Esas No: 2014/12045
Karar No: 2014/12045
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÜNSAL KARABULUT BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/12045) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Başvurucu |
: |
Ünsal KARABULUT |
Vekili |
: |
Av. Mustafa USTA |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; işçilik alacağından kaynaklanan tazminat davasında
gerekçeli kararın tebliğ edilmemesinden dolayı ayrıntılı temyiz nedenleri
bildirilmeden hükmün Yargıtayca onanması nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/7/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/12/2014tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 25/3/2016
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 25/3/2016
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu; Anadolu Ajansı TAŞ bünyesinde hizmet akdi ile
çalıştığını, işveren tarafından emekliye ayrılmaya zorlandığını, kâğıt üzerinde
emekli olarak gösterilmesine rağmen gerçekte iş akdininfeshedildiğini
ve ihbar tazminatına hak kazandığını belirterek Ankara 1. İş Mahkemesinde
alacak davası açmıştır.
8. Mahkeme 28/12/2012 tarihli celsede
davanın reddine karar vermiştir. Kısa karar şöyledir:
"GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Gerekçesi daha sonra
yazılacak kararda belirtileceği üzere;
Davanın REDDİNE,
Dair, Taraf vekillerinin yüzüne karşı, 8 gün
içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi Başkanlığına temyiz nedeni ile başvurma
yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı."
9. Başvurucu, 7/1/2013 tarihli “temyiz
ve süre tutum dilekçesi” ile kararı temyiz ettiğini belirterek gerekçeli
kararın tebliğinden sonra ayrıntılı temyiz nedenlerini sunacağını bildirmiştir.
Dilekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Haksız, usul ve kanuna aykırı bulduğumuz
kararın temyiz nedenlerinibildirecek gerekçeli temyiz
dilekçemizi, gerekçeli kararın tarafımıza tebliğinden itibaren kanuni süresi
içerisinde sayın Hakimliğinize sunacağız.
..."
10. Mahkeme, 28/12/2012 tarihli ve E.2011/1326,
K.2012/1506 sayılı ret kararının gerekçesini
"...Tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya alınan belge içerikleri,
tanık anlatımları ve 27/11/2012 tarihli usul ve esasa uygun denetime elverişli,
hüküm kurmaya yeterlibilirkişi raporu göz önüne alındığında,
davacının davalıya ait iş yerinde 1/12/2000-4/10/2011 tarihleri arasında 10 yıl
10 ay 4 gün hizmet akdi ile çalıştığı, iş akdinin emeklilik nedeniyle davacı
tarafından 23/8/2011 tarihli dilekçesi ile işten ayrıldığından, her ne kadar
davacı vekili müvekkili ile beraber, yönetimin değişmesi ile sendikalı
olanların TİS haklarını ortadan kaldırma amaçlı olarak emekliliği dolduranların
tek tek çağrılıp emekli dilekçesi vermelerinin istendiğini iddia etmiş ise de,
emeklilik talebinin kişiye bağlı bir hak olup, davacı talebi ile resmi kurumlar
nezdinde işlem yapıldığı görülmekle iş bu talebin sonuçlarından davacının
yaşlılık aylığı bağlanmak üzere faydalandığı, aksi yöndeki iddialara ilişkin
takdiri delil olan tanık delilinin resmi kurumlara yönelik yazılı belgeler
karşısındaki geçerliliğine ilişkin hukuki değrelendirmeyi
gidilmeksizin mahkememizce, davacının bu nedenlerle ihbar tazminatına hak
kazanamadığı kanaati oluştuğundan açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş,
aşağıdaki hüküm kurulmuştur." şeklinde açıklamıştır.
11. Gerekçeli karar, 11/2/2013
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş; başvurucu ayrıntılı temyiz dilekçesini
12/2/2013 tarihinde Mahkemeye sunmuştur.
12. Bu arada Mahkeme 1/2/2013 tarihinde
dosyayı Yargıtay 9. Hukuk Dairesine göndermiştir.
13. Mahkeme 12/2/2013 tarihli ve 2013/5
Muhabere sayılı müzekkere ile başvurucunun ayrıntılı temyiz dilekçesini de dava
dosyasına eklenmek üzere Yargıtaya göndermiştir.
14. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 4/3/2013
tarihli ve E.2013/2070, K.2013/2048 sayılı ilamı ile hükmü onamıştır. İlamın
ilgili kısmı şöyledir.
"...
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı
delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre
davacı vekilininsebepleri bildirilmiş olmayan bozma
isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
..."
15. Yargıtay ilamı başvurucuya tebliğ edilmemiş, başvurucu
tarafından kararın 21/7/2014 tarihinde öğrenildiği
beyan edilmiş, 22/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanunu"nun 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer
tarafa bildirilmesi gerekir.
İş sözleşmeleri;
...
d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için,
bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra,
Feshedilmiş sayılır.
Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile
artırılabilir.
Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim
süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.
