Esas No: 2014/6425
Karar No: 2014/6425
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
FIRAT İŞGÖREN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/6425) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Aydın ŞİMŞEK |
Başvurucu |
: |
Fırat
İŞGÖREN |
Vekili |
: |
Av. Mesut
BEŞTAŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gözaltı sırasında yakalama sebeplerinin
bildirilmemesi ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 2014/6425 numaralı başvuru yönünden 7/5/2014;
2014/15423 numaralı başvuru yönünden ise 12/9/2014 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuruların ön incelemesi neticesinde, Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
4. Konu bakımından irtibat bulunması nedeniyle başvuruların
birleştirilmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 27/7/2008 tarihinde saat 22.30 sıralarında Bingöl
Merkez Kültür Mahallesi"nde bulunan İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Ekipler
Amirliği ve Çocuk Şube Müdürlüğüne ait binaya (iddiaya göre) PKK terör örgütü
tarafından bombalı ve uzun namlulu silahlarla düzenlenen terör saldırısı
sonrasında yaralı olarak kaçmaya çalışırken olay yerinin yakınında yakalanmış
ve önce tedavisi yapılmak üzere hastaneye sevk edilmiştir. Bingöl Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında soruşturma başlatılmış ve başvurucu
aynı gün (27/7/2008) gözaltına alınmıştır.
9. Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 1/8/2008 tarihinde
sorgusu yapılarak başvurucunun "devletin birliğinive
bütünlüğünü bozma, silahlıterör örgütü üyesiolma, yağma, adam öldürme, adam öldürmeye
teşebbüs" suçlarından tutuklanmasına karar verilmiştir.
10. Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığının 5/8/2008 tarihli
görevsizlik kararı ile soruşturma dosyası, suçun işlendiği yer itibarıyla
başvurucuya isnat edilen suçlarla ilgili soruşturmaları yapmakla görevli olması
nedeniyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. maddesiyle
görevli bölümü) gönderilmiştir.
11. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 26/11/2008 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü
bozmaya yönelik eylemlerde bulunma, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle
adam öldürmeye tam teşebbüs, PKK terör örgütü üyesi olma,izinsiz patlayıcı bulundurma, ruhsatsız silah
taşıma ve örgütün korkutucu gücünden yararlanarak yağma" suçlarını
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesine
kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucunun yanı sıra aynı saldırıya
katıldığı belirtilen bir kişinin daha cezalandırılması talep edilmiş, olaya
ilişkin on üç mağdura yer verilmiştir.
12. Dava, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/627 sayılı
dosyası üzerinden ve başvurucu yönünden tutuklu olarak sürdürülmüştür. İki ayrı
kişi hakkında biri terör örgütü üyesi olma, diğeri terör örgütüne yardım etme
suçlarından olmak üzere aynı Mahkemede görülen iki ayrı davanın 12/4/2010
tarihinde, irtibat nedeniyle başvurucunun yargılandığı dava ile
birleştirilmesine karar verilmiştir. Böylece davada yargılanan sanık sayısı
dört olmuştur.
13. Mahkemece 17/8/2011 tarihli celseye kadar (birleşen
davalardan birinin sanığı olup hakkında yakalama emri bulunan bir kişi dışında)
sanıkların savunmaları ile mağdurların beyanlarının alındığı, bu celsede
Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü mahkemeye sunduğu, daha sonra
yapılan duruşmalarda başvurucunun da aralarında olduğu sanık müdafilerinin
sürekli olarak esas hakkındaki savunmalarını bildirmek için süre istedikleri
görülmektedir. Mahkeme 22/1/2013 tarihli duruşmada, diğer sanık müdafiinin esas hakkındaki savunmasını sunmak için yeniden
süre verilmesi talebini reddederek başvurucunun dışındaki diğer üç sanık
yönünden nihai kararını vermiş ve hastalığı nedeniyle duruşmaya katılmayan
başvurucu hakkındaki davayı tefrik ederek yeni bir esasa (E.2013/35) kayıt
etmiştir.
