Esas No: 2014/15254
Karar No: 2014/15254
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HARUN YALÇIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/15254) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Fatma
KARAMAN ODABAŞI |
Başvurucular |
: |
Harun YALÇIN
ve diğerleri [Bkz. ekli tablonun (B) sütunu] |
Vekili |
: |
Av. Barış
YAVUZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurular, hak sahibi olunduğu iddia edilen dairelerin
bulunduğu apartmanın yapı ruhsat ve projesine aykırı inşa edilmiş olması ve
güvenlik gerekçesiyle boşaltılmasından sonra kendiliğinden yıkılması üzerine
açılan davaların reddedilmesi sebebiyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde Diyarbakır Bölge İdare
Mahkemesi Başkanlığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir
3. Birinci Bölüm ve İkinci Bölüm Komisyonlarınca 29/5/2015 ve
15/7/2015 tarihlerinde, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölümler
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanları tarafından muhtelif tarihlerde, başvuruların
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü 27/1/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
3/2/2016 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 18/2/2016 tarihinde ibraz etmişlerdir.
7. Anayasa Mahkemesi tarafından ekli tablonun (A) sütununda
başvuru numaraları belirtilen dosyaların konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle
2014/15254 başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/15254
başvuru numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru
dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.
8. Anayasa Mahkemesince Merkezî Nufüs
İdaresi Sistemi"nden yapılan sorgulama neticesinde ekli tablonun (B) sütununun
7., 13. ve 19. sıralarında belirtilen başvuruculardan Abdülkerim Demircan"ın
bireysel başvuru tarihinden önce 29/4/2011 tarihinde, Hüseyin Ayçiçek"in
bireysel başvuru tarihinden önce 22/8/2008 tarihinde ve Ali Ergin"in bireysel
başvuru tarihinden önce 2/4/2012 tarihinde vefat ettikleri tespit edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucular tapu kayıtlarına göre Diyarbakır ili Merkez
ilçesi Kayapınar mahallesi, 5914 ve 5915 parsel
sayılı arsa vasıflı taşınmaz üzerinde bulunan Alkan 1 adlı apartmanda tapu dışı
(harici) satış yoluyla aldıklarını iddia ettikleri dairelerde ikamet etmekte
iken yapı ruhsat ve projesine aykırı inşa edildiği ve tehlike arz ettiği fark
edilen apartman güvenlik gerekçesiyle 7/11/2006 tarihinde Kayapınar
İlk Kademe Belediye Başkanlığı (Belediye) tarafından boşaltılmıştır.
11. Belediyenin 8/11/2006 tarihli yazısına istinaden teknik
elemanlardan oluşturulan heyet tarafından Alkan 1 Apartmanı üzerinde yapılan
incelemeler neticesinde hazırlanan 8/11/2006 tarihli teknik raporda, apartmanın
kolonlarında meydana gelen hasarlar sebebiyle apartman sakinleri tarafından
yaptırılan, hiçbir mühendislik hesabına dayanmayan mantolama, sıva ve
güçlendirme çalışmalarının hasarın devam etmesini önleyemediği ve önlemesinin
beklenemeyeceği, bodrum+zemin+4 kat (B+Z+4 kat) olarak projelendirilen
apartmanın uygulamada bodrum+zemin+8 kat (B+Z+8 kat) olarak inşa edildiği,
kolonlarda basınç ezilmesi meydana geldiği, taşıyıcı sistemi oluşturan beton ve
donatı malzemelerinin korozyona uğradığı vb. hususlar tespit edilerek
apartmanın mevcut hâliyle tehlike arz ettiği, ayrıntılı inceleme yapılmadan
apartmanın kullanıma açılmaması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca Belediyenin
8/11/2006 tarihli yazılarına istinaden Dicle Üniversitesi Rektörlüğünden alınan
11/12/2006 tarihli inceleme raporu ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye
Başkanlığından (Büyükşehir Belediyesi) alınan 9/11/2006 tarihli teknik raporda
da benzer hususlara temas edilerek yapının tehlike arz ettiği vurgulanmıştır.
12. Belediye 21/11/2006 tarihinde ilgili kurumlara yazı
göndererek apartmanın boşaltılmış olduğunu belirtmiş ve su, elektrik, telefon
şebeke hatlarının bağlantılarının kesilmesini talep etmiştir.
13. Tapu kayıtlarına göre apartmanın üzerinde bulunduğu arsanın
maliki olduğu anlaşılan M.A.ya gönderilen 12/1/2007
tarihli yazı ile alınan teknik raporlara istinaden apartmanın tehlike arz
ettiği, boşaltıldığı ve yıktırılması gerektiği belirtilerek arazi malikince
yıkım işleminin gerçekleştirilmesi hususu Belediye tarafından bildirilmiş;M.A., 6/2/2007 tarihli cevap dilekçesi ile
mülkiyeti kendisine ait olan taşınmaz üzerinde bulunan apartman ile ilgisinin
bulunmadığını, apartmanın kendisi tarafından yapılmadığını ve bu hususta
kimseyle sözleşmesinin bulunmadığını, apartmanın haksız inşaat hükümlerine tabi
olduğunu, yıkımı gerçekleştirecek ekonomik durumunun bulunmadığını belirterek
gereğinin yapılmasını istemiştir.
14. Alkan 1 isimli apartmanın sakinleri olan başvurucular,
apartmanın hâlihazır durumunun iskâna elverişli olup olmadığının ve uğradıkları
maddi zararların ayrı ayrı tespit edilmesi için 1/2/2007 tarihinde Diyarbakır
1. Asliye Hukuk Mahkemesinde delil tespiti talebinde bulunmuşlardır.
15. Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/18 Değişik İş
sayılı dosyası kapsamında 2/2/2007 tarihinde yapılan keşif sonrasında
düzenlenen 12/4/2007 tarihli bilirkişi raporunda 8/11/2006 tarihli teknik
rapordaki benzer hususlar tespit edilerek apartmanın tümünün boşaltıldığı,
apartmana ait yapı kullanım belgesinin bulunmadığı belirtilerek her bir
dairenin tespit tarihi itibarıyla değeri belirlenmiştir.
