Esas No: 2014/5729
Karar No: 2014/5729
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET İLGÜN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/5729) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ |
Raportör Yrd. |
: |
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU |
Başvurucu |
: |
Ahmet İLGÜN |
Vekili |
: |
Av. Şerif
TOPUZ |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın kullanımından
uzun süre bedelsiz olarak mahrum kalınmasının ardından Karayolları Genel
Müdürlüğü (KGM) tarafından açılan kamulaştırma bedel tespiti ve tescil davası
sonunda belirlenen bedele faiz işletilmemesi ile yargılamanın 4/11/1983 tarihli
ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nda belirtilen sürede sonuçlanmaması
nedenleriyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 25/4/2014 tarihinde Balıkesir 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 3/7/2014 tarihinde kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/9/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan
görüş 30/10/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
6. Anayasa Mahkemesince 11/8/2016 tarihli yazı ile başvurucu
vekiline bireysel başvuruya konu edilen yargılama kapsamında İlk Derece
Mahkemesi kararına karşı temyiz talebinde bulunulup bulunulmadığı ile söz
konusu yargılama sürecinde davacı taraf olan İdarenin temyiz talebine karşı
cevap dilekçesi sunulup sunulmadığı hususlarında bilgi istenilmiştir.
7. Başvurucu vekili, ilgili yazıya cevap yazısı sunduğu
22/8/2016 tarihli dilekçesi ile söz konusu yargılama kapsamında taraflarınca
temyiz talebinde bulunulmadığını ayrıca davacı idarenin temyiz talebine karşı
da cevap dilekçesi sunulmadığını bildirmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Karayolları Genel Müdürlüğünün (KGM) 27/6/2005 ve K.2005/106
sayılı Kamu Yararı Kararına istinaden Demirci-Sındırgı, Bigadiç-Balıkesir
Devlet Yolu Projesi güzergâhına isabet eden başvurucuya ait taşınmazların
kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
10. Söz konusu taşınmazlar için 2942 sayılı Kanun"un 8. maddesi
uyarınca Kıymet Takdir Komisyonu tarafından tespit edilen bedelin başvurucu
tarafından kabul edilmemesi üzerine KGM, 26/6/2009 tarihinde Balıkesir 2.
Asliye Hukuk Mahkemesinde bedel tespit ve tescil davası açmış, söz konusu
taşınmazların mütemmim cüzleri ile birlikte bedellerinin tespiti ile Hazine
adına tescilini talep etmiştir.
11. Başvurucu dava kapsamında sunduğu cevap dilekçesinde
taşınmazların arsa niteliğinde olduğunu, Balıkesir Üniversitesinin bölgede
bulunması nedeniyle değerlerinin son derece yüksek olduğunu; eğer taşınmazlar
tarla vasfında değerlendirilecek ise üzerlerinde sulu tarım yapıldığını bu
doğrultuda değer tespiti yapılırken belirtilen hususların dikkate alınması
gerektiğini ileri sürmüştür.
12. Yargılama safhasında Balıkesir Belediye Başkanlığı ile Gıda,
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden taşınmazların durumları hakkında bilgiler
alınmış, keşif yapılarak bilirkişi raporu düzenletilmiştir.
13. Bilirkişi raporuna taraflarca itiraz edilmesi üzerine ikinci
kez keşif yapılarak tekrar bilirkişi raporu alınmış ayrıca uyuşmazlık konusu
taşınmazların bulunduğu bölgedeki başka taşınmazların bedel tespitine ilişkin
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin içtihadı doğrultusunda ek bilirkişi raporu da
alınarak dava dosyasına dahil edilmiştir.
14. Yargılama devam ederken 2942 sayılı Kanun"un 10. maddesine
11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 6. maddesi ile “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın
dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin
bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.” hükmü eklenmiş, eklenen
hüküm 30/4/2013 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir.