14. Başvurucu hakkında E.2013/35 sayılı dosya üzerinden devam
olunan yargılamada 18/4/2013 tarihli duruşmada Cumhuriyet savcısının esas
hakkındaki görüşünü Mahkemeye sunduğu görülmektedir. Başvurucu bu duruşmaya da
hastalığı nedeniyle katılamamış, başvurucu müdafii
esas hakkındaki savunmasını başvurucu ile birlikte yapmak üzere süre talep
etmiştir. 30/5/2013 tarihinde yapılan duruşmaya başvurucu hastalığı nedeniyle,
başvurucu müdafii ise mazeretinin bulunduğunu
belirterek katılmamıştır. Başvurucu ve müdafiinin
27/6/2013 tarihli duruşmada yeniden süre talebinde bulundukları, 17/7/2013
tarihinde yapılan duruşmaya başvurucunun hastalığı nedeniyle katılmaması
üzerine başvurucu müdafiinin esas hakkındaki
savunmasını başvurucu ile birlikte yapma talebini yinelediği, 10/10/2013
tarihinde yapılan duruşmaya ise başvurucunun hastalığı nedeniyle, başvurucu müdafiinin mazereti nedeniyle katılmadığı anlaşılmıştır.
Başvurucu esas hakkındaki savunmasını 23/1/2014 tarihli celsede Mahkemeye
sunmuştur. Aynı celsede başvurucunun müdafii, esas
hakkındaki savunmasını bildirmek üzere tekrar süre talebinde bulunmuşsa da
Mahkeme bu talebi kabul etmeyerek davayı sonuçlandırmıştır.
15. Mahkeme, başvurucunun "devletin birliğini ve ülke
bütünlüğünü bozma" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis, "ruhsatsız
silahı taşıma" suçundan 9 yıl hapis ve 675 TL adli para, "izinsiz patlayıcı
madde bulundurma" suçundan 6 yıl 8 ay hapis ve 80.000 TL adli para,
"(altı ayrı) kamu görevlisine yönelik öldürmeye teşebbüs" suçundan
(toplam) 90 yıl hapis, "yağma" suçundan 18 yıl hapis cezaları ile
cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkemece "tayin
olunan sonuç cezanın nevi ve miktarı, ceza süresi" gerekçe
gösterilerek başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir.
16. Anılan karar, başvurucuya ve müdafiine
duruşmada tefhim edilmiştir.
17. Başvuru formu ve eklerinde, hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı kararına karşı itiraz yoluna gidildiğine dair bilgi ve/veya
belge sunulmamıştır. UYAP üzerinden yapılan incelemede de bu yönde bir kayda
rastlanmamıştır.
18. Başvurucu, kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin
dolduğundan bahisle 10/2/2014 tarihinde tahliye talebinde bulunmuştur.
19. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un
1. maddesiyle CMK mülga 250. maddesi ile görevlendirilen ağır ceza
mahkemelerinin kaldırılması üzerine dosyanın aktarıldığı Diyarbakır 2. Ağır
Ceza Mahkemesi, 12/3/2014 tarihli kararı ile başvurucunun talebinin reddine
karar vermiştir.
20. Başvurucu karara itiraz etmiş, Diyarbakır 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 31/3/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar
verilmiştir.
21. Başvurucu, anılan kararı 7/4/2014 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
22. Başvurucu, 2014/6425 numaralı başvuru yönünden 7/5/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. Öte yandan başvurucu, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin
23/1/2014 tarihli mahkûmiyet kararını temyiz etmiştir. Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 23/6/2014 tarihli ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
24. Başvurucu, Yargıtay onama ilamının 4/9/2014 tarihinde tebliğ
edildiğini bildirmiştir.
25. Başvurucu, 2014/15423 numaralı başvuru yönünden 12/9/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığı İddiası
a. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu, tahliye taleplerinin kişisel durumu dikkate
alınmaksızın reddedildiğini, Mahkemece matbu gerekçelerle tutukluluğun devamına
karar verildiğini ve bu kararlarda adli kontrolün yetersiz kalma nedenlerinin
açıklanmadığını, suçun niteliğinin beş yılı aşan bir tutukluluk yönünden
yeterli bir gerekçe olmadığını, uzun süren tutukluluğu nedeniyle manevi acı
çektiğini belirterek Anayasa"nın 17. ve 19. maddelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, özgürlükten yoksun kılmanın
verdiği üzüntünün ötesinde acı çekmesine neden olacak bir muameleye tabi
tutulduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığından bu başlık altındaki iddiaların
tamamının Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında incelenmesi
gerekir.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel
başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
30. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün
(İçtüzük) "Başvuru süresi ve
mazeret" başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel
başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekir."
31. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
32. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate
alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin
Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
33. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda,
tutukluluk süresinin kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı
iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken
tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten
sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet
Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
34. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla
ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun; hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde, tutukluluğun devamı
kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten
itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği
tarihten itibaren otuz gün içerisinde yapılması gerekmektedir.
35. Somut olayda başvurucu tarafından İlk Derece Mahkemesince
hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edildiğine yönelik
bir bilgi ve/veya belge bulunmamaktadır (bkz. § 17). Bu nedenle başvurunun İlk
Derece Mahkemesinin nihai kararını verdiğinin tefhimle öğrenildiği 23/1/2014
tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Başvurucunun
sonradan tahliye talebinde bulunmasının ve bu talebin reddedilmesinin bireysel
başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır (Osman Kılıç, B. No: 2014/12837, 26/2/2015,
§ 28). Buna göre 7/5/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı
olduğu sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle kararın öğrenilmesinden itibaren otuz
gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yakalama Nedenlerinin
Bildirilmediği İddiası
a. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu, gözaltına alındığında yakalama nedenleri hakkında
yeterince bilgilendirilmediğini belirterek Anayasa"nın 17. ve 19. maddelerinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
38. Başvurucunun yakalama nedenlerinin yeterince bildirilmediği
şikâyetinin Anayasa"nın 19. maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında incelenmesi
gerekir (Deniz Özfırat,
B. No: 2013/7929, 1/12/2015 §§ 41-43).
39. 6216 sayılı Kanun"un geçici 1. maddesinin (8) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler."
40. Anılan hüküm gereğince Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine
yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme
karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da
içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
41. Somut olayda başvurucu, 27/7/2008 tarihinde yakalanmış ve
aynı tarihte başlayan gözaltı süreci 1/8/2008 tarihinde başvurucunun
tutuklanmasıyla sona ermiştir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetlerine ilişkin
süreçlerin, Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce sona erdiği
görülmektedir.
42. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu, Mahkemece keyfî bir şekilde uzatılan yargılamanın
altı yılda sonuçlandığını, yargılama süresinin makul süreyi aştığını belirterek
Anayasa"nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
44. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
45. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruya konu olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu itibarla başvurucunun, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmadığı şikâyetinin Anayasa"nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
46. Başvurucunun anılan iddiası açıkça dayanaktan yoksun
değildir. Kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni
de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
47. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi bir takım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını
verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
48. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
49. Somut olayda, davada yer alan kişi sayısı, birleştirilen
davaların bulunması, davanın örgütlü suçlara ilişkin olması, başvurucuya birçok
suçlamanın yöneltilmiş olması olguları başvuruya konu yargılamanın kısmen
karmaşık nitelikte olduğunu ortaya koymaktadır (bkz. §§ 11-12). Öte yandan
davanın esasına ilişkin delillerin toplandığı ve Cumhuriyet savcısının esas
hakkındaki görüşünü sunduğu 17/8/2011 tarihinden itibaren yapılan duruşmalarda
başvurucunun ve müdafiinin sürekli olarak esas
hakkındaki savunmalarını hazırlamak üzere süre talebinde bulundukları, ayrıca
bazı duruşmalara başvurucunun hastalığı nedeniyle, başvurucu müdafiinin ise mazeret bildirerek katılmadığı,
Mahkemece23/1/2014 tarihinde yapılan duruşmada başvurucunun müdafiinin
yeniden dile getirdiği süre talebinin reddedilerek davanın sonuçlandırıldığı
görülmektedir (bkz. §§ 13,14). Dolayısıyla davanın sonuçlandırılmasındaki
yaklaşık 2 yıl 5 aylık gecikme, temelde başvurucudan kaynaklanan nedenlerle
olmuştur.
50. Yukarıda belirtilen ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında, davanın sonuçlanmasındaki
gecikmenin genel olarak başvurucunun tutumundan kaynaklandığı somut olayın
koşullarında yaklaşık 5 yıl 11 ay süren yargılama süresinin makul olduğu
sonucuna varmak gerekir.
51. Açıklanan nedenlerle Anayasa"nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Yakalama nedenlerinin
bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.