Esas No: 2014/97
Karar No: 2014/97
Karar Tarihi: 27/10/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA KEMAL ATİLLA POZAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/97) |
|
Karar Tarihi: 27/10/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 9/11/2016 - 29883 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Akif
YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Mustafa
Kemal Atilla POZAN |
Vekili |
: |
Av. Emin
AÇIKSÖZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilkişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 23/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 8/6/2012 tarihinde eşi ile birlikte uçakla Ankara’dan
İstanbul’a seyahat etmiş ve Sabiha Gökçen Havaalanına inmiştir.
6. Havaalanından çıkışta güvenlik görevlisiyle yaşanan tartışma
nedeniyle başvurucu hakkında Pendik Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul
Anadolu 16. Sulh Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) tehdit ve hakaret iddialarıyla
kamu davası açılmıştır.
7. Yargılama aşamasında müşteki, başvurucunun eşi ve olay yerine
gelen iki güvenlik görevlisi tanık olarak dinlenmiştir.
8. Mahkeme 18/7/2013 tarihinde, toplanan belgeler ve dinlenen
tanık beyanları doğrultusunda başvurucunun hakaret suçundan mahkûmiyetine
hükmetmiş; sonrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar
vermiştir. Tehdit suçlamasından ise beraat hükmü kurulmuştur.
9. Başvurucu, hakaret suçuna ilişkin karara karşı İstanbul
Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiştir. Asliye Ceza Mahkemesi
16/12/2013 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmiştir.
10. Ret kararı başvurucuya 2/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu3/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
231. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan
yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî
para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade
eder.
(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve
davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda
kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun
uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle
tamamen giderilmesi,
gerekir.(Ek cümle: 22/7/2010 – 6008/7 md.) Sanığın
kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmez.
(…)
(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararına itiraz edilebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 27/10/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, müşteki güvenlik görevlisinin imzasını taşıyan
bir tutanak ve olay anında orada olmayan tanık beyanları dışında hiçbir somut
delil olmamasına rağmen hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş olmasının ve
İstanbul Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesinin, yapmış olduğu itirazı
reddetmesinin Anayasa’nın 36. Maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkı ile
eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. HAGB, sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya
hükmedilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine
bağlı olarak ertelenmesi anlamına gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların
gerçekleşmesine karşın sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilemeyeceği 5271 sayılı Kanun’un 231. Maddesinin
(6) numaralı fıkrasının son cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın,
yargılamanın hukuki kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanmasını ya da
cezaya hükmedilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih
etme imkânı bulunmaktadır (Ali Gürsoy,
B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).
16. HAGB kararı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar
niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden
biridir. 5271 sayılı Kanun’un 231. Maddesinin (10) ve (11) numaralı
fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç
işlenmediği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak
davanın düşmesine, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi veya
öngörülen yükümlüklere aykırı davranılması hâlinde hükmün açıklanmasına karar
verilir (Ali Gürsoy, § 21).
17. 5271 sayılı Kanun’un 231. Maddesinin (12) numaralı
fıkrasında, HAGB kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabileceği
düzenlenmiştir. Bununla birlikte ancak denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir
suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni
bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama nihai olarak sona
erdiğinde hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabilir ve
esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, § 22).
18. Hakaret suçunda olduğu gibi hapis cezası ile adli para
cezasının kanunda seçimlik ceza olarak kabul edilmesi hâlinde mahkemece hapis
cezasına hükmedildiği takdirde hapis cezası ertelenebileceğinden bu şekilde
verilen hükmün temyiz edilmesi mümkündür.5271 sayılı Kanun’un 231. Maddesinin
(6) numaralı fıkrasına göre sanık kabul etmediği takdirde HAGB kararı verilmez.
Bu durumda ilk derece mahkemesince temyizi mümkün karar verilebilecektir. Başka
bir deyişle haklarında HAGB kararı verilmesini kabul eden sanıklar, verilen
kararın Yargıtayda yapılacak esas ve usul
incelemesini talep etme hakkından vazgeçmişlerdir. Somut olayda başvurucu,
yargılama sonunda hakkında HAGB kararı verilmesine rıza göstermiştir.
Dolayısıyla başvurucu, söz konusu karar ile ortaya çıkan menfaatlerden
yararlanmayı tercih etmiştir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Adnan Erkuş/Türkiye, B. No: 61196/11,
4/12/2012, § 22).
19. Somut olayda yargılama sonunda verilen kararların temel
hakları ihlal ettiği iddiası -somut olayın özelliği de nazara alındığında-
temyiz incelemesinde de ileri sürülebilecek iddialardandır. Başvurucunun talebi
üzerine HAGB kararı verildiği ve istinaf/temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan
bir karar verilmesinin tercih edilmediği anlaşılmaktadır.
20. Açıklanan nedenlerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz
PAKSÜT bu görüşe katılmamışlardır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Serdar
ÖZGÜLDÜR ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
OYBİRLİĞİYLE 27/10/2016 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Çoğunluk kararında, başvurucunun (sanığın) ceza yargılaması
sırasında “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması”na
(HAGB) muvafakat etmesi nedeniyle, verilen kararın temyizi imkânından
(Yargıtay’da yapılacak esas ve usul incelenmesini talep etme hakkından) feragat
etmiş sayılacağı, mevcut bu “rıza” ve “tercih” nedeniyle adil yargılanma hakkı
yönünden bir inceleme yapılamayacağı belirtilerek, başvurun açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Oysa, başvurunun somutunda olduğu gibi, adil yargılanma hakkının
önemli ölçüde ihlâlinin sözkonusu olduğu hallerde
sırf HAGB kararı verildi diye bu ağır ihlallerin inceleme konusu dışında
bırakılması, bireysel başvuru ile amaçlanan ve dayanağını Anayasadan alan değer
yargısıyla örtüşmeyecektir. Bu bakımdan, her başvurunun özelliği
değerlendirilerek, adil yargılanma hakkının ağır ihlâlinin sözkonusu
olduğu durumlarda, HAGB kararının mevcudiyetine karşın bu yönde bir inceleme
yapılması gerekli bulunmaktadır.
Başvurunun somutunda adil yargılanma hakkının ağır biçimde
ihlâline yol açan aşağıdaki ihlâllerin mevcut olduğu görülmektedir:
1. Başvurucu Baroya kayıtlı avukat olup bir kamu görevi ifa
etmektedir. Havaalanı güvenlik görevlisine karşı tehdit ve hakaret suçlarını
işlediği iddiası ile ilgili olarak ne emniyette ne de Savcılıkta ifadesi
alınmamış; doğrudan bu suçlardan hakkında iddianame düzenlenerek kamu davası
açılmıştır. Soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla hiç ifadesine başvurulmadan
hakkında kamu davası ikame edilmesi savunma hakkının ağır derecede ihlâli
mahiyetindedir.
2. Olayın tek görgü tanığı başvurucun yanında olan eşidir ve o
da aşamalardaki ifadesinde iddiaların doğru olmadığı yolunda beyanda bu lunmuştur. Mahkemece müştekinin talebi üzerine dinlenen
güvenlik görevlisi diğer iki tanık ise olayın cereyanıyla ilgili görgüye dayalı
bir bilgilerinin olmadığını belirtmişlerdir. Mahkûmiyet kararıbu
konuda müşteki güvenlik görevlisince düzenlenen bir tutanağa dayandırılmışsa da; tek taraflı olarak düzenlenen bu tutanağın her türlü
kuşkudan uzak ve mahkûmiyete yeterli bir delil olarak kabulü mümkün
bulunmamaktadır. İşaret edilen bu olgular mahkûmiyet kararının bariz takdir
hatasına dayalı olduğunu ortaya koyucu mahiyettedir.
3. Olay anını kaydeden kamera kayıtları mahkeme dosyasında yer
almasına karşın, bu kaydın deşifresi yapılmamış; gerekçeli kararda da bu konu
hiç tartışılmamıştır. Oysa başvurucunun bu konuya ilişkin açık talepleri mevut
olup, bu önemli delil değerlendirme dışında bırakılmıştır.
4. Başvurucunun güvenlik görevlisi hakkında Savcılık nezdinde
yaptığı suç duyurusu, “soyut iddia dışında delil bulunmadığı” gerekçesiyle
Savcılıkça Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı Verilmek suretiyle akim kalmıştır.
Oysa aynı “soyut iddia” başvurucu bakımından mahkûmiyet için yeterli
görülmüştür. Bu açık çelişki dahi mevcut yargılamanın sıhhati bakımından önemli
bir çelişkinin varlığını ortaya koymaktadır.
5. Başvurucu bireysel başvuru dilekçesinde HAGB uygulaması ile
ilgili herhangi bir değerlendirmede bulunmamış; sadece adil yargılanma hakkının
ihlâli iddiasını ve buna ilişkin nedenleri sıralamıştır. Bu bakımdan
başvurucunun bu yöndeki iddialarının hiç incelenmemesi ve konunun farklı bir usuli çerçevede ele alınması hak kaybına yol açıcı
mahiyettedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, başvurucunun adil yargılanma
hakkının
ağır biçimde ihlâl edildiği ve
Anayasa’nın 36 ncı maddesi uyarınca bu hususun
tespiti gerektiği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına
katılamıyoruz.
Üye Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
|
Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT |