Esas No: 2014/2565
Karar No: 2014/2565
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİBÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABDURRAHMAN DİLİPAK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2565) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 20/12/2016-29924 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucular |
: |
Abdurrahman
DİLİPAK |
Vekili |
: |
Av. Salih
DÖĞÜCÜ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hukuka aykırı değerlendirme yapılarak yargılamanın
yenilenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/2/2014 tarihinde İstanbul 14. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 18/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 6/11/2014
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü
9/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
5.Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
22/1/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucuya karşı, çalıştığı gazetedeki yazısı nedeniyle
kişilik haklarını ihlal ettiği iddiasıyla İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin
E.2000/242 sayılı dosyasında manevi tazminat davası açılmış; Mahkeme 4/3/2004
tarihli ve K.2004/52 sayılı kararı ile başvurucu aleyhine 2.500 TL manevi
tazminata hükmetmiştir. Karar, Yargıtay incelemesinden geçerek6/2/2006
tarihinde kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, karar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
(AİHM) başvurmuş, AİHM 8/1/2011 tarihli ve 5631/06 başvuru numaralı kararında,
Hükûmetin 5.000 euro ödemeyi ve başvurucunun bu
miktar karşılığında uyuşmazlığa konu olaylardan doğan haklarından vazgeçmeyi
kabul etmesi nedenleriyle dostane çözüm yoluyla başvuruyu kayıttan düşürmüştür.
9. Başvurucu, AİHM kararına dayanarak İstanbul 4. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 4/3/2004 tarihli kararına karşı yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunmuştur.
10. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 29/3/2012 tarihli ve
E.2011/193, K.2012/83 sayılı kararı ile talebi reddetmiştir. Gerekçeli kararın
ilgili kısımları şöyledir:
"...
Abdurrahman Dilipak vekilinin AİHM ne yapmış
olduğu itiraz üzerine Dostane Çözüm önerisinin taraflarca kabul edilmesi
üzerine şikayetten vazgeçilerek sözleşmeyi ihlale dayalı
bir karar verilmediği, uzlaşma niteliğinde olduğu sabittir.
HMK nun 175/i
maddesinde Kararın, İnsan Haklarına ve Ana Hürriyetleri Korumaya dair
sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, AİHM nin kesinleşmiş kararı ile
tespit edilmiş olması gerektiği ayrıca 379 maddesinde de yargılamanın iadesi
talebine ilişkin dava koşulları net bir şekildebelirtilmiştir.
Tüm dosya münderecatı, toplanan deliller
birlikte değerlendirildiğinde; Abdurrahman Dilipak tarafından AİHM ne yapılan
şikayet üzerine, esasa girilmeden öncelikle uzlaşma önerisinde bulunulduğu ve
Türk Devleti tarafından 5.000 Euro tazminat ödenmesi teklifinin de şikayet eden
tarafından kabul edilmesi üzerine şikayetten vazgeçildiği, AİHM nin İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeninveya eki protokolların
ihlali suretiyle verildiğinin AİHM.nin kesinleşmiş
kararıyla tesbit edilmiş olması gerektiğine ilişkinHMK nin 375/i maddesindekikoşulun oluşmamış olması sebebiyle iade-i
muhakeme talebinin dinlenebilir olmadığından reddine karar vermek gerekmiştir.
..."
11. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 17/1/2013
tarihli E.2012/12054, K.2013/457 sayılı ilamı ile bozulmuştur. Bozma ilamının
ilgili kısımları şöyledir:
"...
HMK’nın 375/i maddesinde; yargılamanın yenilenmesinin istenebilmesi için,
“ihlalin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararı ile tespit
edilmiş olması” koşulu getirilmiştir. İlgili iade sebebinin, 4793 sayılı Yasa
ile HUMK’un 445. maddesine eklenmesinin ve aynı
sebebin HMK’da da mevcudiyetini korumasının gayesi
düşünüldüğünde, maddenin lafzi değil amaçsal
yorumlanması gerekir. Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda
uygulanır. (TMK 1) “Kesinleşmiş karar ile tespit olunma” ifadesinin dar
yorumlanması halinde maddenin konuluş amacının yeterince tezahür etmeyeceğinin
kabulü gerekir. Kaldı ki; dostane çözüm, İnsan Hakları ve Temel Hürriyetleri
Korumaya Dair Sözleşme ve Eki Protokoller ile tanınan insan haklarına saygı
ilkesinden esinlenmekte ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’ne de yargılamanın her aşamasında taraflara bu hususta yardım
etme vazife ve yetkisi tanınmaktadır. Dostane çözümü iç hukukumuzdaki sulh
kurumuna benzetmek, Türk Devleti’nin dostane çözüm neticesinde bir miktar parayı
ödemeyi kabul ve taahhüt etmesini de davanın kısmen kabulü şeklinde kıyasen
değerlendirmek, HMK’nın 375/i maddesinde yer alan
düzenlemeyi somut olaya uyarlama açısından yerinde olacaktır. Bu itibarla;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nin dostane çözüm neticesinde davanın kayıttan
düşürülmesine dair kararı da, HMK’nın
375/i maddesine uygun kesinleşmiş bir karardır. Yargılamanın yenilemesi
koşulları oluşmadığından bahisle istemin dinlenebilir olmadığından reddine
karar verilmesi doğru değildir. İşin esası incelenerek bir karar verilmek üzere
hükmün bozulması gerekmiştir.
..."
12. Karar düzeltme talebi üzerine aynı Daire, 17/1/2013 tarihli
bozma ilamını kaldırarak Mahkemenin hükmünü onamıştır. Karar düzeltme ilamının
ilgili kısımları şöyledir:
"...
Dairemiz, HMK. 375/i maddesinin lafzı ile
değil amaçsal yorum yöntemiyle yorumlanması gerekip
böyle yorum sonucunda dostane çözüm ile davanın AİHM"ce
kayıttan düşürülmesine ilişkin kararın, "ihlalin AİHM."nin
kesinleşmiş kararı ile tespit edilmiş olması" ile aynı anlama geldiğini
kabulle somut olayda yargılamanın yenilenmesine ilişkin şartın gerçekleştiğini
belirterek işin esasını incelemek üzere kararı bozmuştur.
Dostane Çözüm, AİHS."nin
39. maddesi ile düzenlenmiş olan, başvurunun esası hakkında karar verilmeden önce,
sırf o başvuruyu ortadan kaldırma amacı güden ve tarafları uzlaştırarak davanın
sonuçlandırılmasını sağlayan yasal bir prosedürdür. Taraflar, somut başvuruya
ilişkin olarak tazminat ödenmesi, cezada indirim yapılması, yasal düzenleme
yapılması gibi bir takım dostça çözümler üzerinde anlaşırlarsa, mahkeme
ulaşılan anlaşma ve çözümün AİHS ve bağlıprotokollerde
tanımlanan insan haklarına saygı esasına dayanan bir çözüm olduğunu, başvurunun
incelenmesine devamda yarar görülmediğini tespit ederek davanın kayıttan
düşürülmesine karar verir. Yukarıda anlatıldığı üzere, AİHM"ce
başvurunun esasının incelenmesine geçilmediği için aleyhine başvuru yapılan
hükümetin AİHS."ni ihlal edip etmediği hususu
incelenmemektedir. Bu nedenle de dostane çözüme ilişkin varılan sonuçların
sözleşmenin ihlalinin varlığı anlamına gelmediği açıktır. Kaldı ki, burada
hükümetlerin kabul ettiği tazminatlar bir ihlalin karşılığı olmadığı gibi,
başvurucular da kabul ettikleri dostça çözüm gereği hükümetler aleyhindeki
iddialardan vazgeçtiklerinden, ihlalin var olup olmadığını araştırmaya imkan da yoktur.
Usul Kanunu"muzda, AİHM"ce
verilen bir kararın yargılamanın yenilenmesine esas alınabilmesi için, bu
kararda AİHS."nin ihlal edildiğinin belirlenmesi ve
kararın kesinleşmesi gereklidir. Somut olayda davanın dostane çözümle
sonuçlandığı gözetildiğinde verilmiş ve kesinleşmiş bir ihlal kararından söz
edilemez. Yargılamanın yenilenmesi için HMK. 375/i maddesinde aranan şartların
somut olayda bulunmadığı anlaşılmakla yerel mahkemece davanın reddine ilişkin
karar doğru olup onamayı gerektirir ise de, karar
bozulmuş bulunduğundan davalının karar düzeltme istemi HUMK."nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli, bozma
kararı kaldırılmalı ve karar gösterilen nedenlerle onanmalıdır.
..."
13.Karar düzeltme ilamı 23/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş, 24/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 375. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aşağıdaki sebeplere dayanılarak
yargılamanın iadesi talep edilebilir:
...
Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri
Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.
..."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15.Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, AİHM tarafından verilen kararın 6100 sayılı
Kanun"un 375. maddesi anlamında yargılamanın yenilenmesi açısından yeterli ve uygunbir karar olduğunu, AİHM"in
her durumda dostane çözüm teklifinde bulunmadığını, ihlalin tespit edildiğidurumlarda bu yola başvurduğunu, dostane çözüm
teklifinin davanın kısmen kabulü anlamına geldiğini, bu suretle ihlalin tespit
edildiğini ancak Mahkemenin AİHM kararının niteliğini yanlış yorumlamak
suretiyle ret kararı verdiğini belirterek Anayasa"nın 10., 36. ve 40.
maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden
yargılama ve zararlarının giderilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. Başvurucu, AİHM"in dostane çözüm
neticesinde davanın kayıttan düşürülmesine yönelik kararının 6100 sayılı
Kanun"un 375. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendi anlamında kesinleşmiş
bir karar niteliğinde olduğunu, Mahkemenin AİHM kararını yargılamanın
yenilenmesi için yeterli bir neden olarak kabul etmemesinin adil yargılanma
hakkının ihlali sonucunu doğurduğunu iddia etmiştir.
18. Bakanlık; başvuru konusu olayda Hükûmetin 5.000 euro ödemeyi,başvurucunun
ise bu miktar karşılığında uyuşmazlığa konu olaylardan doğan haklarından
vazgeçmeyi kabul ettiğini, bu suretle başvurunun dostane çözüm yoluyla nihai
biçimde sonuçlandırıldığını belirtilerek şikâyetin kabul edilebilirlik ve esası
değerlendirilirken bu hususların dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.
19.Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 35.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi şöyledir:
"2. Mahkeme, 34. madde uyarınca sunulan
bireysel başvuruları aşağıda sayılı hallerde ele almaz:
...
b) Başvuru, Mahkemece daha önce incelenmiş ya
da uluslararası diğer bir soruşturma veya çözüm merciine daha önceden sunulmuş
bir başka başvuruyla esasen aynı olup yeni olgular içermiyorsa."
21. Sözleşme"nin 37. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Yargılamanın herhangi bir aşamasında,
Mahkeme, aşağıdaki sonuçlara varılması halinde başvurunun kayıttan
düşürülmesine karar verebilir:
...
b. Sorun çözümlenmişse, veya
c. Başka herhangi bir nedenden ötürü,
başvurunun incelenmesine devam edilmesi hususunda artık haklı bir gerekçe
görmezse.
Ancak işbu Sözleşme ve protokollerinde
tanımlanan insan haklarına saygı esası gerektiyorsa,
Mahkeme başvurunun incelemesine devam eder."
22.Sözleşme"nin 38. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
şöyledir:
"Mahkeme, kendisine gelen başvuruyu kabul
edilebilir bulduğu takdirde,
...
b. işbu Sözleşme ve protokollerinde tanımlanan
şekliyle insan haklarına saygı esasından hareketle, davanın dostane bir çözüm
ile sonuçlandırılması için ilgili taraflara hizmet sunmaya hazır
olacaktır."
23.Sözleşme"nin 39. maddesi şöyledir:
"Dostane çözüme varılırsa, Mahkeme
olaylarla ve varılan çözümle sınırlı kısa bir açıklamayı içeren bir karar
vererek başvuruyu kayıttan düşürür."
24.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
25. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un
45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa’da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerden Sözleşme ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal
edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı
tanınmıştır. Dolayısıyla medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel
başvuru yönünden dava ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 24).
27. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre
bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel
ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu
edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da
ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve“doğrudan”
etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur”
olduğunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doğanay,
B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
28. Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal edildiği
ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu
kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların varlığını devam ettirip
ettirmediğine bağlı bulunmaktadır (Sadık
Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 84; benzer yöndeki
AİHM kararı için bkz. Freimanis ve Lidums/Letonya,
B. No: 73443/01, 74860/01, 9/2/2006, § 68). Başvurucuya sunulan telafi
imkânının uygun ve yeterli olup olmadığı kararı, söz konusu anayasal temel hak
ve özgürlüğün ihlalinin niteliği gözönünde
bulundurularak dava koşullarının tamamının değerlendirilmesi sonucunda
verilebilecektir. Bu çerçevede bir başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için aynı zamanda idari veya yargısal bir
kararla kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da bağlı olabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 84; benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz. Gafgen/Almanya
[BD], B. No: 22978/05, 1/6/2010, § 116; Fatma
Yüksel/Türkiye, 51902/08, 9/4/2013, §§ 48, 49).
29.AİHM"in daha önce dostane çözüm nedeniyle kayıttan
düşürülmesine karar verilen bir başvuruya ilişkin yeniden yapılan şikâyetle
ilgili olarak başvuru konusu olayın Mahkeme tarafından daha önce incelenmiş
olan meseleyle esasen aynı olduğunu, yeni olgular içermediğini belirterek kabul
edilemezlik kararı verdiği anlaşılmıştır (Kezer ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B.
No: 58058/00, 5/10/2004).
30. Başvuru konusu olayda başvurucu, esas olarak aleyhine
hükmedilen tazminat kararını şikâyet ederek 5/1/2006 tarihinde AİHM’e bireysel
başvuruda bulunmuştur. Taraflarca imzalanan deklarasyona göre Hükûmet başvurana
5.000 euro ödemeyi taahhüt etmiş ve başvuran Türkiye
aleyhine yaptığı başvurusuna dayanak oluşturan olaylarla ilgili başka haklar
talep etmekten vazgeçmiştir. AİHM, başvurucunun 5631/06 numaralı başvurusuna
ilişkin olarak 8/2/2011 tarihinde dostane çözüme dayalı düşme kararı vermiş ve
bu kapsamda başvurucuya 5.000 euro ödeme yapılmıştır.
31. Başvurucunun; dostane çözüm yoluyla Hükûmetin 5.000 euro ödeme teklifini kabul etmek suretiyle uyuşmazlığa konu
olaylardan doğan haklarından vazgeçerek bu hususta Türkiye"den başka haklar
talep etmeyeceğini deklare ettiği, AİHM"in yapılan
ödemenin miktar itibarıyla Sözleşme ve protokollerde tanımlandığı şekliyle
insan haklarına saygı ilkesi açısından yeterli ve etkili bir giderime sahip
olduğunu belirttiği anlaşılmıştır.
32.Buna göre başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddiasına konu
müdahalenin dostane çözüm yoluyla etkili ve yeterli ölçüde giderildiği, yeni
olgular içermeyen somut başvuru açısından başvurucunun mağdur sıfatının
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin kişi
yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun kişi yönünden
yetkisizlik nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine BIRAKILMASINA
17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.