..."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, Ankara 1. İş Mahkemesinde açtığı davada tanık
beyanları, bilirkişi raporları ve toplanan diğer delillere aykırı değerlendirme
yapılarak karar verildiğini, kısa karar üzerine dosyaya sunduğu süre tutum ve
temyiz dilekçesinde gerekçeli kararıntebliğinden
itibaren ayrıntılı temyiz dilekçesi vereceğini beyan ettiğini ancak ilk Derece
Mahkemesince ayrıntılı temyiz dilekçesi alınmadan dosyanın Yargıtaya
gönderildiğini, sonradan Yargıtaya hitaben yazılan
bir müzekkere ile söz konusu ayrıntılı temyiz dilekçesinin 12/2/2013
tarihinde Yargıtaya gönderildiğini ancak dilekçe Yargıtaya ulaşmadan kararın onandığını, bu nedenle
gerekçeli temyiz sebeplerini Yargıtay önünde ortaya koyamadığını, bu hususun
onama ilamında da açıkça belirtildiğini, temyiz sebeplerini ileri sürememesi
nedeniyle hak arama özgürlüğünün engellendiğini belirterek Anayasa"nın 36. ve
49. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüş; ihlalin tespiti ile zararının giderilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun
Anayasa"nın49. maddesinde düzenlenen çalışma hakkının
ihlal edildiği iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
20. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
yönündeki şikâyeti, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için
diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu
nedenle başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, gerekçeli karar kendisine tebliğ edilmeden
dosyanın Yargıtaya gönderildiği, ayrıntılı temyiz
nedenlerini bildirir dilekçe de dosyaya ulaşmadan kararın Yargıtay tarafından
onandığı, bu nedenle gerekçeli temyiz sebeplerini temyiz aşamasında Yargıtay
önünde ortaya koyamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
22. Başvurucu, gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmemesi
nedeniyle temyiz dilekçesinde ayrıntılı temyiz nedenlerini dile getiremediğini,
bu şekilde yargılamanın sonuçlandırıldığını belirtmiş; bu açıdan iddiaların,
temyiz itirazlarının fiilen ilgili yargı merciine ulaştırılamaması, buna imkân
sağlanmaması hususuyla ilgili olduğu anlaşılarak başvurunun mahkemeye etkili erişimkapsamındaincelenmesi uygun görülmüştür.
23. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye etkili erişim hakkını
“hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve
mahkemeye etkili erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir
sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık,
pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu
sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların
mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar
verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).
25. Dava açma hakkı birtakım sınırlamalara tabi tutulabileceği
gibi bu hakkın kullanımı da belli kurallara bağlanabilir. Bununla birlikte bu
sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne
zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Edificaciones March Gallego
S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, §
34 ve Rodríguez Valín/İspanya,
B. No: 47792/99, 11/10/2001, § 22).
26. Mahkemeye erişim hakkı somut ve etkili olmalıdır. Erişim
hakkının etkili olabilmesi için bireyin, haklarına müdahale eden bir işleme
itiraz etmek üzere açık ve somut bir fırsata sahip olması gerekir (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Bellet/Fransa,
B. No. 23805/94, 4/12/1995, § 38).
27. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava
açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun
yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere etkili bir şekilde
başvurma hakkını da içerir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06,
27/11/2012, § 42).
28. Bunun yanında davanın taraflarınagerekçeli
mahkeme kararının usulüne uygun olarak bildirilmesi ve tarafların bu gerekçeye
göre ayrıntılı itiraz nedenlerini bildirerektemyiz
hakkını kullanmaları; kanun yolunun etkili bir şekilde kullanılması ve bu
suretle de hakkaniyete uygun yargılamanın sağlanması açısından zorunludur.
29. Başvurucu, İş Mahkemesinde işçilik alacağından kaynaklanan
tazminat davası açmıştır. Mahkeme, taraf vekillerinin hazır bulunduğu 28/12/2012 tarihli duruşmada davanın reddine karar vermiş ve
kısa karar taraf vekillerine tefhim edilmiştir. Kısa kararda sadece davanın
reddedildiği ifade edilmiş, ret gerekçesini gösterir herhangi bir açıklama
yapılmamıştır.
30. Başvurucu, 4857 sayılı Kanun’daki tefhimle başlayan sekiz
günlük temyiz süresi içinde 7/1/2013 tarihinde süre
tutum dilekçesi ile kararı temyiz etmiş ve gerekçeli kararının kendisine
tebliği ile birlikte Mahkeme kararına ilişkin gerekçeli temyiz nedenlerini
bildireceğini belirtmiştir. Ancak gerekçeli karar başvurucuya tebliğ edilmeden
dosya 1/2/2013 tarihinde Yargıtaya
gönderilmiştir.
31. Gerekçeli kararın 11/2/2013
tarihinde tebliği ile birlikte başvurucu, ayrıntılı temyiz nedenlerini içerir
dilekçesini 12/2/2013 tarihinde Mahkemeye sunmuş; Mahkeme söz konusu dilekçeyi
12/2/2013 tarihli müzekkeresi ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesine göndermiştir.
32. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 4/3/2013
tarihli kararı ile hükmü onamış, İlam içeriğinde geçen "...davacı vekilininsebepleri
bildirilmiş olmayan bozma isteğinin..." ibaresinden
başvurucunun 12/2/2013 tarihli temyiz dilekçesinin dosyaya ulaşmadığı ve
Yargıtay tarafından değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.
33. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği ve
temyiz süresinin de bu tarihten itibaren başladığı durumlarda temyiz
nedenlerinin sağlıklı bir şekilde sunulabilmesi için taraflarca süre tutum
dilekçesi verilmekte, o aşamada yalnızca temyiz iradesi ortaya konularak
gerekçeli kararın tebliğinden sonra süresi içinde ayrıntılı temyiz nedenlerinin
bildirilmesi mümkün olmaktadır. Kanuni dayanağı olmayan bu uygulama hak
kayıplarının önüne geçilmesi amacıyla yargısal teamül olarak hukuk sistemimizde
benimsenmiştir.
34. Uygulamada iş mahkemelerinde, sekiz günlük temyiz süresi
tefhim ile başladığından bir kısım mahkeme gerekçeli kararı taraflara tebliğ
etmemekte; bir kısım mahkeme ise gerekçeli kararı her durumda taraflara tebliğ
etmektedir. Bu durum somut başvuruda olduğu gibi tarafların bazı davalarda
mahkemelerin gerekçesini bilmeden temyiz başvurusu yapmak zorunda kalmasına ve
temyiz incelemesinde davanın taraflarının temyiz gerekçeleri bilinmeden inceleme
yapılmasına neden olmaktadır. İlk derece mahkemesi kararının gerekçesini
bilmeyen kişilerin temyiz hakkını gereği gibi kullandığı ve tarafların temyiz
nedenlerini bilmeyen temyiz merciinin de temyiz incelemesini sağlıklı bir
şekilde yaptığı söylenemez(Vesim Parlak, B. No: 2012/1034,20/3/2014,
§ 39).
35. Nitekim temyiz süresinin tefhimle başladığı durumlarda kısa
kararda gerekçenin belirtilmesi ve aksi hâlde ortaya çıkan sonuçlarla ile
ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin bir kararında, 6100 sayılı Kanun’un 321.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında kararın tefhiminin mahkemece hükme ilişkin
tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşeceği ancak
zorunlu hâllerde hâkimin bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle
sadece hüküm özetini yazdırarak kararı tefhim edebileceği, bu durumda gerekçeli
kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerektiği, bununla
birlikte hükme ilişkin tüm hususların açıklanmasının zorunlu olduğu, kısa
kararın 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinde belirtilen unsurları karşılaması
gerekliliğinin açık olduğu, mahkemenin kısa kararının 6100 sayılı Kanun’un 297.
maddesindeki zorunlu unsurları karşılamaması nedeniyle ortada usulün öngördüğü
anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmayacağı, bu açıdan taraflar açısından
temyize ilişkin hak ve yükümlülüklerin gerekçeli kararın tebliği ile birlikte
sonuç doğurmaya başlayacağı,6100 sayılı Kanun’un 321. maddesinin (2) numaralı
fıkrası gereği tefhim edilen kısa kararda gerekçenin bulunmaması nedeniyle de
temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliği ile birlikte işlemeye başlayacağı
belirtilmiştir (Kommersan Kombassan
Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114,
20/1/2016, §§ 46-54).
36. Yukarıda açıklanan tespitler ışığında başvuruya konu davada,
başvurucunun Mahkeme tarafından 28/12/2012 tarihli
celsede gerekçesi açıklanmadan tefhim edilen kısa karar üzerine sekiz günlük
temyiz süresi içinde süre tutum dilekçesiyle yaptığı temyiz başvurusunda
gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın Yargıtay Dairesine gönderildiği,
başvurucunun ayrıntılı temyiz nedenlerini içeren 12/2/2013 tarihli dilekçesi Yargıtaya gönderilmiş ise de onama ilamının içeriğinden
açıkça anlaşıldığı üzere dilekçenin Yargıtay tarafından değerlendirilmeden
hükmün onandığı anlaşılmış; bu açıdan başvurucuya kararın gerekçesine karşı
itirazlarını bildirme hakkı tanınmadan başka bir ifadeyle temyiz hakkını etkili
bir şekilde kullanma imkânı sağlanmadan yargılamanın sonuçlandırılması
nedeniyle mahkemeye erişim hakkına uyumlu bir yargılamanın yapılmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
37. Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
Diğer İhlal İddiaları
38. Başvuru hakkında mahkemeye erişim hakkına aykırılık
bulunması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ihlaline karar verildiğinden başvurucunun usul ve kanuna
aykırı değerlendirme yapılarak karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası ile ilgili ayrıca incelenme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. ...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
40. Başvurucu, ihlalin tespiti ile zararının giderilmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
41. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
42. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan yeniden
yargılama yapılmak ve dava dosyası ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere
kararın bir örneğinin Ankara 1. İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
43. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama kararı verildiğinden başvurucunun tazminat talebinin reddine karar
verilmiştir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın36. maddesinde güvence
altına alınan mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden temyiz incelemesinin
yapılmasının sağlanması amacıyla ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere
Ankara 1. İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.