Esas No: 2014/18601
Karar No: 2014/18601
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET ALKAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/18601) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Kamil KAYA |
Başvurucu |
: |
Ahmet ALKAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, itirazın iptali davasında yemin teklif edilen
davalının yemin için davet edildiği günde mahkemede hazır olmadığı ve teklif edilen
yemini eda etmekten kaçındığı hâlde bu durumun dikkate alınmayarak davanın
reddine karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/11/2014 tarihinde Kocaeli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2016 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 31/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, vekillik görüşmesi yaptığını iddia ettiği kişi
(borçlu) aleyhine elden verilen 850 TL borç para ve idareye ödenen 730 TL idari
para cezası alacağı olmak üzere toplam 1.580 TL asıl alacak üzerinden ilamsız
icra takibi başlatmıştır.
8. Borçlunun, başvurucuya herhangi bir borcu olmadığını
belirterek ödeme emrine itiraz etmesiyle takip durmuş; bunun üzerine başvurucu,
Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 17/1/2014 tarihinde itirazın
iptali davası açmıştır.
9. Başvurucu dava dilekçesinde, aralarında vekillik ilişkisi
kurulması konusunda görüştüğü davalı borçlu ile birlikte davalının işi için
Ankara iline gitmek üzere yolculuk yaptıklarını, bu yolculuk sırasındaki
harcamalara karşılık davalıya elden borç para verdiğini, davalının şoförü
tarafından kullanılan araca kesilen idari para cezalarını da kendisinin
ödediğini, bu cezalar için yaptığı ödemeler ile elden verdiği borç paranın
tahsili için başlattığı icra takibine davalının yaptığı itirazın haksız olduğunu
ileri sürerek borçlunun takibe itirazının iptaline ve takibin devamına karar
verilmesini talep etmiştir.
10. Davalı; davaya karşı beyanında dava dilekçesindeki iddiaları
reddederek söz konusu yolculuğun kendi işi için yapılmadığını, yolculuk sırasındaki
harcamaları kendisinin karşılayacağı konusunda başvurucuyla bir anlaşma
yapmadıklarını, bu nedenle başvurucuya herhangi bir borcu bulunmadığını
savunmuştur.
11. Başvurucu; dava dilekçesinde delil olarak tanık beyanına,
ödenen idari para cezalarına ilişkin evrak ve kayıtlara, icra dosyasına ve
yemin deliline dayanmış ancak yargılama sırasında Mahkemeye sunduğu 4/7/2014
tarihli dilekçesiyle, diğer delillerden vazgeçerek sadece yemin deliline
dayandığını, birlikte yaptıkları yolculuk sırasında elden borç para alıp
almadığı, seyahat edilen aracın davalının işi için kiralanıp kiralanmadığı ve
davalının şoförü tarafından kullanılıp kullanılmadığı hususlarında davalıya
yemin teklifinde bulunduğunu bildirmiştir.
12. Mahkeme, anılan dilekçeyi ihtarlı
davetiye ile davalıya tebliğ ederek davalıyı yemin için 9/10/2014 tarihli
duruşmaya davet etmiştir. Söz konusu davetiyedeki ihtar şöyledir:
“Yemine konu hususlar hakkında sorulacak
sorular ile geçerli bir özrünüz olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve
saatte mahkemeye bizzat gelmediğiniz veya gelip de yemini iade etmediğiniz
yahut yemini eda etmekten kaçındığınız takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar
etmiş sayılacağınız ihtar olunur. (H.M.K. 228. Mad.)”
13. Davalı, avukatı aracılığıyla Mahkemeye sunduğu 26/8/2014
havale tarihli dilekçesinde, yemin teklifini kabul etmediğini, senetle ispat
kuralı gereğince somut davada yemin deliline dayanılmasının hukuken mümkün
olmadığını belirtmiş ve davet edildiği duruşmada hazır bulunmamıştır.
14. Mahkeme 9/10/2014 tarihli ve E.2014/37, K.2014/575 sayılı
kararı ile başvurucunun iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın
reddine kesin olarak karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Davacı 730 TL radar cezası ödendiğine ilişkin
belge ibraz etmiş, diğer 850 TL için her hangi bir belge ibraz etmemiş, tanık
delili ile ispat edeceğini iddia etmesine rağmen yargılama aşamasında bu
delilden de vazgeçerek doğrudan yemin deliline başvurmuş, davalı vekili yemini
içeriğine göre kabul etmediğini, istemin alacak davası olup belge ile ispat
edilmesi gerektiğini ve müvekkili ile davacı arasında vekalet ilişkisinin
kurulduğuna ve istenilen bedellerin davacı tarafından ödendiğine ilişkin hiçbir
delil olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Dosyada bulunan tüm belgeler birlikte
değerlendirildiğinde, davacı radar cezalarının ödendiğine ilişkin ödeme
makbuzlarını ibraz etmiş ise de, bu miktarın davacı tarafından ödendiğine
ilişkin resmi bir belge yoktur. Ayrıca ödediğini beyan ettiği 850 harcama ile
ilgili belge de olmayıp sadece davacının beyanı vardır. Yapılan harcama
miktarları ve bu ödemelerin kendisi tarafından yapıldığı ve iddiada
belirtildiği şekilde vekalet ilişkisi kapsamında yolculuk yapıldığı konusunda
her hangi bir delil ve belge ibraz edilmediğinden davanın reddine karar vermek
gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”
15. Başvurucu, kesin nitelikli bu kararı gerekçesiyle birlikte
30/10/2014 tarihinde haricen öğrenmiş; 25/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 67.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Takip talebine itiraz edilen alacaklı,
itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak,
genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın
iptalini dava edebilir.”
17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 225. maddesi şöyledir:
“(1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından
önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır.
Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.”
18. 6100 Sayılı Kanun’un 228. maddesi şöyledir:
“(1) Yemin teklif edilen kimse, duruşmada
bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır.
(2) Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar
hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin
olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade
etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları
ikrar etmiş sayılacağı yazılır.”
19. 6100 Sayılı Kanun’un 229. maddesi şöyledir:
“(1) Yemin için davet edilen kimse, tayin
edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır
bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten
kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.
(2) Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin
etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.”
20. 6100 Sayılı Kanun’un 188. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde
ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.”
21. 6100 Sayılı Kanun’un 189. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Taraflar, kanunda belirtilen süre ve
usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.
...
(4) Bir vakıanın ispatı için gösterilen
delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir.”
22. 6100 Sayılı Kanun’un 200. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri,
değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan
hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat
olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan
kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk
Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, alacaklı olduğu kişi aleyhine açtığı itirazın
iptali davasında dayandığı tüm delillerini kesin delil olan yemin deliline
hasrederek davalıya yemin teklifinde bulunduğunu ancak Mahkemenin davalıya
yemin eda ettirmediğini, davalının yemini eda etmekten kaçınması nedeniyle
davanın kabulü gerekirken bu durum gözardı edilerek
davanın reddine karar verildiğini, teklif edilen yeminin eda edilmekten
kaçınıldığı hususunun hüküm verilirken neden dikkate alınmadığının gerekçeli
kararda izah edilmediğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
26. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde
başvurucunun, itirazın iptali davasında yemin teklif ettiği davalının yemini
eda etmekten kaçındığı hususunun Mahkemece dikkate alınmamasından ve hüküm
kurulurken bu hususun neden dikkate alınmadığına ilişkin gerekçe gösterilmemesinden
şikâyet ettiği anlaşılmıştır. Bu çerçevede, davaya bakan mahkemelerin
tarafların delillerini etkili bir biçimde inceleme göreviyle ilişkili görülen
anılan şikâyetlerin adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucu, itirazın iptali davasında yemin teklifinde
bulunduğu davalının yemini eda etmekten kaçındığını, bu nedenle davanın
kabulüne karar verilmesi gerekirken teklif edilen yeminin eda edilmediği
hususunun neden dikkate alınmadığının gerekçesi gösterilmeden davanın reddine
karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
29. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir.”
30. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa"da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
31. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin
lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi
ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 38).
32. Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
kişilerin, davalarının hakkaniyete uygun olarak görülmesini isteme hakları
güvence altına alınmıştır. Sözleşme’deki hakların
etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin Sözleşme’nin 6.
maddesine göre “tarafların dayanaklarını,
iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi” vardır
(Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, §
33).
33. AİHM içtihatlarına göre bir mahkemenin davaya yaklaşımının,
mahkemenin, başvurucunun iddialarına yanıt vermekten ve başvurucunun temel
şikâyetlerini incelemekten kaçınmasına neden olması hâlinde Sözleşme"nin 6.
maddesi davanın düzgün bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal edilmiş
olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84,
85).
34. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil
olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında
kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma
hakkı gibi adil yargılanma hakkının somut görünümleridir (Güher Ergun ve diğerleri, § 38).
35. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara, tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve
inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116,
23/1/2014, § 19).
36. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma
ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını
denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi,
başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının
değerlendirmektir (Muhittin Kaya ve Muhittin
Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd.
Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27). Dolayısıyla Anayasa
Mahkemesi, mevcut başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerden
başvurucunun şikâyetleriyle bağlantılı görülen davanın düzgün bir biçimde
incelenmesi hakkının yerine getirilip getirilmediğini, bir bütün olarak
yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülüp yürütülmediğini inceleyecektir.
37. Somut olayda başvurucu, vekillik görüşmesi yaptığını iddia
ettiği borçlu aleyhine, elden verilen borç para ve idari para cezası ödemeleri
karşılığı toplam 1.580 TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatmış;
borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi üzerine duran takibin devamı için itirazın
iptali davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, yemin delilinin yanı sıra
başka delillere de dayanmakla birlikte yargılama sırasında davalıya yemin
teklifinde bulunarak diğer delillerden vazgeçmiştir.
38. Mahkeme, davalıyı yemin için duruşmaya davet etmiş ancak
davalı, senetle ispat kuralı gereğince somut davada yemin deliline
dayanılmasının hukuken mümkün olmadığını ileri sürerek başvurucunun yemin
teklifini kabul etmediğini Mahkemeye bildirmiş ve davet edildiği duruşmada
hazır bulunmamıştır. Yargılama sonunda Mahkeme, başvurucunun iddialarını ispat
edemediği gerekçesiyle davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
39. Başvurucu, davalının teklif edilen yemini eda etmekten
kaçınması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken bu hususun
Mahkemece dikkate alınmamasından şikâyet etmiştir.
40. Yemin delili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/6/2015
tarihli ve E.2014/13-37, K.2015/1525 sayılı kararında şöyle tarif edilmiştir:
“Yemin, taraflardan birinin davanın
çözümlenmesine etkili olan bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında kanunun
belirlediği şekilde mahkeme (hâkim) önünde beyanda bulunmasıdır. Yemin eden
taraf bu beyanın doğruluğunu namus, şeref ve kutsal saydığı bütün inanç ve
değerleri ile teyit etmektedir. Medeni Usul Hukukunda yemin delili kesin delil
niteliğindedir”
41. Yeminin eda edilmemesinin sonuçlarının değerlendirildiği
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28/3/2016 tarihli ve E. 2014/44145, K.2016/8732
sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
“Davacı, davalıya elden 240.000,00 TL borç
verdiğini, bu borcun ödenmesi için davalıdan bir adet bono almasına rağmen
bononun zayi olduğunu, yegane geçerli delilinin yemin teklifi olduğunu ileri
sürerek, 240.000,00 TL"nin tahsili için eldeki davayı açmış, dava dilekçesi ve
yemin davetiyesi Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre davalının “Mernis” adresine tebliğ edilmiş, mahkemece; yemin
davetiyesinin Tebligat Kanununa uygun olarak tebliğ edildiği, ancak her davada
ispat yükünün ilk önce davacıya düştüğü, iddianın niteliği itibariyle
toplanacak bir delilin bulunmadığı, davalının davaya cevap vermemesi sebebiyle
ispat yükünün yer değiştirmesinin sözkonusu olmadığı
gerekçesi ile ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
"Yemin" kurumu HMK 225 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, yemin
teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine
yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar
hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan
gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini eda etmediği
yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar
etmiş sayılacağı yazılır (6100 sayılı Yasa Md. 227-228). Mahkemenin de
kabulünde olduğu üzere davalı adına çıkarılan yemin davetiyesi Tebligat
Kanunu"na uygun olarak tebliğ edilmiştir. Hal böyle olunca, davalının yemin
için tayin edilen gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği takdirde yemin
konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağından, mahkemece davanın kabulüne karar
verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması,
usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. ”
42. Öte yandan 6100 Sayılı Kanun’un 229. maddesinde, yemin için
davet edilen kimsenin tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü
olmaksızın bizzat hazır bulunmaması yahut hazır bulunup da yemini iade etmemesi
ya da yemini eda etmekten kaçınması hâlinde yemin konusu vakıaları ikrar etmiş
sayılacağı belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 188. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında ise tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri
vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmeyeceği hüküm altına
alınmıştır.
43. Anılan yargısal içtihatlar ve Kanun hükümlerinden, hukuk
yargılamasında belli bir vakıanın ispatı için teklif edilen yeminin karşı
tarafça eda edilmemesi durumunda yemin konusu olan vakıaların ikrar edilmiş
sayılacağı ve çekişmeli olmaktan çıkacağı, bu nedenle yemin teklif eden tarafın
yemin konusu olan vakıaları ispatlamak için başkaca bir delil sunma
yükümlülüğünün kalmayacağı anlaşılmaktadır. Bu itibarla kesin delil niteliğinde
kabul edilen yeminin, eda edilip edilmemesine göre davanın sonucuna doğrudan
etki eden bir delil olduğu açıktır.
44. Başvuru konusu davada davalı, kendisine teklif edilen yemini
eda etmemesine karşın Mahkeme; başvurucunun iddialarını belge veya herhangi bir
başka delille ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Anılan kararın gerekçesinde eda edilmeyen yeminin konusu olan vakıaların neden
çekişmeli kabul edildiği, bir başka ifadeyle teklif edilen yemin davalı
tarafından eda edilmediği hâlde bu vakıaların ispat için başvurucuya neden
belge veya herhangi bir başka delil sunma yükümlülüğünün yüklendiği konusunda
bir açıklamaya yer verilmediği gibi davalının teklif edilen yemini eda
etmemesinin neden hükme etkili görülmediği ile ilgili bir değerlendirme de
yapılmadığı görülmektedir (bkz.§ 14).
45. Öte yandan 6100 Sayılı Kanun’un 189. maddesinde, davanın
taraflarının Kanun"da belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahip
oldukları, bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına
mahkemece karar verileceği düzenlenmiştir. Somut olayda başvurucu, davasını
yemin deliliyle ispatlamak istediğini bildirerek davalıya yemin için davetiye
gönderilmesini talep etmiştir. Mahkeme, başvurucunun iddia ettiği vakıaların
yemin deliliyle ispatının mümkün olmadığına ilişkin bir karar vermemiş; aksine
başvurucunun bu talebini kabul edip davalıya ihtarlı
davetiye göndererek davalıyı yemin için duruşmaya davet etmiştir.
46. Davalıya gönderilen söz konusu davetiyede, geçerli bir özrü
olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği
veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı
takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı ihtar edilmesine karşın
tayin edilen duruşmaya katılmayan ve teklif edilen yemini eda etmeyen davalının
ihtarda belirtilen sonuçtan sorumlu tutulmadığı ve bunun gerekçesinin
gösterilmediği görülmüştür. Mahkeme, başvurucu yemin deliline hiç dayanmamış ve
davalı için yemin prosedürü uygulanmamış gibi değerlendirme yaparak karar
vermiştir.
47. Sonuç olarak başvuru konusu davada iddialarının ispatı için
münhasıran yemin deliline dayanan başvurucunun davalıya yemin teklif etmesi
üzerine Mahkemece; dava konusu vakıaların yemin deliliyle ispatında usul
kurallarına aykırı bir yön tespit edilmeyerek davalının yemin için duruşmaya
davet edildiği, duruşmaya katılmaması ya da yemini eda etmekten kaçınmasının sonuçları
konusunda davalının ihtar edildiği, buna rağmen yemin eda etmeyen ve duruşmada
hazır olmayan davalının ihtar edilen sonuçlardan sorumlu tutulmadığı ve bunun
gerekçesinin de gösterilmediği, bunun yanı sıra kesin delil niteliğinde kabul
edilen ve davanın sonucuna doğrudan etkili bir delil olan yeminin davalı
tarafından eda edilmediği hususunun neden hükme etkili görülmediğinin
gerekçesinin gösterilmediği gözönünde
bulundurulduğunda davayı gören Mahkemenin bu yaklaşımının mahkemelerin
tarafların iddia ve delillerini etkili bir biçimde inceleme göreviyle
bağdaştığı söylenemez.
48. Başvurucu yemin deliline hiç dayanmamış ve davalı için yemin
prosedürü uygulanmamış gibi değerlendirme yapılarak sonuca ulaşılması başvuru
konusu yargılamayı bir bütün olarak adil olmaktan çıkarmıştır. Bu nedenle
mevcut yargılamada başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
51. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmuştur.
52. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
53. Adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden
yargılama yapılmak üzere Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
54. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ve 206,10 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.