Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2014/20030
Karar No: 2014/20030
Karar Tarihi: 17/11/2016

        Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜNER YILDIRIM VE ARİF AYDOĞMUŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/20030)

 

Karar Tarihi: 17/11/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Gökçe GÜLTEKİN

Başvurucular

:

1. Güner YILDIRIM

 

 

2. Arif AYDOĞMUŞ

Vekili

:

Av. Belgin ERSOY KARACABEY

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurular, Göçmen Konutları Projesi kapsamında satın alınan konutlar için avans olarak ödenen ve konut taksit ödemelerinden mahsup edilmeyen tutarların tahsili amacıyla açılan davaların alınan bilirkişi raporlarına aykırı olarak ve yeterli gerekçe ihtiva etmeden reddedilmesi, ayrıca davanın uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 23/12/2014 ve 24/12/2014 tarihlerinde Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Komisyonlarca muhtelif tarihlerde, başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölümler tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Yapılan inceleme sırasında konusunun aynı olması nedeniyle 2014/20088 numaralı dosyanın 2014/20030 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, herhangi bir görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutulmaları sonucu Bulgaristan"dan Türkiye"ye gelmiş ve Türk vatandaşı olmuşlardır.

9. Başvurucular, Başbakanlık ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) aleyhine muhtelif tarihlerde Ankara 3. ve 6. Tüketici Mahkemelerinde açtıkları davalarda, Türkiye"ye geldikten sonra Türkiye"nin değişik yerlerinde Göçmen Konutları Projesi kapsamında göçmen evlerinin yapıldığını, bu evlerden bir konuta sahip olmak için değişik miktarlarda peşinat ödediklerini belirtmişler ve ayrıca oturdukları konutların maliyet hesabı çıkarıldıktan sonra ödenen miktarların evin taksit miktarlarından mahsup edilmesi gerektiğini, mahsup işleminin gerçekleştirilmediğini ileri sürerek yatırılan tutarların günün ekonomik koşullarına göre güncellenerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tahsilini talep etmişlerdir.

10. Mahkemelerce istenen bilirkişi raporlarının dava dosyalarına sunulmasını müteakip başvurucular ıslah dilekçesi ile birlikte taleplerini, ilgili bilirkişi raporunda belirtilen güncellenmiş miktara kadar çıkarmışlardır.

11. Başvurucuların bahse konu olan davalarında Mahkemelerce, değişik sayılı kararlara özetle başvurucuların konut almak üzere yaptıkları ödemeler konusunda çekişme olmadığı, başvurucuların konut almak üzere avans yatırdığı, yatırılan tutarların taksit ödemelerinden mahsup edildiğinin ispatlanamadığı, bu paraların banka nezdinde Devlet Bakanlığı adına açılan hesapta tutulduğu, bilahare bu hesabın TOKİ"ye devredildiği, denkleştirici adalet ilkesi dikkate alınarak başvurucularca yatırılan peşinatın ve avansın güncellenmiş tutarının iade edilmesi gerektiği şeklindeki gerekçelerle açılan davaların kabulüne karar verilmiştir.

12. TOKİ ve Başbakanlık tarafından kararların temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, İlk Derece Mahkemesi kararlarını davalılar lehine bozmuştur. Dairenin,başvurucu Güner Yıldırım tarafından açılan dava hakkındaki 19/1/2012 tarihli ve E.2012/1678, K.2012/726 sayılı kararı ile başvurucu Arif Aydoğmuş tarafından açılan dava hakkındaki 22/12/2011 tarihli ve E.2011/10316, K.2011/20017 sayılı kararın gerekçesi şu şekildedir:

" ... Uyuşmazlık, davacının yaptığı peşin ödemenin maliyet hesabına göre borçlandığı anlaşılan davacı borcundan mahsup edilip edilmediği hakkındadır.

 Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda soyut ifadelerle ödenen peşinatın mahsup edilmediğine ilişkin düşünce esas alınarak peşinatın güncelleştirilmiş değerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Yukarda açıklandığı üzere davalılar mahsup işleminin yapıldığını ve peşin ödemenin mahsup edildiğini savunmaktadır. Taraflar arasındaki borçlanma sözleşmesine göre davacının kullandığı kredi üzerinden borçlandığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık yapılan maliyet hesaplarındagöçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı görülmektedir. Bu durumda mahkemece taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, borçlandırma işleminin başlangıcında mahsuplaşma yapılıp yapılmadığı, konutun maliyet bedeli, borçlandırma bedelinden yüksek olduğu takdirde davacının maliyet bedelinden borçlanmayı kabul ettiği halde daha düşük miktarda borçlandırılmasının kabul edilebilir açıklaması yaptırılmalı, ödenmesi gereken taksitlerden mahsup işlemi yapılıp yapılmadığı dosya içindeki ve emsal dosyalardaki listeler ve yazışmalar değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir."

13. Bozma üzerine yargılamaya devam edilmiş, bozma ilamına uyulmuş ve Mahkemeler her iki davanın reddine karar vermiştir.

14. Başvuruculardan;

i. Günay Yıldırım"ın açmış olduğu davada Ankara 6. Tüketici Mahkemesinin 11/10/2012 tarihlive E.2012/537, K.2012/1528 sayılı kararının gerekçesi şu şekildedir:

" Bozma doğrultusunda araştırma yapılmış, özellikle davalının mahsup savunması ile maliyet bedeli hususunda, "... maliyet bedeli, borçlandırma bedelinden yüksek olduğu takdirde daha düşük miktarda borçlandırılmasının kabul edilebilir açıklaması yaptırılmalı, ödenmesi gereken taksitlerden mahsup işlemi yapılıp yapılmadığı dosya içindeki ve emsal dosyalardaki listeler ve yazışmalar değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi (gerekir)." şeklindeki ifadeler doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmış, bu hususta bilirkişiden ek rapor alınıp dosyaya konulmuştur. Ek raporda belirtildiği üzere, gerek eldeki dava dosyasında gerekse benzer emsal dosyalarda satıma konu konutun maliyet bedelinin ortalama 90.000,00 TL olduğu, davacının borçlandığı tutarın ise 88.949,23 TL olduğu, başka bir anlatımla maliyet bedelinin borçlandırma tutarından daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi ek raporunda her ne kadar farklı bir hesaplama tarzına da yer verilmiş ise de; bunun resmi verilere değil spekülatif düşüncelere göre yapılması ve Mahkememizin diğer seri dosyalarında benimsenen esaslardan, ayrıca Yargıtay bozma ilamındaki bozma nedenlerinden ayrılması nedeniyle bilirkişinin kişisel görüşlerine itibar olunmamış, resmi verilere göre yapılan hesaplamaya itibar olunmuştur. Saptanan bu maddi olgulara göre, davacının maliyet bedelinin altında bir borçlanma ile konut satın aldığı, hal böyle iken peşin yatırılan avansın güncel uyarlanmış bedelinin talep edilmesinin taraflar arasındaki menfaat dengesine, sözleşme adaletine, TMK m. 4 de ifade edilen hakkaniyet ilkesine uygun düşmediği hususunda Mahkememize tam bir kanaat geldiğinden sübuta ermeyen davanın reddine ... karar vermek gerekmiştir."

ii. Arif Aydoğmuş"un Ankara 3. Tüketici Mahkemesinde açmış olduğu davada ise Yargıtayın konuya ilişkin daha önceki kararlarından birine (bkz. § 22) yer verilmiş, ayrıca taraflar arasında mahsuplaşmanın yapıldığını belirten 4/2/2013 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Mahkeme 12/7/2013 tarihli ve E.2012/225, K.2013/1726 sayılı kararla aşağıda yer alan gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir:

"Dosyaya ibraz edilen Yargıtay 13.Hukuk Daireinin 2012/11506 - 19874 E-K sayılı ilamı ile; "....gerek Devletin resmi kurumları arasındaki yazışmalardan, gerek hak sahiplerine ait liste başlıklı belge kapsamından ve gerekse aynı nedenlerle açılan ve reddedilip, dairelerinin incelemesinden de geçmek suretiyle kesinleşen dosya kapsamlarından da açıkça anlaşılacağı gibi davacının peşin ödediği paranın mahsubunun yapıldığı anlaşıldığı, bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği" belirtilmiştir.

Devlet Bakanlığının resmi kurumları ve bankalar arasında yapılan yazışmalarda;T.Emlak Bankası A.Ş Genel Müdürlüğüne hiteben yazdığı yazıda; Bursa / Kestel "de inşaa edilen konut hak sahiplerine teslim edildiği,konut sahibi olmak üzere işin başında yatırılan peşinat bedellerinin maliyet hesabından tenzil edildiğinin belirtildiğigörülmüştür.

Dosyada mevcut deliller, tarafların beyanları, mahsuba ilişkin dosya içerisinde bulunan belgeler, davalı TOKİ yazısı, Emlak Bankası yazısı, Devlet Bakanlığı yazıları, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2012/11506 - 19874 E-K sayılı ilamı çerçevesinde yapılan değerlendirmede;

Göçmenevleri Projesi kapsamında davacılara tahsis edilen konutun, Bursa / Kestel "deinşaa edilen konutlar arasında yer aldığı, davacının konut tesliminden önce ileride mahsuba esas olmak üzere peşinat olarak ödenen miktarın ilk taksitlerin ödenmesi aşamasında borçtan mahsup edildiğianlaşılmakla, davacının ödediği bedelin mahsup edilmesine dayalı olarak ödenen bedelin güncellenip iadesi talebi ile açılan davanın reddine..."

15.Başvurucuların yukarıda belirtilen kararları temyiz etmeleri üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi değişik tarihli ilamlarıyla Derece Mahkemelerince verilen kararları onamıştır.

16. Karar düzeltme talepleri de 13/11/2014 tarihinde reddedilmiş, nihai kararlar başvurucuların vekillerine 8/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucular 23/12/2014 ve 24/12/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

18. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 30. maddesi şöyledir:

"Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür."

19. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 113. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Asıl borç tediye ile veya sair bir surette sakıt olduğu takdirde kefalet ve rehin ve sair fer"i haklar dahi sakıt olur."

20. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 131. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur."

21. 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 23. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

"Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır. Tüketici mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretleri, 29 uncu maddeye göre kaydedilen bütçede öngörülen ödenekten Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye gelir kaydedilir. Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür."

22. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 13/9/2012 tarihli ve E.2012/11506, K.2012/19874 sayılı kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

" ... Ayrıca dosya içerisinde bulunan “Hak sahiplerine ait liste” başlıklı belgenin ve bu belgede yer alan hak sahiplerinin yatırılan peşinat tutarlarının, apartman kat ve daire numaraları ile birlikte borçlandırma tutarlarının kıyaslanması ve incelenmesinden de az peşinat ödeyen hak sahiplerinin daha yüksek miktarda, daha çok miktarda peşinat ödeyen hak sahibinin ise daha az miktarda borçlandırıldığı gözlemlenmektedir. Diğer taraftan dairemiz incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşen ve aynı konuda Ankara 2.Tüketici Mahkemesinde açılan 2010/107 esas ve 2011/114 esas sayılı dosyaların davacıları banka hesap cüzdanlarını, hesap cüzdanlarının suretlerini dosya ya ibraz etmişler, hesap cüzdanlarının incelenmesinden de gerekli mahsubun yapıldığı gözlemlenmiştir.

Yukarıda özetlenen gerek Devletin resmi kurumları arasındaki yazışmalardan, gerek hak sahiplerine ait liste başlıklı belge kapsamından ve gerekse aynı nedenlerle açılan ve reddedilip, dairemizin incelenmesinden de geçmek suretiyle kesinleşen dosya kapsamlarından da açıkça anlaşılacağı gibi davacının peşin ödediği paranın mahsubunun yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir."

23. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 14/10/2015 tarihli ve E.2015/3651, K.2015/30027 sayılı kararının ilgili kısmı şu şekildedir:

"Uyuşmazlık, davacının yaptığı peşin ödemenin maliyet hesabına göre borçlandığı anlaşılan davacı borcundan mahsup edilip edilmediği hakkındadır. Her ne kadar mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de; Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporları hükme esas alınmaya yeterli görülmemesi üzerine taraflardan ve kurumlardan celbedilen yazı ve belgeler üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılıp mahsup işleminin yapılıp yapılmadığı somut olarak kanıtlanması sağlanmadan sadece celbedilen yazılar ve belgelerdeki soyut ifadeler ve emsal dosyalar üzerine varsayıma dayalı olarak ödenen peşinatın mahsup edildiğinin kabulü yürürlükteki mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bu durum Anayasa Mahkemesi" nin 17.07.2014 tarih ve 2013/4495 Başvuru sayılı ilamında da açıkça belirtilmiştir. O halde mahkemece, ödenen peşinatın mahsup edilip edilmediği yönünde, tüm belgeler üzerinde taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, ödenen peşinatın mahsup edildiği somut olarak kanıtlandığı takdirde davanın reddine şayet mahsup işlemi somut olarak kanıtlanamıyorsa davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucunda yanlış gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucular 1989 yılında Bulgaristan"dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye"ye geldiklerini, Bursa Kestel"de Göçmen Konutları Projesi kapsamında konut sahibi olabilmek için belli miktarda avans olarak ödeme yaptıklarını, daha sonra da konutların taksitlerini ödediklerini ancak avans ödemesinin taksitlerden mahsup edilmediğini, yaptıkları ödemelerin iadesi amacıyla açtıkları davaların Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin verdiği kararlar sonucunda kabul edilmediğini, Yargıtayın verdiği kararlar dikkate alınarak dosyada aleyhlerine hiçbir delil veya rapor bulunmamasına rağmen İlk Derece Mahkemelerince davaların reddine karar verildiğini, temyiz üzerine aynı Daire tarafından gerekçe gösterilmeksizin hükümlerin onandığını, benzer iddialarla açılan davaların Derece Mahkemeleri ve Yargıtay tarafından daha önce kabul edildiğini, aynı binada yan yana dairelerde oturan kişiler için farklı sonuçların ortaya çıktığını, Yargıtay tarafından davanın tarafları arasında eşitsizlik oluşturulduğunu, eşitliğin kamu kuruluşu lehine bozulduğunu, avans olarak ödedikleri bedellerin iade edilmediğini, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve yeniden yargılama talep etmişlerdir.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının gerekçeli karar ve makul sürede yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27.Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

28.Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."

29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."

30. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme"nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme"nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, § 38).

31. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmeyi gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2295, 20/2/2014, § 51). Gerekçenin ayrıntısı davanın niteliğine göre değişmekle birlikte kararın hüküm kısmına dayanak oluşturacak hukuki bir gerekçenin kısa ya da özet de olsa bulunmasının zorunlu olduğu açıktır (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 33).

32. Başvurucular, dosyada aleyhlerine hiçbir delil veya rapor bulunmamasına rağmen Yargıtayın verdiği kararlar dikkate alınarak İlk Derece Mahkemelerince davaların reddine karar verildiğini, temyiz üzerine aynı Daire tarafından gerekçe gösterilmeksizin hükümlerin onandığını iddia etmişlerdir.

33. Somut başvurularda başvurucu Güner Yıldırım tarafından açılan davada Mahkemece ek bilirkişi raporu alınmış, saptanan maddi olgulara göre başvurucunun maliyet bedelinin altında bir borçlanma ile konut satın aldığı, peşin yatırılan avansın güncel uyarlanmış bedelinin talep edilmesinin taraflar arasındaki menfaat dengesine sözleşme adaletine, hakkaniyet ilkesine uygun düşmediği belirtilmiştir. Başvurucu Arif Aydoğmuş tarafından açılan davada ise Mahkemece, 4/2/2013 tarihli bilirkişi raporu alınmış; ilgili raporda da ifade edildiği şekliyle başvurucunun konut tesliminden önce ileride mahsuba esas olmak üzere peşinat olarak ödediği miktarın ilk taksitlerin ödenmesi aşamasında borçtan mahsup edildiği kararda belirtilmiş; bu suretle her bir başvurucunun durumuna uygun somut bir değerlendirme yapılarak davanın reddedilme sebepleri açıkça belirtilmiştir (bkz. § 14).

34. Dolayısıyla ulaşılan sonuca uygun olarak delillerin yeterli gerekçe ile Mahkeme tarafından serbestçe değerlendirildiği ve Yargıtay tarafından Mahkeme görüşüne iştirak edilerek kararın onandığı görülmektedir. Bu nedenle iddiaların karşılandığı ve Mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğundan söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.

35. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen Mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğuna ilişkin iddiaların yerinde olmadığı anlaşıldığından başvuruların bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Mahkeme, ...açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

37. Başvurucular makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedirler.

38. Anayasa Sözleşme"nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, 18) Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa"nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa"nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme"nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme"nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara Anayasa"nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa"nın 141. maddesinin de -Anayasa"nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

39. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde dikkate alınması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

40. Anayasa"nın 36. maddesi ve Sözleşme"nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülükler ile cezai alanda yöneltilen suçlamalara ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olaylarda, Göçmen Konutları Projesi kapsamında avans olarak ödenen bedelin iadesi talebiyle açılan alacak davaları bulunmakta olup, bu sorunun çözümüne yönelik olarak 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu ile 6100 sayılı Kanun"da yer verilen usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarihtir. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürelerin başlangıç ve bitiş tarihlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Birinci başvurucunun 15/3/2011 tarihinde, ikinci başvurucunun ise 19/8/2010 tarihinde açtığı dava; karar düzeltme isteminin reddedilmesi sonucunda 13/11/2014 tarihinde kesinleşmiştir.

42. Tüketici mahkemelerinin görevi 4077 sayılı mülga Kanun"un 23. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, bu Kanun"un uygulanmasıyla ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı, tüketici mahkemeleri nezdinde açılan davaların harçlardan muaf olduğu ve bu mahkemelerde basit yargılama usulüne göre yargılama yapılacağı belirtilmiştir. Bu şekilde kanun koyucu, tüketiciyi koruma amacını dikkate alarak genel mahkemelerin dışında tüketici davalarını konu alan özel bir yargılama sistemi oluşturmuş ve bu davaların konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.

43. Başvurulara konu yargılama süreçlerinin incelenmesi sonucunda başvurucuların açtıkları alacak davalarının yerel Mahkemelerce ilk önce kabul edildiği, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından kararların temyiz incelemesi neticesinde bozulduğu, daha sonra yapılan yargılamalar sonucunda başvurucuların davalarının reddine karar verildiği ve kararların temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

44. İki dereceli bir yargılama neticesinde sırasıyla 3 yıl 7 ay 28 gün ve 4 yıl 2 ay 24 gün süren yargılamalarda yukarıda yer verilen ilkeler (bkz. § 30), davaya konu olan hususların geçmiş yıllara ait olması ve yargılama süresinin bütünü dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesi ve Yargıtaydaki yargılama sürecinde başvurucuların haklarını ihlal edecek bir gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

45. Açıklanan nedenlerle başvurulara konu yargılamaların makul süreyi aşmadığı ve başvurucuların Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşıldığından ilgili başvurucuların makul süre şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerine BIRAKILMASINA 17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi