Esas No: 2014/12110
Karar No: 2014/12110
Karar Tarihi: 16/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÖMER AYÇİL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/12110) |
|
Karar Tarihi: 16/11/2016 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Aydın ŞİMŞEK |
Başvurucu |
: |
Ömer AYÇİL |
Vekili |
: |
Av. Kutsal
HADİOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/7/2014 tarihinde İstanbul
9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 26/11/2014
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/12/2014
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 5/1/2015 tarihli
yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga
250. maddesiyle görevli bölümü) 2009/872 sayılı dosyası ile yürütülen
soruşturma kapsamında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250.
maddesiyle görevli) 2/9/2009 tarihli ve 2009/101 Sorgu
sayılı kararı ile örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma
suçundan tutuklanmıştır.
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 28/9/2009
tarihli ve E.2009/955 sayılı iddianamesi ile başvurucunun suç işlemek amacıyla
kurulan örgüte üye olma ve örgütlü olarak uyuşturucu madde ticareti yapma
suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle İstanbul 12. Ağır
Ceza Mahkemesine (CMK mülga 250. maddesiyle görevli) kamu davası açılmıştır.
9. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/3/2010
tarihli ve E.2009/228, K.2010/89 sayılı kararı ile başvurucu hakkında açılan
davanın hukuki ve fiili irtibat bulunması nedeniyle aynı Mahkemenin E.2009/126
sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
10. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/126 sayılı
dosyası üzerinden görülen dava başvurucu yönünden tutuklu olarak sürdürülmüş
olup başvurucu ile birlikte toplam yirmi üç sanık hakkında yargılama
yapılmıştır.
11. Mahkemenin 21/5/2012 tarihli ve
E.2009/126, K.2012/74 sayılı kararı ile başvurucunun "suç işlemek amacıyla
kurulan örgüte üye olma" suçundan 10 ay hapis, "uyuşturucu madde
ticareti yapma" suçundan 18 yıl 9 ay hapis ve 75.000 TL adli para cezaları
ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme hükümle birlikte "aldıkları ceza miktarına, tutuklu kaldıkları
süreye ve uyuşturucunun cins ve miktarına göre" başvurucunun tutuklululuk hâlinin devamına da karar vermiştir.
12. Anılan karar, temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 10. Ceza
Dairesinin 29/5/2014 tarihli ve E.2014/2850,
K.2014/4235 sayılı ilamı ile bozulmuştur. Daire, bozma ilamında ayrıca "tutuklama koşullarında bir değişiklik
olmadığı" gerekçesiyle başvurucunun tahliye talebinin reddine
de karar vermiştir.
13. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı
Kanun"un 1. maddesi ile CMK mülga 250. maddesiyle görevlendirilen ağır ceza
mahkemelerinin kaldırılması üzerine dosya, Yargıtay bozma ilamı sonrası
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine E.2014/206 sayısı ile devredilmiştir.
14. Başvurucu, Yargıtay bozma ilamı sonrası Mahkemece henüz bir
işlem yapılmadığını belirterek 17/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi 4/8/2014
tarihinde yaptığı tensip incelemesinde başvurucunun tutukluluğunun devamına
karar vermiştir.
16. Mahkemenin 2/9/2014 tarihli ve
E.2014/206, K.2014/116 sayılı kararı ile davaya bakma hususunda Bursa ağır ceza
mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Mahkemece yetkisizlik kararıyla birlikte tutukluluğun devamına da karar
verildiği görülmektedir.
17. Dosyanın gönderildiği Bursa 1. Ağır Ceza Ceza
Mahkemesi 10/12/2014 tarihli ve E.2014/459, K.2014/467
sayılı kararı ile davaya bakma hususunda İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin
yetkili olduğundan bahisle (karşı) yetkisizlik kararı vermiştir. Mahkemeceyetkisizlik kararıyla birlikte başvurucunun
tahliyesine de karar verilmiştir. Başvurucu aynı tarihte tahliye edilmiştir.
18. Yetki uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın gönderildiği
Yargıtay 5. Ceza Dairesi 19/3/2015 tarihli ve
E.2015/2248, K.2015/8528 sayılı ilamı ile Bursa 1. Ağır Ceza Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılmasına
karar vermiştir.
19. Yargıtay 5. Ceza Dairesi ilamı sonrasında yargılamaya Bursa
1. Ağır Ceza Ceza Mahkemesinin E.2015/207 sayılı
dosyası üzerinden devam olunmuştur.
20. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
Mahkemesinde derdesttir.
B. İlgili Hukuk
21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re"sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97
md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu
husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
22. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
23. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa,
en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 16/11/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, tutuklandığı tarihten itibaren 4 yıl 8 aydır
sürdürülen tutukluluk sürecindeki tüm tahliye taleplerinin matbu gerekçelerle
reddedildiğini ve bu durumun Anayasa"nın 19. maddesini ihlal ettiğini,
yargılandığı davanın karmaşık bir nitelikte olmamasına rağmen
sonuçlandırılmamasının Anayasa"nın 36. maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüş;
tahliye ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
26. Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelen
şikâyetleri, Anayasa"nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı şikâyeti ise
Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı
çerçevesinde incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, tutuklandığı tarihten itibaren 4 yıl 8 aydır
sürdürülen tutukluluk sürecindeki tüm tahliye taleplerinin matbu gerekçelerle
reddedildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
30. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16,17).
31. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir
olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
32. 5271 sayılı Kanun"un tazminat
isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede
yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm
verilmeyen kişilerin, maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması
öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun"un tazminat isteminin
koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında karar veya
hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.
33. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan
Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
34. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 10/12/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun,
tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141.
maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında
açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının
tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da
hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucu, hakkındaki yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını ileri sürmüştür. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve
kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de
bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
37. Makul sürede yargılanma hakkı, Anayasa"nın 36. maddesi ile
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsamına dâhildir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).
38. Anayasa"nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin
(Sözleşme) 6. maddeleri uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların
da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır.
İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama
aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik
incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer
(B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
39. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının
yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği
arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Ceza yargılamasında
sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre
şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (Ersin
Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
40. Başvurucuya bir suçun isnat edildiği (başvurucunun
tutuklandığı) 2/9/2009 tarihi ile bireysel başvurunun
karara bağlandığı tarih arasında geçen süre yaklaşık 7 yıl 2 aydır.
41. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkin
olarak mutlak bir süreye göre değerlendirme yapılmamakta, her davanın
özelliğine göre makul sürenin aşılıp aşılmadığı incelenmektedir. Davanın
karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların
yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın
süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
42. Yargılamanın karmaşıklığını
değerlendirirken davanın hem hukuki hem de maddi açıdan bütün yönleri ele
alınmalı; davanın konusunun karmaşıklığı, hukuki meselenin çözümündeki güçlük,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engel, maddi olayların karmaşıklığı,
sanıkların ya da isnat edilen suçların veya tanıkların sayısı, davanın
uluslararası unsurları, bilirkişi deliline ihtiyaç, yazılı delillerin hacmi
gibi birçok unsur incelenmelidir. Davanın taraflarının ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu açısından ise ceza davalarında sanık, adli makamlarla aktif
bir iş birliği yapmak zorunda olmadığı gibi hukuk sisteminin sunduğu savunma
imkânlarını kullandığı için de kusurlu bulunamaz. Diğer taraftan devlet, kendi
idari ve yargısal organlarına yüklenebilecek gecikmelerden sorumludur (Murat Öztürk, B. No: 2014/2454, 4/11/2014, §§ 52, 53).
43. Somut olayda başvurucu 2/9/2009
tarihinde tutuklanmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 28/9/2009 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında
"suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, örgütlü olarak uyuşturucu
madde ticareti yapma" suçlarını işlediğinden bahisle kamu davası açıldığı,
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucu hakkında açılan davanın aynı
Mahkemedeki bir başka dava ile birleştirildiği, toplam yirmi üç sanık hakkında
yargılama yapıldığı, 21/5/2012 tarihinde başvurucunun mahkûmiyetine karar
verildiği, anılan hükmün Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 29/5/2014 tarihli
ilamıyla bozulduğu, Yargıtay bozma ilamı sonrasında Kanun değişikliği gereği
dosyanın İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildiği, bu Mahkemede devam
olunan yargılamada 4/8/2014 tarihinde yetkisizlik kararı verildiği, dosyanın
gönderildiği Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin de 10/12/2014 tarihinde (karşı)
yetkisizlik kararı verdiği, her iki mahkeme arasındaki yetki uyuşmazlığının
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 19/3/2015 tarihli ilamıyla (Bursa 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılması suretiyle) giderildiği ve
davanın hâlen Mahkemesinde derdest olduğu tespit edilmiştir.
44. Davada yer alan kişi sayısı, davanın örgütlü suçlara ilişkin
olması, birçok olayın dava konusu edilmesi, davada birleştirme kararı verilmesi
olguları başvuruya konu yargılamanın kısmen karmaşık nitelikte olduğunu ortaya
koymaktadır. Bununla birlikte başvurucu hakkındaki yargılama sürecinin önemli
bir bölümünün tutuklu olarak sürdürüldüğü ve yaklaşık sekiz aylık sürenin
davanın görüleceği mahkemenin belirlenmesi için geçirildiği dikkate alındığında
ve davaya bütün olarak bakıldığında, 7 yıl 2 aydır devam eden yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
46. 6216 sayılı Kanun"un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
47. Başvurucu 50.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.
48. Başvuruda Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
49. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bursa 1. Ağır Ceza
Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.