Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2014/19527
Karar No: 2014/19527
Karar Tarihi: 16/11/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAYATİ KAYTAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/19527)

 

Karar Tarihi:16/11/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Hüseyin MECEK

Başvurucu

:

Hayati KAYTAN

Vekili

:

Av. Pınar AKDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, epilepsi hastası olan başvurucunun hapis cezasının infazına ara verilmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/12/2014 tarihinde Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 6/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 3/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından başvuruya ilişkin görüş sunulmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/9/2004 tarihli ve E.2004/98, K.2004/86 sayılı kararı ile "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin topraklarının tamamını veya bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf suç işlemek" eyleminden başvurucunun “ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası” ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu karar, Yargıtay ilgili dairesince 7/1/2005 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.

8. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/7/2008 tarihli E.2004/98, K.2004/86 sayılı ek kararı ile başvurucu hakkında hükmedilen "ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası", 04/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 6. maddesi gereğince "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" dönüştürülmüştür. Anılan karar temyiz edilmeksizin 6/8/2008 tarihinde kesinleşmiştir.

9. Başvurucu başvuru formunda bildirmediği bir tarihte Kırıkkale F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.

10. Başvurucu, beyanına göre 28/4/2009 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde beyin tümörü ameliyatı olmuş, bu ameliyattan sonra epileptik nöbetler geçirmesi nedeniyle cezaevinde üç kişilik odada tutulmaya başlamıştır.

11. Başvurucu 5/1/2010 tarihinde Ankara 1 No.lu F Tipi Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.

12. Başvurucu sonraki bir tarihte Denizli D Tipi Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir.

13. Anılan Cezaevinde bulunduğu dönemde Denizli Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunun 24/5/2012 tarihli ve 4714 sayılı raporu ile başvurucunun nadiren epileptik nöbet geçirdiği, ancak nöbet geçirdiğinde hızlı müdahale edilmesi için tek başına kalmayacağı bir koğuşta tutulmasının uygun olduğu bildirilmiştir.

14. Belirtilen rapora istinaden başvurucunun avukatı 3/6/2013 tarihli dilekçe ile Denizli Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunarak infazın ertelenmesi talebinde bulunmuştur.

15. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 7/6/2013 tarihli yazısı ile Denizli D Tipi Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun tam teşekküllü bir hastaneye sevk edilerek sağlık kurulu raporunun alınması istenmiştir.

16. Denizli Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunun 12/6/2013 tarihli ve 3065 sayılı raporunun ilgili kısımları şöyledir:

"OPERE BEYİN TÜMÖRÜ, SAĞ FRONTAL LOBDAN OPERE, POSTOP DEĞİŞİKLİK, NÜKS YOK + EPİLEPSİ HASTA İZLEMDE OLUP CEZA İNFAZ KURUMU KOŞULLARINDA HAYATINI YALNIZ İDAME ETTİREBİLECEĞİNE İTTİFAKLA KARAR VERİLDİ."

17. Anılan rapor üzerine Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 27/6/2013 tarihli ve 2012/7-259, 2013/203 sayılı kararı ile tıbbi raporlara göre başvurucunun hayatını ceza infaz kurumunda idame ettirebileceği gerekçesiyle başvurucunun infazın ertelenmesi (infaza ara verme) talebinin reddine karar verilmiştir.

18. Başvurucu 15/7/2013 tarihli dilekçe ile bu karara itiraz etmiştir.

19. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/8/2013 tarihli ve 2013/366 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun itirazının reddine karar verilmiştir.

20. Başvurucu yaklaşık bir yıl sonra yeniden sağlık kuruluna sevk edilmiştir.

21. Denizli Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunun 10/7/2014 tarihli ve 6490 sayılı raporu ile başvurucunun nadiren epileptik nöbet geçirdiği ancak nöbet geçirdiğinde hızlı müdahale edilmesi için tek başına kalmayacağı bir koğuşta tutulmasının uygun olduğu yönünde oybirliğiyle görüş bildirilmiştir.

22. Anılan rapor üzerine Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 25/7/2014 tarihli ve 2012/7-259, 2014/161 sayılı kararı başvurucunun infazın ertelenmesi (infaza ara verme) talebinin reddine karar verilmiştir. Anılan kararın ilgili kısımları şöyledir:

"... [H]ükümlünün daha evvelki erteleme talebine ilişkin Devlet Hastanesi Baştabipliği"nin 12/06/2103 gün ve 2013/3065 sayılı raporu ile hayatını ceza infaz kurumunda yalnız idame ettirebileceği bildirildiğinden 27/06/2013 gün ve 2012/7-259 İlam, 2013/203 [k]arar no sayılı kararımız ile talebin reddine karar verildiği, hükümlünün tekrar talebi üzerine Denizli Devlet Hastanesi Baştabipliğinin 10/07/2014 gün ve 6490 [r]apor [n]o sayılı rapor ile hükümlünün epileptik nöbet geçirdiğinde hızlı müdahale edilmesi için birden fazla kişinin bulunduğu bir koğuşta kalması halinde cezaevi koşullarında hayatını tek başına idame ettirebileceği bildirildiğinden, 5275 [s]ayılı Yasa"nın 16. [m]addesi gereği sağlık nedeniyle cezasının ertelenmesi/ara verilmesi talebinin reddine, aynı [K]anun"un 98. maddesi gereği kararın tebliğ tarihinden itibaren hükmü veren mahkemeye 7 gün içinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi."

23. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/8/2014 tarihli ve 2013/516 Değişik İş sayılı kararı ile aldırılan doktor raporları doğrultusunda verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

24. Ret kararı 18/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

25. Başvurucu 15/12/2014 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

26. Başvurucu, sonraki süreçte Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiş olup başvuru tarihi itibarıyla anılan Cezaevinde bulunmaktadır.

B. İlgili Hukuk

27. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 16. maddesi şöyledir.

"...

(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.

...

(6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir."

28. 5275 sayılı Kanun"un "Hükümlünün muayene ve tedavisi" kenar başlıklı 78. maddesi şöyledir:

"(1) Kurumun sağlık koşullarının düzenlenmesi, hükümlünün acil veya olağan muayene ve tedavisi kurumun hekimi tarafından yapılır. Genel veya hastalık nedeniyle yapılan tüm muayene ve tedavi sonuçları, sağlık izleme kartına işlenir ve dosyasında saklanır.

(2) Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile üniversitelerin sağlık kuruluşları, hükümlülerin tedavileri bakımından gerekli yardımları yapmakla görevlidirler.

(3) Rızası olsa bile hiçbir hükümlü üzerinde tıbbî deney yapılamaz."

29. 5275 sayılı Kanun"un "Hastaneye sevk" kenar başlıklı 80. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlünün sağlık nedeniyle hastaneye sevkine gerek duyulduğunda durum, kurum hekimi tarafından derhâl bir raporla ceza infaz kurumu yönetimine bildirilir."

30. 5275 sayılı Kanun"un "İnfazı engelleyecek hastalık hâli" kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:

"(1) Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 16/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu, epileptik nöbetlerin zamansız olarak hiçbir belirti vermeksizin ani olarak geliştiğini, nöbet esnasında bilincinin kapandığını ve dilinin boğazına kaçtığını, anında fark edilip müdahale edilmediği takdirde hayati tehlike doğduğunu, bu durumun hayatını yalnız başına idame ettiremeyeceği anlamı taşıdığını ve objektik olarak uygulanan yaptırımın amacı ile orantısız bir sonuç olduğunu, her bireyin hukuken kendinden sorumlu olduğunu ve başkasına bakmakla yükümlü olmadığını, başvuruya konu infaza ara verme talebinin reddine dair kararla yaşamına ilişkin sorumluluğun başkalarına havale edildiğini, cezaevinde olması nedeniyle devletin gözetim ve sorumluluğu altında bulunduğunu, tutulduğu F Tipi Cezaevinin kendine özgü koşullarının ruh ve beden sağlığına zararlı olduğunu, kronik hastalıkların ilerlemesine ve nüks etmesine zemin hazırladığını ve yaşam hakkını doğrudan etkilediğini, 5275 sayılı Kanun"un 16. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince, hapis cezasının infazına devam edilmesinin hükümlünün yaşamı için kesin bir tehlike oluşturması hâlinde cezanın infazının iyileşinceye kadar geri bırakılması gerektiğini, buna rağmen infazın geri bırakılmadığını, bu nedenle Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

33. Diğer yandan başvurucu bulunduğu cezaevinin, özel sağlık durumu nedeniyle hükmedilen cezadan beklenen amacın ötesinde eza düzeyini arttıran bir ıstırap mekânı haline geldiğini, ilgili raporlarla defaten tespit edilen şiddetli ve kapsamlı sağlık sorunları sebebiyle, tutulduğu infaz koşullarının sürece yayılmış bir işkence durumunu barındırdığını, devletin özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişilerin insan onuru ile bağdaşan koşullarda tutulmalarını sağlama ve infaz ile ilgili uygulamaların bu kişileri cezaevinde kalma dolayısıyla zorunlu olarak ortaya çıkan sıkıntı ve üzüntü seviyesinden daha fazla bir ıstıraba maruz bırakmama yükümlülüğü yüklediğini, tam teşekküllü devlet hastanesinin sağlık kurulu tarafından "tek başına kalmayacağı bir koğuşta tutulmasının uygun olduğu" yönünde görüş bildirildiğini, bu görüşün tek başına hayatını idame ettiremeyeceğinin tespiti mahiyetinde olduğunu, yaşamını idame ettirebilmek için başkalarının varlığına ihtiyaç duymasının, fiziksel acıyı manevi ıstırapla birleştirdiğini, bu nedenlerle Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

35. Başvurucunun şikâyetleri, herhangi bir ortamda yalnız kalmasının epilepsi hastalığı nedeniyle yaşamı yönünden risk oluşturması ve bu durum nedeniyle cezaevi koşullarında sürekli olarak başkalarının yardımına muhtaç olmasının manevi yönden ıstırap çekmesine neden olduğu iddiaları etrafında yoğunlaşmaktadır. Başvurucu bunun dışında, cezaevinde bulunduğu sırada herhangi bir şekilde epilepsi nöbeti geçirdiğinden veya bunun sonucunda çok ciddi bir hayati tehlike geçirdiğinden söz etmemektedir. Bu nedenle yaşam hakkı yönünden ayrıca incelemeyi gereken özel bir sorun ihtiva etmeyen somut başvuruda, başvurucunun öznel durumu ile cezaevi koşulları arasında var olduğunu iddia ettiği uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşmaması için gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığının incelenmesi yeterli görülmüştür.

1. Genel İlkeler

36. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

37. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa dahi- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir. Dolayısıyla yetkililerin bildikleri ya da bilmeleri gerektiği bir kötü muamele tehlikesinin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirleri almamaları durumunda devletin, 17. maddenin üçüncü fıkrası anlamında sorumluluğu ortaya çıkabilir. (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82).

38. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) ortak koruma alanı kapsamında bulunan diğer hak ve özgürlüklere sahiptirler. Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).

39. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus 5275 sayılı Kanun"un "İnfazda temel ilke" başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun"un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilir." şeklinde düzenleme ile açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla tutuklamaya veya hapis cezasına mahkûmiyete ilişkin bir kararın yerine getirilmesi için sağlanacak şartlar, insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, § 36).

40. Cezaevlerinde tutulan kişilerin maruz kaldığı maddi koşulların Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebilmesi için asgari bir eşiğe ulaşmış olması gerekir. Belirtilen asgari eşiğe ilişkin değerlendirilme; tutma koşulları ile ilgili tüm veriler, özellikle de muamelenin süresi, fiziksel ya da ruhsal etkileri ve bazen de mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu dikkate alınarak yapılmalıdır (K. A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 93; Rıda Boudraa, B. No: 2013/9673, 21/1/2015, § 60).

41. Bir muamelenin “insanlık dışı” olarak nitelendirilebilmesi için bunun tasarlanarak uygulanmış olmasının yanında bedensel yaralanma ya da fiziksel veya ruhsal acıya sebebiyet vermesi diğer taraftan bir muamelenin “aşağılayıcı” olarak nitelendirilebilmesi için mağdurlarını rencide edecek ve küçültecek ölçüde onlara korku, endişe, aşağılanma gibi duyguları hissettirmesi gerekir (K. A., § 94; Rıda Boudraa, § 61).

42. Anayasa’nın 17. maddesi cezaevinde tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).

43. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa"nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir "genel zorunluluk" getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının, yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).

44. Özgürlüğünden yoksun bırakılmakta olan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma ya da ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması veya belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir.

45. Bedensel engeli nedeniyle yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalması yaşamı yönünden risk oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hale gelmiş olması da o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte, kişinin öznel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların "insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele" düzeyine ulaşmaması için bir takım tedbiler alınması gerekir.

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

46. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hale gelmiş olması, o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Başvurucunun durumunun da bu çerçevede değerlendirilmesi ve öznel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğu giderecek tedbirlerin alınıp alınmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerekir.

47. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin -tedavisi imkânsız bir hastalığa yakalanılmış olsa da- sağlık nedenleriyle, tutulu bulunan bir kişinin serbest bırakılması “genel yükümlülüğünü” üye devletlere yüklemediğini, bununla birlikte çok istisnai ve ciddi koşullarda, iyi bir ceza adaletinin gerçekleştirilmesi adına insani nitelikli birtakım tedbirlerin alınmasının gerekli olduğu durumların ortaya çıkmasının mümkün olduğunu kabul etmektedir. AİHM"e göre kişilerin klinik tablosu özgürlükten yoksun bırakılmayı gerektiren infaz şekillerinde dikkate alınması gereken unsurlardan birini oluşturmaktadır. Bu husus özellikle ölümcül hastalığa yakalanmış kişiler veya sağlık durumu sürekli şekilde cezaevi koşulları ile uyumsuz hâle gelmiş kişilerin tutulmaları ile ilgili durumlarda geçerlidir (Gülay Çetin/Türkiye, B. No: 44084/10, 5/3/2013, § 102).

48. Başvurucu beyanına göre 28/4/2009 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde beyin tümörü ameliyatı olmuş ve epileptik nöbetler geçirmeye başlamıştır. Denizli Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunun 24/5/2012 tarihli raporu ile başvurucunun nadiren epileptik nöbet geçirdiği, ancak nöbet geçirdiğinde hızlı müdahale edilmesi için tek başına kalmayacağı bir koğuşta tutulmasının uygun olduğu bildirilmiştir. Anılan Sağlık Kurulunun 12/6/2013 tarihli raporunda da benzer tıbbi tespitlere yer verilerek cezaevi koşullarında hayatını yalnız başına idame ettirebileceği yönünde oybirliğiyle görüş bildirilmiştir. Bu rapora istinaden başvurucunun infazın ertelenmesi (infaza ara verme) talebinin reddine karar verilmiştir. Başvurucu yaklaşık bir yıl sonra yeniden hastaneye sevk edilmiş ve aynı Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 10/7/2014 tarihli raporda önceki raporlarla aynı tespitlere yer verilmiştir. Anılan rapora istinaden başvurucunun infazın ertelenmesi (infaza ara verme) talebinin tekrar reddine karar verilmiştir.

49. Başvurucunun sağlık durumuyla ilgili raporlarda, hastalığının cezaevinde bulunma nedeniyle tek başına yaşamını sürdürmesine engel olmadığı belirtilmiş olup rahatsızlığın geri dönülmez bir noktaya ulaştığı yönünde bir tespit de bulunmamaktadır. Başvurucu, rahatsızlığının cezaevi şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle kötüleştiği ve bu nedenlerle doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı yönünde bir delil ortaya koymamıştır.

50. Epileptik nöbetler geçirmeye başladıktan sonra cezaevinde üç kişilik odada tutulmaya başlandığını ifade eden başvurucu bu uygulamada sağlık durumuyla uyumsuzluk oluşturacak herhangi bir değişikliğe gidildiğine dair bir bilgi sunmamıştır. Öte yandan başvurucu, Cezaevinde bulunduğu sırada herhangi bir şekilde epilepsi nöbeti geçirdiğinden, böyle bir nöbet sonrası yaşadıklarından, hiç veya yeterli düzeyde tıbbi yardım sağlanmadığından, aynı odayı paylaştığı hükümlülerin mevcut rahatsızlığı nedeniyle sergiledikleri olumsuz tutumlarından söz etmemiştir.

51. Başvurucunun yukarıda zikredilen raporlarla tespit edilen sağlık durumuna rağmen hakkında alınan tedbirlerin yetersiz olduğu ve mahkûmiyet kararına bağlı hapis cezasının infaz koşullarının buna bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe soktuğu ve dolayısıyla başvurucunun hapis cezasının infazına devam edilmesinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağını ihlal etmediğinden başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

52. Açıklanan nedenlerle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi