Esas No: 2014/10954
Karar No: 2014/10954
Karar Tarihi: 17/11/2016
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET HİLMİ SERTER BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/10954) |
|
Karar Tarihi: 17/11/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 20/12/2016-29924 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör Yrd. |
: |
İsmail Emrah PERDECİOĞLU |
Başvurucu |
: |
Ahmet Hilmi SERTER |
Vekili |
: |
Av. Mustafa Eren MİT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tapuya kayıtlı taşınmazın orman olarak tespiti
üzerine açılan davanın reddi nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/7/2014 tarihinde Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 8/12/2014 tarihinde kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık 21/3/2016 tarihinde sunduğu belge ile
mevcut başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararının kendilerine gönderilmesi
hâlinde 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un49/2. ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 71. maddeleri uyarınca görüş bildirebileceğini
belirtmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu ve bir diğer davacı tarafından 27/7/1997 tarihinde
Marmara Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil davasında,
başvurucu ve diğer davacı, adlarına tapuya kayıtlı olan Balıkesir ili Marmara
Adası Çınarlı köyü Kerenya ve Türkos
mevkiinde bulunan taşınmazın 1987 yılında Orman Kadastro Komisyonu tarafından
orman alanı olarak tespit edildiğini oysa söz konusu taşınmazın 1939 yılında
ihale edilmesi sonucu murisleri R.S. adına tescil edildiğini ve R.S.den kendilerine intikal ettiğini belirtmişler, bu
nedenle davanın kabulü ile Kadastro Komisyonu kararının iptalini istemişlerdir.
8. Yargılama devam ederken üçüncü kişiler tarafından konusu aynı
taşınmaz olan başka davalar da açılmıştır. Bu davalarda davacılar uyuşmazlık
konusu taşınmaz üzerinde ipotek haklarının bulunmasına istinaden icra takibi
başlattıklarını ifade etmiş, dolayısıyla taşınmaz için Maliye Hazinesi adına
yapılan tespitin iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
9. Aynı taşınmaza ilişkin Orman İdaresi tarafından açılan iki
ayrı davada da orman olarak tespit edilen taşınmazın tapusunun iptaline,
taşınmaza müdahalenin önlenmesine ve taşınmaz üzerinde bulunan hacizlerin
kaldırılmasına karar verilmesi istenmiştir.
10. Belirtilen yargılamalar devam ederken başvurucu tarafından
konusu aynı taşınmaz olan son bir dava daha açılmış; bu davada başvurucu,
taşınmazın yarı hissesinin diğer mirasçı A.H.S. tarafından T.A.ya satıldığını belirtmiş ancak yasal şuf"a hakkından dolayı T.A. adına kayıtlı tapunun iptali
ile taşınmazın yarı hissesinin kendi adına tescil edilmesini istemiştir.
11. Tümü Marmara Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve aynı
taşınmaza ilişkin olan bu davalar Marmara Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından
birleştirilmiş ve dava E.1997/68 sıra sayısında görülmeye devam edilmiştir.
12. Yargılama safhasında dava konusu taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları ve krokileri, taşınmazın bulunduğu
yöreye ait bulunabilecek en eski tarihli memleket haritası, amenajman planları
ve hava fotoğrafları, kadastro tespit tutanakları ile askı ve ilanına ilişkin
bilgi ve belgeler toplanarak incelenmiş; 2002 yılında bir fen bilirkişisi, iki
teknik bilirkişi ve üç mahallî bilirkişi eşliğinde keşif yapılmış; 2010 yılında
üç serbest yüksek orman mühendisi, bir jeoloji mühendisi, bir maden mühendisi
bilirkişileri, bir mahalli bilirkişi, bir fen bilirkişisi ve bir harita
bilirkişisi eşliğinde tekrar keşif yapılmış; bilirkişilerce hazırlanan raporlar
ile düzenlenen harita ve krokiler dava dosyasına dâhil edilmiştir.
