde bazı sanıklar hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılmasına, muhtelif kurumlara müzekkere yazılmasına ve başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir. Devam eden celselerde yakalamalı sanıkların savunmaları alınarak serbest bırakılmalarına ve diğer ara kararların yerine getirilmesinin beklenmesine karar verilmiştir.

16.17/1/2013 tarihli 7. celsede gizli tanık dinlenmiş ve yakalamalı sanıkhakkında çıkarılan yakalama müzekkeresinin dönüşünün beklenmesine, yakalama hâlinin devamına ve akıbetinin sorulmasına, tutuksuz sanığın savunmasının alınması amacıyla hakkında yeniden zorla getirme müzekkeresi çıkarılmasına, bir kısım sanığın Adli Tıp Kurumuna gönderilereksuç tarihi itibarıyla gerçek yaşlarının tespiti için rapor istenmesine, tanıklarını hazır ettiğinde dinlenmesi için başvurucuların müdafiine mehil verilmesine karar verilmiştir.

17. 22/1/2013 tarihli 8. celsede yakalamalı sanığın savunması alınmış, anılan sanığın telefon tapelerini kabul etmemesi nedeniyle Adli Tıp Kurumuna müzekkere yazılarak sanığın ayrıntılı ses analiz raporunun istenmesine, diğer ara kararların beklenilmesine karar verilmiştir. 16/7/2013 tarihli 10. celsede hazır edilen tanıkların dinlenilmesine, telefon tapelerini kabul etmeyen sanıkların Adli Tıp Kurumuna müzekkere yazılarak ayrıntılı ses analiz raporlarının istenmesine karar verilmiştir.

18. 31/10/2013 tarihli 11. celsede başvurucu Yusuf Aldemir"in yargılandığı dava dosyasıyla birleşen İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/64 sayılı dava dosyasındaki iddialarla ilgili savunmasını Kürtçe yapmak istediğinden Kürtçe tercümanlık yapacak bilirkişinin isim ve adresinin Mahkemeye bildirilmesi için bir aylık süre verilmesine, başvurucu veya müdafiince Kürtçe bilen bir kişi hazır edildiğinde gelecek celsede tercüman vasıtasıyla sanığın savunmasının alınmasına karar verilmiştir.

19. 12/12/2013 tarihli 12. celsede diğer ara kararlar yanında esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için dosyanın iddia makamına tevdine karar verilmiştir.

20. İlk Derece Mahkemelerince resen yapılan tutukluluk incelemelerinde "isnat olunan suçun mahiyeti, yasada gösterilen olası cezanın alt ve üst sınırı, sanıklara isnat edilen suçun 5271 sayılı CMK’nın 100/3 maddesinde yer alan katalog suçlardan olması, arama yakalama ve el koyma tutanakları, hazırlık beyanları ve diğer belgeler, iletişim tespit tutanakları bir bütün olarak değerlendirildiğinde mevcut olan bu delillerin sanıklar hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular olarak kabul edilmesi bu olguların tutukluluk değerlendirilmesi açısından hâlen devam ediyor olması, AİHM içtihatları doğrultusunda tutukluk konusunda makul süreyi aşan bir durumun bulunmaması, sanıkların serbest kalması halinde kaçma şüphesinin sanıklar üzerine atılı suçun ağırlığına göre karine olarak kabul edilmesinde zorunluluk bulunması ve Anayasanın 13. Maddesinde ifade olunan ölçülük ilkesi uyarınca sanıklar hakkında daha hafif koruma önlemi olan adli kontrol tedbiri uygulamasının dava konusu dosya açısından yetersiz kalacağı" gözönüne alınarak tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

21. Başvurucular "atılı suçları işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular bulunması, hazırlık beyanları, iletişimin tespiti tutanakları, suçların niteliği, delil durumu,tutuklama tarihleri ve CMK 100. maddesindeki şartların devam etmesi ve bu aşamada sanıklar hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı" gerekçeleriyle 12/12/2013 tarihli duruşmada verilen tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara karşı itiraz etmişlerdir.

22. Bu karara yapılan itirazı değerlendiren İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, 31/12/2013 tarihli ve 2013/278 Değişik İş sayılı kararıyla Cumhuriyet savcısının görüşü doğrultusunda itirazın reddine karar vermiştir. Kararbaşvurucular vekiline 20/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

23.Başvurucular 18/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

24. Başvurucular hakkındaki dava İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılması üzerine Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir. Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/139 sayılı esasına kaydedilen dosyada yapılan yargılamada 17/7/2014 tarihinde başvurucuların adli kontrol hükümleri uygulanaraktahliyelerinekarar verilmiştir.

25. Tahliye tarihine kadar yapılan üç celsede başvurucu Yusuf Aldemir"in İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde birleşen dosyayla ilgili olarak daha önceki ara kararında belirtilen ihtar doğrultusunda savunmasının alınmasına, Adli Tıp Kurumundan raporun gelmesinin beklenmesine karar verilmiştir.

26. Dava, ilk Derece Mahkemesinde derdesttir.

B. İlgili Hukuk

27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 152., 174., 314. maddeleri.

28. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması hâlinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hâllerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

 a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

 b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

 1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

 2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı hâlinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315)

...”

29. 5271 sayılı Kanun’un101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re"sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”

30.5271 sayılı Kanun’un104. maddesi şöyledir:

"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re"sen de verilebilir. "

31.5271 sayılı Kanun’un105. maddesi şöyledir:

"(1) 103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.

(Ek cümle: 11/4/2013-6459/15 md.) Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."

32. 5271 sayılı Kanun’un270. maddesi şöyledir:

" (1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.

(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir."

IV.İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

34. Başvurucular tutukluluk sürelerinin makul olmadığını, tutukluluk incelemesinin dosya üzerinden ve Cumhuriyet savcısının mütalaasının kendilerine tebliğ edilmeden yapıldığını, 10/1/2014 tarihinde gerçekleştirilen tutukluluk incelemesinin dosya üzerinden duruşmasız yapıldığını ve inceleme sonunda verilen kararın kendilerine bildirilmediğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; tahliye ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Tutukluluğa İtiraz İncelemesinin Duruşmasız Yapıldığına İlişkin İddia

35. Başvurucular, İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin31/12/2013 tarihinde yaptıkları tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız yapıldığını ileri sürmüşlerdir.

36. Bakanlık görüşünde benzer şikâyetlere ilişkin daha önce yapılan başka başvurularda incelemede dikkate alınacak hususlara ilişkin görüş bildirildiğinden başvurunun bu kısmı yönünden görüş sunulmasına gerek duyulmadığı belirtilmiştir.

37.Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Fıkrada öngörülen bu prosedürde adil yargılanma hakkının bütün güvencelerini sağlamak mümkün değil ise de iddia edilen tutmanın koşullarına uygun somut güvencelerin yargısal nitelikli bir kararla sağlanması gerekir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, §§ 122, 123).

38. Tutukluluk hâlinin devamının veya serbest bırakılma taleplerinin incelenmesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargı ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, § 30).

39. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılır (Bülent Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, § 70).

40. Çelişmeli yargılama ilkesi ise taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili olup bu iki ilke birbirini tamamlar niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda, davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır (Bülent Karataş, § 71).

41. Hürriyeti kısıtlanan kişinin salıverilme talebine ilişkin karar veren ilk derece mahkemesi huzurunda hazır bulunması ancak itiraz incelemesinin yapıldığı mahkemenin önüne çıkmaması ve burada duruşma yapılmaması, silahların eşitliği ilkesi gözetildiği müddetçe Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası ile sağlanan teminatları ihlal etmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 67).

42. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca tutukluluğun devamına ilişkin olarak mahkemelerce verilen kararlara yapılan her itirazda başvurucunun dinlenilmesi gerekli olmamakla beraber tutuklu kişinin makul aralıklarla dinlenilmeyi talep etme hakkı vardır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 68).

43. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) tutukluluğa itiraz incelemelerinde tutuklunun veya müdafiinin mahkeme huzuruna çıkarılmasını zorunlu görmekle beraber her itirazda duruşma açma zorunluluğunun ceza yargılamasını tıkayacağını kabul etmektedir. Bu kapsamda Türk hukukunda yargılamanın her aşamasında ve istenilen sıklıkta tahliye talebinde bulunabildiğine, talep üzerine verilen kararlara da itiraz edilebildiğine dikkat çeken AİHM, tutuklunun on bir gün kadar önce hâkim huzuruna çıkmış olması nedeniyle itirazın dosya üzerinden incelenmesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 5. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı bulmamıştır (Altınok/Türkiye, B. No: 31610/08, 29/2011, §§ 53, 54). Buna karşılıken son iki ay ve üç ayı aşkın bir süre sonra hâkim karşısına çıkarılmış olması nedeniyle itirazın dosya üzerinden incelenmesinin Sözleşme"nin 5. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olduğuna karar vermiştir (Erişen ve diğerleri/Türkiye, B. No: 7067/06, 3/4/2012, §§ 51-54; Mahmut Öz/Türkiye, B. No: 6840/08, 3/7/2012,§§ 43-47).

44. Başvurucular, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince 12/12/2013 tarihli celsede verilen tutukluluğun devamı kararına 18/12/2013 tarihinde itiraz etmiş; itirazı inceleyen İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, incelemesini dosya üzerinden yaparak verdiği 31/12/2013 tarihli kararı ile itirazı reddetmiştir.

45. Buna göre İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucuların müdafilerinin sözlü olarak dinlenildiği, tahliyeye ilişkin beyan ve taleplerinin alındığı ve başvurucunun yüzüne karşı tutukluluğun devamına karar verildiğinin açıklandığı tarih (12/12/2013) ile İstanbul 17. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun tutukluluğa yönelik itirazının duruşmasız olarak incelendiği tarih (31/12/2013) arasında 19 gün bulunmaktadır. AİHM içtihatlarına göre bir ayın altındaki sürede (28 gün) tutukluluğun devamına ilişkin incelemenin ilgili dinlenilmeden yapılması, Sözleşme’nin 5. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ihlali olarak değerlendirilmemektedir (Çatal/Türkiye, B. No: 26808/08, 17/4/2012, §§ 41, 42).

46. 5271 sayılı Kanun’un 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar bir başka mahkeme önünde itiraza konu edilebilmektedir. Böyle bir sistemde başvuruya konu dava bakımından tüm itirazların duruşmalı incelenmesi tutukluluk bakımından yargılamanın itiraz merciinde tekrar edilmesi anlamına gelecektir. Dolayısıyla başvurucuların müdafilerinin sözlü olarak dinlenilmesinden sonra tutukluluğun devamına karar verildiği tarihten on dokuz gün sonra yapılan itiraz incelemesinin duruşmasız olmasının, çelişmeli yargılama ilkesini ihlal ettiği söylenemez.

47. Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız olarak yapıldığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. 10/1/2014 Tarihli Tutukluluk İncelemesinin Duruşmasız Yapıldığı ve KararınBildirilmediğineİlişkin İddia

48. Başvurucular, Derece Mahkemesince 10/1/2014 tarihinde gerçekleştirilen tutukluluk incelemesinin dosya üzerinden duruşmasız yapıldığını ve inceleme sonunda verilen kararın kendilerine bildirilmediğini ileri sürmüşlerdir.

49. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci ve Sözleşme"nin 5. maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye tutuklanmasının yasallığı hakkında süratle karar verebilecek ve tutulması kanuni değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri esas olarak tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde yürütülmekte olan davalardaki tahliye talepleri veya tutukluluğun uzatılması kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 30).

50. 5271 sayılı Kanun"un 108. maddesinde soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde hükümleri gözönünde bulundurularak kovuşturma evresinde ise tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da en geç otuz günlük süre içinde hâkim veya mahkemece resen karar verileceği hükme bağlanmıştır.

51. 5271 sayılı Kanun"un 108. maddesine göre yapılacak değerlendirme, resen (ex officio) yapılmakta olup Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme hakkı kapsamında değerlendirilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 32).

52. Bu çerçevede resen gerçekleştirilen tutuklulukla ilgili incelemeler sonucunda verilen kararlar konu bakımından yetki kapsamı dışındadır (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 40). Bireysel başvuru kapsamında olmayan bu kararların usulüne dâhil alt unsurlar da kararlarla aynı hukuki sonuca tabidir.

53. Somut olayda da 10/1/2014 tarihli tutukluluğun devamı kararının resen gerçekleştirilen tutukluluk incelemesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle başvurunun Mahkemece resen yapılan tutukluluk incelemelerine ilişkin şikâyetler yönünden konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c.Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

54.Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 "Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

56. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

57. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).

58. 5271 sayılı Kanun"un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun"un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.

59. Anayasa Mahkemesince son dönemde verilen kararlarda tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûmiyetine karar verilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu belirtilmiştir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).

60. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 17/7/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların tutukluluğun Kanun"da öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi içtihatları, bu kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın esasının sonuçlanmasına gerek olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun Kanun"da öngörülen azami süreyi ve/veya makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucuların durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

61. Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutukluluğun makul süreyi aştığı iddialarına ilişkin olarak, yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. İtiraz Merciince Alınan Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia

62.Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan itiraz incelemesinde Cumhuriyet Savcısının görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianınkabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

63 Başvurucular, tutukluluğun devamı kararına karşı yaptıkları itirazın incelenmesinde itiraz merciince alınan Cumhuriyet Savcısının görüşünün kendilerine tebliğ edilmediğini ileri sürmüşlerdir.

64.Silahların eşitliği, başvurucunun soruşturma dosyasına ulaşabilmesine imkân verilmesini gerektiren bir ilkedir. Cumhuriyet Savcısının görüşlerine etkili bir şekilde cevap verebilme imkânı, kural olarak başvurucunun söz konusu belgelere ulaşması hâlinde mümkün olabilir. Bu gerekliliğin hangi şekilde yerine getirileceğini belirlemek kanun koyucuya ait olmakla beraber tarafların beyanlarının birbirlerine bildirilmesi ve bu beyanlara cevap verebilme imkânına sahip olmaları gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan,§ 77).

65. Somut olayda başvurucular İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2013 tarihinde verilen tutukluluk hâlinin devamına dair kararına 18/12/2013 tarihinde itiraz etmişlerdir. İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet Savcısının yazılı görüşünü almış ancak bu görüş başvuruculara bildirilmemiştir. Başvurucuların Cumhuriyet savcısının görüşüne cevap verme imkânı olmamıştır. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin tutukluluk hâlinin devamına dair kararına karşı yapılan itiraz, İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesince 31/12/2013 tarihinde Cumhuriyet Savcısının görüşü doğrultusunda reddedilmiştir.

66. Tutukluluğa itiraz incelemesinde Cumhuriyet Savcısından alınan görüşün başvuruculara bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

67. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

68. Başvurucular maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

69. Başvuruda tutukluluğa itiraz incelemesinde Mahkemece alınan Savcılık görüşünün bildirilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

70. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuların her birine ayrı ayrı net 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

71.Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

72. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.  1. Tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız yapıldığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. 10/1/2014 tarihli tutukluluk incelemesinin duruşmasız yapıldığı ve kararın bildirilmediğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 4. İtiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. İtiraz merciince alınan Cumhuriyet Savcısının görüşünün bildirilmediği iddiasına ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuların her birine ayrı ayrı net 1.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/10/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi