Esas No: 2014/7822
Karar No: 2014/7822
Karar Tarihi: 16/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
FEYYAZ BAYRAM BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/7822) |
|
Karar Tarihi: 16/11/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Akif
YILDIRIM |
Başvurucu |
: |
Feyyaz
BAYRAM |
Vekili |
: |
Av. Nezahat PAŞA BAYRAKTAR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltına alınma, tutukluluk ve yakalamaya ilişkin
hukuka aykırılıklar nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltında
derhâl müdafi atanmaması nedeniyle müdafi yardımından faydalanma hakkının;
belirli suçlara bakmakla görevli mahkemede yargılanma nedeniyle kanuni hâkim
güvencesinin; iddianamenin kabulü aşamasında itiraz hakkının tanınmaması ve
yargılamadaki eksiklikler ve hatalar nedenleriyle hakkaniyete uygun yargılama
hakkının; hükme etkili bir tanığın mahkeme huzurunda dinlenilmemesi ve tanığa
soru sorulamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının; mahkeme kararlarının
uygun biçimde gerekçelendirilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının; temyiz
aşamasında duruşma yapılmaması nedeniyle duruşmalı yargılanma hakkının;
yargılamanın uzun sürede sonuçlanması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının;
mahkûmiyetle birlikte belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaya
hükmedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının; kovuşturmanın ertelemesi
kararı sonucunda belirli bir süre ceza tehdidi altında bırakılma nedeniyle
toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının; çıkartılan
yakalama kararı sonucunda üniversiteye devam edilememesi nedeniyle eğitim
hakkının; yargılama sırasında etnik kökenden dolayı ayrımcılığa uğranılması
nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/5/2014 tarihinde İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 29/12/2014 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 29/12/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından başvuruya ilişkin herhangi bir
görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. 10/10/2010 tarihinde gerçekleşen bir yürüyüşte PKK terör
örgütü adına slogan, polise molotof kokteyli ve havai
fişek atılması eylemlerine yönelik olarak soruşturma başlatılmıştır.
9. Olay yerinde parmak izi tespit edilen M.N.Y. 13/11/2010
tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesinde, kendisine gösterilen (8) ve
(9) numaralı fotoğraflardaki kişilerin yürüyüşe katılmaları yönünde konuşmalar
yaptığını söylemiştir.
10. Kolluk tarafından hazırlanan 24/11/2010 tarihli tespit
tutanağında (8) numaralı fotoğraftaki kişinin başvurucu, (9) numaralı
fotoğraftakinin ise O.U. olduğu belirtilmiştir.
11. Başvurucu, 28/11/2010 tarihinde gözaltına alınmıştır.
Kollukta verdiği ifadesinde M.N.Y. ve O.U. isimli kişileri tanımadığını,
fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığını ve suç unsuru tespit edildiği
belirtilen telefonu ikinci el olarak aldığını ve kullandığı esnada bu
içeriklerin mevcut olmadığını söylemiştir. İfade tutanağında, isnat edilen
suçlamaların başvurucuya bildirildiği ve müdafi yardımından yararlanma, susma,
yakalandığının yakınlarına bildirilmesini isteme ve delil toplanmasını talep
etme gibi haklarının başvurucuya hatırlatıldığı belirtilmektedir.
12. Başvurucu 29/11/2010 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği
ifadesinde kolluktaki beyanlarını tekrarlamış; herhangi bir olaya
katılmadığını, PKK terör örgütünün gençlik yapılanması olan DYGM"nin
üyesi olmadığını söylemiştir.
13. (Kapatılan) İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde
ile görevli) 29/11/2010 tarihinde, başvurucunun ve diğer iki şüphelinin silahlı
terör örgütü üyeliği suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
14. Başvurucu müdafiinin dosyanın bir
fotokopisinin verilmesi talebi,vekâletnamesi
olmadığı gerekçesiyle Cumhuriyet savcısı tarafından reddedilmiştir. İzmir 8.
Ağır Ceza Mahkemesi 10/12/2010 tarihinde, başvurucu müdafiinin
dosyanın bir örneğini alabileceğine karar vermiştir.
15. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarfından
başvurucu ve diğer beş sanık hakkında 31/12/2010 tarihinde iddianame
düzenlemiştir.
16. İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi 13/1/2011 tarihli tensip
tutanağı ile başvurucunun tahliyesine, duruşma gününün ve iddianamenin
başvurucuya tebliğine karar vermiştir.
17. Başvurucu 21/4/2011 ve 1/6/2011 tarihli duruşmalara
katılmamıştır.
18. Tanık M.N.Y. 21/4/2011 tarihli duruşmada alınan ifadesinde
herhangi bir gösteriye katılmadığını, molotof
atmadığını, başvurucuyu ve diğer sanıkları tanımadığını söylemiştir.
19. 24/8/2011 tarihli duruşmada iddianame ve ekleri başvurucuya
okunmuştur. Başvurucu, hakkındaki suçlamaları kabul etmemiş; örgüt üyesi
olmadığını ve herhangi bir kişiyi yürüyüşe katılması hususunda teşvik
etmediğini ileri sürmüştür. Mahkeme, başvurucu müdafiinin
dinlenilmesini talep ettiği tanıklar N.A ve B.D.yle
ilgili olarak adreslerinin bildirilmesinin ardından işlem yapılmasına karar
vermiştir.
20. Tanıkların adreslerinin 14/12/2011 tarihli duruşmaya kadar
bildirilmemesi üzerine Mahkeme, bu hususta başvurucu müdafiine
on beş gün süre tanımıştır.
21. Tanık N.A., 9/4/2012 tarihli ifadesinde 2010 yılının Ekim
ayında başvurucunun bazı günler evinde kaldığını, 10 Ekim günündeki olaylara
başvurucunun katılmadığını söylemiştir.
22. Başvurucu müdafii, 15/8/2012
tarihli duruşmaya mazeret bildirerek katılmamıştır. Duruşma tarihi itibarıyla
Cumhuriyet Savcılığının henüz mütalaasını sunmadığı anlaşılmıştır.
23. Başvurucu müdafii 22/10/2012
tarihli duruşma için mazeret bildirmiştir. Mahkeme, diğer sanıklarla ilgili
olarak gizli tanığın dinlenilmesine karar vermiştir. Bu tanığın dinlenildiği
7/12/2012 tarihli duruşmaya ve 10/12/2012 tarihli duruşmaya başvurucu müdafii katılmamıştır.
24. Cumhuriyet Savcılığı 27/2/2012 tarihli duruşmada esas
hakkındaki mütalaasını sunmuş, başvurucu müdafii
karşı beyanlarını bildirmek üzere süre talep etmiştir.
25. (Kapatılan) İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile
görevli) 22/5/2013 tarihli ve E.2011/13, K.2013/80 sayılı kararı ile
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 9 yıl ve görevi
yaptırmamak için direnme suçundan 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezasıyla
cezalandırılmasına hükmetmiştir. Mahkûmiyete bağlı olarak başvurucunun
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 53. maddesindeki
haklarını kullanmaktan yoksun bırakılmasına da karar verilmiştir.
26. İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi, terör örgütünün
propagandasını yapma suçundan açılan davada kovuşturmanın üç yıl süreyle
ertelenmesine ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan
başvurucunun beraatına hükmetmiştir.
27. Kararda, başvurucuyla ilgili beyanlarda bulunan tanıklar
M.N.Y., N.A., B.D. ile M.T.nin ifadelerine yer
verilmiştir. M.T.nin, başvurucunun DYGM"nin İzmir sorumlusu olduğu ve Kütahya"da da faaliyette
bulunduğu yönünde ifade verdiği görülmektedir. Mahkeme, tanıklardan M.N.Y.nin baskı altında ifadesini değiştirdiğini
değerlendirmiş ve bu kişinin soruşturma aşamasındaki beyanlarını esas almıştır.
28. Mahkeme kararının ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
"DELİLLER
A)Olay Tutanağı, Ev Arama, Yakalama ve El Koyma Tutanakları, Tespit
Tutanakları, CD İnceleme ve Fotoğraftan Teşhis Tutanakları,Şüphelilere
ait ifade tutanakları, İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik
Tespit Şube Müdürlüğütarafından düzenlenen Biyometrik İz Ekspertiz Raporu.
...
MAHKEMEMİZİN KABULÜ VE GEREKÇE:
Dosya kapsamında bulunan ve deliller kısmında
belirtilen deliller, olay, arama, yakalama, el koyma, tespit, CD inceleme,
fotoğraftan teşhis tutanakları, biyometrik iz
ekspertiz raporu, müşteki, tanık ve gizli tanık beyanları, bilirkişi raporu
birlikte değerlendirildiğinde;
...
Sanık Feyyaz BAYRAM’dan
elde edilerek el konulan cep telefonunun incelenmesinde PKK/KONGRA-GEL terör
örgütü lideri Abdullah ÖCALAN’ı övücü mahiyette
propaganda içeren sözlerin ve yazıların bulunduğu, dosyalar içerisinde
Diyarbakır"dan Kürdistan’ın AMED eyaleti şeklinde bahsedildiği, yine sözlerin
içerisinde terör örgütünün kırsal alanlarından ve terör örgütünün kuruluş
yıldönümü 27 Kasım ile ilgilibilgilerin bulunduğunun
tespit edildiği tespit edilmiştir.
...
Netice olarak;
Sanıklar E... P...,
İ... T... ve İ... O...’un
10.10.2010 tarihinde İzmir ili, Konak ilçesi, Kadifekale
semtindeki eylemlerle ilgili olarak üzerlerine atılı ve sübuta eren, kişilerde
korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde patlatmak suçunu
işleyen yaşı küçük kişilere (çocuklara) molotof
kokteyli vermek suretiyle söz konusu suçu işlemelerine azmettirdikleri,
Sanıklar Feyyaz Bayram, O... U..., E... P..., İ... T... ve İ... O...’un üzerlerine
atılı birden fazla kişinin, birlikte, varolan suç
örgütünün oluşturduğu korkutucu güçten yararlanarak kamu görevlilerine karşı
görevin yapılmasını engellemek amacı ile cebir kullanmak suçunu işledikleri
Sanıklar Feyyaz Bayram, O... U..., E... P..., İ... T... ve İ... O... [ve] M... Ö...’in dosyamızda sübut bulan ve gerçekleştirdikleri kabul
edilen eylemleri itibariyle terör örgütü ile aralarında organik bağ
bulunduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle ayrıca silahlı terör örgütü üyeliği
nedeniyle cezalandırılmalarının gerektiği,
Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6352
sayılı yasanın geçici 1. maddesi ile ... kovuşturma evresinde, kovuşturmanınertelenmesine karar verileceği hükmü
getirilmesi nedeniyle sanıklar Feyyaz Bayram, ... hakkındaki terör örgütünün
propagandasını yaptıkları iddiasıyla açılan dava nedeniyle kovuşturmanın
ertelenmesi gerektiği,
Sonuç ve kanaatine varılmıştır."
29. Başvurucu hakkında hükümle birlikte yakalama emri
çıkarılmıştır.
30. Başvurucu müdafiinin yakalama emri
çıkarılmasına yaptığı itirazlar, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/6/2013 ve
9/9/2013 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir. Bu kararlar sırasıyla 18/6/2013
ve 23/9/2013 tarihlerinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
31. Terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan kovuşturmanın
ertelenmesi kararı itiraz edilmeksizin ve genel güvenliğin kasten tehlikeye
sokulması suçundan verilen beraat kararı da temyiz edilmeksizin 10/9/2013
tarihinde kesinleşmiştir.
32. Başvurucu; polislerin hazırladığı fotoğraf tespit
tutanağının gerçek dışı olduğunu, M.N.Y.nin
Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinin esas alındığını, dinlenen tanıklarının
olay tarihinde kendisin başka bir yerde olduğunu belirttiğini, tanık M.T.nin ifadesinin talimatla alındığını ve Mahkeme huzurunda
dinlenilmediğini, tanığa soru sorma hakkının kendisine tanınmadığını, tanık
ifadesi duruşmada da okunmadığından karşı beyanda bulunamadıklarını belirterek
mahkûmiyet kararını temyiz etmiştir. Başvurucu, kovuşturmada eksiklikler
olduğunu, suçun ve cezanın tespitinde hataya düşüldüğünü de ileri sürmüştür.
33. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12/3/2014 tarihli ve
E.2013/16430, K.2014/2852 sayılı ilamı ile terör örgütüne üye olmak suçundan
verilen cezanın onanmasına karar verilmiştir. Görevi yaptırmamak için direnme
suçu bakımından ise mahkûmiyeti gerektirecek delil bulunmamasına rağmen cezaya
hükmedildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
34. Başvurucu, nihai karardan 26/5/2014 tarihinde haberdar
olduğunu beyan etmiştir.
35. Başvurucu 27/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
36. Silahlı örgüt üyeliği suçu, 5237 sayılı Kanun"un 314.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir.
.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
37. Mahkemenin 16/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu;
i. Hangi suç şüphesiyle
gözaltına alındığının kendisine bildirilmediğini, yasal haklarının
hatırlatılmadığını, ailesine haber verilmediğini, derhâl bir müdafi
atanmadığını, dosyanın bir örneğinin müdafiine ancak
sorgu hâkimi önüne çıkarılacağı aşamada verildiğini, dosya üzerinden yapılan
inceleme sonucunda ve matbu gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verildiğini,
tutukluluk incelemesinde sunulan Savcılık görüşünün ve tutukluluğun devamı
kararlarının tebliğ edilmediğini, tutukluluğa ve yakalamaya itirazların etkili
biçimde incelenmediğini, yeni bir delil olmaksızın hükümle birlikte yakalama
kararı çıkarıldığını ve buna karşı yaptığı itirazın duruşma açılmaksızın ve
gerekçesiz biçimde reddedildiğini,
ii. 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 250. maddesi uyarınca belirli suçlar
için kurulan ayrı statüye sahip mahkemede yargılandığını, iddianamenin kabulü
aşamasında beyanının alınmadığını, M.N.Y.nin ifade
alma işlemi esnasında hazır bulunmayan polislerin gerçek dışı hazırladığı
teşhis tutanağına dayanıldığını, sonradan değiştirmesine rağmen bu kişinin
Savcılık ifadesine itibar edildiğini, M.T.nin
çelişkili beyanlarının hükme esas alındığını, aleyhine ifade veren tanığa soru
soramadıklarını, tanığın Mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve beyanlarının
duruşmada okunmadığını, delillerin toplanmadığını, telefonuna ait HTS
kayıtlarının getirilmediğini, olayı gören tanıkların araştırılmadığını, teşhis
tutanağını hazırlayan polislerin dinlenmediğini, örgüt üyeliği suçunun
unsurlarının oluşmadığını, Mahkeme kararlarının uygun biçimde
gerekçelendirilmediğini, Yargıtay dairesinin dosyaya bakmadan tetkik hâkiminin
raporu üzerinden temyiz incelemesini yaptığını, temyiz aşamasında
dinlenmediğini, yargılamanın beş yıla yakın sürdüğünü,
iii. Mahkûmiyetle
birlikte özel hayatını sonlandıracak biçimde 5237 sayılı Kanun"un 53. maddesi
uyarınca belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına da hükmedildiğini,
iv. Mahkûmiyet sonrası
çıkartılan yakalama kararı nedeniyle eğitimini bırakmak zorunda kaldığını ve
devamsızlık nedeniyle okuldan atıldığını,
v. Katıldığı belirtilen
gösteri nedeniyle beş yıl süreyle ceza tehdidi altında bırakıldığını,
vi. Mahkûm edildiği suçun
diğer suçlara göre daha uzun süre cezaevinde kalmasını gerektirecek infaz
rejimine tabi olduğunu, karara konu suçların sadece Yargıtay 9. Ceza Dairesince
incelendiğini, etnik kimliğinden dolayı yargılama sırasında ayrımcılığa
uğradığını ileri sürmüştür.
39. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa"nın 10., 13., 19., 20.,
34., 36., 37., 38., 40. ve 42. maddelerindeki haklarının ihlal edildiğini iddia
etmiştir. Başvurucu, ayrı ayrı 100.000 TLmaddi ve
manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gözaltına alınmasına,
tutukluluğuna ve yakalama kararına ilişkin iddialarının kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı; gözaltında kendisine derhâl bir müdafi atanmadığına yönelik
iddiasının müdafi yardımından faydalanma hakkı; 5271 sayılı Kanun"un 250.
maddesi ile görevli mahkemede yargılandığına ilişkin iddiasının kanuni hâkim
güvencesi; M.N.Y.nin Savcılıktaki ifadesinin esas
alındığına, polislerin hazırladığı teşhis tutanağının gerçek dışı olduğuna,
eksik araştırmaya dayalı karar verildiğine, suçun unsurlarının oluşmadığına ve Yargıtayın inceleme şekline yönelik iddialarının
hakkaniyete uygun yargılama hakkı; M.T.nin Mahkeme
huzurunda dinlenmediğine ve tanığa soru soramadıklarına yönelik iddialarının
tanık sorgulama hakkı; Mahkeme kararlarının gerekçesine ilişkin iddiasının
gerekçeli karar hakkı; temyiz aşamasında dinlenmediğine ilişkin iddiasının
duruşmalı yargılama hakkı; yargılama süresine yönelik iddiasının makul sürede
yargılanma hakkı; mahkûmiyetle birlikte 5237 sayılı Kanun"un 53. maddesi
uyarınca medeni haklarının kullanımına getirilen kısıtlamanın özel hayatına
yapılmış ağır birmüdahale olduğu yönündeki iddiasının
özel yaşama saygı hakkı; kovuşturmanın ertelenmesi kararıyla birlikte beş yıl
süreyle ceza tehdidi altında bırakıldığına yönelik iddiasının toplantı ve
gösteri yürüyüşü hakkı; yakalama kararı nedeniyle üniversiteye devam
edemediğine yönelik iddiasının eğitim hakkı; yargılama sırasında etnik kökeni
nedeniyle maruz kaldığı uygulamalar nedeniyle ayrımcılığa uğradığına yönelik
iddiasının ise eşitlik ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir. Değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmediğine
ilişkin iddia da adil yargılanma hakkı kapsamında ayrı bir başlıkta
incelenmiştir.
a. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu; gözaltına alınması, tutuklanması ve mahkûmiyet
sonrası hakkında yakalama kararı çıkarılması sürecinde çeşitli nedenlerle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Başvurucunun iddialarının gözaltına alınması ve tutukluğu
ile yakalama kararı yönünden olmak üzere iki başlık altında incelenmesi
gerekmektedir.
i. Başvurucunun Gözaltına Alınması ve Tutukluğu
Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012,
§ 17).
44. Somut olayda başvurucunun gözaltı ve tutukluluk durumu
sırasıyla 29/11/2010 ve 13/1/2011 tarihlerinde (bkz. §§ 13, 16) yani bireysel
başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012 gününden
önce sona ermiştir.
45. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Yakalama Kararı
Yönünden
46. Anayasa’nın 19. maddenin birinci fıkrasında herkesin kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise
bireylerin bu haktan şekil ve şartları kanunda gösterilen bazı istisnai
durumlarda mahrum edilebileceği kuralı yer almaktadır. Buna göre hürriyetten
yoksun bırakılma ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen
durumlardan birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir. “Mahkemelerce verilmiş
hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi” amacıyla kişilerin
hürriyetinden yoksun bırakılması maddenin ikinci fıkrasında sayılan hâllerden
biridir (Uğur Uzal,
B. No: 2012/873, 15/10/2014, § 21).
47. Somut olayda İlk Derece Mahkemesinin 22/5/2013 tarihinde
açıklanan kararıyla başvurucunun cezalandırılmasına ve hakkında yakalama emri
çıkarılmasına karar verilmiştir. Mahkemenin mahkûmiyetle birlikte verdiği bu
karar, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki “mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların yerine getirilmesi” kapsamındadır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
i. Kanuni Hâkim
Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
49. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun"un 250. maddesi ile görevli
mahkemede yargılanmasının kanuni hâkim güvencesini ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
50. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında 5271 sayılı
Kanun"un 250. maddesi uyarınca yargılama yapan ağır ceza mahkemelerinin doğal
hâkim ilkesine aykırılık oluşturmayacağına karar verilmiştir (Deniz Seki, B. No: 2014/5170, 25/6/2015,
§§ 51-57; Ersin Ekmekçi ve Sinan Ekmekçi,
B. No: 2013/6068, 18/11/2015,§§ 47-52). Başvurucunun
iddiası bakımından farklı bir sonuca ulaşılmasını gerektirecek bir husus
bulunmamaktadır.
51. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Müdafi Yardımından
Faydalanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
52. Başvurucu, gözaltına alınmasının ardından kendisine derhâl
bir müdafi atanmadığını belirterek müdafi yardımından faydalanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
53. 6216 sayılı Kanun"un "Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar
başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
54. Şüphelilerin soruşturma aşamasında bir müdafiin
hukuki yardımından yararlanmaları, en az kovuşturma aşamasındaki kadar
önemlidir. Çünkü bu aşamada elde edilen deliller, yargılama sırasında söz
konusu suçun hangi çerçevede ele alınacağını belirlemektedir. Özellikle
delillerin toplanması ve kullanılması aşamasında cezai yargılamaya ilişkin
mevzuat giderek daha karmaşık hâle geldiğinden şüpheliler, ceza yargılamasının
bu evresinde kendilerini savunmasız bir durumda bulabilir. Belirtilen
savunmasızlık hâli, ancak bir müdafinin hukuki yardımı ile gereği gibi telafi
edilebilir (Aligül Alkaya ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1138, 27/10/2015, § 135; benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Salduz/Türkiye [BD], B. No: 36391/02,
27/11/2008, § 54).
55. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin görevi, başvuru konusu
yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını değerlendirmektir (Abdullah Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2014,
§ 22).
56. Somut olay bakımından gözaltına alınmasının ardından
başvurucuya tam olarak ne zaman müdafi atandığı dosyadan anlaşılamamaktadır.
Bununla birlikte başvurucu, gözaltındaki ifadesini müdafii
huzurunda vermiştir (bkz. § 11).Müdafi yokluğundaki
bir aşamada başvurucunun beyanın alındığını gösteren herhangi bir bilgi veya
belge ya da başvurucunun bir iddiası bulunmamaktadır. Bu itibarla müdafi
atamasının yapılmasında bir bütün olarak yargılamanın adilliğine halel getiren
bir gecikmenin yaşandığı söylenemez.
57. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Değerlendirme
Aşamasında İddianamenin Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia
58. Başvurucu, değerlendirilmesi ve kabulü sürecinde
iddianamenin kendisine tebliğ edilmediğini ve kendisine iddianameye itiraz
hakkı tanınmadığını ileri sürmüştür.
59. Bakanlık görüş yazısında, başvurucunun bu iddiasının kabul
edilebilirliği konusunda görüş bildirilmemiştir.
60. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
61. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini
istemek hakkına sahiptir…”
62. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
22).
63. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının
karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu
konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik
bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma
hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı
dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
64. 5271 sayılı Kanun"un "İddianamenin
iadesi " kenar başlıklı 174. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
iddianamenin, iddianame ve soruşturma evrakının mahkemeye verildiği tarihten
itibaren en geç on beş gün içinde eksik veya hatalı noktalar belirtilmek
suretiyle Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilebileceği
belirtilmiştir. Anılan maddenin (3) numaralı fıkrasına göre de belirtilen süre
sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. Öte yandan anılan Kanun"un
191. maddesinin (1) numaralı fıkrasında duruşmanın başladığının iddianamenin
kabulü kararı okunarak açıklanacağı belirtilmiştir. Bu itibarla 5271 sayılı
Kanun"da, kabulü aşamasında "iddianamenin" veya kabul edildikten
sonra "iddianamenin kabulü kararının" taraflara tebliği için bir usul
belirlenmemiştir. Ayrıca iddianamenin kabulüne itiraz mümkün değildir. (Abdulvahap Aydemir ve Yusuf Candemir, B. No:
2013/7349, 1/12/2015, § 77).
65. İddianamenin değerlendirilmesi sürecindeki incelemenin
konusu, "iddianame"nin bizatihi kendisi
olup "cezai alanda ... yöneltilen suçlamaların esası konusunda"
herhangi bir inceleme yapılmamaktadır. Diğer taraftan adil yargılanma hakkı
bireylere, kovuşturulmamayı isteme gibi bir hak da sağlamamaktadır (Abdulvahap Aydemir ve Yusuf Candemir,§ 78).
66. Bu nedenle iddianamenin değerlendirilmesi prosedürüne
ilişkin iddiaların konusunun, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının
kapsamı dışında yer aldığının kabulü gerekir.
67. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
iv. Hakkaniyete Uygun
Yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
68. Başvurucu; M.N.Y.nin Savcılıktaki
ifadesinin esas alındığını, polislerin hazırladığı teşhis tutanağının gerçek
dışı olduğunu, eksik araştırmaya dayalı karar verildiğini, suçun unsurlarının
oluşmadığını ve Yargıtayın dosyayı incelemeksizin
karar verdiğini belirterek hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
69. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."
70. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
71. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,derece mahkemesi
kararları bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
72. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, başvurucu aleyhinde
kollukta ifade veren M.N.Y.yi
ve başvurucunun kendi lehine gösterdiği tanıklar N.A. ve B.D.yi
dinlemiştir. Mahkeme, gerekçesini açıklamak suretiyle M.N.Y.nin
kollukça alınan ifadesine itibar etmiştir. Teşhis tutanağını hazırlayan
tanıkların dinlenilmesi, olay yerinde keşif yapılması gibi kovuşturma
tedbirlerine Mahkemenin gerek görmediği anlaşılmaktadır.
73. M.T. isimli kişinin ifadesinin talimatla alındığı
anlaşılmakta ise de bu husus ayrı bir başlık altında incelenecektir.
74. Bu itibarla başvurucunun iddialarının özünün Derece
Mahkemesinin delilleri değerlendirmede ve hukuk kurallarını yorumlamada isabet
edemediğine ve asıl olarak yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yargıtaydaki temyiz incelemesine yönelik iddialarının
ayrıca değerlendirilmesini gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
75. Başvurucu, bu başlık altında incelenen hususlara ilişkin
olarak yargılama sürecinde sunulan deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, tanık
M.T.nin beyanları dışındaki delillere ve iddialara
etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından
dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Derece
Mahkemelerinin kararlarında bariz takdir hatası veya açık birkeyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
76. Açıklanan nedenlerle kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşıldığından başvurucunun iddiasının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
v. Tanık Sorgulama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
77. Başvurucu, M.T. isimli tanığın dinlenilmesi esnasında hazır
bulunamadıklarını, tanığın Mahkeme huzurunda ifade vermediğini ve beyanlarının
da duruşmada okunmadığını belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
78. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
vi. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
79. Başvurucu, Mahkeme kararlarının uygun gerekçe içermediğini
belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
80. Anayasa"nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her
türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri
sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın
niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B.
No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı
yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya
atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin
Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
81. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların,
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir.
Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve
gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına
yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
82. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
vii. Duruşmalı Yargılama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
83. Başvurucu, temyiz aşamasında dinlenilmemesi nedeniyle
duruşmalı yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
84. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa"nın 141. maddesinde
düzenlenen, yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. İlk derece
mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun
yolu incelemesinin duruşmasız yapılması hâlinde adil yargılanma hakkı ihlal
edilmiş olmaz(Nevruz
Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32).
85. Somut olayda hükmedilen ceza miktarı itibarıyla temyiz
aşamasında duruşma yapılması mümkün değil ise de İlk Derece Mahkemesindeki
yargılamanın duruşmalı olarakyürütüldüğü, başvurucunun
iddia ve savunmalarını ortaya koyabildiği görülmüştür. Diğer taraftan
başvurucu, temyiz incelemesi duruşmalı yapılmış olsaydı Mahkeme önünde dile
getiremediği hangi iddiaları ileri süreceğine ilişkin olarak herhangi bir
açıklamada da bulunmamıştır. Dolayısıyla başvuruda ileri sürülen iddialar
kapsamında bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
86. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
viii. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
87. Başvurucu, hakkındaki yargılamanın uzun sürede sonuçlanması
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
88. Anayasa"nın 36. ve 141. maddeleri bağlamında bir suç
isnadına dayalı yargılamaların makul sürede karara bağlanması gerektiğine dair
temel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda kararlar
verilmiştir (B.E., B. No:
2012/625, 9/1/2014; Ersin Ceyhan,
B. No: 2013/695, 9/1/2014). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulumamaktadır.
89. Mevcut başvuruda 28/11/2010 tarihinde başvurucunun gözaltına
alınmasıyla başlayan yargılama sürecinde verilen kararın 12/3/2014 tarihinde
Yargıtay tarafından terör örgütü üyeliği yönünden onanarak kesinleştiği
anlaşılmıştır (bkz. §§ 11, 33).
90. Görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından ise
mahkûmiyeti gerektirecek delil bulunmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Ancak bozma sonrası dosyanın hangi esas numarasına kaydedildiğine ve dosyanın
bulunduğu aşamaya dair başvurucu tarafından herhangi bir bilgi verilmiştir.
Başvuru formuna da bu hususlara ilişkin bir bilgi ve belgeye
rastlanılmadığından ihlal iddiasının kesinleşen yargılamaya hasredildiği kabul
edilmiştir.
91. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde davanın iki
dereceli bir yargılama sisteminde toplam 3 yıl 3 ay 12 gün sürdüğü, yargılama
sürecinin bütünü dikkate alındığında başvurucunun haklarını ihlal edecek bir
gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
92. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Özel Hayata Saygı ile
Eğitim Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
93. Başvurucu; mahkûmiyetle birlikte belli haklardan yoksun
bırakılma tedbirlerine hükmedilmesi, çıkartılan yakalama kararı çıkarılması
nedeniyle okuluna devam edememesi ve devamsızlıktan okulla ilişkisinin
kesilmesi nedeniyle özel hayata saygı ve eğitim haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
94. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda,kamu gücünün neden olduğu iddia edilen
ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru
kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve
deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
95. Somut olayda başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin delillerini
sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda
bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. İhlal iddiası, özel
hayata saygı hakkı yönünden başvurucunun kişisel durumuyla
ilişkilendirilmeksizin genel ve soyut biçimde dile getirilmiştir. Eğitim
hakkının ihlal edildiği şikâyeti bakımından ise bu iddianın ilgili makamlar
önünde dile getirilip getirilmediğine (başvuru yollarının tüketilmesi) ve
okulla ilişiğin ne zaman kesildiğine (başvuru süresine uyulması) dair herhangi
bir bilgi verilmemiştir. Başvurucunun söz konusu şikâyetleri çok genel
ifadelerle ileri sürdüğü ve ayrıntılı açıklamalar veya destekleyici belgeler
sunmadığını görülmektedir. Bu itibarla başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
96. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
d. Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşü Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
97. Başvurucu, katıldığı belirtilen bir gösteri nedeniyle beş
yıl süreyle ceza tehdidi altında bırakılması nedeniyle toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
98. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması gerekir (Ayşe Zıraman
ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
99. Terör örgütünün propagandasını yapma suçundan açılan davanın
üç yıl süreyle ertelenmesine karar verilmekle birlikte başvurucu, iddialarını
ileri sürebileceği itiraz olağan kanun yolunu
tüketmeksizin (bkz. § 31) bireysel başvuruda bulunmuştur.
100. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
e. Eşitlik İlkesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
101. Başvurucu; karara konu suçların sadece Yargıtay 9. Ceza
Dairesince incelendiğini, mahkûm olduğu suçun infazrejiminin
farklı olduğunu, etnik kimliğinden ve siyasi görüşlerinden dolayı ayrımcılığa
maruz kaldığını belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
102. Anayasa"nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve
Sözleşme"nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine
yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka
Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle
bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
103. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun,
kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir
temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).
104. Somut olayda başvurucunun uğradığını iddia ettiği
ayrımcılığa ilişkin delilleri ortaya koyamadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri
sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
105. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
106. Başvurucu, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
107. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip
olduğu belirtilmiştir. Anayasa"da adil yargılanma hakkının kapsamı
düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Sözleşme"nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı
6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, § 22).
108 Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili
kısımları şöyledir:
"(3) Bir suç ile itham
edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
…
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya
çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında
davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
..."
108. Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d)
bendinde güvence altına alınan haklardan biri, sanığın iddia tanıklarını
sorguya çekme veya çektirme hakkıdır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların
tartışılabilmesi için kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın
huzurunda ortaya konması gerekir. Bu kural istinasız olmamakla birlikte eğer
bir mahkûmiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya
yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse
tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Sözleşme"nin 6.
maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99,
20/3/2014, § 46).
109. Bir sanığın hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması
sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların
beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması, adil bir yargılamanın
yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki tanık
beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama
ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek (test
edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu
sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının
uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil
savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, § 55).
110. Kural olarak tüm delillerin sanığın huzurunda ortaya
konması gerekmekle birlikte bu şart, uyuşmazlık konusu kovuşturmanın öncesinde
ya da haricinde alınan ifadelerin kesinlikle delil olarak kabul edilemeyeceği
şeklinde anlaşılamaz (Aligül Alkaya ve diğerleri, § 136).
111. Somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen
tanık ifadelerinin delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip
vermediğini değerlendirmek için iki aşamalı bir test uygulanmalıdır. İlk olarak
tanığın mahkemede hazır edilmemesi, geçerli bir nedenin mevcudiyetine
dayanmalıdır. İkinci olarak ise okunmasıyla yetinilen ifadenin karara götüren
tek ya da belirleyici kanıt olması hâlinde savunma haklarının adil
yargılanmanın gerekleriyle bağdaşmayacak ölçüde sınırlandırılıp
sınırlandırılmadığına bakılacaktır (Levent
Yanlık, B. No: 2013/1189, 18/11/2015, § 75; Abdurrahim Balur, B. No:
2013/5467, 7/1/2016, § 80).
112. Yukarıdaki değerlendirme yapılırken “geçerli neden” şartı,
öncelikli olarak gözetilmelidir. Çünkü yegâne ispat unsuru olmasa dahi ifadesi
hükme esas alınan bir tanığın geçerli bir neden olmaksızın duruşmada
dinlenilmemesi tek başına adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturabilir. Kamu
makamları bu nedenle ifadesi hükme dayanak yapılacak tanıkların duruşmada hazır
edilmesi için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü altındadır (Levent Yanlık, § 76; Abdurrahim Balur, § 81).
113. Bununla birlikte sanık aleyhinde beyanda bulunan bir
tanığın ifadesinin hükme esas alınması, bu tanığın mahkeme önünde dinlenmesini
ve sorgulanmasını gerektirse de tanık ifadesinin görülen dava bakımından
"açıkça ilgisiz olması ya da ihtiyaç haricinde kalması" hâlleri saklı
tutulmalıdır (Abdurrahim Balur, § 82).
114. Somut olayda yargı çevresi dışındaki başka bir cezaevinde
olduğu için (geçerli neden) 10/3/2011 tarihinde beyanları istinabe suretiyle
alınan M.T., başvurucunun PKK terör örgütünün gençlik yapılanması olan DYGM"nin İzmir sorumlusu olduğunu ve Kütahya"da da faaliyette
bulunduğunu belirtmiştir. 24/8/2011 tarihli celsede sanığın yokluğunda dinlenen
tanık beyanları, diğer tutanak ve belgeler ayrı ayrı okunmuştur. Aynı tarihli
celsede savunma yapan başvurucu ve müdafii, istinabe
suretiyle beyanları alınan tanık M.T.nin beyanlarına
itiraz etme imkânından yararlanmış; tanığın huzurda veya yeniden dinlenilmesi
talep etmemiştir. Gerekçeli karar incelendiğinde tanık M.T.nin
anlatımlarının mahkûmiyet için yegâne veya belirleyici delil niteliğinde
olmadığı, birçok delil yanında anılan beyana da dayanıldığı görülmektedir.
115. Açıklanan nedenlerle Anayasa"nın 36. maddesinde güvence
altına alınan tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddiaların zaman bakımından
yetkisizlik ve açıkça dayanaktan
yoksun olması nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı
kapsamındaki kanuni hâkim güvencesinin, müdafi yardımından faydalanma,
hakkaniyete uygun yargılanma, gerekçeli karar ve makul sürede yargılanma
haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkı
kapsamındaki değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmediğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Özel hayata saygı
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Eğitim hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Toplantı ve gösteri
yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
8. Adil yargılanma hakkı
kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan tanık
sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 16/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.