13. Yargılama sonunda Marmara Asliye Hukuk Mahkemesi 19/4/2012
tarihli ve E.1997/68, K.2012/50 sayılı kararı ile başvurucu tarafından açılan
davaların reddine, taşınmazın başvurucu ve diğer mirasçı adına kayıtlı olan
tapusunun iptaline, taşınmazın orman niteliği ile Maliye Hazinesi adına tapuya
kayıt ve tesciline hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
15. 05.2010 tarihinde
yapılan keşifte hazır edilen bilirkişilere, tapunun 1939 tarihindeki ilk
oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri ile
eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı
uygulatılmış, arazinin sınırları ve komşuları belirlenmiş, taşınmaz evvelinin
maliye hazinesine ait mermer ocağı olduğu, arazinin yer yer çok dik ve sarp
olduğu, topoğrafyasına bağlı olarak gelişmiş sığ toprak yapısı üzerinde
özellikle maki elemanları bulunduğu, arazi üzerindeki çatlaklı kayalık
alanlarda ardıç türleri ile yine derin topraklı alanlarda ardıç ve seyrek
kızılçam ağaçlarının bulunduğu, arazi meyilinin çok
dik olduğu alanlarda yer yer mermer kayalarının açığa çıktığı, aşırı otlatma ve
düzensiz faydalanma neticesinde bitki dokusunun bozuk olduğu anlaşılmış,
Yine bilirkişilerce dosya arasına alınan
memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, kadastro paftası ölçeği
de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın
komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmiş, bu
şekilde çekişmeli taşınmazın konumu çevre parsellerle birlikte haritalar
üzerinde gösterilerek bilirkişilerin onayını taşıyan uygulama ve araştırmaya
dayalı kroki düzenlettirilerek rapor alınmış,
Gerekçeli ve denetime açık olduğu anlaşılıp
hükme esas alınan bilirkişi raporları ve hazırlanan krokilerden de anlaşıldığı
üzere, dava konusu taşınmaz üzerinde 1930 yıllarda maden olarak işletilmiş
çıplak alanların bulunduğu, ayrıca aşırı otlatma ve düzensiz faydalanma
neticesinde bitki dokusunun bozulduğu belirlenmiş, ancak öncesi orman olan bir
yer üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa
dahi bu vasfını kaybetmeyeceği, taşınmazın toprak ve su muhafaza karakteri
itibariyle 1945 Yılında yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasa kapsamında
devletleştirmeye konu orman vasfında olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca, taşınmaz deniz kenarında bulunduğundan
jeoloji mühendisine inceleme yaptırılmış, dava konusu taşınmazın kıyı kenar
çizgisi içerisinde kalmadığı, çizginin taşınmazın sınırı üzerinden geçerek
taşınmazın herhangi bir kısmını içerisine almadığı anlaşılmıştır.
Bütün bu anlatımlardan sonra; aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı
bulunan davacılar Hilmi ve E. Serter"in davalarının reddine, birleşen dava
davacısı orman idaresinin davasının kabulüne, birleşen şuf"a
davasının konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, takip
edilmeyen diğer davaların ise açılmamış sayılmasına karar verilerek aşağıdaki
şekilde hüküm tesis edilmiştir.
..."
14. İlk Derece Mahkemesi kararına karşı başvurucu tarafından
temyiz talebinde bulunulması üzerine temyiz incelemesi yapan Yargıtay 20. Hukuk
Dairesi 20/5/2013 tarihli ve E.2013/1409, K.2013/5784 sayılı ilamı ile onamaya
hükmetmiştir. İlamın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydına dayalı on yıllık
süre içinde açılan ormankadastrosuna itiraz ve
kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kaydının iptal ve
tesciline ilişkindir.
Çekişmeli
taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 31.07.1987 -
31.01.1988 tarihinde ilan edilerekkesinleşen orman
kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır.
İncelenen
dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi kurulu
tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak
yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli
taşınmazın öncesinin kızılçam, ardıç maki bitkileri ile kaplı yüksek eğimli
orman sayılan yerlerden olduğu, 4785 sayılı Kanun karşısında davacıların
dayandığı tapu kaydının değerinin bulunmadığı anlaşıldığınagöre,
yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl
ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
..."
15. Başvurucu bu defa karar
düzeltme talebinde bulunmuş, yapılan değerlendirme sonucu Yargıtay 20. Hukuk
Dairesi 10/4/2014 tarihli ve E.2013/9980, K.2014/4322 sayılı ilamı ile başvurucunun
esasa ilişkin karar düzeltme isteklerinin reddine ancak başvurucunun söz konusu
taşınmaz üzerindeki hâkimiyetinin bir tapu kaydına dayandığı hususu
gözetilmeden hakkında el atmanın önlenmesi hükmünün İlk Derece Mahkemesince
kurulmasının doğru olmadığına hükmetmiş; bu hususun ise İlk Derece Mahkemesi
kararının düzeltilerek onanması yolu ile giderilebileceğini belirterek
20/5/2013 tarihli onama ilamının kaldırılmasına, 19/4/2012 tarihli İlk Derece
Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar vermiştir.
16. Yargıtay 20. Hukuk
Dairesinin 10/4/2014 tarihli düzelterek onama ilamı başvurucuya 3/6/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 1/7/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
18. 9/7/1945 tarihli ve 4785
sayılı Kanun"un 1. maddesi şöyledir:
"Bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya
tüzel özel kişilere, vakıflara ve köy, belediye, özel idare kamu tüzel
kişiliklerine ilişkin bütün ormanlar bu kanun gereğince devletleştirilmiştir.
Bu ormanlar hiç bir işlem ve bildirime lüzum
olmaksızın Devlete geçer."
19. 22/11/2001 tarihli ve
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu"nun 1007. maddesi
şöyledir:
"Tapu
sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.
Devlet,
zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.
Devletin
sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde
görülür."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 17/11/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, kendisine miras yolu ile intikal eden Balıkesir
ili Marmara Adası Çınarlı köyü Kerenya ve Türkos mevkiinde bulunan taşınmazın 1987 yılında Orman
Kadastro Komisyonu tarafından alınan (orman alanı olarak) tespit kararının
iptali için açtığı davanın 1945 yılında yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun"un
dayanak alınarak reddedildiğini ancak söz konusu taşınmazın murisi adına 1939
yılında tescil edildiğini, 1987 yılındaki Komisyon kararına istinaden taşınmaza
orman niteliği kazandırılmasının maddi gerçekliğe aykırı olduğunu, yargılamada
sadece tek bir bilirkişi heyeti raporuna dayanıldığını, rapora itirazların
dikkate alınmadığını, taşınmazın bulunduğu bölgede başka davaların olup
olmadığı yönünde inceleme yapılmadığını, aynı çevrede bulunan başka
taşınmazların kayıtlarının incelenmediğini, taşınmazın öncesinin orman oluşuna
yönelik sayısal bir verinin aktarılmadığını, bilirkişilerin hesap ve
tespitlerinin hatalı olduğunu, taşınmazın murisçe edinme tarihi itibarıyla en
eski memleket haritası ile hava fotoğraflarının mahallinde uygulanıp hüküm
kurulmadığını, sonuç olarak bu hususlar açıklanmadan karar verildiğini
belirterek gerekçeli karar hakkının; kendisine murisinden intikal eden tapulu
taşınmazın orman olarak nitelendirilip elinden alındığını belirterek mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlallerin tespiti ile kamu makamları
aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
23. Başvurucunun, kendisine miras yolu ile ilgili taşınmazın
1987 yılında Orman Kadastro Komisyonu tarafından orman alanı olarak tespiti
kararının iptali için açtığı davada talebinin 1945 yılında yürürlüğe giren 4785
sayılı Kanun"un dayanak alınarak reddedildiği, ancak söz konusu taşınmazın
murisi adına 1939 yılında tescil edildiği, taşınmaza orman niteliği
kazandırılmasının maddi gerçekliğe aykırı olduğu, yargılamada sadece tek bir
bilirkişi heyeti raporuna dayanıldığı, rapora itirazların dikkate alınmadığı,
taşınmazın bulunduğu bölgede başka davaların olup olmadığı yönünde inceleme
yapılmadığı, aynı çevrede bulunan başka taşınmazların kayıtlarının
incelenmediği, taşınmazın öncesinin orman oluşuna yönelik sayısal bir verinin
aktarılmadığı, bilirkişilerin hesap ve tespitlerinin hatalı olduğu, taşınmazın
murisçe edinme tarihi itibarıyla en eski memleket haritası ile hava fotoğraflarının
mahallinde uygulanıp hüküm kurulmadığı, sonuç olarak bu hususlar açıklanmadan
karar verildiği şikâyetlerinin yargılamanın sonucuna dönük olduğu anlaşılmış;
bu bağlamda ilgili şikâyetlerin adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın
sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
24. Öte yandan başvurucunun kendisine murisinden intikal eden
tapulu taşınmazın orman olarak nitelendirilip elinden alındığı şikâyetinin
mülkiyet hakkı yönünden ayrıca incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
25. Başvurucunun bu başlık altında incelenecek şikâyetlerinin
özü Mahkemelerin kanunları hatalı yorumladığı ve yanlış karar verdiği iddiasına
dayandığından bu şikâyetler adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı yönünden incelenmiştir.
26. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun"un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin
incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi
tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir.
27. Bir anayasal hakkın ihlali iddiası içermeyen, yalnızca
derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen
başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ile Kanun tarafından
Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah.
Reklam. Paz. Bas. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No:2012/1056, 16/4/2013, §
34).
28. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru
incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve
sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermedikçe
Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
29. Somut başvuruya konu yargılama süreci başvurucuya miras yolu
ile intikal eden taşınmazın 1987 yılında Orman Kadastro Komisyonunca orman
alanı olarak tespit edilmesi üzerine başvurucu tarafından Komisyon kararının
iptali istemi ile 27/7/1997 tarihinde Marmara Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde
açılan tapu iptali ve tescil davası ile başlamıştır. Söz konusu dava, aynı
taşınmazın orman olarak tespitinden kaynaklanan ve farklı taraflarca açılan
başka davalarla birleştirilmiş, yargılama bu şekilde sürdürülmüştür. Yargılama
boyunca İlk Derece Mahkemesi taşınmaza ilişkin kayıtları, aynı yöreye ait
memleket haritalarını, amenajman planlarını, hava fotoğraflarını, kadastro
tespit tutanaklarını getirterek incelemiş, 2002 yılında altı kişilik bilirkişi
heyeti ile keşif yapmış; 2010 yılında sekiz kişiden oluşan farklı bir bilirkişi
heyeti ile keşfi tekrarlamış; hazırlanan bilirkişi heyeti raporu ile düzenlenen
harita ve krokileri dava dosyasına dahil etmiş, ayrıca taşınmazın deniz
kenarında bulunduğu hususunu dikkate alarak bir jeoloji mühendisine de inceleme
yaptırmış; nihayetinde gerekçeli ve denetime açık olduğuna kanaat ettiği
bilirkişi raporları ile yargılama kapsamında toplanan diğer delillere dayanarak
başvurucunun taleplerinin reddine yönelik hüküm oluşturmuştur. Bu hüküm temyiz
ve karar düzeltme aşamalarında Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin denetiminden
geçerek kesinleşmiş ve yargılama süreci sona ermiştir (bkz. §§ 7-15).
30. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 33. maddesi gereği hukukun uygulanması ve yorumlanması hâkimin resen
gözeteceği bir husustur (Şerafettin Eken ve
diğerleri, B. No: 2013/1902, 24/6/2015, § 36). Somut olayda da İlk
Derece Mahkemesi, 1997 yılında açılan dava ile başlayan yargılama sürecinde
başvurucunun taleplerini topladığı deliller ile ulaştığı sonuca göre
reddetmiştir. Ret kararı da temyiz ve karar düzeltme aşamalarında Yargıtay
denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucunun adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermediği anlaşıldığından başvurucunun bu
şikâyetlerinin diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Taşınmazın Orman Olarak Tespit Edilmesi
Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu kendisine miras yolu ile intikal eden taşınmazın
orman olarak tespit edilmesi sonucunda tapunun iptal edilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa’nın 35. maddesinde herkesin mülkiyet hakkına sahip
olduğu, bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği,
mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme
bağlanmıştır.
34. Mülkiyet hakkı, kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve
yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği
gibi kullanma ve tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı verir
(AYM, E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
35. Anayasa"da mülkiyet hakkının kapsamı diğer bazı maddelerde
yer alan hükümlerle çerçevelenmiştir. Bu bağlamda ormanlara ilişkin 169. ve
170. maddelerde Anayasa"nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı
güvencesinin çerçevesini belirleyen kurallar yer almaktadır (AYM, E.2011/18,
K.2012/53, 11/4/2012).
36. Temel bir değer olarak çevrenin korunması ve herkesin
çevreden eşit şekilde yararlanma hakkının bir uzantısı olarak Anayasa"nın 169.
maddesinde ormanların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilerek
bu alanlarda özel mülkiyet yasaklanmıştır. Bu nedenle belli bir sürenin
geçmesiyle söz konusu alanlarda özel mülkiyet edinilmesi olanaklı değildir
(AYM, E.2009/31, K.2011/77, 12/5/2011).
37. Mülkiyet hakkı mutlak bir hak olmayıp kamu yararı amacıyla
sınırlandırılabilir, bu sınırlandırmanın ölçülü ve orantılı olması gerekir.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hem kıyılar hem de ormanlarla
ilgili kararlarında, kadastro tespiti ya da satın alma yoluyla tapulu
taşınmazları edinen kişilerin tapularının kıyı kenar çizgisi ya da orman alanı
içinde kaldığı gerekçesiyle ve herhangi bir tazminat ödenmeksizin iptal
edilmesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ne ek 1 No.lu Protokol"ün 1.
maddesinin ihlali olarak nitelendirmiştir. AİHM bu kararlarında çevrenin
korunmasına ilişkin kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkının korunması
arasında makul bir dengenin bulunması gerektiğini belirterek karşılığı
ödenmeksizin mülkiyet hakkına müdahale edilemeyeceği sonucuna ulaşmıştır (N.A. ve diğerleri/Türkiye, B. No: 37451/97,
11/10/2005, § 41).
38. Ormanların korunması amacıyla mülkiyet hakkına müdahale
edilmesi meşru olmakla birlikte bu kamusal külfetin tamamının mülk sahiplerine
yüklenemeyeceği ve kanun koyucunun buna uygun çözüm yolları bulması gerekeceği
açıktır (AYM, E.2009/31, K.2011/77, 12/5/2011).
39. 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesi
tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu,
zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere devletin rücu edebileceğini hüküm
altına almıştır.
40. Başvuru konusu somut olayda başvurucuya -murisinin 1939
yılında gerçekleşen kazanımının ardından- miras yolu ile intikal eden tapulu
taşınmazın 1987 yılında verilen Orman Kadastro Komisyonu kararı ile orman
sınırlarında olduğunun tespit edildiği, başvurucu tarafından bu kararın iptali
istemiyle açılan davanın ise reddedildiği, yargılamanın sonunda taşınmazın
başvurucu ve diğer mirasçı adına kayıtlı tapusunun iptal edilip taşınmazın
orman niteliği ile idare adına tapuya kayıt ve tescil edildiği görülmektedir.
41. Tapu işlemleri kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak
birbirini takip eden ve bir bütün oluşturan işlemler olduğundan bu aşamalardaki
işlemlerden doğan zararlardan 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesine
göre devletin sorumluluğu olduğunun kabulü gerekir. Burada devletin kusursuz
sorumluluğu söz konusu olabilir. Sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve doğru
tutulacağını taahhüt eden devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan
doğan zararları da ödemekle yükümlüdür (Nazmiye
Akman, B. No: 2013/1012, 16/4/2013, § 25).
42. Tapu işlemleri nedeniyle zarar görenler, 4721 sayılı
Kanun"un 1007. maddesi gereğince zararlarının tazmini
için 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 146. maddesi gereğince
on yıllık zamanaşımı süresinde Hazine aleyhine adli yargıda dava açabilirler (Nazmiye Akman, § 27). Ancak kendisine
miras yolu ile intikal eden taşınmazın murisi tarafından 1939 yılında ihale
yolu ile edinildiğini ileri süren başvurucunun 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesine dayanarak tazminat davası açtığına dair herhangi
bir bilgi veya belgenin bireysel başvuru dosyası kapsamında sunmadığı
görülmektedir. Bu anlamda ihlale neden olduğu ileri sürülen iddiaya ilişkin
olarak idari ve yargısal yollara başvurulmadığından başvuru yollarının usulünce
tüketildiği söylenemez.
43. Açıklanan nedenlerle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasının yetkili derece mahkemeleri önünde tanınan başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Taşınmazın orman olarak tespit edilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
17/11/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.