16. Alkan 1 Apartmanı 4/2/2007 tarihinde kendiliğinden
çökmüştür.
17. Alkan 1 Apartmanı"nın çökmesine ilişkin olarak Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2007/2553 Soruşturma sayılı dosya
kapsamında alınan 8/3/2007 tarihli bilirkişi raporunda, yapı ruhsatına göre
B+Z+4 katlı üç blok olarak yapılması gereken apartmanın B+Z+8 katlı tek blok
olarak projesine, ruhsatına ve tekniğe aykırı şekilde yapıldığı, apartmanın
bodrum ve zemin katlarında bulunan düşey taşıyıcı sistem elemanlarının çoğunda
boyuna donatıların burkulması ve bu kolonların taşıma gücünü yitirerek plastik
mafsala dönüşmesi ile apartmanın taşıyıcı elemanlarının taşıma gücü sınırını
geçerek yıkıldığı belirtilmiştir.
18. Başvurucular, vekilleri aracılığıyla 26/4/2007 tarihinde
Büyükşehir Belediyesine ve 26/4/2007 ile 17/5/2007 tarihlerinde Belediyeye
başvurarak Alkan 1 isimli apartmanın çökmesi nedeniyle maddi ve manevi zarara
uğradıklarını belirterek zararlarının karşılanmasını istemişlerdir. Büyükşehir
Belediyesinin 15/5/2007 tarihli ve Belediyenin 24/5/2007 tarihli cevap yazıları
ile olay sebebiyle idarelerin kusur ve sorumluluğunun bulunmadığı
belirtilmiştir.
19. Başvurucular apartmanın Büyükşehir Belediyesince gerekli
kontrol ve denetimlerinin yapılmadığını, Belediyenin de yapı ruhsatına aykırı
olduğu anlaşılan apartmanı yapı ruhsatına uygun hâle getirmek için hiçbir
çalışma yapmadığını belirterek maddi ve manevi zararlarının karşılanması
istemiyle ekli tablonun (C) sütununda belirtilen tarihlerde Büyükşehir
Belediyesi ve Belediye aleyhine Diyarbakır 1. ve 2. İdare Mahkemelerinde tam
yargı davası açmışlardır.
20. Mahkemelerce ekli tablonun (D) sütununda tarih ve sayıları
belirtilen kararlar ile davaların reddine karar verilmiştir. Kararların
gerekçeleri benzer mahiyette olup ekli listenin (D) sütununun 1. satırında
belirtilen kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Mahkememizin ... tarihli ara kararı ile
davacı vekilinden dava konusu taşınmazın (Alkan 1 Apt. No: ...) davacıya
aidiyetini gösterir belgelerin (tapu kaydı) istenilmiş olup, ... davacıya ait
resmi tapu kaydının bulunmadığının belirtildiği görülmüştür. Danıştay 6.
Dairesinin 21.09.2007 gün ve E: 2005/2790 K: 2007/5059 sayılı kararında da
ifade edildiği üzere taşınmaz mülkiyetinin asıl belirleyici unsurun tapu senedi
olup, malikliğintapu kaydı ile ispatlanabileceği
ortadadır.
Olayda davalı idarelerden Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesince verilen savunma dilekçesinde davacının söz konusu
taşınmazın maliki olmadığı iddiasında bulunulmuştur. Dosyada bulunan
belgelerden dava konusu taşınmazın Kayapınar
Mahallesi 5914-5915 sayılı parsellerde bulunduğu, Diyarbakır 2. Bölge Tapu
Sicil Müdürlüğünün 22.11.2006 günlü yazısı ekinde bulunan tapu kayıt
örneklerinden söz konusu parsellerin hala arsa vasfında göründüğü, burada kat
mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmadığı, bu durumun savunmaya cevap
dilekçesinde davacı vekilince de kabul edildiği görülmektedir.
Davada davacı tarafından oturduğu dairedeki
eşya veya başka bir malvarlığı zararı değil kendisine ait olduğu iddia edilen
Alkan 1 apartmanı ... nolu dairenin bağımsız bölüm
değerinin istenildiği açıktır.
Buna göre, ... çöken ...Alkan 1 Apartmanı ...
numaralı dairenin davacıya ait olduğuna ilişkin hukuken kabul edilebilir
belgelerin sunulamadığı, bu şekilde malikliğin
kanıtlanamadığı, tazminat davalarında kişilerin zararlarının tazmin
edilebilmesi için her şeyden önce zarara uğrayan malvarlığı ile davacı
konumundaki şahıs arasında hukuki bir bağ olması, söz konusu kişinin bahsi
geçen malvarlığı üzerinde bir menfaatinin bulunması gerektiği, dava konusu
olayda ise çöken daire ile davacı şahıs arasında bu türden bir bağın ortaya
konulamadığı, başka bir deyişle davacının hukuken korunabilecek bir menfaatinin
bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla; zararın davacıya ait olduğu
hukuken kabul edilebilir delillerle davacı tarafından ispatlanamadığından,
tazminat hukuku çerçevesinde davacı adına tazminata hükmedilme olanağı
bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, bilirkişi raporlarından da
anlaşıldığı üzere söz konusu binanın proje ve ruhsatına göre farklı yapıldığı,
beton dayanımının çok düşük düzeyde olduğu, betonların tekniğine uygun
dökümlerinin yapılmadığı, B+Z+4 kat olarak projelendirilip ruhsat alınmış olan
yapının ruhsata aykırı olarak üzerine ek olarak 4 kat daha çıkıldığı, bu
şekilde yapının B+Z+8 kat olarak yapılmasından dolayı yapının taşıyamayacağı
yüklere maruz bırakıldığı, başka bir deyişle yapının ruhsata aykırı olduğu,
iskan ruhsatının da bulunmadığı, malzeme kalitesizliği sebebi ile sadece
ruhsata aykırı katların değil binanın tümünün yıkılmasının gerektiği, zira
idarece de arsa maliki olan M.A.dan yıkımın
yapılmasının istenildiği, binanın bu denli yetersiz olmasında yapı
müteahhitlerinin başlıca sorumlular olduğu, teknik standartlara uygun olmayan
ve yetersiz malzeme kullanıldığı ortada olan binanın yıkılmasında idari
faaliyet ile zarar arasında nedensellik bağının bulunmadığı, bu itibarla da
davalı idarelerce tazmini gereken bir zararın da söz konusu olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
Davalı
belediyelerin zamanında denetim yapmakta eksiklikleri var ise de; bu durum
belediye ilgilileri hakkında açılacak adli veya idarisoruşturmanın
konusu olabilecek olup, tazmini istenen zarar idarenin bu eksikliğine
bağlanamaz.
Zira Danıştay 6. Dairesinin 21.04.2006 gün ve
E: 2004/1430 K: 2006/2170 sayılı kararı da bu yöndedir.
Sonuç itibariyle; davacının zararın kendisine
ait olduğunu ispatlayamaması ve zarar ile idari faaliyet arasındaki illiyet
bağının oluşmaması sebebiyle davacı adına maddi ve manevi tazminata
hükmedilmesi hukuken mümkün değildir."
21. Temyiz üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin 18/12/2012
tarihli ve E.2009/2147, K.2012/7913 sayılı ilamıyla ekli listenin 23. satırında
belirtilen dosyaya konu İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır. Öte yandan
ekli listede yer alan diğer dosyalara konu İlk Derece Mahkemeleri kararları
Danıştay Altıncı Dairesinin 19/10/2010 tarihli ilamları ile bozulmuştur. Bozma
ilamlarının gerekçelerinin ilgili kısımları şöyledir:
"..., olayda her ne kadar
uyuşmazlık konusu ruhsatsız yapının davacı adına düzenlenmiş tapu kaydı
bulunmamakta ise de davacı tarafından açıktan satış yoluyla satın alındığı ve
sözü edilen konutta oturduğuna ilişkin ikametgah senedinin bulunduğu, davalı
idarelerce elektrik ve su hizmetlerinden yararlandırıldığına ilişkin belgeler eklendiği
görüldüğünden bu uyuşmazlıkta davacının, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan
zararının doğup doğmadığının incelenmesi gerekir.
Buna göre, uyuşmazlığın davalı idarelerin
hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı yönünden incelemeye gelince, uyuşmazlık
konusu yapı için 1993 yılında zemin+4 normal kat için dönemin yetkili idaresi
olan Diyarbakır Belediye Başkanlığı tarafından inşaat ruhsatı verildiği, ancak
on yılı geçkin bir süre boyunca her hangi bir kontrol veya denetim yapılmadığı
ve 2006 yılında yıkım tehlikesi altında bulunduğu anlaşılması üzerine binanın
tahliyesi yolunda işlem tesis edilmiş ise de, sözü edilen yapının ruhsata
aykırı olarak 4 kat yerine 8 kat ve fen ve inşaat tekniklerine aykırı
yapıldığı, davalı idarelerin uzunca bir süre denetim yükümlülüklerini yerine
getirmediği, böylece hizmetin geç işlemesi nedeniyle zararın doğduklarına sebep
oldukları tartışmasızdır. Diğer taraftan gerek yapıyı yapanın ruhsata, fenne ve
inşaat tekniklerine aykırı bina yapması ve fenni mesulün de gerekli gözetimi
yaparak durumu yetkili idareye bildirmemesi ve davacının da bu tür bir yapıyı
satın alması nedenleriyle kusurlarıyla zararın doğmasında etkin oldukları da
kuşkusuzdur. Sonuç olarak birden fazla tarafın ihmal ve kusurlarıyla zararın
doğmasına sebep olduğu açık olduğuna göre İdare Mahkemesince ... gerek
tarafların gerek üçüncü kişilerin zararın oluşumundaki kusur oranları
belirlenmek suretiyle uyuşmazlık hakkında yeniden karar verilmesi
gerekmektedir."
22. Bozma ilamları üzerine dosyaların gönderildiği Diyarbakır 1.
ve 2. İdare Mahkemeleri ekli tablonun (E) sütununda belirtilen tarihlerde ve
aynı gerekçelerle verdikleri kararlar ile ilk kararlarında ısrar etmişlerdir.
23. Başvurucular tarafından ısrar kararlarının temyiz edilmesi
üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 12/11/2012 tarihinde ortak
gerekçeyle verdiği kararlarla, İlk Derece Mahkemelerince verilen kararların
usul ve hukuka uygun bulunduğu, ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın
bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle ısrar
kararlarını onamıştır.
24. Karar düzeltme istemleri ise aynı Kurulun 9/6/2014 tarihinde
ortak gerekçe ile verdiği kararlar ile reddedilmiştir. Ekli listenin 23.
satırında belirtilen dosyada ise karar düzeltme istemi Danıştay Altıncı Dairesinin
24/12/2014 tarihli ve E.2013/6514, K.2014/9352 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
25. Kararlar, başvuruculara muhtelif tarihlerde tebliğ
edilmiştir.
26. Başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
27. 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu"nun 20.
maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Yapı:
a) Kuruluş veya kişilerce kendilerine ait
tapusu bulunan arazi, arsa veya parsellerde,
b)
Kuruluş veya kişilerce, kendisine ait tapusu bulunmamakla beraber kamu kurum ve
kuruluşlarının vermiş oldukları tahsis veya irtifak hakkı tesis belgeleri ile,
İmar planı, yönetmelik, ruhsat ve eklerine
uygun olarak yapılabilir.
28. 3194 sayılı Kanun"un 21. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar
için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında
belediye veya valiliklerden (....) yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir.
Ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir
değişiklik yapılması da yeniden ruhsat alınmasına bağlıdır. ..."
29. 3194 sayılı Kanun"un 30. maddesi şöyledir:
"Yapı tamamen bittiği takdirde tamamının,
kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının
kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye, valilik (...)
bürolarından; 27 nci maddeye göre ruhsata tabi
olmayan yapıların tamamen veya kısmen kullanılabilmesi için ise ilgili belediye
ve valilikten izin alınması mecburidir. Mal sahibinin müracaatı üzerine,
yapının ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasında fen bakımından
mahzur görülmediğinin tespiti gerekir.
Belediyeler, valilikler (...) mal sahiplerinin
müracaatlarını en geç otuz gün içinde neticelendirmek mecburiyetindedir. Aksi
halde bu müddetin sonunda yapının tamamının veya biten kısmının kullanılmasına
izin verilmiş sayılır.(...)
Bu maddeye göre verilen izin yapı sahibini
kanuna, ruhsat ve eklerine riayetsizlikten doğacak mesuliyetten kurtarmayacağı
gibi her türlü vergi, resim ve harç ödeme mükellefiyetinden de kurtarmaz."
30. 3194 sayılı Kanun"un 32. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat
alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya
ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce
(...) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması
üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı
mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine
asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshasıda muhtara bırakılır.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı
sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden
veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın
giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu,
inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve
inşaatın devamına izin verilir.
Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata
aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu
kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı
sahibinden tahsil edilir."
31. 3194 sayılı Kanun"un 39. maddesi şöyledir:
"Bir kısmı veya tamamının yıkılacak
derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen
yapıların sahiplerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya
valilikçe on gün içinde tebligat yapılır. Yapı sahibinin bulunmaması halinde
binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası
tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla
birlikte bir zabıtla tespit edilir.
Tebligatı
müteakip süresi içinde yapı sahibi tarafından tamir edilerek veya yıktırılarak
tehlike ortadan kaldırılmazsa bu işler belediye veya valilikçe yapılır ve
masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir.
Alakalının
fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya
valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının
boşaltılmasını icabettiriyorsa mahkeme kararına lüzum
kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye ettirilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
33. Başvurucular, tapu dışı (harici) satış yoluyla aldıklarını
ve hak sahibi olduklarını iddia ettikleri dairelerin bulunduğu apartmanın yapı
ruhsat ve projesine aykırı inşa edilmiş olduğunu ve güvenlik gerekçesiyle
boşaltılmasından sonra kendiliğinden yıkıldığını, zararlarının karşılanması
için Belediyeye ve Büyükşehir Belediyesine yaptıkları başvurunun ve açtıkları
davaların reddedildiğini belirterek;
i. Söz konusu adreslerde elektrik, su ve telefon
aboneliklerinin, seçmen kayıtlarının bulunması, buna ilişkin fatura ve
kayıtların sunulmasına rağmen resmî tapu belgelerinin bulunmaması nedeniyle
hukuken korunabilecek bir menfaatlerinin olmadığı değerlendirmesinin hatalı
olduğunu, yine Belediye ve Büyükşehir Belediyesinin kontrollerini ve gerekli
denetimlerini yapmaması, yapı ruhsatına aykırı binanın yapı ruhsatına uygun
hâle getirilmesi için hiçbir çalışma başlatılmaması neticesinde yapının
çökmesine sebebiyet verildiğini, mülkiyetin korunması hususunda devletin
pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle Anayasa"nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet haklarının,
ii. Uğradıkları zararların tazmini talebiyle açtıkları davaların
yedi yılı aşkın sürede sonuçlanması ve makul sürede bitirilememesi nedeniyle
Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
haklarının,
iii. Ekli listenin 23. satırında yer alan dosya dışında kalan
diğer dosyalara konu yargılamada İlk Derece Mahkemelerinin ısrar kararlarını
temyiz mercii sıfatıyla inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun
temyiz isteminin reddine ilişkin kararlarında iddia ve itirazlarının
karşılanmaması, kararların gerekçesiz olması nedeniyle Anayasa"nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşler; ihlallerin tespiti ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde
bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesince Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi üzerinden
yapılan incelemede ekli tablonun (B) sütununun 7., 13. ve 19. sıralarında
belirtilen başvuruculardan Abdülkerim Demircan"ın, Hüseyin Ayçiçek"in ve Ali
Ergin"in bireysel başvuru tarihinden önce vefat ettiği anlaşıldığından (bkz. §
8) adı geçen başvurucular yönünden incelemenin ayrı başlık altında yapılması
uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Başvurucular Abdülkerim Demircan, Hüseyin
Ayçiçek ve Ali Ergin Yönünden İnceleme
35. Başvurucuların
vekili; çöken apartmanda bulunan dairelerin başvuruculara aidiyetini gösteren
tapu kaydı bulunmamakla birlikte elektrik, su ve telefon aboneliklerine, seçmen
kayıtlarına ilişkin fatura ve kayıtların dikkate alınmadığını, Belediye ve
Büyükşehir Belediyesinin kontrolleri ve gerekli denetimleri yapmaması,
apartmanın yapı ruhsatına uygun hâle getirilmesi için çalışma başlatılmaması ve
mülkiyetin korunması hususunda devletin pozitif yükümlülüklerini yerine
getirilmemesi sebepleriyle zarar meydana geldiğini, Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun temyiz isteminin reddine ilişkin kararlarında temyiz
dilekçesinde belirtilen iddia ve itirazlarının karşılanmadığını ve uğranılan
zararların tazmini talebiyle idari yargıda açılan tam yargı davalarının makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek başvurucuların mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında, bireysel başvurunun ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler
tarafından yapılabileceği düzenlenmiştir.
37. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun"un
45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa"da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
(Sözleşme) ve buna ek Türkiye"nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese,
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla
medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava
ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22,
25/12/2012, § 24).
38. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 34.
maddesinde yer alan "mağdur" kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da
ihmalden doğrudan etkilenen kişinin kast edildiğini belirtmiş (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95,
28/10/1999, § 50); hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce
ölmesi durumunda mağdurluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle hukuken bir
başkasının ölen kişi adına bireysel başvuruda bulunamayacağına karar vermiştir
(Davut Kaya, Zöhre
Polat/Türkiye, B. No: 2794/05, 40345/05, 21/10/2008).
39. 11/1/2011
tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 43. maddesinde, hukuki işlemden
doğan temsil yetkisinin, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça veya işin
özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine
karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas etmesi durumlarında sona
ereceği düzenlenmiş; aynı Kanun"un 513. maddesinde ise sözleşmeden veya işin
niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşmenin, vekilin veya vekâlet verenin
ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ereceği
belirtilmiştir.
40. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 28.
maddesine göre gerçek kişiler hakkında sağ doğmakla başlayan kişilik ölümle
sona ermekte olup ölüm ile kişiliği sona erenler için artık hak ve fiil ehliyetine
sahip olduklarından söz etmeye olanak bulunmamaktadır. 6098 sayılı Kanun"un
anılan hükümlerinden anlaşıldığı üzere ise hukuki işlemden doğan vekâlet veren
ile vekil arasında temsil yetkisine dair sözleşme, aksi kararlaştırılmadıkça
veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça tarafların birinin ölümü, ehliyetini
kaybetmesi veya iflası ile hiçbir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden son
bulacaktır (Abdurrehman URAY, B. No: 2013/6140,
5/11/2014, § 28).
41. 6216 sayılı Kanun"un 51. maddesinde, bireysel başvuru
hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama
giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından
fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebileceği düzenlenmiştir.
Yine, 12/7/2012 tarihli ve 28351 sayılı Resmî Gazete"de
yayımlanan Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 83.
maddesinde, başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki
davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit
edilmesi hâlinde başvurunun reddedileceği ve yargılama giderleri dışında,
ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere
disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verileceği belirtilmiştir.
42. İlgili düzenlemeler vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir
kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça
öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının
hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının,
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda
bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu
gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (Mehmet Güven Ulusoy, [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31;
S.Ö., B. No: 2013/7087,
18/9/2014, § 28).
43. Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek
olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması,
başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi
verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu
değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında
mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat
oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak
kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya
tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mehmet Güven Ulusoy, § 32; S.Ö.,
§ 29).
44. Başvuru konusu olayda başvuruculardan Abdülkerim Demircan
Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde açılan dava aşamasında İlk Derece Mahkemesince
verilen direnme kararından önce 29/4/2011 tarihinde, Hüseyin Ayçiçek Diyarbakır
1. İdare Mahkemesince verilen karar üzerine Danıştay Altıncı Dairesinin bozma
ilamından önce 22/8/2008 tarihinde, Ali Ergin ise Diyarbakır 2. İdare
Mahkemesinde açılan davada direnme kararı üzerine temyiz incelemesi devam
ederken 2/4/2012 tarihinde vefat etmiş, daha sonra Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun onama ve karar düzeltme talebinin reddine ilişkin
hükümlerinin ardından başvurucu vekili tarafından anılan yargılamalar sonucunda
başvurucuların adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasıyla
bireysel başvurular yapılmış, başvuru formlarında başvurucuların öldükleri
konusunda bir bilgiye yer verilmemiştir.
45. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel
başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından
bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray, § 30).
46. Açıklanan nedenlerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş
başvurucular adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan
bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
47. Bu durumda Avukat Barış Yavuz aleyhine Anayasa Mahkemesini
yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun"un 51. maddesi
ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 1.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi
gerekir.
b. Ekli Tablonun B Sütununda Belirtilen Diğer
Başvurucular Yönünden İnceleme
i. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
48. Başvurucular, çöken apartmanda bulunan dairelerin
kendilerine aidiyetini göstermesi bakımından tapu kaydı bulunmamasına rağmen
elektrik, su ve telefon aboneliklerine, seçmen kayıtlarına ilişkin fatura ve
kayıtların dikkate alınmadığını belirtmişler, ayrıca Belediye ve Büyükşehir
Belediyesinin kontrollerini ve gerekli denetimlerini yapmaması, apartmanın yapı
ruhsatına uygun hâle getirilmesi için çalışma başlatılmaması ve mülkiyetin
korunması hususunda devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmemesi
sebepleriyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
49. Bakanlık görüş yazısında, mülkiyet hakkı konusundaki ihlal
iddialarının incelenebilmesi için öncelikli olarak korunmaya değer mülkiyete
ilişkin bir menfaate sahip olunduğunun başvurucular tarafından ispatlanması ve
meşru beklenti durumunun değerlendirilmesi gerektiğini belirterek şikâyetin
incelenmesinde belirtilen hususların da dikkate alınması gerektiğini
bildirmiştir.
50. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında tapu kaydı
bulunmaması sebebiyle uğranılan zararların dikkate alınmamasının sosyal devlet
anlayışına aykırı olduğunu belirtmişlerdir.
51. Başvurucuların ihlal iddialarına konu olan mülkiyet hakkı,
Anayasa"nın 35. ve Sözleşme"ye ek (1) No.lu
Protokol"ün 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa"nın 35. maddesinde herkesin,
mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı
amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum
yararına aykırı olamayacağı belirtilmiş; Sözleşme"ye
ek (1) No.lu Protokol"ün 1. maddesinde ise, her gerçek ve tüzel kişinin mal ve
mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkının olduğu, bir kimsenin
ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası
hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği,
bu hükümlerin devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını
düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini
sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları
hakka halel getirmeyeceği ifade edilmiştir.
52. Öte yandan 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebileceği düzenlenmiştir.
53. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının
ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu "sahip olunan bir mülk"e ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin
bulunması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu,
B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 26).
54. Öte yandan "sahip olunan şey" kavramı, Sözleşme ve
Anayasa"daki düzenlenmeler açısından özerk bir kavram olarak ele alınıp
değerlendirilmektedir (Selçuk Emiroğlu,§
27). Belli durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir "alacağı"
elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti", Anayasa ve Sözleşme"nin
ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkının güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi,
B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37).
55. Anayasa"nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı,
kapsam itibariyle 4721 sayılı Kanun"da yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı
değildir (İhsan Vurucuoğlu,
B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 30). Başvurucular, çöken apartmanda bulunan ve
tapu dışı (harici satış) yoluyla aldıklarını belirttikleri dairelerde
oturduklarını, tapu kaydı bulunmamasına rağmen elektrik, su ve telefon
abonelikleri, seçmen kayıtlarına ilişkin fatura ve kayıtların bulunduğunu
belirtmişlerdir. Bu bakımdan, başvurucuların somut olay nedeniyle en azından
mal varlığı değerlerine ve bu değerdeki ekonomik azalmalara yönelik olarak
meşru beklentilerinin varlığı değerlendirilebilecektir.
56. Öte yandan, mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde kamusal
yarar ile bireysel yarar arasındaki adil denge korunmalıdır. Adil dengenin
korunması bir çok etkenle ilişkili olup kural olarak Sözleşme’ye
ek (1) No’lu Protokol’ün 1. maddesi usule ilişkin
güvenceleri içermese de, başvurucuya mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye karşı
yetkili makamlar önünde ve uygulamada etkili bir hukuk yolu sağlanmalıdır.
57. Somut olayda, başvurucular Alkan 1 isimli apartmanın çökmesi
sebebiyle uğranılan zararların tazmini için ilk olarak Büyükşehir Belediyesi ve
Belediyeye başvurmuşlar, başvuruların reddi üzerine maddi ve manevi
zararlarının karşılanması için Diyarbakır 1. ve 2. İdare Mahkemelerinde tam
yargı davaları açmışlardır (bkz. §§ 18, 19). Mahkemelerce, sunulan bilgi ve
belgeler toplanmak ve deliller değerlendirilmek suretiyle davaların reddine
karar verilmiştir (bkz. § 20). Temyiz üzerine ekli listenin 23. satırında
belirtilen dosyada verilen kararın onanmasına, ekli listede yer alan diğer
dosyalarda verilen kararların ise bozulmasına karar verilmiş, bozma üzerine İlk
Derece Mahkemelerince verilen ilk kararlarda ısrar edilmesi üzerine bu
kararların temyiz incelemesini yapan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca
ısrar kararları onanmış, karar düzeltme istemleri ise reddedilmiştir. Bu
kapsamda başvuruculara, mülkiyet hakkına yönelik müdahaleye karşı yetkili makamlar
önünde itiraz etme olanağının tanındığı değerlendirilmiştir.
58. Yine, başvurucular apartman dairelerinin kendilerine
aidiyetini gösteren bir kısım delillerin dikkate alınmaması, Belediye ve
Büyükşehir Belediyesinin kontrollerini ve gerekli denetimlerini yapmaması,
apartmanın yapı ruhsatına uygun hâle getirilmesi için çalışma başlatılmaması ve
mülkiyetin korunması hususunda pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmemesi
sebepleriyle apartman dairelerinin kaybından dolayı mülkiyet haklarının ihlal
edildiğinden şikâyet etmektedirler.
59. Somut olayda, İlk Derece Mahkemelerince yapılan yargılama
sonunda, sunulan deliller ve alınan bilirkişi raporları da değerlendirilmek
suretiyle, başvurucularca apartman dairelerine ait tapu kayıtlarının
sunulamadığı, zararın tazmini yönünden apartman daireleri ile başvurucular
arasındaki hukuki bağın tespit edilemediği, zararın başvuruculara ait olduğunun
ispatlanamadığı belirtilmiş; ayrıca apartmanın projesi ve ruhsatına aykırı
olarak yapıldığı, beton dayanımının düşük düzeyde olduğu ve betonun tekniğine
uygun dökülmediği, yapının ruhsata aykırı olacak şekilde üzerine ek dört kat
daha yapılmak suretiyle taşıyamayacağı yüklere maruz kaldığı, iskân ruhsatının
bulunmadığı, malzeme kalitesizliği sebebiyle yalnızca ruhsata aykırı katların
değil binanın tümünün yıkılması gerektiğinin tespit edildiği, binanın bu derece
yetersiz olmasında yapı müteahhitlerinin başlıca sorumlular olduğu, teknik
standartlara uygun olmayan, yetersiz ve kalitesiz malzeme kullanıldığı tespit
edilen binanın yıkılması yönünden idari faaliyet ve zarar arasında nedensellik
bağının bulunmadığı tespitlerine yer verilmiştir.
60. Öte yandan, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
2007/2553 Soruşturma sayılı dosya kapsamına sunulduğu anlaşılan Diyarbakır
Üçüncü Noterliğince tanzim edilen 9/12/1992 tarihli ve N58121 sayılı kat
karşılığı inşaat sözleşmesine göre üç blok hâlinde toplam yetmiş iki dairenin
inşası için anlaşma yapıldığı ve yapı müteahhidinin A.A. olduğu, A.A.nın ifadesinde 1993 yılında arsa sahibi E.A. ile kat
karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını, bloklardan birini dört kat olarak
inşa edip diğerlerini bodrum katta bıraktığını ve inşa ettiği yerden beş
daireyi tapu dışı (harici) olarak satmasına rağmen bu daireleri bitirip teslim
edemediğini, bundan sonra İstanbul"a yerleştiğini, inşaata kardeşi ile beraber
başka kişilerce devam edilerek kendisinin inşa ettiği dört kat üzerine dört kat
daha çıkıldığını ve çöken apartmanın bu şekilde tamamlandığını belirtmiş,
benzer şekilde E.A. da ifadesinde, A.A. ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi
yaptıklarını kabul etmiştir. Yine bir kısım başvurucuların ifadelerinde
dairelerin A.A. ve E.A. dışında başka üçüncü kişilerce kendilerine satıldığının
ifade edildiği görülmüştür. E.A., Belediyeye verdiği 16/11/2006 tarihli
dilekçesinde kendisinin hâlihazırda taşınmazın maliki olmadığını, yeni malikin
M.A. olduğunu belirtmiş; Tapu Sicil Müdürlüğünün 22/11/2006 tarihli yazısı
ekinde sunulan tapu kayıtlarına göre arsa vasıflı taşınmazın 15/8/2006
tarihinde M.A.ya satıldığı anlaşılmıştır.
61. Genel olarak taşınmaz maliki ile yüklenici arasında, arsa
sahibinin üzerinde inşaat yapılacak arsanın belli bir payını tapuda yükleniciye
devretmesi karşılığında yüklenicinin de kendi malzemesi ile yapacağı inşaatın
bir bölümünü arsa sahibine verme borcunu yüklendiği kat karşılığı inşaat
sözleşmesi, karşılıklı edimler içeren ve iki tarafa borç yükleyen bir
sözleşmedir. Bu sözleşme kapsamında taşınmaz maliki ve yüklenicinin
birbirlerine karşı olan hak ve yükümlülükleri dışında kat karşılığı yapılmakta
olan inşaattan daire satın alan üçüncü kişilerin de bazı hakları bulunmaktadır.
Bu bakımdan üçüncü kişilerin kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafları olan
yüklenici ve arsa sahibine karşı sahip oldukları hak ve yükümlülüklerin somut
olayın özellikleri dikkate alınmak suretiyle derece mahkemelerince
değerlendirilmesi mümkündür.
62. Bu durumda, başvurucuların uyuşmazlık konusu daireleri tapu
dışı (harici) olarak satın aldıklarını ve bu kapsamda sözleşme ilişkisi içinde
bulunduklarını iddia ettikleri kişilere karşı somut olayın özelliklerine göre
edimin ifası veya tazminat talepli olarak derece mahkemeleri önünde dava
açmaları mümkün olup mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünden dairelerin kaybı
sebebiyle uğranıldığı iddia edilen zararların tazmini amacıyla açılabilecek bu
davalarda sözleşmenin tarafların hak ve yükümlülüklerinin tartışılması,
mülkiyete ilişkin bilgi ve belgelerin irdelenmesi, başvurucuların sözleşme
ilişkisi içinde bulundukları kişilerce zararlarının aynen ifa veya tazminat
yoluyla giderilmesi de olasıdır.
63. Buna göre başvuruculara ihlal iddialarıyla ilişkili olarak
yetkili makamlar önünde itiraz etme olanağının tanınmış olması, başvurucularca
açılan tam yargı davalarında mülkiyet hakkının ihlali iddialarına ilişkin
olarak ortaya konulan bilgi, belge ve deliller kapsamında yapılan
değerlendirmeler, başvurucuların sözleşme ilişkisi içinde bulundukları kişilerden
olası zararlarının tazminine yönelik olarak başvurulabilecekleri hukuki yollar
dikkate alındığında başvurucuların mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin
olmadığı sonucuna varılmıştır.
64. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların mülkiyet hakkına
yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
65. Ekli tablonun 23. satırında bulunan dosya dışında kalan
diğer bireysel başvuru dosyalarına konu yargılamada başvurucular, Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulunun temyiz isteminin reddine ilişkin kararlarında
temyiz dilekçesinde belirtilen iddia ve itirazlarının karşılanmadığını
belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
66. Bakanlık görüş yazısında, adil yargılanma hakkına ilişkin
olarak gerekçeli karar hakkı yönünden Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına
ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
67. Anayasa’nın 36.
ve 141. maddeleri uyarınca her türlü mahkeme kararının gerekçeli olması
gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı
şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe
gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014,
§ 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin yargılamayı yapan Mahkemeyle aynı
sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına
yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 57).
68. Somut olayda İlk Derece Mahkemelerince tarafların iddia ve
savunmaları ile tüm dosya kapsamı dikkate alınarak davanın reddine karar
verilmiştir (bkz. § 20). Danıştay Altıncı Dairesi tarafından İlk Derece
Mahkemelerince verilen kararların bozulmasına karar verilmiş ise de İlk Derece
Mahkemelerinin aynı gerekçelerle verdikleri ilk kararlarda ısrar etmeleri
üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ortak gerekçe ile verdiği
kararlarında İlk Derece Mahkemelerince verilen kararların gerekçelerine atıf
yaparak ve bu gerekçeleri kabul ederek ısrar kararlarını onamıştır (bkz. § 23).
Bu bakımdan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarının gerekçesiz
olduğundan bahsedilemez.
69. Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvuruların bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
iii. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
70. Başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması
nedeniyle başvuruların bu kısımlarının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
71. Başvurucular, uğradıkları zararların tazmini talebiyle idari
yargıda açtıkları tam yargı davalarının yedi yılı aşkın sürede sonuçlandığını
ve bu sürenin makul olmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
72. Bakanlık görüş yazısında, adil yargılanma hakkına ilişkin
olarak makul sürede yargılanma hakkı yönünden Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
73. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalar ile hukuk
sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince
“kamu hukuku” alanına dâhil olan ancak sonucu itibarıyla medeni
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel
başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma
hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir
davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın
karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların
yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı
belirtilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64; Selahattin
Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
74. Başvurulara konu davaların, daire sahibi olunduğu iddia
edilen apartmanın çökmesi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların
tazmini istemine ilişkin tam yargı davaları olduğu görülmektedir. Medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan davalarda yargılama faaliyetinin makul süre
değerlendirmesi için başlangıcı, kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak
yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri, § 50). Ancak idari yargıda dava
açılabilmesi için öncelikle idari makamlara başvurulmasının zorunlu olduğu
durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılmasını
sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan başvurular üzerine açılan davalar
bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru tarihi olup somut başvurular
açısından bu tarih 26/4/2007’dir.
75. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Somut başvurularda ekli
listenin 23. satırında yer alan başvuru açısından sürenin bitiş tarihi,
başvurucunun karar düzeltme talebinin Danıştay Altıncı Dairesince reddedildiği
24/12/2014, diğer başvurular açısından ise karar düzeltme taleplerinin Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulunca reddedildiği 9/6/2014’tür.
76. Başvurulara konu yargılama süreçlerinin incelenmesinde ilk
olarak 26/4/2007tarihinde zararların karşılanması istemiyle idareye
başvurulduğu, istemin reddi üzerine Diyarbakır 1. ve 2. İdare Mahkemelerinde
açılan tam yargı davalarında Mahkemelerce ekli tablonun (D) sütununda
belirtilen tarihlerde, 2008 yılı içinde davaların reddine karar verildiği,
temyiz üzerine ekli listenin 23. satırında belirtilen başvuruya konu dava
dosyasının dört yıla, diğer başvurulara konu dava dosyalarının ise iki yıla
yakın süre Danıştayda temyiz incelemesinde beklediği
ve nihai olarak ekli listenin 23. satırında belirtilen dosya yönünden
24/12/2014 tarihinde, diğer dosyalar yönünden ise 9/6/2014 tarihinde karar
düzeltme taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
77. Başvuruların değerlendirilmesi sonucunda başvurulara konu
davaların, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate
alındığında karmaşık olmaktan uzak oldukları anlaşılmıştır. Başvurucuların
tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz
davranmalarıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep oldukları da söylenemez.
Dolayısıyla somut başvurular açısından farklı karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında dikkate alınması
gereken ve ekli tablonun (F) sütununda her bir başvuru için ayrı ayrı tespit
edilmiş olan toplam 7 yıl 1 ay ve 7 yıl 8 aylık sürelerde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
78. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
79. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
80. Başvurucular, hak ihlalinin tespiti ile apartmanın yıkılması
sebebiyle daire bedellerinin tespit edilerek ödenmesi, tespit edilememesi
hâlinde ise 150.000 TL maddi tazminat, uzun süren yargılama sebebiyle 10.000 TL
maddi tazminat, apartmanın yıkılması ve uzun yargılama sebebiyle 400.000 TL
manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.
81. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
82. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvuruculara ekli tablonun (G) sütununda gösterilen manevi tazminatların net
olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
83. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir
belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar
verilmesi gerekir.
84. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucular Abdülkerim Demircan, Hüseyin Ayçiçek ve Ali
Ergin dışında kalan diğer başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine ve 1.800 TL
vekâlet ücretinin Abdülkerim Demircan, Hüseyin Ayçiçek ve Ali Ergin dışında
kalan diğer başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Ekli tablonun (B) sütununun 7., 13. ve 19. sıralarında
belirtilen başvurucular Abdülkerim Demircan, Hüseyin Ayçiçek ve Ali Ergin
yönünden yapılan başvuruların başvuru
hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. Ekli tablonun (B) sütununda belirtilen diğer başvurucular
yönünden;
1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvuruculara, ekli tablonun (G) sütununda gösterilen
miktarlarda net manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
E. 206,10 TL harcın Abdülkerim Demircan, Hüseyin Ayçiçek ve Ali
Ergin dışında kalan diğer başvuruculara AYRI AYRI, 1.800 TL vekâlet ücretinin
Abdülkerim Demircan, Hüseyin Ayçiçek ve Ali Ergin dışında kalan başvuruculara
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. 6216 sayılı Kanun"un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 83. maddesi uyarınca 1.000 TL disiplin para
cezasının Avukat Barış YAVUZ"dan TAHSİLİNE,
H. Kararın bir örneğinin Diyarbakır Barosu Başkanlığına
GÖNDERİLMESİNE
I. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sıra |
A |
B |
C |
D |
E |
F |
G |
Başvuru Numarası |
Başvurucu ve T.C. Kimlik No |
Dava Tarihi |
Yerel Mahkeme Karar Tarihi (1) ve Numarası |
Yerel Mahkeme Karar Tarihi (2) |
İdari ve Yargısal Süreçte Geçen Toplam Süre |
Hükmedilen NET Manevi Tazminat |
|
1 |
2014/15254 |
Harun Yalçın |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1031 K. 2008/761 |
23/3/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
2 |
2014/15255 |
Nimet Türk |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1018 K. 2008/861 |
4/3/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
3 |
2014/15256 |
Recep Teyfur |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1020 K. 2008/863 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
4 |
2014/15257 |
Sabiha Demir |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1038 K. 2008/768 |
16/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
5 |
2014/15258 |
Mehmet Zülfi Güzel |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1039 K. 2008/769 |
23/3/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
6 |
2014/15259 |
Seyran Sünbül |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1016 K. 2008/859 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
7 |
2014/15260 |
Abdülkerim Demircan |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1014 K. 2008/857 |
24/5/2011 |
- |
- |
8 |
2014/15261 |
Ahmet Aşkın |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1027 K. 2008/870 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
9 |
2014/15262 |
Fesih Kahraman |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1042 K. 2008/772 |
4/3/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
10 |
2014/15263 |
Hanifi Özcan |
6/7/2007 |
22/5/2008 E.2007/1015 K. 2008/858 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
11 |
2014/15264 |
Nasrettin Erdoğan |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1024 K. 2008/867 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
12 |
2014/15265 |
Emine Yavuz |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1041 K. 2008/771 |
23/3/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
13 |
2014/15266 |
Hüseyin Ayçiçek |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1022 K. 2008/865 |
24/5/2011 |
- |
- |
14 |
2014/15267 |
Hatip Erten |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1021 K. 2008/864 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
15 |
2014/15269 |
Kemal Abdukaya |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1019 K. 2008/862 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
16 |
2014/15270 |
Hüseyin Akyol |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1040 K. 2008/770 |
23/3/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
17 |
2014/15271 |
Burhan Baytok |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1030 K. 2008/760 |
16/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
18 |
2014/15272 |
Orhan Malkoç |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1043 K. 2008/773 |
16/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
19 |
2014/15273 |
Ali Ergin |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1032 K. 2008/762 |
4/3/2011 |
- |
- |
20 |
2014/15274 |
Mikail Abdukaya |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1017 K. 2008/860 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
21 |
2014/15275 |
Mahmut Sezgin |
6/7/2007 |
22/5/2008 E. 2007/1026 K. 2008/869 |
24/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
22 |
2014/15276 |
Hüsnü Ecer |
6/7/2007 |
27/5/2008 E. 2007/1035 K. 2008/765 |
16/5/2011 |
7 yıl 1 ay |
6. 000 TL |
23 |
2015/4164 |
Müzeyyen Fidan |
24/7/2007 |
10/10/2008 E. 2007/1151 K. 2008/1877 |
- |
7 yıl 8 ay |
7. 000 TL |