15. Yargılama sonunda Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi,
16/7/2013 tarihli ve E.2009/407, K.2013/268 sayılı kararı ile davanın kabulüne,
kamulaştırma kararı alınan taşınmazların davacı idare adına tesciline, söz
konusu taşınmazlar için kamulaştırma bedelinin 109.552,25 TL olarak tespitine,
bankaya idarece yatırılmış olan ilgili tutarın başvurucuya ödenmesine
hükmetmiştir.
16. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı idare tarafından
temyiz talebinde bulunulmuş, uyuşmazlık konusu taşınmazlar için yüksek bedele
hükmedildiği ileri sürülerek hükmün bozulması istenmiştir.
17. Başvurucu ise İlk Derece Mahkemesi kararına karşı temyiz
talebinde bulunmamış, idarenin temyiz talebine karşı da cevap dilekçesi
sunmamıştır.
18. Temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 18. Hukuk Dairesi,
13/3/2014 tarihli ve E.2013/19725, K.2014/4527 sayılı ilamı ile İlk Derece
Mahkemesi kararının onanmasına hükmetmiştir.
19. Taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulmaması üzerine İlk
Derece Mahkemesi kararı kesinleşmiş ve yargılama süreci sona ermiştir.
20. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin onama ilamı 21/4/2014
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 25/4/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi şöyledir:
" Kamulaştırmanın satın alma usulü ile
yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre
topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel
tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek
taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz
malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3
üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi
karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.
...
Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada
hakim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları
anlaşmaya davet eder. Tarafların bedelde anlaşması halinde hakim,
taraflarca anlaşılan bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve
sekizinci fıkrının ikinci ve devamı cümleleri
uyarınca işlem yapar.
...
Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde
gerektiğinde hakim tarafından onbeş
gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir ve
hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından
yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder.
Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının
kamulaştırılma bedelidir. Tarafların anlaştığı veya tarafların anlaşamaması
halinde hakim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen miktarın,
peşin ve nakit olarak veya kamulaştırma bu Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci
fıkrasına göre yapılmış ise, ilk taksitin yine peşin ve nakit olarak hak sahibi
adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine
verilmek üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda
belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi
için idareye onbeş gün süre verilir. Gereken hallerde
bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir. İdarece,
kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına veya hak sahibinin tespit
edilemediği durumlarda, ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere
bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare
adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir
ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil
hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.
..."
22. 2942 sayılı Kanun"un 10. maddesine 6459 sayılı Kanun"un 6.
maddesi ile eklenen 9. fıkra şöyledir:
"Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde
sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden
itibaren kanuni faiz işletilir."
23. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 30. maddesi şöyledir:
"Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde
yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, Balıkesir ilinde bulunan taşınmazlarına yol
yapılması suretiyle 2004 yılında kamulaştırmasız olarak hukuk dışı el
atıldığını, el atma olarak yapılan müdahalenin ardından ancak yıllar sonra söz
konusu taşınmazlar için 26/6/2009 tarihinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescil davası açıldığını, dava sonunda lehine hükmedilen kamulaştırma bedeline
yürürlüğe giren kanun hükmüne rağmen faiz işletilmediğini belirterek mülkiyet
hakkının, söz konusu yargılama sürecinin makul sürede sonuçlandırılmadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; 36.710,51 TL
maddi, 67.721,30 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a.Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Mülkiyet Hakkının
İhlaline İlişkin İddia
26. Başvurucu, Balıkesir ilinde bulunan taşınmazlarına yol
yapılması suretiyle 2004 yılında kamulaştırmasız olarak el atıldığını ve ancak
yaklaşık beş yıl sonra söz konusu taşınmazlar için idarece kamulaştırma
bedelinin tespiti ve tescil davası açıldığını belirterek mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa ve 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun hükümleri uyarınca
Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi
olup Mahkeme ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler
karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da
içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir. Mahkemenin
zaman bakımından yetkisine ilişkin bu düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin
olmaları nedeniyle, bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate
alınmaları gerekir (Ahmet Melih Acar,
B. No: 2012/329, 12/2/2013, § 15; Şerafettin
Eken ve Diğerleri, B. No: 2013/1902, 24/6/2015, § 23).
28. Somut başvuruya konu yargılama dosyası incelendiğinde,
başvurucunun maliki olduğu taşınmazların, 27/6/2005 tarihli kamu yararı
kararına istinaden, KGM tarafından kamulaştırılmasına karar verildiği, bu
doğrultuda 2942 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca Kıymet Takdir Komisyonu
tarafından belirlenen kamulaştırma bedelinin başvurucu tarafından kabul
edilmemesi üzerine taşınmazların KGM tarafından 26/6/2009 tarihinde açılan
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası neticesinde idare adına tescil
edildiği görülmektedir (bkz. §§10-20).
29. Başvurucu ise taşınmazlarına 2004 yılında kamulaştırmasız
olarak el atılmasından yakınmakta, bunun ötesinde el atma işleminden sonra
yaklaşık beş yıl boyunca idarece herhangi bir dava yoluna gidilmemesi nedeniyle
mağduriyetinin oluştuğunu belirtmektedir. Ancak başvurucunun mağduriyetinin
oluştuğunu ifade ettiği dönem Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları
incelemeye başladığı 23/9/2012 tarihinden önceki bir zaman dilimini kapsamakta
dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik anılan şikâyetler, Anayasa Mahkemesinin
zaman bakımından yetkisinin dışında kalmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle, mülkiyet hakkına yönelik anılan
şikâyetlerin, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Kamulaştırma Bedeline Faiz Ödenmemesi
Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlaline İlişkin İddia
31. Başvurucu, aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescil davası sonunda kamulaştırılan taşınmazları için belirlenen bedele 2942
sayılı Kanun"da öngörülmesine karşın faiz işletilmediğini belirterek mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
33. 6216 sayılı Kanun"un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
34. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun"un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya
eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması
gerekir.
35. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır (Bayram Gök, B.
No: 2012/946, 26/3/2013, § 17).
36. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle
genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması
esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan
denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, § 18).
37. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde
düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve
süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu
konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir (Bayram Gök, §
19).
38. Somut başvuruya konu olayda İlk Derece Mahkemesinin
30/4/2013 tarihinde yürürlüğe giren 2942 sayılı Kanun"un 10. maddesinin 9.
fıkrasında öngörülen "Kamulaştırma
bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması
hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz
işletilir." hükmüne rağmen (bkz. § 15), kanuni faiz
işletilmesini öngörmeden kamulaştırma bedeline hükmettiği 16/7/2013 tarihli
kararına karşı başvurucunun temyiz talebinde bulunmadığı; davacı idare
tarafından İlk Derece Mahkemesinin anılan hükmüne karşı sunulan temyiz
dilekçesine de herhangi bir cevap sunmadığı anlaşılmaktadır (bkz. § 18). Oysa
yukarıda yer verilen ilkeler kapsamında (bkz.§§ 35-38) başvurucunun, kamulaştırılmasız el atılan taşınmazı karşılığında
hükmedilen bedele faiz işletilmesine yönelik şikâyetinin bireysel başvuruda
incelenebilmesi için öncelikle somut yargılama sürecindeki yargı yollarını
tüketmesi gerektiği açıktır.
39. Açıklanan nedenlerle bireysel başvurunun bu kısmına ilişkin
ihlal iddiasının, başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden başvuru
konusu yapıldığı anlaşıldığından, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
c.Yargılamanın Makul Sürede
Sonuçlanmadığına İlişkin İddia
40. Başvurucunun söz konusu şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun
olmadığı anlaşıldığından ve şikâyetin kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek bir neden de görülmediğinden başvurunun bu kısmının kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2.Esas Yönünden
41. Başvurucu, aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescil davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Bakanlık tarafından başvurucunun yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığı şikâyetine karşılık görüş sunulmamıştır.
43. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa"nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında
ilgili hükmü Sözleşme"nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle Sözleşme"nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa"nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul
sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa"nın 141.
maddesinin de -Anayasa"nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
44. Makul sürede yargılanma hakkının amacı tarafların uzun süren
yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile
sıkıntılardan korunması olup hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin
gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden
yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden
değerlendirilmesi gerekir (Güher Ergun ve
diğerleri, § 40).
45. Makul süre incelemesinde yargılamaya intikal eden maddi
vakıalar ve ispat araçlarından oluşan dava malzemesinin veya uygulanacak hukuk
kurallarının karmaşık olması; tarafların genel olarak yargılama sürecindeki
tutumu, yargılama sürecinin uzamasındaki etkisi ve usul haklarını kullanırken
gereken dikkat ve özeni gösterip göstermedikleri, yargı makamları yanında dava
süreciyle ilgili kamu gücü kullanan tüm devlet organlarına atfedilebilir
yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanan bir gecikme olup
olmadığı ve yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin
gösterilip gösterilmediği, başvurucu için hukuki korumanın bir an önce
gerçekleştirilmesindeki yararının ne olduğu gibi davanın niteliği ve niceliğine
ilişkin birçok hususun birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir
(Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772,
7/11/2013, § 58).
46.Kanun koyucu, 2942 sayılı Kanun"un 37. maddesiyle basit
yargılama usulünün uygulanmasını kabul etmekle beraber taşınmazı kamulaştırılan
kişilerin dava süresince geçen zaman nedeniyle hak kaybına uğramamaları ve
taşınmazın bedelinin ilgilisine kısa sürede ödenmesini sağlamak için
kamulaştırma davalarının diğer davalara oranla daha hızlı bir şekilde karara
bağlanması amacıyla Kanun"un 10. maddesinde ayrıca özel hükümlere yer
vermiştir. Anılan maddeye göre tarafların kamulaştırma bedeli konusunda
anlaşamamaları ve idarenin bedel tespiti ve tescil davası açması hâlinde
mahkemenin otuz gün sonrası için duruşma günü tayin etmesi ve taraflara duruşma
gününü tebliğ etmesi, duruşmada bedel konusunda anlaşma sağlanamaz ise yine
otuz gün sonrası için duruşma günü tayin etmesi ve bu sırada bilirkişi tayin
ederek keşif yapması, taraflar yine anlaşamazlar ise on beş gün sonrasına
duruşma günü tayin etmesi ve ikinci bilirkişi raporuna başvurması ve bunun
sonucunda bedeli tespit ederek davayı sonuçlandırması gerekmektedir. Görüldüğü
üzere kanun koyucu, kamulaştırma davalarının kısa sürede bitirilmesini
öngörmektedir. Bu öngörüye bağlı olarak yakın zamana kadar kamulaştırma
bedelinin tespiti davaları için yasal faiz öngörülmemiştir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 38).
47. Taraflar için 2942 sayılı Kanun"un 10. maddesinde
kamulaştırma bedelinin tespiti davalarının sonuçlandırılması için öngörülen
süreler mahkemelere yönelik süreler olduğundan düzenleyici nitelikte olup
mahkemeler bu sürede davayı sonuçlandıramasalar da daha sonra verdikleri
kararların geçerli olduğuna şüphe yoktur. 2942 sayılı Kanun gereği yapılması
gereken duruşmalar ve duruşma aralıkları, bilirkişi raporlarının beklenmesi ve
tebligat işlemleri gözönünde bulundurulduğunda bu
sürelerin aşılabileceği görülmektedir (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, B. No:2013/817, 19/12/2013, §§ 47, 48).
48. Nitekim AİHM de benzer şekildeki düzenleyici sürelerin
yargılama süresini kısaltma amacı taşıdığını vurgulamaktadır. AİHM, ulusal
mahkemelerin yasal süreye riayetlerine ilişkin yerel mevzuatı nasıl
yorumladıklarını ve uyguladıklarını denetlemenin görevi olmadığını belirterek
davaların "makul süre"de tamamlanıp
tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü ele almakta
ve bu sürenin Sözleşme"nin 6. maddesinin 1. fıkrasına uygun olup olmadığı
hususunda sınırlı bir inceleme yapmaktadır (Çalık/Türkiye
(k.k.), B. No: 3675/07, 31/8/2010; Dildirim ve diğerleri/Türkiye (k.k.),
B. No: 42927/10, 12/3/2013).
49. 2942 sayılı Kanun"un 10. maddesindeki sürelerin düzenleyici
nitelikte süreler olduğu ve dava süreci gözönünde
bulundurulduğunda bu sürelerin aşılabileceği kabul edilmekle birlikte
kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında kamulaştırma işlemlerinin
başlamasıyla kişilerin mülkiyet haklarını kullanmalarının kısıtlandığı,
kamulaştırma bedelini ancak dava sonunda alabildikleri ve bu bedele 6459 sayılı
Kanun"la yapılan değişiklikten önce faiz uygulanmadığı gözönünde
bulundurulduğunda bu davaların süratle sonuçlandırılması gerektiği de açıktır (Tahsin Erdoğan, § 41).
50. Anayasa"nın 36. maddesi ve Sözleşme"nin 6. maddesi uyarınca
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara
bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde
açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescile ilişkin bir davanın söz konusu
olduğu görülmekle 6100 sayılı Kanunda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen
somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir
yargılama olduğuna kuşku yoktur.
51. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı
karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı başka bir deyişle
davanın ikame edildiği tarih olup (Güher
Ergun ve diğerleri,§
50) somut başvuru açısından bu tarih 26/6/2009"dur.
52. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri,§ 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti
açısından sürenin bitiş tarihi, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin onama ilamının
tarihi olan 13/3/2014"tür.
53. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde
yargılamanın konusunun, kamulaştırma kararı alınan başvurucuya ait taşınmazlar
için kamulaştırma bedellerinin tespit edilmesi ve taşınmazların idare adına
tescil edilmesi talebi olduğu, davanın 26/6/2009 tarihinde açıldığı, yargılama
sürecinde resmî kurumlar ile yazışmalar yapıldığı,taşınmazın
fiziki ve hukuki durumunun ortaya konulduğu, keşif yapılarak bilirkişi raporu
alındığı, tarafların rapora itirazlarının değerlendirilip, tekrar bilirkişi
incelemeleri yaptırılarak ek ve yeni bilirkişi raporları hazırlatıldığı,
akabinde İlk Derece Mahkemesinin nihai kararını 16/7/2013 tarihinde verdiği,
karara karşı davacı idare tarafından temyiz talebinde bulunulduğu, temyiz
incelemesi sonucunda Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 13/3/2014 tarihli ilamı ile
onamaya hükmettiği, tarafların karar düzeltme isteminde bulunmadıkları,
dolayısıyla yargılamanın 13/3/2014 tarihinde sona erdiği ve yaklaşık beş yılda
tamamlandığı anlaşılmaktadır.
54. Bu durumda başvuruya konu kamulaştırma bedelinin tespiti ve
tescili davasının yaklaşık beş yıl sürdüğü ve söz konusu davada makul olmayan
bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
55. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
56. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
57. Başvurucu, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş36.710,51 TL maddi, 67.721,30 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
58. Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirme sonucu
başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
59. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
60. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunması gerektiğinden ve somut olayda tespit
edilen ihlal ile maddi zarar talebi arasında illiyet bağı bulunmadığından
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekalet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlaline ilişkin iddianın zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamulaştırma bedeline
faiz ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlaline ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın makul
sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.000TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.