Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/2704
Karar No: 2014/2704
Karar Tarihi: 16/11/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİBÖLÜM

 

KARAR

 

RAMAZAN AYHAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2704)

 

Karar Tarihi: 16/11/2016

 

İKİNCİBÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Yakup MACİT

Başvurucu

:

Ramazan AYHAN

Vekili

:

Av. Yılmaz GÖK

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, boşanma davasında hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere dayanılarak karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının; tanıkların dinlenmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin; dava sonucunu etkileyecek nitelikteki iddiaların Mahkeme ve Yargıtay kararlarında cevaplandırılmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/3/2014 tarihinde Elazığ Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosu vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 21/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 25/3/2016 tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucuya karşı Elazığ 1. Aile Mahkemesinin E.2011/3 sayılı dosyasında şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma davası açılmıştır.

7. Başvurucu 10/5/2011tarihli celsede üç kişilik tanık listesini dosyaya sunmuştur.

8. Mahkeme 27/7/2011 tarihli celsede başvurucunun Elazığ"da olan tanıklarına davetiye çıkarılmasına, Ankara"da oturduğu bildirilen tanık L.A. için talimat yazılmasına karar vermiştir.

9. Mahkeme 3/11/2011 tarihli celsede tebligat yapılan tanıkların bir sonraki duruşmada zorla hazır edilmelerine karar vermiştir.

10. 15/3/2012 tarihli celsede, davacı tanıklarının beyanları alınmış; başvurucunun tanıklarının duruşmaya gelmemeleri ve Ankara"daki tanık için yazılan talimatın bila ikmaliadesi üzerine başvurucuya tanıkların tebligata yarar açık adreslerini bildirmesi için kesin süre verilmiştir.

11. 22/6/2012 tarihli celsede, başvurucu tarafından bildirilen adreslere göre Elazığ"da bulunan ve duruşma günü tebliğ edilen tanıklar için çıkarılan zorla getirme kararlarından bir kısmına cevap verilmemesi ve bir kısmının infaz edilmemesi, Ankara"daki tanık için yazılan talimatın tanığın adresinde bulunmamasından dolayı işlemsiz iade edilmesi üzerine başvurucunun da talebi dikkate alınarak bir sonraki duruşmada tanıklarını hazır etmesi için başvurucuya kesin süre verilmiştir.

12. 19/7/2012 tarihli celsede, başvurucunun tanığı S.D.nin beyanı alınmış; başvurucunun Ankara"da bulunan tanığının adresini bildirme ve talimatla beyanının alınması talebi ise reddedilmiştir.

13. Bunun yanında davacının dosyaya delil olarak bildirdiği ve içinde başvurucuya ait görüntülerin bulunduğu iddia edilen CD ile ilgili Mahkeme 10/5/2011 tarihli duruşmada CD"nin Mahkeme kasasında muhafazası edilmesine karar vermiş; sonraki celselerde davacı tarafın CD"nin çözümü ile dosyaya sunulan fotoğrafın delil olarak değerlendirilmesi talebi reddedilmiştir.

14. Mahkeme 11/9/2012 tarihli ve E.2012/25569, K.2012/548 sayılı kararı ile tarafların boşanmalarına, davacı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"...

Her ne kadar davalı vekilince tanıklarından L.nin dinlenilmesi yönünde talepte bulunulmuş olsa da, davalı vekiline tanığın dinletilmesi için duruşmada hazır etmesi aksi takdirde dinlenmekten vazgeçilmiş sayılacağının ihtiratı yapıldığı sonra ki aşamalarda davalı vekilince bu şahsın talimat ile dinleneceği beyan edilerek yeniden talimat yazılması istenilmiş ise de, tüm taraf tanıklarının beyanlarının alındığı dosyanın aydınlığa kavuştuğu tanığın dinlenilmesi amacı ile yeniden talimat yazılması dosyayı sürüncemede bırakacağı ve taraflara ihtirat ve kesin süre verilmiş olması da gözetilerek talebin reddi yoluna gidilmiştir.

Yapılan yargılama, taraf ve tanık beyanları, nüfusaile kayıt tablosu, bilirkişi raporu ve bütün dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, tarafların 3/8/1993 yılında evlendikleri üç tane müşterek çocuklarının bulunuğu, davacının boşanma istemine karşılık davalının davalının boşanmayı istemediğini beyan ettiği fakat bu beyanı ile çelişir nitelikte bir başka bayan ile gayri resmi bir evlilik gerçekleştirdiği ve bir çocuk sahibi olduğu sabittir. Bu hali ile davalının evlilik birliğinin yüklediği görevlerini yerine getirmediği, sadakat ilkesine aykırı davrandığı bu nedenle sık sık tartıştıkları, evliliğin bu hale gelmesinde davalının kusurunun bulunduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kanaatine varılarak tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekmiştir.

..."

15. Tarafların temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 8/10/2013 tarihli ve E.2012/25569, K.2013/23104 sayılı ilamı ile hükmün boşanma, velayet, tazminatlar yönünden onanmasına; iştirak nafakası ile ilgili kısmın bozulmasına karar verilmiştir.

16. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 13/1/2014 tarihli ve E.2013/25595, K.2014/49 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.

17. Ret kararı 31/1/2014 tarihinde başvurucu tarafından öğrenilmiş, 3/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

B. İlgili Hukuk

18. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 166. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir."

19. 4721 sayılı Kanun"un 174. maddesi şöyledir:

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir

20. 4721 sayılı Kanun"un 175. maddesi şöyledir:

"Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir."

21.4721 sayılı Kanun"un 184. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:

...

4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.

..."

22. 1/10/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 146. maddesi şöyledir:

"Mahkeme, taraflarca gösterilmiş olan delillerin incelenmesinden sonra, davanın muhakeme ve hüküm için yeterli derecede aydınlandığını anlarsa, tahkikatın bittiğini kendilerine bildirir."

23. 6100 sayılı Kanun"un 243. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir.

..."

24. 6100 sayılı Kanun"un 245. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir...

..."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 16/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, aleyhine açılan boşanma davasında tanıklarının dinlenmediğini, özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuk aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alındığını, yine delillerinin toplanması ve yasak delille ilgili kendisine ait bilgisayarın şifresinin kırıldığının tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılması talebinin de reddedildiğini, duruşmalı temyiz aşamasında sözlü olarak kararın bozulduğunun bildirilmesi nedeniyle yeterli savunma yapma imkânını elde edemediğini bu açıdan etkili başvuru hakkının kısıtlandığını, Mahkeme ve Yargıtay kararlarında, esasa yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini belirterek Anayasa’nın 20., 36., 38. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; tazminat hakkının saklı tutulması talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucunun Anayasa"nın 20. ve 38.maddelerinde haklarının ihlal edildiği iddiasının Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Buna göre başvuru, silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddia, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia ile yargılamada hukuka aykırı deliller kullanıldığına ve yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkiniddia başlıkları altında incelenmiştir.

1. Silahların Eşitliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu, tanıklarından ikisinin dinlemediğini, bu yöndeki taleplerinin gerekçesiz reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasınınilgili kısmı şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

30. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

31. Yargılama sırasında tanık dinletme ve bilirkişi görüşüne başvurulması hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup bu ilke ve yargılamaya etkin katılım hakkı ile çelişmeli yargılama ilkesi, adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek Sözleşmenin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen bu ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

32. Taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını amaçlayan silahların eşitliği ilkesi,mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından taraflar arasında eşitliğin sağlanması ve bu dengenin yargılamanın her aşamasında korunmasını ifade etmekte olup bu usule ilişkin güvence gereği uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmalıdır (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, § 37; Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, §18). Silahların eşitliği ilkesi kapsamında aranan usule ilişkin imkânlar noktasındaki denge, tarafların tanıkları arasında da farklı muamele yapılmamasını gerektirir. Ancak yargılama sırasında bir tarafın tanığına özel bir ağırlık verilmemişse ve mahkeme hükmü başka delillerle desteklenerek oluşturulmuşsa silahların eşitliği ilkesine aykırı ve sonucu itibarıyla bir tarafı diğer taraf karşısında önemli bir dezavantaj içine sokan bir uygulamanın varlığından söz etmek mümkün değildir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ankerl/Switzerland, B. No: 17748/91, 23/10/1996, § 38).

33. Bunun yanı sıra adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi, taraflara dosyadaki deliller hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların dinlenilmemesi, tanıklara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Ruiz-Mateos/Spain, B. No: 12952/87, 23/06/1993, § 63; Feldbrugge/Netherlands, B. No: 8562/79, 29/05/1986, § 44). Çelişmeli yargılama ilkesi silahların eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili olup bu iki ilke, birbirini tamamlar niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır. Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması; medeni bir hakka ilişkin yargılamada da tarafların duruşmada hazır bulunmasını, daha genel bir ifade ile yargılamanın bütününe aktif olarak katılmalarını ifade etmektedir.

34. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara, tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur (Yüksel Hançer, § 19). Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil ortaya koydukları delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Vidal/Belçika, B. No: 12351/86, 22/04/1992, § 34; Tamminen/Finlandiya, B. No: 40847/98,15/06/2004, §§ 40-42).

35. Somut olayda Elazığ 1.Aile Mahkemesinin E.2011/3 sayılı dosyasında başvurucunun tanık listesini dosyaya sunduğu, Mahkemenin 27/7/2011 tarihli celsede başvurucunun Elazığ"da bulunan tanıklarına davetiye çıkarılmasına, Ankara"da oturduğu bildirilen tanık L.A. için talimat yazılmasına karar verildiği, 3/11/2011 tarihli celsede tebligat yapılan tanıkların duruşmaya gelmemeleri üzerine bir sonraki oturumda zorla hazır edilmelerine karar verildiği, tanıklarının bu duruşmaya da gelmemeleri ve Ankara"daki tanık için yazılan talimatın bila ikmal iadesi üzerine başvurucuya tanıkların tebligata yarar açık adreslerini bildirmesi için kesin süre verildiği, 22/6/2012 tarihli celsede başvurucu tarafından bildirilen adreslere göre Elazığ"da bulunan ve duruşma günü tebliğ edilen tanıkların bir kısmı için için çıkarılan zorla getirme kararına cevap verilmemesi ve bir kısmının da infaz edilmemesi, Ankara"daki tanık için yazılan talimatın tanığın adresinde bulunmaması nedeniyle işlemsiz iade edilmesi üzerine başvurucunun da talebiyle bir sonraki duruşmada tanıkların hazır edilmeleri için kesin süre verildiği anlaşılmıştır.

36. Mahkeme 19/7/2012 tarihli celsede başvurucu tarafından hazır edilen tanık S.D.nin beyanını almış, başvurucunun yalnızca Ankara"da bulunan tanığı L.A. için yeniden adres bildirme ve talimatla beyanının alınması talebini Mahkemenin aynı celse reddettiği anlaşılmıştır.

37. Tanık dinletme hakkının, istediği kişilerin tanık sıfatıyla mahkeme önünde dinlenilmesi hususunda başvurucuya mutlak bir hak tanıdığı söylenemez. Taraflar arasında eşitlik gözetilmek koşuluyla sunulan bir delilin yararlı ve gerekli olup olmadığının takdiri derece mahkemelerinindir. Anayasa Mahkemesinin görevi, delillerin kabulü de dâhil olmak üzere bütünü itibarıyla yargılamanın adil olup olmadığını tespit etmektir. Derece mahkemeleri, tanık dinlenilmesi isteminin reddine karar vermesi durumunda kendisini bu sonuca götüren gerekçeleri kararında göstermek durumundadır.

38. Başvuru konusu davada yargılama sürecinde Mahkeme tarafından başvurucunun Elazığ"da bulunan tanıklarına iki kez tebligat çıkarıldığı ve Ankara"da bulunan tanık için de iki kez talimat yazılmasına karar verildiği, tanıkların zorla getirme kararlarına rağmen temin edilememesi üzerine başvurucunun da talebi dikkate alınarak bir sonraki celse hazır edilmeleri için başvurucuya kesin süre verildiği, başvurucunun S.D. isimli tanık dışındakileri hazır etmemesi üzerine Mahkemenin "Her ne kadar davalı vekilince tanıklarından L.nin dinlenilmesi yönünde talepte bulunulmuş olsa da, davalı vekiline tanığın dinletilmesi için duruşmada hazır etmesi aksi takdirde dinlenmekten vazgeçilmiş sayılacağının ihtiratı yapıldığı sonraki aşamalarda davalı vekilince bu şahsın talimat ile dinleneceği beyan edilerek yeniden talimat yazılması istenilmiş ise de, tüm taraf tanıklarının beyanlarının alındığı dosyanın aydınlığa kavuştuğu tanığın dinlenilmesi amacı ile yeniden talimat yazılması dosyayı sürüncemede bırakacağı ve taraflara ihtirat ve kesin süre verilmiş olması da gözetilerek talebin reddi yoluna gidilmiştir." gerekçesine yer vererek başvurucunun diğer tanığı L.A.nın dinlenilmesine gerek olmadığına karar verdiği anlaşılmıştır.

39. Mahkeme her ne kadar tanık S.A.nın dinlenilmemesine ilişkin gerekçe belirtmemiş ise de 19/7/2012 tarihli celsede başvurucunun bu tanığın dinlenilmesi yönünde talepte bulunmadan davanın esası hakkında beyanda bulunmak üzere süre talep ettiği, Mahkemenin esasen bu tanıkla ilgili yeniden talepte bulunulmaması üzerine dinlememe gerekçesini ayrıca açıklamadığı ancak yargılamada benzer durumda olan tanık L.A. için belirtilen gerekçenin başvuru konusu davanın bütünü gözönüne alındığında bu tanık açısından da kabul edilebilir nitelikte olduğu anlaşılmaktadır.

40. Bunların yanında başvurucunun tanıkların dinlenmesi usulünün 6100 sayılı Kanun"a aykırı olduğu iddiasını ileri sürerken dile getirdiği uygulamanın yargılamayı her durumda adil olmaktan uzaklaştırmayacağı, Mahkemenin başvurucunun tanıklarını dinlemek için gerekli girişimlerde bulunduğu, tanıklara ulaşılamaması üzerine başvurucunun da talebiyle tanıkların duruşmada hazır edilmelerine karar verildiği, buna rağmen tanıklardan ikisinin hazır edilmemesi üzerine mahkemenin mevcut deliller üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle yargılamayı sonuçlandırdığı, kararda tanıkların dinlenmemesine yönelik yeterli gerekçenin (bkz. § 38) açıklandığı anlaşılmıştır.

41. Başvurucunun dinlenilmesini talep ettiği tanıkların davanın çözümüne yararlı olup olmayacağı ve sonuca etki edip etmeyeceği hususlarında değerlendirme görevinin yerel Mahkemeye ait olduğu, Mahkemenin davanın niteliğinin boşanma olduğunu, davalı tarafın davacı ile dava açıldıktan sonraki dönemde birlikte yaşamaya devam ettiklerini iddia ederek birlikte yaşama iradesini ortaya koyduğunu belirttiği, bu açıdan davacıya kusur izafe edilemeyeceği ve davalıya atfedilen başka kadınla birlikte yaşama fiilinin sürekli tekrarlanan kusur niteliğinde olması vedavadan sonra da bu eylemin boşanmada gözönüne alınması gerekliliği dikkate alındığında dinlenmeyen tanıklarındavanın esasına etki etmeyeceği gerekçesiyle beyanlarının alınmamasının taraflar arasında eşitsizlik meydana getirdiğinden bahsedilemeyeceği, ayrıca başvurucunun dinlenilmesini istediği tanıkların beyanlarında ne şekildedavanın esasını etkileyecek olguların bulunduğuna ilişkin somut bir açıklamada da bulunmadığı, yargılamanın bütününe göre Mahkemece yapılan uygulamanın tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

42. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ilkesine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

43. Başvurucu, Mahkeme ve Yargıtay kararlarında esasa yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

44. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma olanağını etkili kullanabilmek ve mahkemelere güveni sağlamak açısından, hem tarafların hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup kararın gerekçesi hakkında bilgi sahibi olunmaması, kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz hâle getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar açık bir biçimde gösterilmesi zorunludur (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 66).

45. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır. Bunun yanı sıra kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması da her zaman bu hakkın ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kanun yolu mahkemelerince verilen bu tür kararların ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanması uygun olupbu durumda üst dereceli mahkeme tarafından önceki mahkeme kararının gerekçesinin benimsendiği kabul edilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

46. Somut başvuru açısından İlk Derece Mahkemesinin tanık beyanları, nüfusaile kayıt tablosu, bilirkişi raporu ve tüm delilleri, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde değerlendirerek davalının evlilik birliğinin yüklediği görevlerini yerine getirmediğini, sadakat ilkesine aykırı davrandığını, bu nedenle tarafların sık sık tartıştıklarını, evliliğin bu hâle gelmesinde davalının kusurunun bulunduğunu ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını belirterek tarafların boşanmalarına davacı lehine maddi, manevi tazminata hükmedilmesine karar verdiği, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin ise hükmü onayarak karar düzeltme talebini reddettiği anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından yargılamada ileri sürülen ve davanın sonucunu etkilediğini iddia edilen taleplerin Mahkeme kararında değerlendirildiği, bu kapsamda Mahkemenin gerekçesine atıf yapan Yargıtay ilamlarında dosyadaki iddia ve olgulara ayrıntılı cevap verilmesi zorunluluğunun bulunmadığı, ilamlarda Mahkemenin gerekçesinin yerinde olduğu belirtilerek başvurucunun tüm temyiz itirazlarının reddedildiği, bu açıdanMahkeme ve Yargıtay kararlarının gerekçesiz olduğuna ilişkin iddianın yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

47. Başvurucuların gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Yargılamada Hukuka Aykırı Deliller Kullanıldığınave Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddialar

48. Başvurucu; özel hayatın gizliliği ihlal edilerek hukuka aykırı elde edilen delillerin hükme esas alındığını, bu konuda bilgisayar şifresinin kırıldığının tespiti ile ilgili bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddedildiğin, kararın kanun ve usule aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

49. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

 “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

50. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

51. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

52. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Onur Gür, B. No: 2012/828, 21/11/2013, § 21).

53. Adil yargılanma hakkı bireylere, dava sonucunda verilen kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

54. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada sunulan delilin geçerli olup olmadığını, delil sunma ve inceleme yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi, başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığını değerlendirmektir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., § 27).

55. AİHM bariz şekilde keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün kabul edilebilir olup olmadığına veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin kendi görevi olmadığını kararlarında ifade etmektedir. AİHM, kanıtların elde edilme yöntemi de dâhil olmak üzere yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını ve Sözleşme"deki bir hakkın ihlali söz konusu ise tespit edilen ihlalin niteliğini inceleme konusu yapmaktadır (Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00, 11/07/2006, § 95; Desde/Türkiye, B. No: 23909/03, 1/2/2011, § 125; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 699). AİHM’e göre delillerle ilgili esas olarak başvurucuya delillerin gerçekliğine itiraz etme ve kullanılmasına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediği incelenmelidir (Bykov/Rusya [BD], B. No: 4378/02, 10/3/2009, § 90; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, § 700).

56. Başvurucu; boşanma davasında hukuka aykırı şekilde elde edilen ve CD şeklinde dosyaya sunulan görüntülerin yargılamada delil olarak kullanıldığını ve hükme esas alındığını, görüntülerin bilgisayarının şifresi kırılarak ele geçirildiğini bu nedenle yasak delil kapsamında olduğunu, bu durumun ispatı için bilirkişi incelemesi yapılması talebinde bulunmasına rağmen isteğinin kabul edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

57. Somut olayda başvurucuya karşıElazığ 1. Aile Mahkemesine açılan boşanma davasında Mahkemenin taraf ve tanık beyanları, nüfusaile kayıt tablosu, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamını gözönüne alarak tarafların 3/8/1993 yılında evlendiklerini, müşterek üç çocuklarının olduğunu, davacının boşanma istemine karşılık davalının boşanmayı istemediğini beyan ettiğini fakat bu beyanı ile çelişir nitelikte bir başka bayan ile gayriresmî bir evlilik gerçekleştirdiğini ve bir çocuk sahibi olduğunu, bu hâli ile davalının evlilik birliğinin yüklediği görevlerini yerine getirmediğini, sadakat ilkesine aykırı davrandığını, bu nedenle tarafların sık sık tartıştıklarını, evliliğin bu hâle gelmesinde davalının kusurunun bulunduğunu belirterek tarafların boşanmalarına karar verdiği anlaşılmıştır.

58. Yargılama sırasında 10/5/2011 tarihli duruşmada, davacının dosyaya delil olarak bildirdiği, içinde başvurucuya ait görüntülerin bulunduğu iddia edilen CD"nin Mahkeme kasasında muhafaza edilmesi kararı verildiği, 10/6/2011, 3/11/2011 ve 15/3/2012 tarihli celselerde ise bu konuda tarafların talepleriyle ilgili değerlendirmeler yapıldığı ve neticede davacı tarafın CD"nin bilirkişi vasıtasıyla çözümü yaptırılarak davada delil olarak değerlendirilmesi talebinin reddedildiği anlaşılmıştır.

59.Bunun yanında Mahkemenin davacı tarafından davalının sadakatsizliğini ispata yönelik olarak dosyaya sunduğu fotoğrafla ilgili olarak Mahkemenin 15/3/2012 tarihli celsede düğün fotoğrafının elde ediliş şeklinin belli olmadığını, yasak delil olma ihtimalinin bulunduğunu belirterek davacı vekiline iadesine karar verdiği anlaşılmıştır.

60. Mahkemenin karar gerekçesinde başvurucunun yasak delil niteliğinde olduğunu iddia ettiği CD ile ilgili değerlendirmeler yapılmadığı, çözümü yapılmayan ve içeriğinde ne olduğu tespit edilmeyen CD"deki görüntülerin davada esas alınmasının da mümkün olamayacağı, Mahkemenin tarafların iddia ve savunmaları, tanık beyanları vedosyaya sunulan diğer delilleri değerlendirerek ilgili hukuk kuralları da yorumlanmak suretiyle sonuca ulaştığı, bu açıdan başvurucunun yasak delil niteliğinde olduğunu iddia ettiği CD ve fotoğrafın davada esas alınmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

61. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda Mahkemenin dinlenen tanık beyanları ve toplanan delillere göre boşanma ve ferileri hakkında verdiği karardaki gerekçeler ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğuanlaşılmaktadır.

62. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmamıştır.

63. Açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece Mahkemesi kararının açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası da içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Yargılamada hukuka aykırı deliller kullanıldığına ve yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi