Esas No: 2014/12422
Karar No: 2014/12422
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
CEMAL TEMİZÖZ BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2014/12422) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Aydın ŞİMŞEK |
Başvurucu |
: |
Cemal TEMİZÖZ |
Vekili |
: |
Av. Mehmet Savaş ÖZDAĞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun kanunda öngörülen azami süre ve makul
süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/7/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 21/11/2014
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 18/6/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga
250. maddesiyle görevli bölümü) 2009/906 Soruşturma sayılı dosyası ile
yürütülen soruşturma kapsamında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga
250. maddesiyle görevli) 25/3/2009 tarihli ve 2009/10
sorgu sayılı kararı ile "silahlı örgüte üye olma ve birden fazla insanı
öldürmeye azmettirme" suçlarından tutuklanmıştır.
8. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 14/7/2009
tarihli ve E.2009/1040 sayılı iddianamesiyle başvurucunun "cürüm işlemek
için teşekkül meydana getirme, suç işlemek için oluşturulan teşekkül
mensuplarını azmettirme suretiyle kasten insan öldürme" suçlarını
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesine
kamu davası açılmıştır.
9. Dava, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250.
maddesiyle görevli) E.2009/470 sayılı dosyası üzerinden ve başvurucu yönünden
tutuklu olarak görülmüştür.
10. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı
Kanun"un 1. maddesiyle CMK mülga 250. maddesi ile görevlendirilen ağır ceza
mahkemelerinin kaldırılması üzerine Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin
7/3/2014 tarihli ve E.2009/470, K.2014/42 sayılı kararı ile dosyanın Şırnak
Ağır Ceza Mahkemesine devrine karar verilmiştir.
11. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesinin 7/4/2014
tarihli ve E.2014/167, K.2014/137 sayılı kararı ile davaya bakma hususunda
Cizre Ağır Ceza Mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle yetkisizlik kararı
verilmiştir. Mahkeme yetkisizlik kararı ile birlikte başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına da karar vermiştir.
12. Cizre Ağır Ceza Mahkemesinin 7/5/2014
tarihli ve E.2014/73, K.2014/4 sayılı kararı ile davaya bakma hususunda Şırnak
Ağır Ceza Mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle (karşı) yetkisizlik kararı
verilmiştir. Anılan Mahkeme de (karşı) yetkisizlik kararı ile birlikte
tutukluluğun devamına karar vermiştir.
13. Başvurucu, Cizre Ağır Ceza Mahkemesince yetkisizlik kararı
ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz etmiş; Şırnak Ağır
Ceza Mahkemesinin 7/7/2014 tarihli ve 2014/747 Değişik
İş sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
14. Başvurucu, anılan kararı 9/7/2014
tarihinde öğrenmiştir.
15. Başvurucu 31/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Şırnak ve Cizre Ağır Ceza Mahkemeleri arasındaki yetki
uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi,
12/9/2014 tarihli ve E.2014/8723, K.2014/8255 sayılı
ilamı ile Şırnak Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılmasına ve
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
17. Yargıtay ilamı sonrası yargılamaya Şırnak Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2014/676 sayılı dosyası üzerinden devam olunmuştur. Mahkemenin 14/1/2015 tarihli ve E.2014/676, K.2015/16 sayılı kararı ile
davanın Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesine nakline karar verilmiştir.
18. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/47 sayılı dosyası
üzerinden devam olunan yargılamada Mahkeme, 5/11/2015
tarihli ve E.2015/47, K.2015/368 sayılı kararı ile başvurucu hakkında
"cürüm işlemek için teşekkül meydana getirme" suçundan açılan davanın
zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine, başvurucunun isnat edilen
"azmettirme suretiyle kasten insan öldürme" suçlarından ise beraatine karar vermiştir.
19. Anılan kararda ayrıca Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/3/2009 tarihli kararı ile tutuklanan ve Yargıtay 5. Ceza
Dairesinin 12/9/2014 tarihli kararı ile tahliye edilen başvurucuya "tazminat hakkı bulunduğunun bildirilmesine ve
bu hususta kesinleşme şerhi bulunan kararın tebliğe çıkarılmasına" da
hükmedilmiştir. Karar, başvurucuya ve müdafiine
duruşmada tefhim edilmiştir.
20. Dosya, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Yargıtayda temyiz incelemesindedir.
21. Öte yandan başvurucu, kamuoyunda "Balyoz davası"
olarak bilinen ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/283 sayılı dosyası
ile görülen davada 11/2/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
Mahkemenin 21/9/2012 tarihli ve E.2010/283, K.2012/245
sayılı kararı ile başvurucunun "Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri
Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten men etmeye teşebbüs" suçundan
18 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar
verilmiştir (Cemal Temizöz, B.
No: 2012/1005, 2/10/2013, §§ 7-9). Anılan davada verilen mahkûmiyet hükmü,
temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 9/10/2013
tarihli ve E.2013/9110, K.2013/12351 sayılı ilamıyla onanmıştır. Anayasa
Mahkemesinin bu davaya ilişkin olarak verdiği hak ihlali kararı (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No:
2013/7800, 18/6/2014) sonrası Mahkeme 19/6/2014
tarihinde infazın durdurulmasına ve başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
B. İlgili Hukuk
22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re"sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97
md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu
husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
23. 5271 sayılı Kanun"un
"Tutuklulukta geçecek süre" kenar başlıklı 102. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde,
gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı
geçemez."
24. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını,
Devletten isteyebilirler."
25. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa,
en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; yargılandığı davadaki tutukluluk süresinin
Anayasa Mahkemesi içtihadında belirtilen beş yıllık azami süreyi aştığını;
Mahkemece, tutukluluk sürecinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/9/2012 tarihli mahkûmiyet kararı ile verilen cezanın
infaz edildiği sürenin de bulunduğu belirtilerek tahliye talebinin
reddedildiğini, Mahkemeye göre belirlenen 4 yıl 10 ay 22 günlük tutukluluk
süresinin de adalet duygusunu yok ettiğini ve uzun olduğunu, yargılandığı
davada kendisiyle birlikte bir kişinin haricinde diğer tüm sanıkların tahliye
edildiklerini ve bu durumun eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığını belirterek
Anayasa"nın 10. ve 19. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin
(Sözleşme) 6. maddesinde teminat altına alınan eşitlik ilkesi, kişi hürriyeti
ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
tahliyesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla
başvurucunun, tutukluluğun Kanun"da öngörülen azami süreyi aştığı ve tutukluluk
süresinin makul olmadığı şikâyetlerinin Anayasa"nın 19. maddesinde güvence
altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
29. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
31. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar
tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16,17).
32. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir
olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiklerinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının
kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras,
B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
33. 5271 sayılı Kanun"un tazminat
isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede
yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm
verilmeyen kişilerin, maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten
isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması
öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun"un tazminat isteminin
koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında karar veya
hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.
34. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından
bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise
asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak)
5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan
Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
35. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 12/9/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun,
tutukluluğun Kanun"da öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aştığına ilişkin
iddiası, 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da
incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun
Kanun"da öngörülen azami süreyi ve/veya makul süreyi aştığının tespiti hâlinde
görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre
5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun
durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu
olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddialarına ilişkin olarak
yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.